25.08.2012 / Kaan Öztutgan - Grand Maestro Ziya Aydıntan (1904-1980)


    
Henüz bir gitarım bile yokken edindiğim ilk gitar metodunun, bu yazıyı yazmamdaki en büyük etkenlerden biri olacağını tahmin bile edemezdim. Her ne kadar üzerinde “Ziya Aydıntan Gitar Metodu” yazsa da kimin yazdığı ve içeriğinin ne olduğu konusunda hiçbir fikrim yoktu. Fırsat buldukça yazarını araştırmaya çalıştığım, ancak çok önemli isimlerin yazdığı tezler ve gitar tarihi kitaplarında bile sadece doğum ve ölüm yılını bulabildiğim Ziya Aydıntan, beynimde hep bir soru işareti olarak kalmıştı. Yıllar geçtikçe hakkında az da olsa bilgi edinebildiğim Ziya Aydıntan’ın sadece bir gitarist olmadığını ve müzik alanında önemli işlere imza attığını öğrendim. Ayrıca yıllarca hem kendimin hem de öğrencilerimin kullandığı “Ziya Aydıntan Gitar Metodu”nun ilk Türk gitar metodu olduğunu öğrenmem beni daha çok araştırmam konusunda teşvik etmiştir. Bana göre gelmiş geçmiş en iyi metotlardan birisi olan bu kitap, Ziya Aydıntan’ın eğitmenlik konusunda ne kadar usta olduğunun bir kanıtıydı. Böylesine ileri görüşlü, bilgili, üretken, birçok ilke imza atmış değerli bir müzik adamı olan Ziya Aydıntan’ı daha fazla tanımak ve tanıtmak amacı ile Türkiye’de bir ilk niteliği taşıyan bu yazıyı yazmaya karar verdim. Umarım bu satırlar Ziya Aydıntan hakkında daha detaylı bilgi edinmek isteyen kişilere yol gösteren bir kılavuz olur.


     Çocukluğu ve Van’ı Terk Edişi


     Türk gitar ve müzik tarihinin en önemli isimlerinden biri olan Ziya Aydıntan, 1904 yılında Van’ın varlıklı ailelerinden birinde dünyaya geldi. Asıl adı Mehmet Ziyaettin Aydıntan olan Ziya Aydıntan’ın babası Mehmet Akif Bey (Yüzbaşı Oğulları’ndan) ve büyükbabası hat sanatı ile uğraştıkları için küçük yaşlarda hat sanatı ile tanıştı. Müziksel anlamda işittiği ilk ezgiler, akrabalarla birlikte toplandıklarında söylenen ilahilerden ibaretti. İlahiler haricindeki ilk müzik deneyimleri ise, o dönemde Van’da önemli bir nüfusa sahip olan Ermeni’lerin müziklerini dinleyerek oluştu. Büyükbabası Ziya Aydıntan’ı Ermeni kahvelerine götürür, hoşgörülü bir ortamda onların farklı müziklerini dinlemesine izin verirdi. Her ne kadar halk arasında hoşgörülü bir ortam olsa da, “Osmanlı İmparatorluğu”nun son dönemlerine denk gelen bu yıllarda, dış güçlerin de etkisiyle Ermeni’lerle ve Rus’larla bir takım sorunlar yaşanmaktaydı. Ziya Aydıntan’ın ilkokulu bitirip ortaokula başlamaya hazırlandığı 1915 yılında çıkan Ermeni isyanı neticesinde, yardıma gelen Rus birlikleri Van ilini işgal eder. İşgal sonrası Rus ordusu, Türk vatandaşlarına 24 saat içerisinde Van’ı terk etmeleri konusunda baskı yapmaya başlar. Oluşan yoğun baskı üzerine Aydıntan’lar,  kısa süre içerisinde yanlarına alabildikleri birkaç parça eşya ile birlikte yaya olarak şehri terk etmeye başlarlar. Bu kafilede Ziya Aydıntan’a, kendisinden küçük bir kardeşi, anneannesi Münevver Hanım (Türkoğulları’ndan) ve dayıları eşlik etmektedir. Bebek bekleyen annesi Saniye Hanım’ın karlı, soğuk ve uzun bir yolculuğa yaya olarak çıkması uygun görülmediği için motorla Tatvan’a götürülür. Şehri savunmak için Van’da kalan babası Mehmet Akif Bey, girdiği bir çarpışmada yaralanıp hastaneye kaldırılır ve sonrasında hayatını kaybettiği öğrenilir. (Nerede, ne zaman vefat ettiği ve nereye defnedildiği kesin olarak bilinmemektedir.) Bir süre sonra Ziya Aydıntan, çetin şartlar altında yapılan yolculuk nihayetinde kafile ile birlikte Bitlis’e ulaşır. Burada annesi ve diğer akrabaları ile tekrardan buluşan Ziya Aydıntan, yıllar sonra yaptığı zorlu yolculuğu kızı Sumru Hanım’a şöyle aktarır; “Bütün bir gün yol yürüdükten sonra karların üzerine halı sererlerdi. Bir tarafta da ateş yakılır ve buğdayın kavrulması ile yapılan kavurga yapılırdı. Herkesin bir avuç kavurga hakkı vardı onu yerdik. Daha sonra halıların üzerine sıralanıp yatardık ve bir kişi en son üzerimizi bir halı ile örterdi. Sabah uyanır üzerimize yağan karı temizler ve yürümeye devam ederdik.” Bitlis’te annesi Saniye Hanım’a kavuşan Ziya Aydıntan’ın sevinci maalesef çok uzun sürmez ve doğum esnasında hem annesi Saniye Hanım’ı hem de beklediği kardeşini kaybeder. Hemen ardından da iki kardeşi salgın hastalık nedeni ile Bitlis’te toprağa verilir. Aydıntanlar çıkan kargaşa ve çatışmalar nedeni ile Bitlis’i de terk etmek zorunda kalırlar. Kargaşa esnasında diğer akrabalarını kaybeden anneanne Münevver Hanım, Ziya Aydıntan’ı ve iki kardeşini de alarak Bitlis’ten kaçmanın yollarını aramaya başlar. Eşekle taşımacılık yapan kişilerle pazarlık yapıp anlaşan Münevver Hanım, üç küçük çocukla beraber eşek üzerinde Diyarbakır’a doğru yola çıkar. Kürt çetelerinin yol kestiği bilindiğinden gündüzleri saklanıp geceleri yolculuk ederek Diyarbakır’a varırlar. Maddi açıdan oldukça sıkıntılı günler geçiren Münevver Hanım, İstanbul’da “Devlet Demir Yolları”nda önemli bir görevde bulunan kardeşinden yardım ister. Böylelikle Ziya Aydıntan anneannesi ile birlikte İstanbul’a gider.


     Edirne Yılları


     Ziya Aydıntan’ın eğitiminin yarım kalmış olması, aile büyüklerini düşündürür. Bu sorunu çözebilmek için araştırmalara başlarlar. Araştırmalar sonucunda Edirne’deki bir akrabaları Ziya Aydıntan’ın Edirne’deki parasız yatılı okullarda okuyabileceği fikrini ortaya atar. Bu fikir üzerine Edirne’ye gönderilen Ziya Aydıntan, buradaki parasız yatılı okul sınavlarına girer. Sınavda başarılı olan Ziya Aydıntan, sanat okulunun marangozluk bölümüne kayıt ettirilir. Bu süreç içerisinde Edirne şehri de düşman güçler tarafından alınır. Akrabaları Edirne’yi terk etmek zorunda kalırken Ziya Aydıntan, şehrin kısa sürede tekrar geri alınacağını düşünerek okulda arkadaşları ile birlikte kalmayı tercih eder. Şehri işgal eden Yunan güçleri okullara Yunan öğrenciler yerleştirmeye başlar. Ziya Aydıntan’ın okulunda da aynı işlem yapılır ancak kimse Türk öğrencilere zarar vermez ve eğitim Türk öğrencilerle birlikte devam eder. Okula gelen Rum müzik öğretmeni İlya İrinopules kısa sürede bir mandolin orkestrası kurarak çalışmalara başlar. Ziya Aydıntan mandolinle ilk kez burada karşılaşır. Mandolin ve müzik çalışmaları Ziya Aydıntan’ın ilgisini çeker ve çalışmaları uzaktan takip etmeye başlar. Bir süre sonra mandolinlerinin akortları bozulan Rum öğrencilere yardım eder. Ziya Aydıntan’ın kulağı ve yeteneği öğretmeni İrinopules’in dikkatini çeker ve onu orkestraya davet eder. Böylelikle ilk mandolin ve nota derslerini burada almaya başlar. Rum arkadaşları ve öğretmeni ile uzun süre vakit geçiren Ziya Aydıntan bu sayede Rumca da öğrenir.


     İzmir ve Ege Dönemi


     Eğitimini tamamlayıp olgunlaşan Ziya Aydıntan iş aramaya başlar. Bir gazetede “Kızılay”ın, İzmir’i yakıp harabeye çeviren Yunanlılardan kalan enkazların kaldırılması ve şehrin yeniden inşası için işçi ve ustabaşları aradığını gören Ziya Aydıntan bu ilana başvuruda bulunur. Başvuru sonucu ustabaşı olarak İzmir’de göreve başlar. İçki ve kahvehane ile arası iyi olmayan Ziya Aydıntan, iş temposundan arta kalan zamanlarda arkadaşlarına mandolin çalarak müziği ile onların dikkatini çeker ve sevgilerini kazanır. İleri süreçlerde memleketlerine gelip giden işçilerden Söke’li olanlar, kendi illerinde müzik öğretmeni arandığını duyarlar ve nota bilip mandolin çalabilen arkadaşları Ziya Aydıntan’a haber verirler. Bunun üzerine Ziya Aydıntan “Kızılay”daki işini bırakarak Söke’de müzik öğretmenliği yapmaya başlar. Böylece müzik eğitimi konusunda ilk adımı atmış olur. Bir süre sonra Aydın’lı arkadaşları Ziya Aydıntan’a, Aydın’da öğretmenlik yapması için ısrar ederler. Ziya Aydıntan bunun üzerine bir süre de Aydın’da görev yapar.


     “Ankara Musiki Muallim Mektebi” Süreci


     “Cumhuriyet”in ilk yıllarında Aydın’da görev yaparken gazetede resim öğretmeni yetiştirmek için kursiyer ve müzik öğretmeni yetiştirmek için “Musiki Muallim Mektebi”ne öğrenci alınacağına dair bir ilan görür. Babadan gelme çizim yeteneğine de güvenerek her iki ilana da başvurup sınavlarına girer ve iki bölümü de kazanır. Resim bölümünün birkaç aylık bir kurs, müzik bölümünün ise ciddi bir okul olduğuna kanaat getirerek eski bir bağ evinden oluşan müzik okuluna kayıt yaptırır. Piyano eğitimi görmek isteyen Ziya Aydıntan, Ekrem Zeki Üngör tarafından keman bölümüne yönlendirilir. Buradaki eğitimini keman bölümünde tamamlayarak 15 Ekim 1929 tarihinde “Musiki Muallim Mektebi”nin ilk mezunlarından olur.


     Mezuniyeti ve Gitarla İlk Tanışma


     Mezuniyetinin ardından ilk görev yeri olan “Trabzon Muallim Mektebi”ne gider. Bir süre burada görev yaptıktan sonra egzama rahatsızlığı baş gösterir ve daha iyi tedavi olabilmek için İstanbul’a gelir. İstanbul’daki bazı okullarda mandolin kursları vermeye başlar. Mandolin dersi verdiği okulların birinde ilkokul öğretmeni olan Semiha İzgier Hanım’la tanışır ve 1937 yılında evlenirler. Bir yıl sonra 1938 yılında kızı Sumru Hanım (d.1938-) dünyaya gelir. Aydıntan çiftinin daha sonraları Atilla (d.1942-ö.2012) ve Tuğrul (d.1945-ö.2000) isimlerinde iki çocuğu daha olur. Bu dönemde İstanbul’daki müzik çevreleri ile iletişim kuran, korolar ve mandolin orkestraları oluşturan Ziya Aydıntan, halk evlerinde gönüllü olarak müzik dersleri verir. O zamanlarda da müzisyenlerin sıklıkla gittikleri, bugünkü “Tünel”in olduğu bölgede dolaşırken, müzisyen ve müzik mağazası sahibi “Papa George” olarak bilinen kişinin mağazasını keşfeder. Burası o dönemde sayıları oldukça az olan mağazalardan biridir. Müzisyenlerin enstrümanları ile ilgili araç gereçleri temin ettikleri bu yer aynı zamanda bir buluşma mekanıdır. Ziya Aydıntan bu mekana gidip gelirken İstanbul’lu bir Rum olan ve ilk gitar hocası olacak olan Andrea Paleologos ile tanışır. Bir yandan hocası Andrea Paleologos ile çalışmalar yaparken bir yandan da Papa George’un dükkanından ünlü gitaristlerin plakları ile gitar metotları edinir.


     Ankara’ya Dönüş


     1949 yılında oğlu Atilla Aydıntan’ın üstün müzik yeteneğinin olduğu anlaşılır. Atilla Aydıntan’a iyi bir keman eğitmeni bulmaya çalışırlar ancak İstanbul’da O’na ders verebilecek biri olmadığı için konservatuvarda öğretmen olan Lico Amar ile çalışmak için Ankara’ya giderler. Böylelikle Aydıntan ailesinin Ankara süreci başlar. Ankara’ya gelmeleri ile birlikte kızı Sumru Aydıntan’ı okula kayıt ettirirler. Sumru Hanım okula kayıt olurken yine çok değerli bir müzik adamı olan Saip Egüz, Aydıntan soyadını duyunca çalışmaları hakkında birçok şey işittiği Ziya Aydıntan ile akrabalığı olup olmadığını sorar. Bu vesile ile ileride birçok projeye imza atacak olan Ziya Aydıntan ve Saip Egüz’ün ömür boyu sürecek olan dostlukları başlar. Ziya Aydıntan 1956 yılında Ankara’da emekli olur ancak çeşitli kurum ve okullarda gönüllü olarak gitar, mandolin ve koro eğitimi vermeye ve müzik etkinlikleri yapmaya devam eder. Kurduğu “Gitar Severler Derneği” ile genç müzisyenlere ders alma imkanı ve konser organizasyonlarında yer alma fırsatı verir. Vakit buldukça müzisyen arkadaşları ile birlikte kurdukları mandolin orkestrası ile “Ankara Radyosu”nda gönüllü olarak konserler verir.


     İstanbul’a Gidişi ve Vefatı


     Ziya Aydıntan ve eşi Semiha Hanım 1970 yılında akrabalarının İstanbul’da olması, deniz şehri ve daha yumuşak bir iklimi olması nedeni ile yeniden İstanbul’a yerleşirler. 1980 yılında vefat edene kadar burada özel ve gönüllü dersler vermeye devam eder. Ömrünün son günlerinde uzun zamandır rahatsızlığını bildiği ancak ameliyat olmaktan çekindiği prostat problemi iyiden iyiye baş göstermeye başlar. Ayrıca karaciğer ve böbrek rahatsızlıklarının artması ile tıp dilinde “Hepatorenal Sendrom” (HRS) olarak bilinen rahatsızlığı ortaya çıkar. Bu rahatsızlığın sonucunda konuşma yetisini kaybeder ve bazı beyin fonksiyonlarında bozulmalar meydana gelir. Maalesef girdiği bu sendromdan çıkamaz ve 10 Eylül 1980 günü İstanbul’da hayata veda eder.


     Ziya Aydıntan, yalnızca öğrenciler yetiştiren, konserler düzenleyen, kitaplar yazan, besteler yapan bir müzik eğitmeni değil “Cumhuriyet”in ilk yıllarında yazdığı marşlarla halka güç veren vatansever bir yurttaştı. Ülkemizin hangi zorluklarla inşaa edildiğinin canlı şahidi olmasının da etkisiyle, yazdığı marşlar günümüze kadar gelmiş ve çoğumuzun belleklerine kazınmıştır. Günümüzdeki bazı sanatçıların aksine ülke sorunlarıyla ilgilenmiş ve hiç bir karşılık beklemeden, gönüllü olarak görevler üstlenmiştir. Her ne kadar kendisiyle tanışıp çalışma fırsatım olmasa da yaptığı çalışmalardan ve bize bıraktıklarından ötürü kendisini rahmetle anıyor, en sevdiğim marşından bir alıntı ile yazımı noktalıyorum. “Atam Sen Rahat Uyu Bekçisiyiz Biz Cumhuriyetin!!!”


     * Bana evlerinin kapılarını açan ve sorularımı sabırla yanıtlayan Sumru-Erdoğan Taşman çiftine ve her türlü desteği ile yazımın şekillenmesinde yardımcı olan Selim Aydıntan’a sonsuz teşekkürlerimi sunarım.


     Yayımlanan Kitapları


     İlkokulda Müzik Eğitimi
     Şarkılarla Müzik Eğitimi (Orta 1, 2, 3)

     Çok Sesli Müzik Eğitimi (Lise 1, 2, 3)
     Gitar Metodu 1, 2
     Gitar Albümü
     Armoni
     Çok Kolay Gitar Eşlikli Okul Şarkıları (1, 2)
     Gitar Eşlikli Sevilen Melodiler
     Gitar Eşlikli Gençlik Şarkıları


      Bestelediği Marşlar


     Akıncılar Marşı (Bin Atlı Akınlarda Çocuklar Gibi Şendik)
     Ankara Marşı (Ankara Türk Elinin Coşkun Kalbi Ankara)
     Asker Dönüşü Marşı (Hasretle Çıkıyorken Dağdan Yokuş Yukarı)
     Atam Marşı (İnsanlıkla Ün Aldı Tarihinde Bu Millet)
     Bayrak Marşı
     Cumhuriyet Marşı (Tanrının Işığı Göklerde Yandı)
     Dumlupınar Marşı (Dumlupınar Geldik Sana)
     Hürriyet Marşı
     İleri Marşı (Arş İleri, Arş İleri)
     İzci Marşı(Borular Çalıyor Ta Ta Ta)
     19 Mayıs Marşı
     Yurda Veda Marşı(Elveda Ey Yurdum)

 

     Gitar için Söz ve Müziğini Yazdığı Bazı Eserleri


     Anlat Bana Gitarım
     Bahar Rüzgarı
     Bebeğin Dansı
     Bir Ses Çağırıyor Beni (Siegfried Behrend'e)
     Dalgaların Şarkısı
     Etüd (Yalnız Mi Telinde Melodi İçin)
     Göçmen Kuşlar
     Hep Aynı Şey
     Kampa Dönüş
     Kederli Şarkı
     Köyde Bayram
     Masal
     Ninni (Kızı Sumru Hanıma)
     Ninni
     Prelüd
     Sözsüz Şarkı
     Türkülerim


     Mandolin ve Gitar Keman Eşlikli  Bazı Eserleri


     Türkü
     Gesi Bağları


     Müzik Öğretmenliği Yaptığı Okullardan Bazıları

   

     Bu yazıdaki bilgilerin bir kısmı, Ziya Aydıntan’ın kızı Sumru Taşman ve torunu Selim Aydıntan’la görüşülerek edinilmiş olup fotoğraflarla belgeler Aydıntan-Taşman ailelerinin kendi arşivlerinden özel izinle alınmıştır.


     Kaynakça


     Armoni
     Gitar Metodu I
     Gitar Metodu II
     Gitar Albümü
     Çok Kolay Gitar Eşlikli Okul Şarkıları


     25.08.2012, Cumartesi




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5744086
Online Ziyaretçi Sayısı:31
Bugünlük Ziyaret :930

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.