05.08.2014 / Hasan Hüseyin Akbulut - Bakan CSO'ya Orkestra Şefi Atayabilir mi?


    
“AKP” iktidarı işi, ülkenin en köklü kurumu “Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası”na (CSO) orkestra şefi atama icraatına kadar getirdi. İbret verici olan ise siyaset kurumunun bu çok özel alandaki yetkiyi kendinde görebiliyor olmasıdır.


     Olmazı anlamak için, önce özellikli alanı ve şef-orkestra ilişkisi açısından konunun önemini ifade etmeye çalışalım:


     Resim, heykel, mimarlık, tasarım, yazın gibi sanat alanlarında yaratılan üstün yaratıcılık ürünleri doğrudan izleyicinin önündedir. Oysa müzik sanatında doğum için besteciden başka ikinci bir unsura, yorumcuya gereksinim vardır. Yorumcu; bu yönüyle müzik eserine can veren, onu yorumlarken yeniden yaratan unsuru, müzikal iletişimin olmazsa olmaz ikinci halkasıdır. Senfonik müzikte ise bu halka orkestradır.


     Şef Tek Otoritedir


     Diğer boyut ise, orkestranın bu yorumu şefin müzikal yönetimi altında yapması gerçekliğidir. Orkestra şefi müzikal yorumda tek otoritedir. Böyle olunca yeteneğine, birikimine ve düzeyine bakarak şef orkestrayı göklere de çıkarır, yerin dibine de batırır. Orkestraya şef atama konusu, bu yönüyle üzerinde duyarlılıkla durulması gerekli en önemli konudur.
İşin öteki yanı da unutulmamalı. “Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası” ülkenin en köklü sanat kurumudur. “CSO” 190 yıllık uzun geçmişiyle yüzlerce, binlerce orkestra şefiyle çalışmış konserler vermiştir. Her eseri yakın zamanda bile 40 kez, 50 kez yorumlamıştır. Deneyimli orkestra müzikçisi bu eserleri ezbere bilir. Düşünebiliyor musunuz? Yeni atanan şef, böyle bir topluluk karşısında eseri ilk kez yönetmeye çalışıyor olsun. Orkestraya da, atanana da, dinleyene de yazık değil mi? 
Salt siyaset kurumunu suçlamak da yetmiyor. Siyasetçileri bu yola sürükleyen sanatçılarımıza ne demeli? Görev yaptığım dönemlerde bu tür ilişkilere sayısız kez tanık olmuşumdur. Bir örnek vereyim, bakan tarafından bana gönderilen genç bir orkestra şefi adayı, “CSO”ya veya “Ankara Operası”na şef olmak istiyordu. Şaşkınlıkla hangi eserleri yönettiğini sorduğumda ise bir tek eseri, “Carmen” yanıtını vermişti. Cesaretin böylesine ne ad verilir?
Konumuza dönelim. Orkestra; köklü geçmişiyle şef konusunda olabildiğince birikimlidir. Kuruluşundaki Donizetti’yi, Guatelli’yi, Aranda’yı, Üngör’ü bir yana bırakalım, orkestrayı günümüze taşıyan Ernest Praetorius, Bruno Bogo, Otto Mazerath, Gothold Efraim Lessing, Jean Perisson, Tadeusz Strugala gibi uluslararası şefler ile Saygun, Alnar, Şimşek, Aykal gibi bizim şeflerimizi, sezon konserlerini yöneten yüzlerce şefi kendisi bulmuş getirmiştir.


     İbretlik İcraat


     Demek istediğim, kendisini yönetecek orkestra şefini yalnız ve ancak onu deneyen orkestra bilir, hem de ilk 5 dakikada. Bakanların orkestraya şef ataması yapması ise, örneğine Uganda’da bile rastlanmayan bir şarklılık anlayışı, kendini bilmezlik örneğidir.
 Günümüzdeki ibretlik icraat ise Bakan Ertuğrul Günay’la başladı. Rengim Gökmen “CSO”ya şef olmak isteyince, orkestra yönetimi, orkestra sanatçılarının görüşüne başvurur. Orkestrayı yönetecek şef seçilecektir. Yapılan gizli oylama yüzde 85’le Gökmen’in aleyhine sonuçlanır. 
Orkestranın kararına karşın, bakanlık 1957 tarihli 6940 sayılı kanunun tartışmalı 6. maddesine başvurur. İlgili madde “CSO” şefinin seçimini; Güzel Sanatlar Genel Müdürü, Devlet Konservatuvarı Müdürü, Konservatuvardan Bir Öğretmen, CSO’nun 1. Konsertmaisteri, Orkestra Yönetim Kurulu’ndan İki Üyenin oyuna dayandırmıştır. Tartışmalıdır, çünkü kurulun yarısı kurum dışındadır. Üstelik “CSO”nun 1. Konsertmaisteri olmadığı için hukuksuz bir şekilde “İzmir Orkestrası”nın Konsertmaisteri toplantıya çağrılır. Kurula çağrılan “CSO”nun seçimle gelen Müdürü ile Müdür Yardımcısı ise orkestranın yaptığı oylamayı dayanak yaparak olumsuz oy kullanırlar ve muhalefet şerhi koyarlar. Sonuçta “CSO” şefi, orkestra dışından alakasız 4 üyenin oyuyla seçilir.
 Yaşananlar, “AKP” ile kol kola yürüyen sanatçılarımız açısından iç acıtıcıdır. Fırsat bilerek tek bir kurumu yönetmekle de yetinmediler. Operaya veya güzel sanatlara atanınca, “CSO”ya da şef olunur fikrini siyasetçilerin zihinlerine yerleştirdiler. Olaylar, bana 1930’larda, 1940’larda “Berlin Filarmoni Orkestrası” çevresinde yaşananları, Herbert von Karajan’ı, Wilhelm Furtwangler’i, Karl Bohm’ü, Richard Strauss’u ve diğerlerini anımsattı.


     Aydınlık Gazetesi - 05.08.2014, Salı




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5749904
Online Ziyaretçi Sayısı:12
Bugünlük Ziyaret :665

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.