22.03.2015 / Levent Kırca - İleri Demokrasi


    
Mutluluğumu gizleyecek değilim. Peki ne bu beni mutlu eden. Film çekiyorum yahu, daha ne olsun. Hayatımın ilkbaharında efsaneler yaratmıştım. Tiyatro ve yanımda “Olacak O Kadar” fenomeni. Girmişim sanat hayatımın ellinci yılına. Bir tiyatro inşa etmişim kapanan salonlara inat. Salonun duvarlarında Türk tiyatrosunda yitirdiğimiz bütün ustalar... Bir başkası umursamazken benim baş tacım onlar. Günboyu, hatta oyunda bakışıp duruyorum kendileriyle. Mutluluğumun parçaları bunlar. Altmışbeş yaşında olmama rağmen devrimciliğimden, Atatürkçülüğümden bir şey kaybetmemişim. “Yandaş” değilim, “dönek” hiç değilim. “Gezi” olaylarını desteklediğim gerekçesiyle “Ak Saray”da yaşayan padişahımız özel tiyatrolara yıllardır devletin verdiği parasal yardımı kesti. Bu yardımı bu nedenle alamamak bana şeref madalyası oldu.


     Padişahımız, devlet desteğini kendi yandaşlarına dağıtıyor. En büyük parayı dönek Ali Poyrazoğlu alıyor. Şaşırmadığınıza eminim. Bu işin yarını da var. Acaba Ali Poyrazoğlu gibiler “yarın” insanların yüzüne nasıl bakacaklar. Yaşayacağız ve göreceğiz. Mutluluğumun bakiyesini şu sıralar çektiğim sinema filmi oluşturuyor. Nasıl özlemişim film setlerini. Her dakikasını, her saniyesini özümsüyorum. Çalışma bitip de seti tatil ettiğimde içimi bir hüzün kaplıyor. Bu arada şansım da yaver gidiyor. Çekim ekibim, yapımcım ve oyuncu arkadaşlarım inanılmazlar. Mutluluğumun somut nedeni işte bu. Bana hayatımın sonbaharında bu mutluluğu yaşatan dostum “Hızır Serdar’a” teşekkür ediyorum.


     Setteyim


     Bu haftaki yazımı Kadıköy’de çektiğimiz “Sarhoşum Gel Beni Al” filminin setinden, ahşap bir evden yazıyorum. Ekip karınca gibi çalışıyor. İnanır mısınız kendime kağıtlarımı koyup da çiziktirecek bir köşe zor buldum. Güzel bir komedi filmi geliyor. Beklemenize değecek. Komik mi komik.


     Soner Yalçın


     İlanımız çıkmış mı diye bir “Sözcü” gazetesi aldırdım. Soner Yalçın’ın günümüzde mizaha yapılan baskıyı anlattığı köşe yazısı hemen dikkatimi çekti. Mizahın bir taşlama sanatı olduğunu, muhalefet olduğunu bilip bunu uygulama cesareti gösterenler, bu yüzden hükümetin baskısını göze alabilenlerle... Hükümetin dümen suyunda komiklik yaparak komedi çıtasını aşağı çekip ceplerini dolduranları ustalıkla, ondan beklenecek düzeyde kaleme almıştı. Bu önemli yazıda mizahı görevi doğrultusunda kullananların grubunda olmak doğrusu beni mutlu etti. Bir yerlerde birileri tarihe doğruları “not” düşüyor. Sayelerinde bizim de doğrularımız teyit edilmiş oluyor.


     Doğru İşin Yanındaki Garnitür


     Oynadığım bir komedi oyunu yüzünden padişahımız beni bizzat mahkemeye verdi. Ne şeref! Turnede bir şehirde sabah ezanı, polisler otele gelip odadan beni arıyorlar. Amir önce hastaneye gideceğimizi, orada sağlık muayenesinden geçirileceğimi, sonra adliyeye ifadeye götürüleceğimi söyledi. Konu: Başbakan’ı mizah yaparak eleştirmek. İki saat oradan oraya dolandık durduk. İtiraf etmeliyim ki, bu da benim için madalyaydı.


     50. sanat yılımı idrak ettiğim şu günlerde kendi ülkemde sürgün yaşıyorum. Mahkemeyi kaybedersem cezamı adliyeyi paspaslayarak çekeceğime dair kağıt imzaladım. Şaka değil padişaha karşı bu mahkemeyi kaybedip adliyeyi paspaslamak istiyorum. Beni paspas yaparken görenler Cumhuriyet tarihinde demokrasinin ne kadar ilerlediğine tanık olacaklar.


     Aydınlık Gazetesi - 22.03.2015, Pazar




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5686948
Online Ziyaretçi Sayısı:29
Bugünlük Ziyaret :655

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.