25.09.2015 / Müfit Semih Baylan - Sanat Camiası


     Çıkarcılık ve yalakalık, düzenbazlık ve şaklabanlık, hepimizin bildiği ortalama ahlaki değer yargıları içinde, hepimizin tepki gösterdiği, karşı durduğu kavramlar değil midir?

     O zaman yazdığınız her cümlede, ortaya koyduğunuz her davranışta, bu çerçeve üzerinden kendinizi ele verdiğinizin farkında mısınız?

     Bu konuları daha önce yazmıştım ve her yazışımda, önce memuriyetimle, sonra bakkala çakkala olan mutfak borcumla, bankalara olan kredi taksitlerimle tehdit edilmiştim.

     Şimdi gene yazıyorum, bu sefer emekliyim ve memuriyetim yok, bakalım neyle tehdit edileceğim, göreceğiz.

     Şimdi sizler, seyirci ya da izleyici, dinleyici kesimi, evet sizler, sahneye çıkıp şarkı söyleyen sanatçı tayfasının, poposunu sıksanız bir oktav ses çıkaramadığını, üç tane armonik sesi duyamayacak derecede sağır olduğunu bilmediğiniz için, onlara sanatçı deyip geçiyorsunuz.

     Bunlar işsizlik nedir bilmediklerinden, çoğunluğu baba parası yediklerinden ve arkaları güçlü olduğundan şakkadanak sanatçı olmuşlardır.

     İşletme, fizik, kimya, biyoloji okuyacak kadar zekaları olmadığından konservatuvara gidip bir diploma almışlardır.

     Tabii bu yetmediğinden, adam yerine konulmak için baba parasıyla onun bunun özel sanat okuluna yatırım yaparlar, bu da yetmediğinden yine baba parasıyla yurt dışına gidip, ortalama sokak dilini, konuşup anlayacak kadar öğrenirler, ardından yine arkalarındaki dost ahbap ilişkisini kullanıp, bir bulvar tiyatrosunda sahneye çıkıp şarkı söyler oyun oynarlar, sonra memlekete dönüp, memleketteki bir sanat kurumunda çalışan en yavşak müdürle ilişki kurup, birlikte pavyona giderler.

     Baktılar bu da yetmedi, hemen bir sağlık ocağından ayarladıkları doktor reçetesi ile antidepresan ilaç kullanmaya başlar, bunu deklare etmek için bir basın toplantısı düzenlemeseler bile, operadan, tiyatrodan ya da orkestradan başrejisör ya da baş direktör ile kanka olurlar. Bu da yetmediğinden, kanka oldukları“baş” bilmem neyin çevresindeki her kişiye yakın ve ilgili davranırlar. Bu da yetmez evlenirler, boşanırlar, sonra bir daha evlenirler, bir daha boşanırlar, kısacası hiç bir anlamı olmayan bir devlet kadrosu için birbirleriyle düşüp kalkmaya devam ederler.

     Bunlar sanat camiasında her devrin yalakalarıdırlar!

     Ama ne zaman ortalık yerde söylenmeye başlarlar, bilin ki gözden düşmüş, ciddiye alınmamaya başlamışlardır.

     Tüm bunları yaşarken sanata değil fuhuşa teşvik etmekle iştigal eylemektedirler.

     Şimdi ben bunlara pezevenk desem pezevenklere ayıp olacak ya, o yüzden demeyim, siz de demediğimi farz edin.

     Yani bir nevi pavyondur sanat camiası!

     Ama, sen çık “ben pavyona gittim” deyiver, dediğine diyeceğine bin pişman eder mahvederler insanı, çanına ot tıkarlar!

     Sanat camiasında tüm projeler, biat ve flört kültürü üzerine kurulmuştur. Buna ters düşen adamı anında yok ederler. Bizatihi tecrübe ile sabittir! Çünkü kıskançtırlar, daha ötesi tahammülsüzdürler ve kafayı sevilmeye, saygı duyulmaya takmıştırlar. Son derece cahildirler. İkili ilişkilerde alt kültürün daniskası yaşanırken, alt kültürü aşağılayarak var olma gayreti içindedirler. Kendileri de aynı çatı altında anılmak istediklerinden Verdi ile Dostoyevski’yi, Gershwin ile Tucholsky’i aynı çatı altında birleştirirler. Verdi, Dostoyevski, Gershwin, Tucholsky kimdir diye bir soru sor, resmen cinayet çıkar...

     Bu Verdi, Dostoyevski, Gershwin, Tucholsky meselesinde, yahu meseleyi karıştırdınız, gelin bari şuradan okuyun dediğiniz anda, bu sefer de sanatseverler tarafından linç edilirsiniz.

     Bu kadar cahil adamı ya da kadını sırf sahneye çıktığı için takdir eden sanatseverin sanat aşkına limon mu sıkayım yoksa sirke ile mi karıştırayım, bilemiyorum?

     Şimdi, ülkemizde ekseri sanatsever dediğin kimdir diye bir soru sorup yanıtını ararsak, bulgur, menemen kültüründen gelen adamlardır, diye yanıtlayabiliriz tereddütsüz.

     Bulgur ve menemen kültüründen gelen sanatseverlerin sanatçıları da aynı gelenekten gelmektedir. Herkese kardeşim diye hitap ederek her çeşit insana yanaşırlar. Aslında tek emelleri vardır, o da menemeni soğansız yemektir.

     Edindikleri konservatuvar diploması onlara ülke ortalamasının biraz üstünde bir yer edinmelerini sağlar. Ama armoni bilen şan bilmez, şan bilen form bilmez, form bilen edebiyat bilmez, çoğu sahneden bihaberdir.

     Yani kısaca, “aradığımız insanlığa kalıcı olarak ulaşılamıyordur.”

     Tamam bu adamlar böyle de size ne demeli sanatsever seyirci, dinleyici tayfası?

     Her türlü toplumsal karmaşa ve siyasi yapılanma için dırdır eden siz, tüm dırdırlarınıza rağmen bunlara merhaba demeye devam eden siz, Feysbuk sayfalarında bunların her söylediğine “like” notu koymaya devam eden yine siz, bunların poposunu avuçlamaya, her sahne başında ya da sonunda alkışlamaya, adam yerine, onu da geçtim sanatçı yerine koymaya devam eden yine siz...

     Öfkemin tüm haşmetiyle soruyorum, yani hırsızın hiç mi kabahati yok bu durumda?

     Bakın kendine sanatçı diyen, sizin sanatçı gözüyle değerlendirdiğiniz bu asalaklar her zaman siyasetçidir ve her durumda kuracakları bir cümle, altına sığınacakları bir proje mutlaka vardır, olacaktır.

     Bir insan bir aryayı baştan sona söyleyebiliyor, piyano keman çalıyor, orkestra yönetiyor, sahnede rol yapıyor diye (ki, o da, sahne dediğimiz ve asla dünya standartlarının ortalamasına bile yetişemeyen sahnelerinizde geçerliği olan bir onama), bu kadar adam yerine konulmak da neyin nesi?

     Haydi sanat meselesine kafan basmıyor, bir ticari şirket, bu ticari şirketin sahip olduğu emtea ve kapital ve ticari şirketin çalışanı gibi düşün. Bu kadar aymazlık, bu kadar cehalet sanat adı altında ahlaka biraz değil bayağı aykırı düşüyor.

     Hem, bu aymazlıkla, sanata en büyük ayıbı yaptığınızın farkında mısınız? Dolayısıyla, benden, bu yalakalığın parçası her sanatçının, her idarecinin, her seyircinin ve dinleyicinin, her eleştirmenin arkasından ya da önünden güzel sözler söyleyeceğimi beklemeyin!!!

     - Sanata evet!
     - Niye?
     - Çünkü Atatürk demiştir ki; herkes cumhurshjjjjsjjsssssss...
 

     Bak kardeşim Atatürk bugün hayatta olsaydı sen ve senin gibilerin sanatçı olmaması için çok eminim, yasa çıkarırdı yasa!

     Toplu eylemlerin, projelerin, kantinlerin, kulislerin, derneklerin altında var olmanız; üzerinizdeki, zihninizdeki, duruşunuzdaki tüm rezilliği, çirkefliği ve kiri pası gizlemiyor.

     Emin olun!!!

     Haydi dağılın şimdi!

    Trabzon - 25.09.2015, Cuma

 




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5743395
Online Ziyaretçi Sayısı:15
Bugünlük Ziyaret :721

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.