31.03.2015 / Murat Çelik - Dış Dünyada ‘Yeni Türkiye’

Nevruz


    
Geçen cumartesi akşamı... Viyana’nın kalbinde, tarihi “Hofburg Sarayı”ndayız.

 

     “Avusturya-Macaristan İmparatorluğu” döneminde ev sahipliği yaptığı hanedan bir yana, mesela, Marie Antoinette’in doğduğu saray burası.

 

     1654 senesinde kullanılmaya başlanmış. Tam 361 yıldır ayakta.

 

     Avusturya’nın başkentinin simge anıtlarından biri.

 

     ***

 

     “Yunus Emre Enstitüsü” ile “Türksoy” bir araya geldi, “Nevruz”u “Hofburg Sarayı”nda kutladı.

 

     “Nevruz” kutlaması işte böyle özel bir mekanda yapıldı Viyana’da.

 

     Bu arada unutmadan...

 

     İnternetten baktım, “Hofburg Sarayı”ndaki tarihi eser sayısı kaç biliyor musunuz?

 

     Tahmin etmek mümkün olmadığı için hemen söyleyeyim (yazayım).

 

     Tam 4 milyon 659 bin 852.

 

     Sadece bir sarayda...

 

     ***

 

     Yaklaşık 4 yüz yıldır tarihin tanığı olan “Hofburg”da, Baş Kurdistan’dan Azerbaycan’a, Kırgızistan’dan Türkiye’ye, Asya’daki Türk kökenli toplam 14 ülke ya da azınlığın katılımıyla gerçekleşti gece.

 

     Tarihi sarayın salonu zaten boş haliyle bile etkileyici...

 

     Akustik, ses düzeni, ışık... Gayet başarılı bir organizasyondu. Bir nokta hariç...

 

     Türkiye, gecenin ev sahibiydi ama sahnede adeta yoktu. Protokoldeki yabancı konuklardan biri çıkışta bana dönüp, “Misafirperverlik ve tevazunun bu kadarı biraz fazla değil mi?” diye sordu.

 

     ***

 

     “Yunus Emre Enstitüsü” Başkanı Prof. Dr. Hayati Develi ile konuştuk konser sonrası.

 

     Develi, son dönemde Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un dış gezilerinde heyetlerde yer alan isimlerden biri...

 

     Uzaktan takip ettiğim ve gördüğüm kadarıyla enerjik, gayretli, çalışkan bir yetkili.

 

     Viyana’daki organizasyonun sonunda, merak ettiklerimi açıkça sordum, Hayati Develi dikkatli bir üslup ile yanıt verdi:

 

     - Birkaç sene öncesine kadar dünyanın birçok farklı noktasında “Gülen Cemaati”nin organizasyonlarına şahit oluyorduk, adeta devlet adına. O ülkeye giden bakan, başbakan ya da cumhurbaşkanı o toplantılara katılıyor, hatta himaye ediyordu. Aradan geçen zamanda durum değişti, herkes biliyor. Şu anda durum nedir?

     - Biz devletin kültür politikasının bir kolunu yürütüyoruz dış dünyada. Bunu yeni ve çok daha proaktif bir anlayışla yürütüyoruz. Başka bir grup ya da gruplar, organizasyonlar, dernekler, vakıflar, kuruluşlar var ya da yok, olmuş ya da olmamış, bu bizi ilgilendirmiyor. Olsa da olur, olmasa da... Devlet bunu kendi aklıyla planlıyor ve yapıyor.

 

     - Eski adıyla “Cemaat”, yeni sıfatıyla “paralel yapı”nın geçmişte üstlendiği rolü artık devlet sahiplenmiyor. Bu açık... Bahsettiğiniz yeni anlayışın ayrıntılarını alabilir miyim?

     - Bakın biz işimizi yapıyoruz. Bizim işimiz Türkiye’yi tanıtmak, Türkiye’nin kültürünü, kültürel birikimini tanıtmak, Türkçe öğretmek... İşimizi iyi yapmaya gayret ediyoruz. İyi de yaptığımızı düşünüyoruz. Aldığımız sonuçlar, geri dönüşler bu düşüncemizi teyit eder nitelikte.

 

     - Yurt dışındaki Türk kuruluşları... Böyle ifade edeyim (gülerek)... Artık onlar yok, (Yunus Emre Enstitüsü eliyle) devlet mi var yani? Bunu mu anlamalıyız?

     - Uygulanmakta olan paylaşımcı bir yaklaşımdır. Katkıda bulunun herkese yer vardır. Türk diplomasisinin unsurlarından birisidir bu. Diplomasi de böyle yapılır zaten. Bulunduğumuz ülke ile -misal burada Avusturya- Türkiye’nin değerlerini bir potada eritmek, harmanlamak, karşılıklı tanıtmak... Mesela biz Avrupa’da çok faal değildik. Bakın burada, Viyana’da yeni açılıyor merkezimiz. Siz biliyorsunuz. Başbakan Yardımcımız Numan Kurtulmuş ile burada daha önce de hep beraberdik, siz de vardınız. Bundan sonra çok daha aktif olacağız. Sadece Avusturya’da değil, dünyanın her köşesinde.

 

     Gazete Vatan - 31.03.2015, Salı




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5685372
Online Ziyaretçi Sayısı:5
Bugünlük Ziyaret :464

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.