25.12.2010 / Okay Gönensin - Pazar İçin Sanat Yazısı

     Haftanın en az beş günü bir sürü iç karartıcı konuyla uğraştıktan sonra pazar günleri köşeleri “insani” meselelere ayırmak neredeyse gelenek oldu.

     Bu “insani” meselelerin içinde yazarın, “köşe sahibinin” her türlü kişisel hikayesini, ruhi titremelerini, korkularını, aşklarını aktarması da kabul görüyor olmalı ki pazar günleri bunlardan bol miktarda okumak imkanı ortaya çıkıyor.

     Bu adeti biraz değiştirelim, dikkati “dostlarımız”ın, sanatçı dostlarımızın yarattıklarına çekelim istedik.

     Sanatçı bir günün konusu olamaz, Nuri İyem’i, İbrahim Çallı’yı müzisyen zanneden, Picasso’nun, Dali’nin birkaç yüzyıl önce yaşadığını sanıp kendisini bilgili görenlerle dolu bir toplumdayız.

     ***

     Zülfü Livaneli’nin ilk türkülerini dinlediğimde oldukça gençtim. O günlerden bu yana geçen 40 yıl içinde Zülfü Livaneli müziğiyle herkes şöyle ya da böyle tanıştı. Hala çok genç insanlar, kırk yıl önceki türkülerini ezbere söyleyebiliyor.

     Kırk yıl boyunca dinlenmek, ezberlenmek bir sanatçının ulaşabileceği en yüksek mertebelerden biri olmalı.

     Zülfü Livaneli’nin şimdi bütün eserleri yayınlanıyor, tabii ki CD olarak. İlk altısı çıktı. Bu CD’lerdeki 1971-1981 arasının türküleri, özgün türküler, geleneksel türküler, Nazım Hikmet şiirlerinin türküleri... Hepsi de insana, hayata biraz daha umutla bakmasını söylüyor. Bu türkülerde o günlerin ve yüzyılların acıları var, ama aynı zamanda da hep gelecek için umut var. Defalarca dinleyin. (İmaj Music)

     ***

     Ressam Muzaffer Akyol’un kırmızısı çok kuvvetlidir. Muhteşem narlar yapar, hayatın alt katlarını kurbağalarla, üst katlarını da kuşlarla anlatır.

     Son olarak iki kapı yaptı. Bildiğimiz eski kapılardan, çift kanatlı. Üzerlerinde yüzlerce resim var. İçinde yaşadığı toplum, insanlar O’na ne hissettirdiyse kapıları sığdığı kadarıyla onlarla bezemiş.

     Akyol’un bir de “cumhuriyet ağacı” var, onun gözünden görkemli, vazgeçilmez bir ağaç olarak orada duruyor. (Galeri Ekav)

     ***

     Ve bir roman. Kuru kuru tartıştığımız; insanları, onların yüzlerini seslerini unutarak tartıştığımız birçok meselenin odağında insanın olduğunu hatırlatan bir roman.

     Filiz Aygündüz’ün romanının adı “Kaç Zil Kaldı Örtmenim”de çocuklar var, kaderleri az gelişmiş büyükler tarafından karartılan çocuklar.

     Bu roman asla karamsar bir roman da değil, çünkü insana inanan birinin yazdığı bir roman. “Beyaz Türkler” öncelikle okumalı, yavaş yavaş, düşünerek okumalı. (Doğan Kitap)

     ***

     Bu pazar üç sanatçı dosttan söz ettik. Tekrar öneriyoruz, ezberlemiş olsanız bile Zülfü’nün türkülerini dinlemeye devam edin, Muzaffer’in resimleriyle umudunuzu artırın, Filiz’in romanıyla da insanlara güvenin.

     Gazete Vatan - 25.12.2010, Cumartesi




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5750841
Online Ziyaretçi Sayısı:7
Bugünlük Ziyaret :481

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.