01.10.1975 / Faruk Güvenç - Prof. Lessing ve C. S. Orkestrası

     Sanatçı talihi gariptir: Bazen güler, bazen küser; bazı yerde parlar, öte yanda sislere, karanlıklara gömülür; bir kısım insanlar nazarında “herşey” iken, ötekiler tarafından tamamen inkar edilir; bir çevrede tanrılar gibi tapılırken, yanıbaşında adı bile geçmez. Sanat tarihi buna ait yüzlerce, binlerce örnekle doludur. Bazen de bir yerin anlayışsızlığı veya kadir bilmezliği başka yerler için büyük bir talih ve nimet olur. “C. S. Orkestrası”nı birbuçuk yıldan beri büyük bir başarı ile yöneten Prof. Lessing’in durumu bunun canlı bir örneğidir bizim için.

     Prof. Lessing yirmi yaşına gelmeden şeflik kariyerine başlamış, kısa sürede ün kazanmış, tanınmış orkestraların şefliği ile büyük şehirlerin genel müzik direktörlüğünü yapmış, Avrupa’nın birçok belli başlı orkestrasını başarı ile yönetmiş, olağanüstü vasıfları olan bir orkestra yöneticisi ve eğiticisidir. Ama sanatçı talihi bir kez dönmeye, nazlı “müz” şefaat elini çekmeye görsün... Orkestra şefliği gücü her türlü tartışmanın dışında olan Prof. Lessing’i en tecrübeli ve yararlı olduğu bir çağda, birden geri hizmete” çekilmiş görüyoruz. Konser hayatından hemen hemen tamamen ayrılmış ve kendini “Münih Yüksek Okulu”ndaki hocalığı ile aynı okulun orkestrasına vermiştir.

     “Batı müzik alemi”ni tanıyanlar Prof. Lessing’in yarı gücüne bile sahip olmayan birçok şefin tanınmış orkestraların başında olduğunu ve müzik alanında çok aktif roller oynadığını görerek bu durum karşısında hayrete düşebilirler. Prof. Lessing’in durumu yukarıda çizmeye çalıştığımız sanatçı kaderinin tipik bir örneğidir. Bunun nedenlerini araştırmak ve analizini yapmak bu yazının konusu değildir. Esas konuya geçmeden bu girişi yapmamızın sebebi bu çaptaki bir sanatçıyı bize kazandıran şartları belirtmek içindir. O’nun bu durumu orkestramızın büyük talihi olmuştur. Aksi halde bu çapta bir orkestra şefini Türkiye için devamlı olarak kazanmak çok zor, belki de imkansız olurdu.

     Prof. Lessing bize ne getirmiştir? O, orkestramızı birbuçuk yıldır çalıştırmaktadır. Bu kısa süre içinde orkestra tanınamayacak, hatta bazen inanılamayacak kadar değişmiş, ilerlemiştir. Merhum Praetorius’tan beri yapılmadık şekilde düzenli ve disiplinli çalışmalar sayesinde, genel tınlama iyi bir düzeye erişmiş, entonasyon çok düzelmiş, yaylı çalgılarda renk bütünlüğü sağlanmış, orkestra hem teknik, hem de müzikal bakımdan dev adımlarla ilerlemiştir. Bu ilerlemede orkestraya giren yeni eleman ve zihniyetin de etkisi olmakla birlikte en büyük payın, bunları yorulmak bilmez bir çalışkanlık ve büyük bir sabırla değerlendirip hedefe eriştiren Prof. Lessing olduğunu söylemek bir hakşinaslık ve sanat namusu borcudur.

     O’nun en büyük yanı eşi bulunmaz bir orkestra eğiticisi olmasıdır. Dünyada büyük orkestra şefi nisbeten çoktur. Ama, büyük orkestra eğiticisi iki elin parmak sayısını zor aşar. Büyük şefler muktedir bile olsalar buna zamanları ve sabırları yoktur; bu sebepten orkestraların teknik yönleri ile pek uğraşamazlar. Halbuki, bize herşeyden önce iyi bir eğitici gerekmektedir. Batı müzikçileri kendi dillerini konuşan insanlara benzerler. Biz ise, tamamen yabancı olan bir dili öğrenmek durumundayız. Gerek bu sebepten ve gerekse yüzlerce yıllık ananeye dayandıklarından, batı orkestraları için çok tabii olan şeyler, bizde ancak çaba ve eğitimle mümkün olmaktadır. Bunun içindir ki orkestramızın yalnız bir şefe değil, aynı zamanda öğretici ve yetiştirici bir şefe ihtiyacı vardır. Bu bakımdan Prof. Lessing bizim için kelimenin tam anlamıyla ideal bir yöneticidir. Birbuçuk yıl gibi kısa sayılacak bir sürede alınan sonuçlar bunun inkar edilemeyecek isbatı olmuştur. Bu sürede konserlerin kalitesi ile birlikte sayıları da artmış, programlar çok renklenmiş, batı orkestralarında çoktan eskidikleri halde bizim için bundan birkaç yıl önce icraları düşünülemeyecek olan eserler repertuvara girmeye başlamıştır. Prof. Lessing Türk eserlerine de önem vermiş, imkan nisbetinde programlara alarak onların yurdumuzdaki en iyi icralarını çıkartmıştır. Radyonun büyük anlayışı ile özel olarak banda alınmaya başlanan bu eserler bir “Türk Müziği Eserleri Arşivi”nin başlangıcı olmuştur.

     Bu yazıyı yalnız Prof. Lessing’e borçlu olduğumuz şükran ifadesi ve bir övgü olarak kaleme almıyoruz. (Biz Türkler bunu “daha sonraları” yaparız). Bizi bu yazıyı yazmaya iten sebep şudur: Prof. Lessing’in sözleşme süresi sona ermektedir. Bundan sonra durum ne olacaktır? Başta “Milli Eğitim Bakanlığı” ve orkestra ilgilileri olmak üzere, bütün Türk müzikçileri ve müzikseverleri bu durumun sorumluluğunu içlerinde duyarak şimdiden harekete geçmelidir. Orkestramız artık herhangi bir şefin “hasbelkader” başına geçivereceği bir topluluk değildir. Ve Lessing çapında bir sanatçıyı batıda bile öyle kolaylıkla elde etmeye imkan yoktur. Eğer hemen elde edilebilecek birkaç “Lessing” bulunsaydı işimiz bu kadar zorlaşmaz, bu uğraşılara gerek kalmazdı. Öyle olduğu içindir ki elimizde olanın değerini bilmeliyiz. İşin başka bir zorluğu da Prof. Lessing’in durumudur. Kendisi Alman devlet memurudur ve buraya bir yıl izinli olarak gelmiştir. Geçen yıl izninin uzaması çok zor olmuştu. Bu yıl da aynı zorluklar olacaktır. Şimdi yapılacak şey, ilgililerin yumurta kapıya gelip dayanmadan harekete geçmeleri ve ilerde pişman olmamak için ellerinden gelen her şeyi vaktinde yapmalarıdır. Prof. Lessing’in kalması mümkün olursa bu bizim için büyük bir nimettir. Şayet mümkün olmazsa o zaman da iyi bir şef aramaya – uluslararası adetlerle – şimdiden başlanmalıdır. Unutulmamalıdır ki, bir orkestraya gerçek hüviyetini veren onun şefidir.

     “Türkiye Filarmoni Derneği”nin yayın organı olan “Filarmoni Aylık Müzik ve Fikir Dergisi”nden alınmıştır. – Ekim 1975, Yıl: 12, Sayı: 111, Sayfa: 6-7.




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5752776
Online Ziyaretçi Sayısı:15
Bugünlük Ziyaret :237

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.