24.04.2011 / Hasan Hüseyin Akbulut - 'Yeni Türkiye Cumhuriyeti' (!)

     “Türkiye nereye gidiyor?”

     Soru; günümüzde yazılı ve görsel basınımızın bitmeyen konu başlığıdır. İlginç olan ise, sanki Ortaçağ karanlığına sürüklenişimiz bilinmiyormuş gibi, soruya yanıt aranmakta, toplumla alay edilmektedir.

     Oysa gidişat bellidir. Projesi hazırlanmış, uygulayıcılarına bırakılmıştır. Programı uygulayacak ve sonuçlandıracak iktidarlar yaratılmış, destek kıtaları oluşturulmuş, saha temizlenmiş, geriye kalan engeller de dönüştürülmeye, ortadan kaldırılmaya başlanmıştır.

     Yapılmak istenen, çağdaş ve evrensel ilkelerle kurulan Cumhuriyet’in ortadan kaldırılarak, kendilerince bir “Yeni Türkiye”nin kurulmasıdır.

     Aslında olan biten gizli kapaklı da değildir. Projenin yol haritası Graham Fuller tarafından kitaplaştırıldı. Yazarın “CIA”nın eski “Türkiye Masası” Şefi, eski “ABD İstihbarat Konseyi” Başkan Yardımcısı, “Rand  Corporation” danışmanı olan kimliği, kitaba ilgiyi daha da artırıyor.

     Kitabın adı, “Yeni Türkiye Cumhuriyeti”.

     “İslam Dünyasında Merkez Konumundaki Türkiye” olan kitabın üst başlıktaki adı, sakıncalı görülmüş olmalı ki, gizlenerek, hoşumuza gider anlayışıyla, günümüz iktidarının da sloganlaştırdığı söylemle “Yükselen Bölgesel Aktör” olarak değiştirilmiş.

     Bakın, yazar; kültür tarihimizi tersyüz ederek neler söylüyor:

     “Türkiye; Cumhuriyet ile kültürel köklerinden ayrıldı”, “Türkiye; Cumhuriyet ile İslam’a sırtını döndü”, “Türkiye; Cumhuriyet ile Arap dünyasına ve Ortadoğu’ya sırtını döndü”, “Türkiye; Cumhuriyet ile Osmanlı’ya sırtını döndü”, “Arap harflerini reddederek, Türkiye tarihten radikal olarak koptu”.

     Cumhuriyeti, “Kemalist Deneyim” olarak sunan yazar, şimdi “Yeni Türkiye Cumhuriyeti”nin kurulmakta olduğunu, yeni Cumhuriyetin; “etnik unsura ve dine dayalı İslami bir Ortadoğu Ülkesi” olacağını müjdeliyor!

     “Yeni Türkiye Cumhuriyeti”nin yaratılmasında başarının ise siyaset kurumu olarak “AKP”, sivil toplum (!) olarak da Fethullah Gülen hareketine ait olduğunu vurguluyor. Yazarın; Ahmet Davutoğlu ve “Stratejik Derinlik” kitabından da övgüyle bahsettiğini belirtelim.

     Graham Fuller; yaşadığımız süreçte, Türkiye’yi bölünme - çağdışına sürüklenme aşamasına getiren projesini sunarken, tarihimizi de kültür tarihimizdeki dayanaklarımızı da tersyüz ederek bizimle adeta alay etmektedir.

     Oysa; bizim tarihimiz Osmanlı ile başlayan bir tarih değildir. Biz tarih sahnesine Osmanlı ile de, İslam ile de çıkmış değiliz.

     Bizim kültürümüz farklıdır. Çok boyutludur, katmanlıdır ve özgündür. Uzun bir tarihi yürüyüşümüz vardır.

     Bu uzun tarihi yürüyüş aşamalarında, bizler birçok dinler değiştirmişiz, birçok alfabe değiştirmişiz, diller, lehçeler değiştirmişiz. Hatta dilimizi unutmuşuz. O günün söyleyişiyle; “Türk; Allah’ıyla Arapça, sevgilisiyle Farsça, evinde Türkçe konuşur” özdeyişi yaşanan büyük kültür sentezini ifade ediyor.

     Kullandığımız alfabeleri düşünelim: “Göktürk Alfabesi”, “Uygur Alfabesi”, “Kiril Alfabesi”, “Arap Alfabesi” ve Latin kökenli yeni “Türk Alfabesi”.

     Yazar; Arap harflerini reddederek, tarihten radikal olarak koptuğumuzu iddia ederek, tarihimizi de “Arap Alfabesi”ni kullandığımız tarih ile başlatmış bulunuyor.

     Fuller’in, Cumhuriyetin getirdiği “İslam anlayışı” ve “kültürel köklerimiz” üzerindeki değerlendirmeleri de temelsizdir. Biliyoruz; İslam dininde ruhban sınıfı  yoktur. Din, tanrı ile inanan arasındadır.

     Cumhuriyet; “Laiklik” ilkesiyle İslam dinini gerçek yerine yerleştirmiştir. Bu düşünceyle, İzmir’li ilahiyatçı İsmail Hakkı tarafından gerçekleştirilen “Kuran’ın Türkçe Tercümesi”, Diyanet İşleri Başkanı Elmalılı Muhammed Hamdi Efendi’nin 1936 yılında yayınlanan “Kuran’ın 9 Ciltlik  Tercüme ve Tefsiri” ve “Türkçe Hutbe” geleneğinde amaç; öze dönmek, dini doğrudan kaynağından öğrenmek, Müslüman yurttaş ile tanrı arasındaki aracıyı kaldırmak, dini hurafelerden, Arap-Acem kültüründen arındırmaktır.

     Cumhuriyet; dinci güçlerin toplumu ve devleti yönlendirmesini önlemek istedi. Yaşananlara bakılırsa, o gün yapılanların önemi bugün daha iyi anlaşılır.

     Atatürk; Arap alfabesi yerine yeni Türk alfabesini alırken, Türkçeyi Arap ve Fars dillerinin etkisinden kurtararak arı Türk diline yönelirken, Türk tarihi üzerindeki çalışmaları ile sürekli özü, kökü aramıştır. Saray ve Osmanlılık yerine öze, halka, Anadolu’ya yönelmek. Cumhuriyet; öze, kültürel köklerimize dönüştür.

     Diğer yandan, yazarın ve dolayısıyla stratejik müttefiklerimizin (!) Osmanlı sevgilerini anlamamız ise kolaydır. 20. yüzyılın başlarında yapıldığı gibi, yeniden Osmanlı yapılırsak dağıtılmamız, hatta tarih sahnesinden silinmemiz daha kolaylaşır diye düşünüyor olmalılar!..

     Türkiye çok zor bir süreçten geçiyor. Zorluğu arttıran ise, Graham Fuller’in projeleri ile, kuruluşundan günümüze Cumhuriyeti dönüştürmeyi iş edinenlerin iktidar ortaklıklarıdır. Önümüzdeki yaşamsal değerde olan seçimler, güncel soruya da yanıt niteliğinde  olacaktır.

     Biz, uygarlık ırmağının tersine akıtılamayacağını belirterek yazıyı bitirelim.

     24.04.2011, Pazar / Hasan Hüseyin Akbulut - Kültür Bakanlığı E. Müsteşar Yrd.




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5751181
Online Ziyaretçi Sayısı:6
Bugünlük Ziyaret :594

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.