17.07.2012 / Murat Çelik - Ertuğrul Günay'ın İçine Sinmeyenler / Vicdan Azapları


     “Anadolu Ajansı”nın (AA) daha üç gün önceki haberi şöyleydi:


     - Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, “Üçüncü Yargı Paketi” sonrası yaşanan bazı tahliyelerle ilgili konuştu. Yedi kişiyi ya da siyaset adamlarını katledenlerin tahliye olduğunu söyleyen Günay, “Bu uygulamanın bilmeden ortaklarından birisi olarak doğrusu vicdan azabı yaşıyorum” dedi.


     “AA”nın bu haberi aslında son örnek.


     * * *


     Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın içine sinmeyenler / vicdan azapları listesi bir köşe yazısı değil, “yazı dizisi” olacak kadar uzun.


     Şöyle bir hafızamı yokluyorum...


     - “Allianoi Projesi’ni içime sindiremiyorum ama...” diye başlayan cümlesini anımsıyorum mesela.


     Ya da...


     - İstanbul’da, tarihi yarımadada inşa edilen ilave otel binası için, “Bu tarihi ve kültürel bölgeye bu kadar cüsseli bir yapının dikilmesini içime sindiremiyorum” sözlerini.


     Veya...


     - “TBMM Genel Kurul Salonu”nun yenilenmesi hakkında, “Pek içime sinmedi” dediğini.


     * * *


     Başka?..


     Arşive baktım:


     - İstanbul’un eşsiz siluetini bozan, Zeytinburnu-Kazlıçeşme’deki gökdelenler ile ilgili olarak, “Bu konuda ilgili belediyelere üç kere yazı yazdım, şifahen söyledim. Orası turizm bölgesinin dışında. Buna rağmen ben, tarihsel yarımadanın siluetini bozduğu kanaatiyle daha önce yerel yönetimleri uyardım. Artık yapacak bir şeyim yok. Çünkü yetki alanıma girmiyor. Bana göre İstanbul’da büyük bir suç işleniyor” diye konuşmuş Ertuğrul Günay.


     O görüntü de içine sinmemiş.


     * * *


     - Yargının işleyişi ve uzun tutukluluk süreleri...


     “Vicdanen rahatsızım.”


     - “Dolmabahçe Sarayı”nın kapısında asker yerine polisin nöbet tutması...


     “Çok içime sinmiyor.”


     Keza...


     - “Muhafız Taburu”nun “TBMM”deki varlığına son verilmesi...


     “İçime sinmedi.”


     - Bodrum’da, “Pina Yarımadası”nda yanan orman, doldurulan deniz aşamalarının ardından tam bir tabiat katliamı niteliğindeki otel inşaatına karşı çıkması... Ama otelin de çoktan ortaya çıkması...


     Bir başka “içe sinmeme” vakası daha.


     * * *


     “Emek Sineması”, “Taksim Atatürk Kültür Merkezi” (AKM) tartışmaları, “Şehir Tiyatroları”nın özelleştirilmesi gibi gündem maddeleri var bir de...


     Günay’ın tam olarak ne söylemek istediğinin pek anlaşılamadığı. Bakan’ın içine neyin sinip, neyin sinmediğini kamuoyunun tam olarak idrak edemediği durumlar...


     * * *

     Kars’taki “İnsanlık Anıtı” ile ilgili tartışma, Başbakan’ın tavrı, Günay’ın sözleri, Başbakan’ın Günay’ı açık ve net şekilde yalanlaması ile düştüğü durum...


     “Ucube” tartışması hani.


     Hatırlarsınız...


     O mevzuya hiç girmiyorum.


     * * *


     Hukukçu kimliği...


     İçinde yoğrularak büyüdüğü siyasi ideoloji, “Ak Parti”ye üye oluncaya kadarki söylem ve eylemleri...


     Bugün geldiği nokta...


     Doğrusu kolay değil işi.


     Ama kendi tercihi.


     * * *


     Bu kadar yazdım ama inanın;


     “İçime sinmiyor” ya da “Vicdanen rahatsızım” türünden açıklamalarında “samimi” olduğuna inancım tam.


     Lakin bir sorun var.


     Bir insan;


     Evet, içinde bulunduğu heyetin ortak kararlarına her zaman iştirak etmek zorunda değildir.


     Ama aynı insan;


     Bu kadar çok “içine sinmeyen” durum ile...


     Bu kadar çok “vicdanını rahatsız eden” gelişme ile nasıl baş edebilir bilemiyorum.


     * * *


     Bir yandan...


     “Karar alma mekanizmasında, içeride, iktidarda olup mücadele vermek” anlayışını anlamak, hatta takdir ile karşılamak istiyorum.


     Ama diğer taraftan...


     Karar alma mekanizmasında yer alıp, alınan kararlara bu kadar tezat noktada dururken...


     “İçeride” olup bu kadar “dışarıda” görüntü verirken...


     “İktidarda” bulunup bu kadar “muhalif” yaşarken nasıl başarılı olunabilir bilemiyorum.


     * * *


     İşin kolayına kaçıp, “Madem bu kadar içinize sinmeyen icraatın içindesiniz, o koltukta oturmaya devam etmek nasıl siniyor içinize?” diye sormayacağım.


     “Madem bu kadar vicdan azabı çekmenize sebep olan icraatta ortak sorumluluğunuz var, hala o makamda kalmak vicdanınızı zedelemiyor mu?” diye de...


     Çünkü “bağcı’yı dövmek” değil derdim.


     Aynı Günay gibi ben de “üzüm yemek” istiyorum.


     Onun için diyeceğim ve sorum şu:


     Sayın Günay, sizin gibi “güngörmüş” bir siyasetçinin bu günleri “öngörmüş” olması gerektiğini, bu nedenle de “bir bildiğiniz olduğu”nu düşünmek istiyorum.


     Pekiyi, nereye varacak sizce bu işin sonu?


     * * *


     Keşke...


     İnsanları sınıflandırmak, etiketlemek, yaftalamak bu denli kolay olmasa.


     Gazete Vatan - 17.07.2012, Salı




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5753805
Online Ziyaretçi Sayısı:18
Bugünlük Ziyaret :771

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.