O

Oboe:

(İt.) Obuva, obua.

Oboist:

(İng.) Obuvacı. Obuva sanatçısı. Obuva denilen çalgıyı çalan kişi. Obua çalan kimse.

Oboista:

(İt.) Obuva çalıcısı. Obua sanatçısı. Obuva isimli çalgıyı çalan kişi.

Octave:

(Fr.) Oktav, sekizli. Sekizli aralık.

Oda Küğü:

Bkz. (Fr.) Musique de chamber, (İt.) Musica di camera, (Alm.) Kammermusik. (İng.) Chamber music. Geçmiş dönemlerde soyluların ve asil kişilerin saraylarında seslendirilen, günümüzde ise dinleti salonlarında yer alan bir küğ türüdür. Bu türün içinde sonatlar, konçertolar, ikiller, üçüller, dördüller, beşiller, altıllar, yediller v.b. bulunmaktadır ki değişik bireşimlerde çalgılar ve çalgı grupları için yazılmışlardır. Oda küğü için yazılmış eserlerin operalardaki karşılıkları ile karıştırılmaması gerekir. Çünkü yukarıda söz konusu edilen oda küğü yaratıları “dramatik küğ” ya da “tiyatro küğü” denilen ve sahnede seslendirilenler ile aynı değildirler ve hatta karşıt bir biçem ortaya koyarlar.

Oda Küğü Toplulukları:

İki, üç, dört, beş, ... on gibi küçük sayıda çalgı(cı)ların bir araya gelmeleri ile oluşan ve bu toplulukları oluşturan her bir bireyin kendi partına bir yalkıcı gibi hazırlandıkları küğ topluluklarına verilen isim. Genellikle küçükçene salonlarda ve oditoryumlarda dinleti vermelerine alışılmışsa da bu şart değildir. Oda küğü topluluklarının her biri, bireşimi gerçekleştiren çalgıların sayılarına ve hangi çalgılardan bireştiklerine bakılarak ayrı ayrı isimler alırlar. Ayrıca küğ literatüründe bu grupların her biri için yazılan yaratılarda bu grupların bireşimlerine bakılarak adlandırma yapılır. “Üflemeli Beşil”, “Yaylı Çalgılar Üçülü” gibi. Burada verilen örnekler karşımıza pek sık çıkan bireşimlerdir. Unutulmamalıdır ki bağdarlar çok çeşitli çalgılardan oluşan kombinasyonlar için de eser üretmişlerdir. Bkz. Literatür. Oditoryum. Part. Piyanolu Üçül, Piyanolu Dördül, Yaylı Çalgılar Dördülü, Yaylı Çalgılar Beşili, Üflemeli Çalgılar Beşili.

Odeon:

(Yun., Fr.) Irlağanların küğ yapma yeri. Şarkı söylenen yer. Kapalı dinleti salonu. Eski Yunan'da küğcülerin dinleti verdikleri basamaklı yapı. Antik mimaride küğ dinleyicileri için tasarlanmış özel yapılara verilen isim. Üstleri kapalı yapılan bu yerlerin akustik koşulları çok dikkatli planlanmıştır. Odeonlarda sahne bulunmamaktaydı. Tasarım olarak küçük bir anfitiyatroyu andırırlardı. Orkestra için özel ayrılmış bir alan odeon tasarımlarında gözetilmiştir. Eski Yunan mimarisinde küğ dinlemek için yapılan bu yapılar Helenistik çağda ortaya çıkmıştır.

Oder:

(Alm.) Ya, ya da. Veya. Yahut. Yoksa.

Odeum:

(Alm.) Dinleti salonu. Konser mekanı. Küğsel veya dramatik edimler için yapılmış bir salon, bir tiyatro binası veya başka diğer bir yapıyı ifade eden sözcük. Eski Yunan ve Roma zamanında küğsel icralar için kullanılan üstü kapalı yapılmış bina. Özellikle sahne temsilleri için gerçekleştirilen tasarım.

Oditoryum:

Latince “audire/işitmek” kökünden gelen bir terimdir. İngilizcesi “auditorium”dur. Konferans, dinleti ya da tiyatro gösterilerinin yapılabilmesi için tasarlanmış olan salon. İzleyicilerin sahneyi iyi görebilmeleri “oditoryum” tasarımlarının en temel amacıdır. Bir “oditoryum” localar ve balkonlardan oluşur. “Oditoryum”ların seyirci (ya da dinleyici) alan bölümleri -genellikle- bu nedenle sahneye doğru eğimli ya da basamaklar halinde alçalacak gibi planlanır. Üniversitelerdeki büyük dersliklere de “oditoryum” denilmektedir. “Antik Roma”da halk, ozanları dinlemek üzere “oditoryum”larda toplanırdı.

Odyoloji:

Odyoloji işitme ve dengeyle ilgili çalışmaların yapıldığı ve işitme-denge bozukluklarının araştırıldığı bilim dalıdır. Odyoloji biliminin uygulayıcıları, yani odyologlar işitme kaybı ya da denge bozukluğu tanısını koyar ve hastaya kulak burun boğaz hekimiyle birlikte tedavi ve rehabilitasyon konusunda danışmanlık yapar; işitme cihazı, koklear implant gibi seçenekler sunarlar. Türkiye’de kimi işitme ve konuşma bozuklukları uzmanları konuşma terapisti olarak özel eğitim merkezlerinde, özel kliniklerde, üniversitelerde çalışabilmektedir. Odyoloji bilimi çok çeşitli disiplinlerle karşılıklı ve sıkı ilişki içerisindedir. Kulak burun boğaz hekimleri, odyometristler, dil konuşma terapistleri, özel eğitim uzmanları, işitme engelliler öğretmenleri, fizyoterapistler, psikologlar odyologların çalışma alanları kapsamında zaman zaman yer alırlar.

Offertoire:

(Fr.) Katolik kilisesinde okunan dinsel ilahiler.

Officium:

“Roma Katolik Kilise”sinin gün boyunca gerçekleştirdiği sekiz hizmetten oluşan seri. Bu kutsal edimler psalmlar (mezmurlar), hymn’ler (ilahiler), ibretlik dersler, responsoriler ve dua yolu ile söylenen yakarışlardan oluşmaktaydı. “Matine” sabah 03.00’de, methiye ve yüceltmeler (lauds) gün ağarırken 06.00’da, terceler sabah 09.00’da, “sext”ler öğledensonra 15.00’te ve “vespers” akşam karanlığında yatmazdan önce eda eylenirdi. Bunlar tüm güne yayılan dini hizmetlerdi. Günlük hizmet dönüşümü “matine”, “lauds”, “prime”, “terce”, “sext”, “none”, “vespers” ve “compline” dizisinden oluşmuştu.  Bkz. Matine. Lauds. Prime. Terce. Sext. None. Vespers. Compline. Office.

\ Oğuz, Özgür:

Mersin Erdemli doğumludur. İlk-orta ve lise eğitimini Mersin’de sırasıyla “Barbaros İlkokulu”, “Pirirreis Ortaokulu” ve “Sabancı Lisesi”nde tamamladı. Küçük yaşlardan itibaren küğe olan ilgisi ve sesinin güzelliğini anne ve babasının da fark etmesiyle küğ üzerine eğitim alması yönünde ailesi tarafından yönlendirildi. İlk başlarda eğitimine ağabeyinin kırık bir gitarının üzerine bir miktar para ekleyerek aldığı dut ağacından yapılma bağlama ile başladı, daha sonra Süleyman Güngör’den ud, Türk müziği ses eğitimi; Arif Dündar'dan kudüm üzerinde ritim ve usül dersleri aldı. Özgür Oğuz aynı yıllarda sayısız dinletide yalkıcı ve koro üyesi olarak sahne aldı. Mersin Devlet Opera ve Balesi”nin açmış olduğu “Gençlik Korosu” sınavını kazanarak bir yıl süren çoksesli küğ eğitimine başladı ve aynı yıl kendisi için de mükemmel bir deneyim olan “Aşk İksiri” operasında asker rolünde oynadı. 1995 yılında “Devlet Çoksesli Korosu” sınavına girdi ve kazandı, ancak babasının vefatı üzerine buradaki eğitimine başlayamadı. Bir dinletisinde kendisini dinlemeye gelen Eduard Zuckmayer’in de öğrencisi olan müzik öğretmeni Özcan Seyhan tarafından farkedildi ve iki yıl aynı öğretmenle hem klasıl küğ hem de Türk musikisi ve aynı zamanda bir müzik adamında olması gereken disiplinlerle ilgili eğitimler aldı. 1998 yılında “Uluslararası Silifke Müzik ve Halk Oyunları Festivali” kapsamında düzenlenen “Türk Sanat Musikisi Ses Yarışması”nda sözleri Mustafa Nafiz Irmak’a, bağdası Selahattin Pınar’a ait olan Hüzzam makamındaki “Gecenin matemini aşkıma örtüp sarayım” adlı eserle birinci oldu. 1998 yılında “Karadeniz Teknik Üniversitesi Müzik Öğretmenliği Bölümü”nde eğitimine başladı. 2001 yılında “Türk Sanat Musikisi Ses Yarışması”nda “TRT Trabzon Bölgesi” üçüncüsü oldu. 2002 yılında ilk görev yeri olan Adana Feke’ye atandı, burada ve daha önce bulunduğu yerlerde çok sayıda öğrenciyi yetenek bölümlerine hazırladı. Zorunlu hizmetten dolayı Nevşehir’de bir süre çalıştı, fakat bu arada asker öğretmen iken tanıştığı eşiyle evlenince Adıyaman’a geldi. Belli bir süre ilköğretim okulunda çalıştıktan sonra “Adıyaman Güzel Sanatlar Lisesi”nde göreve başladı. Ancak bu süreçte birşeyler yapması gerektiğini düşünmeye başladı. Kitap yazmak için oturduğu masadan “Adıyaman Filarmoni Orkestrası AFO”yu kurma kararı alarak kalktı. Çalışmaları: 22.10.2012 tarihinde “Adıyaman Filarmoni”yi kurdu, kurulduğu ilk yılda yörenin gelmiş geçmiş tarihi boyunca ilk defa göreceği ve kendi imkanlarıyla organize edilmiş İtalyan piyanist Vincenzo Cipriani ile ilk yalkıcı eşlikli dinletisini verdi, orkestrasının kurucu yönetkenliğini üstlendi ve Adıyaman da “Sinfonik Tat”da bir dinleti verdirdi ve hem de tüm doğu yöresinde ilk frak giyen isim oldu. Orkestra olarak irili ufaklı çok sayıda dinleti yönetti. “Adıyaman Filarmoni Konserleri” adıyla gerek yurt içinden gerekse yurt dışından gelmesini sağladığı sanatçılarla Adıyaman’da “Adıyaman Filarmoni Konserleri”nin gerçekleşmesini sağladı. Adıyaman Filarmoni” olarak “Mersin Devlet Opera ve Balesi Turne Ekibi”nin “Seslerle Anadolu” temsili için koordinatörlük görevini üstlendi ve ekip en iyi şekilde izleyicisiyle buluştu. Uzun zamandır gelmeyen “Devlet Tiyatroları”nın yeniden Adıyaman’ı hatırlamasını sağladı ve Adıyaman kentinin şu anda düzenli olarak turne almasına yol açtı. Özgür Oğuz’un çalışma içerisinde olduğu isimler şunlardır: Christina Sandsengen (gitar - Norveç), Alexander Mekaev (piyano - Rusya), İzmir Devlet Senfoni Orkestrası sanatçısı Emre Ünal (keman - Türkiye)Vincenzo Cipriani (piyano - İtalya)Orhan Ahıskal (keman - Türkiye), Barış Kerem Bahar (viyola - Türkiye)Özlem Talia Baltacılar (piyano - Türkiye)Dilek Dinçer (piyano - Türkiye), Serdar Okur (ud - Türkiye), M. Kayhan Kurtuldu (tanbur - Türkiye), Melih Taşçı (bağdar/piyanist - Türkiye). Özgür Oğuz gençlerin eğitimiyle ilgilenmeyi sürdürmektedir, bu bağlamda Adıyaman’ın ilk opera öğrencisi kendi ellerinde yetişmiştir. Sanatçı bir süre sonra bütün bu çalışmalarını uzun zamandır yapmayı planladığı festival projesi ile bütünleştirmiş, yörenin ilk uluslararası klasıl küğ festivali olan “Uluslararası Adıyaman Müzik Festivali”ni hayata geçirmiştir. Oğuz, bu festivalin sanat yönetmenliği görevini halen sürdürmektedir.

Okan, Can:

1986 yılında İstanbul’da doğan Can Okan piyano öğrenimine 1994 yılında Meliha Doğuduyal ile başladı. 1997 yılında “Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı”na girdi ve Metin Ülkü’nün öğrencisi oldu. “Yılın Genç Müzisyeni Yarışması”na iki kez katıldı ve 1998’de ikincilik ve 1999’da ise birincilik ödülünü aldı. Yurt içinde birçok dinleti veren Can Okan, Metin Ülkü ile piyano anasanat dalındaki çalışmalarını sürdürmekte ve Gürer Aykal ile orkestra yönetkenliği bölümündeki çalışmalarına devam etmektedir.

\ Okat, Yahya:

“Beykent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Oyunculuk Bölümü”nde öğrenim görmüştür. 2010 yılında “Barut Fıçısı” isimli oyunla “Uluslararası Erzurum Tiyatro Festivali”ne, 2011 yılında “Oyun Sonu” isimli oyunla “ODTÜ Tiyatro Festivali”, “Silifke Tiyatro Festivali” ve “Uluslararası Erzurum Tiyatro Festivali”ne, 2012 yılında “Bildirim-İnsan Aygıtı” isimli oyunla “ODTÜ Tiyatro Festivali”ne, 2014 yılında “Ruhi Bey Senfonisi” isimli oyunla “Gaziantep Tiyatro Festivali”ne katılmıştır. Yönetmenliğini Nihat Çapar’ın üstlendiği “Sapan” (2015) isimli sinema filminde rol almıştır.

\ Okcu, Aydan:

1973 yılında Elazığ’da doğdu. Bir yaşında iken İzmir’e geldi ve ilk, orta, lise ve üniversite eğitimini bu kentte tamamladı. Aydan Okcu’nun küğsel yaşamı “TRT Çocuk Korosu” ile başladı ve bu koronun İzmir’deki ilk üyelerinden birisi oldu. “TRT Çocuk Korosu”nda Nural Altar ve Reyhan Öney ile çalıştı. Okcu, yaş grubu gereği daha sonra “TRT Gençlik Korosu”na geçti. Okcu, lise eğitimi sonrası küğ öğretmeni olmaya karar vererek “Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Müzik Eğitimi Bölümü”ne girdi;bu okulda ses eğitimi derslerini Gülcihan Özkan ile yaptı, keman derslerine Kemal Yıldırım ile başladı ve Tuğrul Göğüş ile sürdürdü; üniversite yıllarında “TRT”de çocuk ve gençlik korolarının yayınlarını hazırladı. Okulu bitirince ilk görev yeri üç yıl çalıştığı Bayburt oldu; hemen ardından yine üç yıllığına Samsun’da görev yaptı. Manisa’da altı yıl bulunduktan sonra halen görev yapmakta olduğu İzmir’e yerleşti ve “Ömer Seyfettin Anadolu Sağlık Meslek Lisesi”nde küğ öğretmeni oldu. Aydan Okcu Manisa’ya geldiğinde “İzmir Devlet Senfoni Orkestrası” 2001 yılında bir sınav açarak bünyesinde bir çoksesli koro kurmuş, yönetkenliğine önce Gökçen Gültek’i, hemen ardından da Caner Ruhselman’ı getirmişti. Bu koro çeşitli nedenlerden ötürü ilerleyen zaman içinde “İzmir Devlet Senfoni Orkestrası”ndan ayrıldı ve çalışmalarını “İzmir Sanat Korosu” ismi altında “İzmir Devlet Opera ve Balesi” yönetkeni Ali Hoca ve Nural Altar ile sürdürmeye başladı. Okcu, İzmir’e geldiği andan başlayarak çocuk korosu yönetkenliği ile uğraşmaya başladı; önceleri Gökçen Gültek ile “İzmir Devlet Senfoni Orkestrası”nın çocuk korosunu bir yıl çalıştırdı, daha sonra aynı koroyu Serdar Ali Dükel ile iki yıl daha çalıştırmaya devam etti. Adı geçen kurumda yönetimin değişmesi ile birlikte bu görevinden ayrılan Okcu, bir yıl da Caner Ruhselman ile birlikte “Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Çocuk Korosu”nu çalıştırdı. Aydan Okcu halen “Tobav” bünyesinde kurulmuş olan minikler korosunu ve müzikal koroyu İsmail Bilen'le birlikte çalıştırmaktadır.

Oktav:

Sekizli, sekizli aralığı, sekiz ardıl sesin kapladığı ses alanı. Sekizli aralık.

Oktav İşareti:

Bu sembol eğer notaların üstünde yer almaktaysa bir sekizli (bir oktav) inceden (tiz) seslendirme yapılacak anlamına gelir. Bu sembol eğer notaların altında yer almaktaysa bir sekizli (bir oktav) kalından seslendirme yapılacağı anlaşılmalıdır. Başlangıç yeri sembolün tam olarak üzerinde (ya da altında) yer aldığı notadır, bitiş noktası ise bu sembole ilişkin çizginin sona erdiği nota olur ve işaret ile çizginin kapsama alanındaki notalar bir oktav inceden ya da kalından seslendirilir. Eğer tek bir nota söz konusu ise bu sembol yalnızca o notanın üzerinde ya da altında yer aldığı nota ile sınırlıdır ve bu durumda çizgi çekilmez. Sembolü:

8va

Oktet:

Sekiz ses veya sekiz çalgıdan oluşan topluluk. Böyle bir topluluk için yazılmış küğ yaratısı. Sekiz üyeden bireşen müzik topluluğu. (İng. Octet). Sekiz (8) kişinin yaptığı müzik. 8 ses ya da çalgı için yazılmış bağda.

\ Okutan, Sevinç:

1970 yılında Azerbaycan’ın Bakü kentinde dünyaya geldi. 1976 yılında piyano ile küğ hazırlık kurslarına başladı. 1977 yılında ilkokulda, aynı zamanda küğ okulunda piyano, küğ kuramı, küğ tarihi, remileme gibi dersler aldı. 1985 yılında okulları başarı diplomasıyla bitirip, 1985-1989 yıllarında “Bakü Güzel Sanatlar Lisesi”nde küğbilimi bölümünde okuyup küğ kuramları, remilemej, piyano öğretmenliği diploması aldı. Daha sonra (1989-1994) “Bakü Küğ Akademisi”nde öğrenimine devam etti. O yıllarda kongre ve dinletilere katılarak tecrübe edindi. 1994 yılında mezun oldu. 1995 yılında yüksek lisansa başladı. 1999 yılına kadar ulusal ve uluslararası kongrelere katılarak başarı ödülleri kazandı. Makaleleri bilimsel dergilerde yayınlandı. 1992-1994 yıllarında “Bakü Halk Konservatuvarı”nda ve “Bakü Medeni-Marif Koleji”nde, 1998-2000 yıllarında “Bakü Güzel Sanatlar Üniversitesi”nde, “Bakü Nahçıvan Özel Üniversitesi”nde küğ kuramları, remileme, piyano, küğ tarihi, sinema küğü,  tiyatro küğü ve başka branşlarda dersler verdi. 2000-2007 yıllarında Samsun’da piyano öğretmenliği yaptı. 2003 yılında “Samsun Güzel Sanatlar Lisesi”nde piyano öğretmenliği görevi aldı. 2007 yılından bu yana Fethiye’de piyano öğretmenliği yapmaktadır.

\ Okyay, Erdoğan:

1 Nisan 1933 tarihinde İzmir Buca’da dünyaya gelen Dr. Erdoğan Okyay, 1971 yılında yayına yeni başlamış olan “TRT Ankara Televizyonu”nda, süreli çocuk küğü izlencelerini eşiyle birlikte yaptı. 1961 yılında önceden asistan olarak görev yaptığı “Gazi Eğitim Enstitüsü”nde piyano ve okul küğü öğretmeni olarak göreve başladı. “Gazi Eğitim Enstitüsü”nde içinde Muammer Sun’un da bulunduğu bir grup küğ eğitimcisiyle Türk okul küğüne özgü bir küğ eğitimi ilkeleri dizgesinin ortaya çıkmasına katkılarda bulundu. 1973’te Almanya’nın önemli bilim kuruluşlarından “Alexandr von Humboldt Vakfı”nın doçentlik bursunu kazanarak araştırma yapmak üzere 2 yıllığına Almanya Berlin’e giderek, Prof. Kurt Reinhard’ın son doktora öğrencisi olarak “Hür Berlin Üniversitesi”nde “Küğ Etnolojisi” dalında doktorasını yaptı. Türkiye’de en eski küğbilimi bölümü olan “Ege Üniversitesi Küğbilim Bölümü” Erdoğan Okyay’ın da aralarında bulunduğu küğbilimcilerce kurulmuştu. Erdoğan Okyay’ın çocukların küğ eğitimine büyük katkıları olmuştur. Sanatçı, vasiyetinde yine çocukları düşünmüştür. Dr. Erdoğan Okyay’ın vasiyeti şöyle: “Müzik Eğitimcileri Derneği’ne vasiyetimdir; ‘Dereden Tepeden Çocuklar İçin Şarkılar’ kitabının ikinci baskısına, yeni yazdığım şarkılar da eklensin.” Uzun süre tedavi gören Erdoğan Okyay, 15 Ekim 2017 Pazar günü, Ankara’da 84 yaşında vefat etti ve 16 Ekim Pazartesi günü “Gazi Üniversitesi Konser Salonu”nda yapılan törenin ardından “Ankara Karşıyaka Mezarlığı”nda son yolculuğuna uğurlandı.

\ Olcay, Tuncer:

1936 yılında Amasya'da doğdu. İlkokul sonrası "Ankara Devlet Konservatuvarı"nda  İzzet Nezihi Albayrak ile keman eğitimine başladı. 1958 yılına dek süren konservatuvar eğitimi sonucu bu okulun yüksek bölümünden mezun oldu ve aynı yıl "Ankara Devlet Opera ve Balesi Orkestrası" sanatçılığına atanarak 18 yıl bu kurumda keman sanatçısı olarak görev yaptı. Olcay, Ankara'daki sanat yaşamında bir çok etkinlikte bulundu. Özellikle "TRT Müzik Dairesi" kurulunca "Ankara Radyosu Hafif Müzik Yayın Şefliği ve Denetleme Kurulu"nda Türk hafif küğüne yön verme çalışmalarına katkısı oldu. Zamanın "Güzel Sanatlar Genel Müdürü" Mehmet Özel'in önerisi ile Türkiye'de bir ilk olan "İzmir Devlet Senfoni Orkestrası"nı kurma görevi ile 28 Şubat 1975 tarihinde İzmir'e geldi. Dostluk ve sevgi üzerine kurmayı amaçladığı orkestra çalışmalarına başladı. Yine bir ilk olan Hikmet Şimşek'in sanatsal sorumluluğunda kısa sürede oluşan orkestra ilk dinletisini 15 Eylül 1975 tarihinde "İzmir Devlet Konservatuvarı Salonu"nda gerçekleştirdi. Bu ilk dinletide yönetken olarak Hikmet Şimşek ve yalkıcı olarak devlet sanatçısı Suna Kan yer almaktaydı. Böylece "Cumhuriyet"in ilanından 50 yıl sonra üçüncü "Devlet Senfoni Orkestrası" kurulmuş oldu. Bu orkestranın varlığı özellikle "İzmir Devlet Konservatuvarı"nın eğitim kadrosuna büyük katkılarda bulunmuştur. Sanatçı ayrıca "Buca Eğitim Fakültesi"nde 7 yıl, "İzmir Devlet Konservatuvarı"nda 2 yıl keman öğretmenliği görevi yaptı, "Dokuz Eylül Üniversitesi Müzik Bilimleri Bölümü"nün kuruluşuna katkıda bulunarak bu kurumda da 6 yıl keman eğitimi verdi. Olcay, sanatsal yaşamının yanında İzmir'de yeni kurumların oluşturulmasına daima destek sağlamıştır. Öncülük etme görevinin bilinci ile geleceğin dinleyicisini oluşturmak amacıyla eğitim dinletileri düzenlemiş ve bunun için üniversitelerle işbirliği gerçekleştirmiştir. Orkestra yönetkeni devlet sanatçısı Gürer Aykal'a 1978 yılında "Opera Genel Müdürlüğü" yaptığı dönemde İzmir'de bir opera kurulması fikrini kabul ettirerek 5 Aralık 1978 tarihinde eski "Elhamra Sineması"nı operaya dönüştürme çalışmalarında görevlendirilmiştir. İki yılda tamamlanan onarım sonrası "İzmir Devlet Opera ve Balesi"nin kurulmasına katkıda bulunmuştur. Bu dönemde "İzmir Devlet Senfoni Orkestrası"nın sanatçıları "İzmir Devlet Opera ve Balesi Orkestrası" tam kadroya kavuşana dek bu kurumun oluşması ve yaşaması için ek görev almıştır. Kamu yararı için çalışan "İzmir Filarmoni Derneği"ni kuran ve orkestranın yan kuruluşu gibi çalıştıran Olcay, İzmir'de bir festival oluşturma aşamasına gelindiğini düşündüğünde "İzmir Kültür Sanat  ve Eğitim Vakfı"nın kuruluşuna da katılmıştır ve 25 yıldır yönetim kadrosunda görev almaktadır. Sanatçı 15 Şubat 1999 tarihinde emekli olmuştur. Ahmet Priştina'nın "İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı" döneminde 2 yıl sanat danışmanı olarak görev almıştır. Sanatçı halen İzmir kentinin kültür ve sanat yaşamına katkısını çeşitli sivil toplum örgütleri ile çalışarak, destek vererek, hizmet ederek sürdürmektedir.

Ole:

(İsp.) "Yaşa" anlamına gelmektedir. Kastanyet eşliğinde yalkın olarak oynanan bir kırındır. Bkz. Bolero.

\ Olgun, Sefa:

1956 yılında Gümüşhane’de doğmuştur. İlk, orta ve lise öğrenimini Trabzon’da, yüksek öğrenimini ise “Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Müzik Eğitimi Bölümü”nde yapmış, lisans tamamlamayı “Karadeniz Teknik Üniversitesi Fatih Eğitim Fakültesi Müzik Eğitimi Bölümü”nde gerçekleştirmiştir. “Milli Eğitim Bakanlığı” bünyesindeki çeşitli okullarda küğ öğretmenliği görevlerinde bulunan Olgun “Karadeniz Teknik Üniversitesi Fatih Eğitim Fakültesi Müzik Eğitimi Bölümü”nün açılmasıyla birlikte bu eğitim kurumunda görev almış; anadal keman, küğ biçimleri, çalgı bilgisi ve eğitim küğü, toplu çalma derslerini vermiştir. 1992 yılında “Adana Çukurova Üniversitesi Güzel Sanatlar Merkezi” tarafından düzenlenen “Türkiye’deki Müzik Türlerinin Geleceği” konulu sempozyuma aynı adlı bildiriyle, yine 1993 yılında “Karadeniz Teknik Üniversitesi Fatih Eğitim Fakültesi Müzik Eğitimi Bölümü”nce düzenlenen “I. Ulusal Müzik Eğitimi Sempozyumu”na “Çağdaş Keman Eğitiminde Geleneksel Türk Müziği Motiflerinden Yararlanma” konulu bildiriyle katılmıştır. Olgun, sonraki yıllarda yaşamını Adana kentinde sürdürmüştür.

\ Olguner, Doğan:

Baterist, işletmeci ve saksofon sanatçısı. Yüksek mimar Ali Ekrem Olguner’in oğludur. Çeşitli orkestralarda baterist olarak çalışmıştır ve Türkiye’nin tanınmış sanatçılarına eşlik yapmıştır. Alanında usta bir küğcü olan Doğan Olguner aynı zamanda “Heybeliada Perili Köşk”ün de sahibiydi. Otel haline getirdiği bu mekanda başka yerlerde çalıştıktan sonra kendisi sahne almaya başlamıştı ve her hafta bir ünlü ismi mekanında ağırlamaktaydı. Uzun süredir rahatsız olan sanatçı 3 Ocak 2018 Çarşamba günü sonsuzluğa göçmüş ve 4 Ocak 2018 Perşembe günü öğle namazının ardından “Bebek Camii”nde kılınan cenaze namazı ile son yolculuğuna uğurlanmıştır.

\ Oliphant, Carolina:

“Lady Nairne” olarak da bilinir. 1766-1845 yılları arasında yaşamıştır. Gask, Perthshire’de aristokrat bir ailenin kızı olarak 16 Ağustos 1766 tarihinde dünyaya geldi. Büyük toprak sahiplerinden Laurence Oliphant’ın kızıdır. Laurence Oliphant İngiltere Kralı 2. James yanlılarının gerçekleştirdiği ayaklanmalar sırasında savaşmıştır. Carolina zamanının pek tanınmış ırlağanlarındandı ve şarkı yazarı olarak kaleme aldıkları diğer İskoç kadın yazar ve bağdarlar gibi yayınlanmaktaydı. 1806 yılının 6 Haziran’ında kuzeni binbaşı William Murray Nairne ile Gask’da bulunan baba evinde evlendiler. Anılan dönemde aristokratik ailelerde soyağacını olabildiğince temiz bir çizgide tutabilmek için aile içi evlilikler çok yaygındı. Evlilik sonrası Lady Nairne ve kocası William, Edinburg yakınlarında bulunan Duddingston’daki sayfiye evine yerleştiler. Lady Nairne ve kocasının yaşadıkları bu pek özel ev Carolina’nın sözü geçen bir Jacobite olan amcası tarafından inşa ettirilmişti. Caroline O’nun için çok sayıda Jacobite ırları yazmış, bağdamış ve çoğaltmıştır. 1808 yılında birinci ve tek oğlu olan William Murray Nairne dünyaya gelmiştir. Ne yazık ki oldukça kısa bir yaşamı olan bu çocuk pek çok hastalıkla mücadele etmiş ve yaşadığı sürece hep annesinin titiz bakımı gerekmiştir. Tüm yaşamı boyunca birçok hastalıkla boğuşan bu çocuk hakkında çok şey bilinmemektedir. 1821 yılında Lady Nairne’nin yakın arkadaşı olan Misses Hume bir partide küğ eserleri yayıncısı Robert Purdie ile tanışır ve Purdie, Misses Hume aracılığıyla Lady Nairne’i “İskoç Minstrel”i yazması için ikna etmeye çalışır. Nairne bu teklifi “Mrs. Bogan of Bogan” ya da “B.B.” mahlaslarını kullanmak şartı ile kabul eder. Her ne kadar “Minstrel” için farklı bir isim altında yazmayı kabul etmişse de Lady Nairne kendisini Robert Purdie’den uzak tutmuş ve O’nunla yalnızca iki kez kişisel olarak bağ kurmuştur. Bu buluşmalarda da kılık değiştirmiş ve yüzünü örtmüştür, dolayısıyla Purdie, Nairne’in fiziksel olarak neye benzediğini bile anlayamamıştır. 1824 yılında “İskoç Minstrel”i altı cilt halinde tamamlanmıştır. 9 Temmuz 1830 tarihinde Carolina Oliphant (Lady Nairne) kocası William’ı kaybetmiştir. Bu trajik ölüm vakasından sonra Lady Nairne Duddingston’dan İrlanda’da bulunan Kingstown’a yerleşme kararı almıştır. Aynı yıl yeğeni de vefat etmiştir. Pek yakından tanışmadığı yeğeni de şiir yazmakta ve şarkılar bağdamaktaydı. Yeğen Caroline Oliphant “Genç Caroline Oliphant’ın Biyografisi ve Şiirleri İle Baroness Nairne’in Yaşamı ve Şarkıları” başlığı ile bir de kitap yayınlamıştır. Her ne kadar Caroline Oliphant pek genç bir yaşta ölmüşse de yazdığı şiirleri ailenin kadın üyelerinin “ballad” formunu bir aile geleneği olarak sürdürdüklerini göstermektedir. İrlanda’da Kingstown kentinde üç yıl kadar yaşayan Lady Nairne ve oğlu William daha sonra Avrupa çapında geziye çıkmışlar ve İtalya, Fransa ve İsviçre’ye gitmişlerdir. Bu geniş kapsamlı gezi sırasında Lady Nairne’in oğlu William 7 Aralık 1837 tarihinde Brüksel’de sonsuzluğa göç etmiştir. Bu vefat anne Nairne’i çok üzmüş ve adeta insanlardan ve ailesinden kaçarcasına geziye devam etmiş, ancak birkaç yıl sonra tekrar ortaya çıkmıştır. Bu dönemde Lady Nairne hem oğlunun hem de kocasının yasını tutmuştur. 1840 ile 1844 yılları arası için “Mrs. Bogan ve Bogan” ismi altında yazılan ve bağdanan şarkılar hakkında çok sayıda yorum ve tartışma yaşanmıştır. Artık yaşlanmış olan Lady Nairne 1843 yılının Nisan ayında Perthshire’daki Gask’a geri dönmüş, yaklaşık iki yıl boyunca ailesi ile sevgi dolu bir dönem geçirdikten sonra 26 Ekim 1845 tarihinde yaşama gözlerini yummuş ve aile kapelinde toprağa verilmiştir. Ölümünden sonra da şiirleri ve sözleri çok sayıda insana ulaşmaya devam etmiştir. Örneğin, 1881 yılında yaşanan “Eyemouth” isimli büyük bir fırtınada hayatını kaybeden çok sayıda insan için bir abide yapılmış ve heykelin üzerine Lady Nairne’in özlü bir sözü yazılmıştır.

Onaltılık Nota:

Bir dörtlüğün süresini “dört eşit parçaya” bölmek olanaklıdır. Bölünmüş bu parçaların her birine “onaltılık” denilir. Onaltılık nota şekil olarak içi dolu, kuyruklu ve çift çengellidir:

Onaltılık Nota-1

Onaltılık notaların dört tanesi bir dörtlük değerinde olduğuna göre iki tanesi de bir sekizlik değerinde olur:

Onaltılık Nota-2

Onaltılık notalar ayrı ayrı yazılabileceği gibi, yerine göre ikisi, üçü veya dördü bir araya da getirilebilir:

Onaltılık Nota-3

Bir sekizlik ile onaltılık şu şekillerde birleştirilir:

a) Sekizlik başta

Onaltılık Nota/4-1

b) Sekizlik sonda

Onaltılık Nota/4-2

Bir sekizlik nota ile iki onaltılığın değişik birleştirme şekilleri aşağıda gösterilmiştir:

a) Sekizlik başta

Onaltılık Nota/5-1

b) Sekizlik ortada

Onaltılık Nota/5-2

c) Sekizlik sonda

Onaltılık Nota/5-3

Sekizlik nota başa gelirse, onaltılık notayı yazmadan önce araya bir onaltılık nota girecek kadar bir mesafe bırakmak gerekir. Sekizlik nota ortaya gelirse, ilk onaltılığa yakın, ikincisine mesafeli yazılmalıdır. Sekizlik nota sona gelirse, bir mesafe bırakmaya gerek yoksa da, nota değerleri arasındaki oran farkının belli olması için, yine de bir mesafe bırakılır.

Ondeggiante:

(İt.) Dalgalı, sallanışlı.

Ongaresa (Ongerese):

(İt.) Macar işi, Macar stili. Bu stilde yazılmış parçalara verilen isim.

\ Ongurlar, Serdar:

Dramaturg olan Serdar Ongurlar 1957 yılında Eskişehir’de doğdu. İlk ve orta öğrenimini burada tamamladı. Sanat çalışmalarına 1968 yılında Eskişehir’de bir özel tiyatroda başladı. 1972’de İzmir’e yerleşti ve 1975 yılında “Karşıyaka Erkek Lisesi”nden mezun oldu. 1972–1977 yılları arasında özel ve resmi okulların tiyatrolarında, “İzmir Devlet Tiyatrosu” ve “Ankara Devlet Tiyatrosu”nda “yevmiyeli oyuncu” olarak çeşitli oyunlarda görev aldı; “TRT İzmir Radyosu”nda seslendirmeler yaptı. 1977 yılında “Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro Bölümü”nü kazandı. Bölümün “Dramatik Yazarlık” dalını 1982 yılında dönem birincisi olarak bitirdi. Aynı yıl sonlarında “İzmir Devlet Opera ve Balesi”ne dramaturg olarak atandı, halen bu kurumda görevini sürdürmektedir. 1986 yılında kurulan, “Uluslararası İzmir Festivali”ni düzenleyen “İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı” (İKSEV)’nın kurucusu olan, Vakfın üç yıl süreyle “Genel Müdür Yardımcılığı”nı yapan Serdar Ongurlar, halen bu kurumun “Yönetim ve İcra Kurulu” üyesidir. Ayrıca, yine “İKSEV”in öncülüğünde gerçekleştirilen “Nejat F. Eczacıbaşı Ulusal Beste Yarışması”nın Genel Sekreterlik görevini de 1996’dan bu yana sürdürmektedir. Kuruluşundan bu yana (1982) “İzmir Devlet Opera ve Balesi”nin tüm yayınlarının “Yayın Yönetmenliği”ni yapan Ongurlar, 2002 yılından bu yana başta “İstanbul Devlet Opera ve Balesi”nin, daha sonra “Mersin” ve “Ankara Devlet Opera ve Balesi”nin “yayın danışmanı” olarak adı geçen kurumlara katkıda bulunmaktadır. 1983 sonunda “İzmir Devlet Opera ve Balesi”nde sahnelenen Necdet Levent’in bestelediği, Suna Şenel’in koreografisini yaptığı “Çoban Yıldızı Balesi”nin dramatik metninin, “Anarşist”, “Şenyaşar Ailesi” ve “İki Yaşlı” adlı oyunların, “Baltacıoğlu ve Tiyatro”, “Shakespeare ve Döneminin Kronolojisi” adlı kitapların yazarı olan ve “Gelecekte Bir Gün” gibi ödüllü birçok radyo oyunu kaleme alan Ongurlar sanat ve yazın dergilerinde, gazetelerde deneme, inceleme, öykü ve söyleşi türünde yazılar yazmaktadır.

Onuncu Yıl Marşı'na Atatürk Tarafından Yapılan Bir İlave:

Yurdu demir ağlarla örmek yeni kurulmuş “Türkiye Cumhuriyeti”nin öncelik verdiği alanlardan birisi idi. Bu işi ülkede bilen tek kişi “Demiryol Kumandanı” Behiç (Erkin) Bey idi. Atatürk’ün yakın arkadaşı olan Behiç Bey “Demiryolları Kurucu Genel Müdürü” yapıldı. Erkin lojistik bir mucize yaratarak “Kurtuluş Destanı”nın sayısız mimarlarından biri oldu. Eskişehir’de raylar arasındaki kabrinin yanından geçerken trenler yavaşlayarak sirenleri ile O’nu selamlarlardı. “Onuncu Yıl Marşı” hazırlanıp sunulduğunda Atatürk bir mısraını değiştirmiştir. “Yurdun her bir tepesinde dumanlar tütüyor” yerine “Demir ağlarla ördük ana yurdu dört baştan”ı yazıp Behiç Erkin’e “Sizin emeğinizin karşılığı olarak bu mısra’ı değiştirdim” demesi, bu büyük demiryolcuya en büyük armağan olmuştu.

\ Ooze Venue:

“Ooze Venue” dinleti zincirleri kapsamında çok sayıda topluluğu ve yalkıcıyı ağırlamaktadır. İzmir’in bu anlamda tek dinleti mekanı olan Bornova’daki “Ooze Venue” rekorlar kırmaktadır. Üç gün açık olan mekan haftada beşbin kişiye eğlence sunmaktadır. Haftaiçi çarşamba ve cumartesi geceleri bazı rock gruplarının sahne aldığı “Ooze Venue” Hande Yener, Nil Karaibrahimgil, Mor ve Ötesi, MFÖ, Teoman, Hayko Cepkin, Dolapdere Big Gang, Öykü Berk, Pinhani, Feridun Düzağaç, Emre Aydın gibi sanatçı ve toplulukların İzmir’de sahneye çıktığı tek mekan oldu. Öğrencileri hedef alan bir strateji izlediklerini belirten “Ooze Venue”nün sahibi Tekin İçen giriş ücretleri ve içecek fiyatlarının son derece uygun ve hesaplı tutulmasıyla eğlencenin İzmir’deki mabedi konumuna geldiklerini belirtmektedir.

Op.:

(Lat.) “Opus” kelimesinin kısaltılmışıdır, “eser” anlamına gelir. Bkz.: Opus.

Opera comica:

(İt.) Komik opera. Gülümlü opera. Bkz. (Fr.) Opera comique.

Opera comique:

(Fr.) Komik opera, operakomik, gülünç(lü) opera, gülünç opera, gülümlü opera. Bkz. (İt.) Opera comica.

Opera seria:

(İt.) Ciddi opera.

Operetta:

(İng.) Operet.

Opus:

(Lat.) “Eser” (yaratı) demektir. Eser (yaratı) sayısı belirtirken kullanılır. Örneğin Opus 12’nin kısaltması Op. 12 şeklinde yazılır. Bir bağdarın yaratılarına ilişkin olarak verilen sıra (ardıllık) belirten numaralardır. Bu numaralar bazen yazılış, bazen de basılış tarihlerinin sırasına göre verilmiş ya da işaretlenmiştir. Bu numaralama özellikle eskiden yazılmış yaratılar ve özellikle de XVIII. yüzyıl için göreceli olarak değerlendirilmelidir; nedeni ise aynı yaratıların farklı yayın evlerince başka başka numaralanmış olmasıdır. Eser, yaratı, beste, bağda, yapıt. Bkz. Op.

\ OpusKitap:

“Scripta manent, verba volant.” (Yazı kalır, söz uçar.) Cumhuriyet Türkiyesi”nde eski dönemlerle karşılaştırılamayacak düzeyde ve her alanda çok kıymetli bilim ve sanat insanları ile okumuşlarımız, okurlarımız yetişmiştir. Ancak geçmişten günümüze baktığımız zaman yayıncılık konusunda hala istenilen düzeyde olmadığımız da açık bir gerçektir. Çoğunluk, matbaanın Türkiye’ye dörtyüz yıllık gecikmeli gelişini yalnızca dini taassuba bağlar. Kuşkusuz ki bu çok önemli bir saptamadır, ancak eksiktir. Çünkü toplumumuz hemen hemen her alanda sözden yazıya geçmekte gecikmiştir. Bu durum da, basım ve yayımın ülkemizde gecikmesinin en önemli nedenlerinden birisidir. Bu gerçeklerden yola çıkarak “OpusKitap”, ülkemizin kültür, sanat ve bilim yaşamına, kısacası Türkiye’nin aydınlanmasına katkıda bulunmak ülküsüyle Dr. Yavuz Daloğlu tarafından 2013’te kuruldu. Sayın Daloğlu nitelik ve nicelik olarak kaliteli yayını hedeflemektedir. Bu nedenle Yalnızca elimizi değil, taşın altına gövdemizi, aklımızı, fikrimizi, benliğimizi; kısacası varlığımızı soktuk demektedir. Opus Yayıncılık, Eğitim, Tanıtım ve Organizasyon Hizmetleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin iletişim bilgileri sunulmuştur: www.opuskitap.com  - info@opuskitap.com  -https://www.facebook.com/pages/OpusKitap/744753685615841?ref=hl

\ Oral, Bülent:

1972 yılında İzmir’de doğdu. “Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı”nda Saim Akış’ın sınıfına girdi. 1990yılında “Akdeniz Gençlik Orkestrası”nın üyesi oldu. Burada viyolonsel sanatçısı Rocco Fillippini’ninustalık kursuna katıldı. “İzmir Devlet Senfoni Orkestrası” ile Dragonetti’nin “Andante & Rondo”su’nu “İzmir Devlet Opera ve Bale Orkestrası” ile de Bottesini’nin klarinet-kontrabas ve viyolonsel-kontrabas konçertolarını seslendirdi. Kontrabas solisti Wolfgang Güttler ile çalışan sanatçı halen “İzmir Devlet Opera ve Bale Orkestrası” sanatçısı olup koordinatörü olduğu “Ege Yaylı Çalgılar Beşlisi” ve kendi kurduğu “İzmir Barok Topluluğu” ile çalışmalarını sürdürmektedir.

\ Oraloğlu, Lale:

Tiyatro dünyasının usta ismi Lale Oraloğlu 15 Ocak 2007 tarihinde hayata veda etti. 82 yaşındaki sanatçı 2006 yılının Kasım ayında beyin kanaması geçirmişti. 26 Aralık 2006’da tekrar beyin kanaması geçiren sanatçının kızı Alev Oraloğlu da kendisi gibi tiyatrocudur. 1961’de rol aldığı “Kırık Çanaklar” filmindeki rolüyle “En İyi Kadın Oyuncu Ödülü” ve “Avni Dilligil Jüri Özel Ödülü”ne layık görülen Oraloğlu İstanbul’da doğdu ve “Dame de Sion”, “Şişli Terakki”, “Saint Pulcherie”, “Nişantaşı Ortaokulu” ve “Alman Lisesi”nde eğitim gördü, “İngiliz Filolojisi”nden mezun oldu. Sanatçılığının yanısıra 400 metre yüzme şampiyonluğu ve Türkiye gülle atma ikinciliği olan Oraloğlu yedi yaşında piyano eğitimine başladı, konservatuvarın piyano bölümüne devam etti ve sonra da şan bölümünde Muhiddin Sadak’ın korosunda yedi yıl çalıştı. Oraloğlu şan öğrencilerini operaya hazırlamak amacıyla verilen kurslara devam ederken Muhsin Ertuğrul’un dikkatini çekti ve 1951 yılında açılan “Küçük Sahne”de profesyonel olarak çalışmaya başladı. 1951 yılında gazeteciliğe ve sinemaya da başlayan sanatçı 1960’a kadar 35 filmde rol aldı. Bu arada 1951–56 yılına kadar “Küçük Sahne”de sergilenen bütün oyunlarda önemli roller üstlendi. “Küçük Sahne”nin dışında başka tiyatro sahnelerinde de seyirciyle buluştu.

\ Oray, Aykut:

Tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu Aykut Oray 13 Ekim 1942 tarihinde Afyonkarahisar’da doğdu. 1960 yılında tiyatroya başlayan sanatçı, 1963 yılında profesyonel oldu. Birçok oyunda rol aldı. Sinema ve dizi filmlerde oynadı. CHP’ye üye olarak politikada yer aldı. Çevirdiği filmler arasında “Hayal ve Gerçek” (2007), “Şarkılar Susmasın” (2006), “Şanjan” (2006), “Eve Giden Yol” (2006), “Eksik Etek Şehmuz” (2006), “Davetsiz Misafir” (2005), “Halk Düşmanı” (2004), “Uy Başuma Gelenler” (2004), “Ömerçip” (2002), “Koltuk Sevdası” (2001), “Şellale” (2001), “Şarkıcı” (2000), “Gurbetçiler” (1996), “Çiçek Taksi” (1995), “Zzzzt FM” (1994), “Rumuz Sev Beni” (1993), “Sevgili Ortak” (1993), “Yazlıkçılar” (1993), “Ana....Şehmuz” (1991), “Bir Milyara Bir Çocuk” (1990), “Bizimkiler” (1989), “Bir Garip Yolcu” (1972) bulunmaktadır. Oray 11 Ağustos 2009 tarihinde Köyceğiz’de yaşamını yitirmiştir.

Organ:

(İng.) Org. Org isimli çalgı.

Organino-1:

(İt.) Laterna.

Organino-2:

Küçük org, orgcuk. Portatif org, taşınabilir boyutta olan küçük org çalgısı.

Organino-3:

1700 yılında Filippo Testa tarafından tasarımı yapılan kamışsız bir çalgıdır. İngilizce'de "Reed Organ" (Kamışlı Org) ismi verilen çalgının atasıdır.

Organist:

(İng.) Org çalar, org çalan. Orgcu, org çalmayı meslek edinmiş kişilere verilen isim.

\ Orhan, Murat Cem:

2004 yılında “Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Şan Bölümü”nden mezun olduktan sonra “İstanbul Üniversitesi”nde yüksek lisans eğitimine başladı. Ardından 2007 yılında New York'a yerleşti. Halen “Brooklyn College of Music”te yüksek lisans eğitimini sürdürmekte, aynı zamanda özel opera evlerinde çalışmaktadır. Bir opera şarkıcısı olarak en büyük hayalinin bir Türk operasının ülkemiz sınırları dışında sahnelenmesi olduğunu belirten sanatçı “Brooklyn Opera Company”nin bir üyesidir ve 2008-2009 sezonunda bu kurum için çalışmaya başlamıştır.

Orhon, Fazlı Orhun:

Fazlı Orhun Orhon 1995 yılında “Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Teori-Kompozisyon Bölümü”ne kabul edilmiş, lisans eğitimi boyunca Elhan Bakihanov ile çalışmıştır. 2001 yılında Fransa’ya giderek “Academie de Musique de Gaillard”da Rainer Boesch’in bağdama sınıfına alınmıştır. 2002-2004 yılları arasında “Bilkent Üniversitesi”ndeki lisansüstü eğitimi süresince Mahir Çetiz, Füsun Köksal ve Işın Metin ile bağdama çalışmıştır. Halen aynı kurumda Gürer Aykal ile orkestra yönetkenliği alanında doktora çalışmalarına devam etmektedir.

\ Orhon, Nevres:

Bir dönem ismi Tanburi Cemil Bey ile ve Cumhuriyet’in ilanından sonraki bir dönem de Münir Nurettin Selçuk ile birlikte anılan ud sanatçısı Nevres Bey soyadı kanunu çıktığında Orhon soyadını almıştır.
1873 yılında Malatya’nın Yeşilyurt ilçesinde dünyaya gelen Nevres Bey’in babası demircilikle geçinen fakir bir esnaftı. Çevresinde dürüstlüğü ve namusu ile tanınırdı. Sanatçı henüz küçük yaşta iken babası İstanbul’a, devlet ricalinden birisi olan bir paşanın konağına çalışmaya gitti ve yanına yerleşti. Ancak babasının gidişinden kısa bir süre sonra annesi zatürreeden öldü. Bu haberi alması üzerine Malatya’ya geri dönen babası dönüşte memleketinde yalnız kalmış bulunan oğlunu da yanında İstanbul’a götürdü. Bir süre sonra babası da ölen genç Nevres’in yetiştirilmesini ve öğretimini babasının yanında çalıştığı paşa üstlendi. Eğitimini İstanbul’da yapmaya başlayan Nevres kısa sürede zekasını ve yeteneklerinin parlaklığını çevresine kanıtladı. Orta öğretimini tamamladıktan sonra “Bab-ı Ali”de memur olarak çalışmaya başladı ve Kadıköy’e yerleşti.
Küğe ertiksel olarak başlaması Tanburi Cemil Bey ile karşılaştıktan sonraya denk gelmektedir. Cemil Bey genç Nevres’de gördüğü yetenek ve ilgi üzerine O’nun yetişmesi için elinden geleni yapmıştır. Cemil Bey bu yetenekli öğrencisinden büyük gurur duymaktaydı ve bu yüzden övünmekten keyif almaktaydı. Bu dönemde İstanbul’da birçok musiki derneği bulunmaktaydı. Ayrıca dönemin zenginleri konak ve yalılarında ünlü küğcüleri bir araya getirerek fasıllar düzenlerlerdi. Nevres’in ud çalar olarak ünü 1908 yılından önce yayılmaya başlamış, zengin konaklarındaki fasıllara çağırılmaya başlanmıştı. Tanburi Cemil Bey ile tanışması tanınırlığını artırmış, ününü pekiştirmişti. Bu yetenekli gencin ilk davet edildiği fasıl, o dönemin zengin küğseverlerinden olan Sait Halim Paşa’nın yalısında yapılmıştı. Günün koşullarına göre temiz ve çağdaş giyinmeye özen gösteren Nevres Bey ciddi, disiplinli, gururlu, aşırı duygusal, içine kapanık ve sinirli bir kişiydi. Küğ sanatı ile ilgili yapılabilecek en küçük bir yanlışa bile tahammülü yoktu. Bu nedenle kötü uygulamalara ve en küçük falsoya bile hemen tepki gösterirdi. Hassas bir kulağı olan Nevres Bey’in üstün bir küğsel kalite anlayışı vardı. Bundan dolayı hiçbir zaman çalgısını para kazanmak için kullanmadı. Nevres Bey yaşamını zor koşullar altında ve ciddi parasal sıkıntılarla sürdürmekte olmasına karşın istemediği yerde ve istemediği zamanda katiyen çalmaz, yoksulluk çekme pahasına da olsa yeteneksiz kişilere ders vermezdi. Udunu tamamıyla kendisinin “bedii zevki” için saklamıştı. Sürekli kendisini geliştiren genç sanatçı uluslararası küğ ile de ilgilenmiş, hamparsum notasını ve genel nota yazısını mükemmel biçimde öğrenmişti. Bir bakışta seslendirme becerisi yanında duyduğu ezgiyi notaya aktarma konusunda en üst düzeye ulaşmıştı. Sanatçı “ud”da çok sayıda teknik yenilikler yapmıştır. Bağdadığı saz semaileri ve ara nağmeleri ancak küğ sanatını bilimsel anlamda tam anlamıyla öğrenmiş ve küğ sanatında özgüveni oluşmuş kişiler seslendirebilir. Nevres Bey’in küğ bilgisi gerçekten çok derinleşmişti.
Sanatçı 1908 yılında “Tepebaşı Kışlık Tiyatro”da verilen tiyatro ve küğ gecesinde ilk defa halkın karşısına çıkmış, bu dinletide çaldığı ud ve yaptığı taksimlerle halkın beğenisini kazanmıştı. Nevres Bey aynı zamanda titiz bir derlemeciydi; tüm Anadolu’yu dolaşmış ve çok sayıda halk türküsü toplamıştı. 1914 yılında “Birinci Dünya Savaşı” başlamadan Almanya’ya çizit doldurmaya giden sanatçı burada uyum bilgisi öğrenmeye başlamış ve uluslararası küğ tekniği hakkında çalışmalar gerçekleştirmişti. Birçok yaratısını kayda alan sanatçı 1923 yılından sonra “Cumhurbaşkanlığı Özel Kalemi”nde çalışmak üzere Atatürk tarafından Ankara’ya çağırılmışsa da o dönemin Ankara’sına alışamamış ve yine Atatürk’ün izni ile İstanbul’a dönmüştü. 1930 yılında verilen ilk “Münir Nurettin Selçuk Dinletisi”ne katılmış, 1936’dan sonra kurulan radyoda çalmaya başlamıştı. Ancak radyo yayınlarını kalitesiz bulduğu için bir türlü sevemeyen Nevres Orhon bu nedenle hiç radyo dinlememekteydi. Sanatçı hiç evlenmemişti. Kalitesiz küğ yapanlardan uzak kalmayı yeğleyen sanatçı çok da gezmişti; ramazan aylarında Şehzadebaşı, yaz aylarında Fenerbahçe, Göksu, Kalender, Sarıyer ve Yakacık taraflarına gider; kışın da Beyoğlu’nda gezintiye çıkardı. Esmer, zayıf yüzlü, açık yeşil gözlü bir insan olan Nevres Bey yazın sanatı ile de ilgilenmişti. Para ve bahis söz konusu olmadan salt zevk için poker oynamayı çok severdi. En büyük tutkusu ise Yakacık’ta bir ev sahibi olmaktı. Yakınlarına “zengin olsam buraya bir ev yaptırır, burada otururum” derdi. Kendisine verilen görevi en iyi şekilde yapmaya çalışan sanatçının işine geç gittiği hiç görülmemişti. Yaşamı boyunca en değer verdiği eşyası udu olduğundan kalabalıkta zarar verme korkusuyla toplu taşıma araçlarına udu ile binmez, gideceği yere yayan giderdi. 1937 yılı Nevres Orhon’un yaşamının noktalandığı yıl oldu. Gırtlak kanseri teşhisiyle yattığı “Cerrahpaşa Hastahanesi”nde kaldığı zaman süresinde kimse O’nu arayıp sormadı ve 22 Ocak 1937 tarihinde fakir ve kimsesiz bir ünlü olarak vefat etti. [Not: Nevres Orhon’un ölüm tarihi Mustafa Rona’nın hazırladığı “Yirminci Yıl Türk Musikisi” isimli kitapta 21 Ocak 1931 olarak belirtilmektedir.] Cenazesi “Yakacık Mezarlığı”na birkaç kişinin omuzlarında götürülerek karlı bir kış günü vasiyeti yerine getirildi. Ölümünden sonra kitapları “İstanbul Belediyesi Konservatuvarı”na devredildi. Sanatçının ud çalmadaki başarısı ve ustalığını tanımlamak için yazar Turhan Tan şunları belirtmektedir: “Ud, Nevres’in kucağında bir tahta parçası olmaktan çıkmış; gülen, ağlayan, hıçkıran, kahkahalar savuran bir dudak, bir göğüs, bir kol olmuştu. Teller bu göğüste gören, sezen, duyan sinirler gibiydi. Ve Nevres; mızrabının bu büyüleyici temasiyle onları dile getirirdi. En şöhretli hatiplere parmak ısırtacak bir belagat ile konuştururdu. Teli dil, tahtayı ruh yapan böyle sihirli bir mızrabı Türkiye sınırları içinde ancak Nevres’in mızrabı kullandı ve bundan ötürü – Arapların güzel bir tabiri ile söylüyorum – Rabbül’ud olarak ün aldı. Ve bu yüce şöhret tahtından toprağa intikal ettiği gün ud da yetim kaldı.” Bkz.: Udi Nevres Bey.

\ Orier, Michel:

Ses mühendisi olan Michel Orier, “Radio France”da “Küğ ve Kültürel Yaratılar” direktörü olarak görev yapmaktadır. Michel Orier, “Kültür ve İletişim Bakanlığı Genel Müfettişi” olmadan önce 2012-2015 yılları arasında “Kültür ve İletişim Bakanlığı” için sanatsal yaratım alanında genel müdürlük yapıyordu. 1 Mart 2016’dan bu yana “Fransa Radyosu”nda küğ ve kültürel yaratılar direktörüdür. Misyonu, “Radio France”ın küğ toplulukları için yeni ve iddialı sanatsal politikasını denetlemek, sayıca daha fazla ve daha çeşitli bir izleyiciyi “Maison de la Radio”daki etkinliklere katılmaya teşvik etmekten ibarettir. Orier, radyonun küğ ile ilgili tutumunu değiştirip geliştirerek Amiens ve Grenoble’daki “Maison de la Culture”ün başına geçti. 2000-2002 yılları arasında bakanlık yapan Catherine Tasca’nın “Kültür ve İletişim Bakanlığı” kabinesinde sahne sanatları sorumlusu olarak teknik danışmanlık yaptı. Ayrıca “Bleu Label” ve “Amiens Caz Festivali”ni kurdu.

Orijinale Sadık Kalmak:

Derleme yapılmış ya da yeni yazılmış ve söz içeren küğ parçalarında, özellikle de Türk halk ya da sanat küğü yaratılarında o eseri seslendiren ister yorumcu, ister yönetken ya da isterse sözleri yeniden kaleme alıp dağara kabul ettiren sanatçı olsun, tek bir sözcüğün dahi gelişigüzel değiştirilmesi ve dinleyiciye bu şekilde sunulması kabul edilemez. Aksi durum ne yazık ki yazılı kültüre sahip bir medeniyet olamadığımızı düşündürür. Ayrıca sözlü kültür ürünlerimizin her ağızda başka okunan doldurma mısralarla sözde var olacağı bir gerçektir ki bu da bir tür kültür aşınmasıdır.

Orkestrasyon:

Orkestralama bilgisi, orkestralamaya ilişkin yöntemler.

\ Orpheus Grubu:

"Grup Orpheus" 2006 yılının Nisan ayında İstanbul Kadıköy'de kuruldu. Grubun üyeleri arasında Utku Barış Andaç (keman),Oğuzhan Atar (yan flüt) ve Orhan Altunsöğüt (klasik gitar) bulunmaktadır. Grup özellikle Balkan ve Rus çingenelerinin küğleri ile ilgilenmekte, ayrıca Latin ve Türk küğünden derlemeler çalmaktadır. Her ikisi de 1987 yılında doğmuş bulunan Utku Barış Andaç ile Oğuzhan Atar halen "Marmara Üniversitesi Müzik Öğretmenliği Bölümü"nün son sınıfında öğrencilik yapmaktadırlar. Gitar sanatçısı Orhan Altunsöğüt ise 1976 doğumludur. Çeşitli dinleti etkinliklerinde bulunan "Orpheus Grubu" dinleyicileri kucaklayacak ve sıkmayacak, aksine keyif verecek geniş bir dağara sahiptir.

\ Orsho, Dima:

Suriyeli sopran. 1975 yılında Şam’da dünyaya geldi. “Şam Konservatuvarı”nda aldığı eğitimden sonra “Boston Konservatuvarı”na gitti. 2003 yılından bu yana “Hewar Ensemble” üyesi olan sanatçı aynı zamanda Kinan Azmeh ve Issam Rafea ile dinletiler gerçekleştirmektedir. Bir yalkıcı olarak bağdar Gaswan Zerikly’nin projeleri olan “Arapça Liedler” ve “Suriye Küğü Projesi”nde yer almış, bu yaratıları “Şam Opera Evi”nde seslendirmiştir. Orsho kısa filmler ve iki adet uzun metrajlı film için bağdalar da kaleme almıştır. Bu filmlerden birincisi 2005 yılında Nidal Al-Debs tarafından çekilen “Under The Ceiling” (Tavan Altında) ve ikincisi 2019 yılında Rami Farah tarafından çekilen ve Suriyeli oyuncu Fares Helou’nun sürgün edilmesini konu edinen belgesel film “A Comedian in Syrian Tragedy” (Suriye Trajedisinde Bir Komedyen) ismini taşımaktadır. Sanatçı Ortadoğu’da, Avrupa ve ABD’de dinletiler vermiş; “Kennedy Center Millenium Stage - Kennedy Merkezi Millenium Sahnesi”, “Paris Opera Bastille”, Almanya’nın Köln kentinde bulunan “Media Park” ve “Kongre Kütüphanesi”nde sahneye çıkmıştır. 1995 yılından bu yana “Suriye Ulusal Sinfoni Orkestrası” ile yalkıcı olarak sıklıkla bir arada yer alan sanatçı 2004 yılında Şam’da yapılan ilk opera evinin açılışında görev almıştır. 2006 yılında “Boston Konservatuvarı Tiyatrosu” ile Benjamin Britten’ın “Midsummer Night’s Dream - Yaz Gecesi Rüyası” eserinde ve 2007 yılında “The Rape of Lucretia - Lükreşya’ya Tecavüz” operasında kadroda yer almıştır. Bkz.: Şam Konservatuvarı; Boston Konservatuvarı; Hewar Ensemble; Azmeh, Kinan; Rafea, Issam; Zerikly, Gaswan; Şam Opera Evi; Al-Debs, Nidal; Farah, Rami; Helou, Fares; Kennedy Center Millenium Stage; Paris Bastille Operası; Suriye Ulusal Sinfoni Orkestrası; Britten, Benjamin; Benjamin Britten - Midsummer Night’s Dream; Benjamin Britten The Rape of Lucretia.

Orta Kulak İltihabı:

Çocuklarda çok sık karşılaşılan bir hastalık olan orta kulak iltihabına bakteriler neden olur. Akut ve kronik orta kulak iltihabı olmak üzere ikiye ayrılır. Akut iltihap; soğuk algınlığı, boğaz enfeksiyonu gibi rahatsızlıklardan sonra östaki borusunun şişip kapanması sonucu bakterilerin orta kulakta birikip çoğalmasıyla meydana gelir. Kronik iltihap ise; uzun süren ve zaman zaman tekrarlayan bir rahatsızlıktır. Altı ayda üç defadan fazla orta kulak iltihabı geçirilmesi hastalığın kronikleştiğini gösterir ve sinüzit, geniz eti, yarık damak gibi diğer hastalıkların olduğunu düşündürür. Seröz orta kulak iltihabında ise östaki borusu tıkanır ve orta kulakta sıvı toplanır. Basınç artışına neden olur. 
Çocuklarda sıklıkla görülmesi östaki borusunun yatay bir şekilde ve kısa olmasından kaynaklanmaktadır. Bu yüzden bakterilerin ortakulağa geçişi kolaylaşır. Çocukların büyük bölümü beş yaşına kadar bu enfeksiyona birkaç defa yakalanmaktadır.
 Orta kulak iltihabında çocuklarda daha belirgin olmak üzere ağrı vardır. Diğer belirtileri işitme kaybı ve ateş yükselmesidir. Basınç artışı olduğundan kulakta dolgunluk hissi uyanır. Ayrıca bebeklerde huzursuz olma, beslenme zorluğu gibi problemler ortaya çıkar. 
Ağrı hissi eğilirken ya da otururken değişir. Eğildikçe basınç artışına bağlı olarak ağrı da artar. Dik otururken bu ağrı azalır. Basınç artışı sonucu kulak zarı delinirse basınç dengelendiğinden ağrı azalır. Bu durumda kanlı ya da yeşilimsi renkte akıntı meydana gelir.
 Hastalığın bitiminden sonra mutlaka bir işitme testi yaptırılması önerilir.

\ Oselio, Gina:

Norveçli opera sanatçısı, mezzo-sopran. Gerçek ismi Ingeborg Mathilde Laura Aas olup 19 Kasım 1858 tarihinde Christiania’da dünyaya geldi. Babası eyer yapımcısı Even Pedersen Aas ve annesi Nicoline Engelstad idi. Irlama eğitimini kendi ülkesinde Fritz Arlberg’den aldı ve eğitimine daha sonra İsveç’te Fredrika Stenhammar ile sürdürdü, ayrıca Paris’te Mathilde Marchesi’nin öğrencisi oldu. George Bizet’nin “Carmen” isimli opera yaratısında başrolü oynaması isminin tanınmasını sağladı. Oselio, 1893 yılında aktör ve tiyatro yönetmeni Bjørn Bjørnson ile evlendi, ancak bu evlilik devam etmedi ve 1909 yılında ayrıldılar. Ertiksel yaşamına bir profesyonel olarak 1879 yılında “İsveç Kraliyet Operası”nda başlangıç yaptı. 1882 yılında İsveç ve Norveç Kralı olan Oscar II (Oscar Fredrik - 1829-1907) sanatçıya “saray ırlağanı” ünvanı verdi. 1902 yılında Kral kendisini ayrıca bir madalyon ile onurlandırdı. Elde ettiği başarılar nedeniyle “Norveç Opera Irlağanları Derneği”nin onursal üyesi yapıldı. Gina Oselio 1853 yılında İsveç Kralı Carl Ludvig Eugen (Charles XV) tarafından temeli atılan “Litteris et Artibus” kraliyet madalyasını da kazandı. Sanatçı 4 Mayıs 1937 tarihinde 78 yaşında Oslo’da sonsuzluğa göç etti.

\ Oskay, Ünsal:

1939 yılında Şanlıurfa’da doğan ve 17 Ekim 2009 tarihinde İstanbul’da ölen Türk toplumbilimci Ünsal Oskay’ın kitle iletişim kuramları, popüler kültür, iletişim sosyolojisi ve kültür sosyolojisi konularında çok sayıda çalışması bulunmakta olup Türkiye'de iletişim biliminin kurucusu sayılmaktadır. Üniversite eğitimini “Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi”nde tamamlayan Oskay daha sonra 67-68 yıllarında ABD’de konuk öğrenci olarak yüksek lisans yaptı ve iletişim üzerine eğitim aldı. 70’li yıllarda “Ankara Üniveritesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu”nda akademik yaşamına başladı. Oskay’ın doçentlik tezi “19 yy.’dan Günümüze Kitle İletişiminin Kültürel İşlevleri” başlığıyla yayınladı. “Varlık”, “Argos”, “Gergedan”, “Milliyet Sanat” gibi çok sayıda bilim ve sanat dergisinde makale ve incelemeleri yayınlandı. Daha sonraki çalışmalarında gelişkin bir Marksist söylem oturtmaya çalışan Oskay “Frankfurt Okulu”nun popüler kültür konusundaki çalışmalarının Türkiye’de tanınmasına yazıları ve çevirileriyle büyük katkıda bulundu. Siyasetbilimi, iletişim teorileri, sosyoloji, estetik ve sosyal kuram konularında çok sayıda eserin Türkçe’ye çevrilmesini sağladı. 80’li yıllardan itibaren “İstanbul” ve “Marmara Basın Yayın Yüksek Okulu”nda dersler verdi. 90’lı yıllarda “Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon Bölümü” başkanlığını ve 2000-2002 arasında “İletişim Fakültesi” dekanlığını yaptı. 2002 yılında “Marmara Üniversitesi”nden emekliye ayrıldıktan sonra “Kültür Üniversitesi”, “Beykent Üniversitesi”, “Yakın Doğu Üniversitesi” gibi özel üniversitelerde öğretim üyeliği ve idari görevlere devam etti. Prof. Dr. Ünsal Oskay 17 Ekim 2009 cumartesi günü tedavi gördüğü “Memorial Hastanesi”nde vefat etti. Eserleri arasında “19 yy.’dan Günümüze Kitle İletişiminin Kültürel İşlevleri” (kuramsal çalışma), “Kitle Haberleşme Teorilerine Giriş” (derleme), “Toplumsal Gelişmede Radyo Televizyon”, “Çağdaş Fantazya - Bilimkurgu ve Korku Sineması”, “Estetize Edilmiş Yaşam” (Walter Benjamin üzerine derleme), “Müzik ve Yabancılaşma”, “İletişim’in ABC’si” (iletişmin temelleri üzerine kaynak eğitim kitabı), “Yıkanmak İstemeyen Çocuklar Olalım” (kuramsal denemeler), “Tek Kişilik Haçlı Seferleri” (denemeler) bulunmaktadır. Oskay çok sayıda çeviri de yayınlamıştır: “Eski Toplum”, “Estetik ve Poetika” (Frankfurt Okulu üzerine), “İktidar Seçkinleri”, “Toplum Bilimsel Düşün”, “Sosyal Bilimlere Giriş”.

\ Osma, Marcella de:

İtalyan sopran, opera ırlağanı ve ses eğitmeni. Renata Tebaldi’nin öğretmeni olan Carmen Melis’den ses eğitimi aldı. Sanatçının Bellini, Puccini, Ponchielli ve Rossini’nin yaratılarını içeren geniş bir dağarı bulunmaktadır. Osma “Traviata”, “Trovatore”, “Attila”, “Macbeth”, “Forza del Destino”dan “Ernani”ye dek neredeyse en zorlu Verdi rollerini yorumlayarak en prestijli tiyatrolarda sahneye çıktı ve ertiksel yaşamının sonlarında öğretmenlik yapmaya başladı. Marcello de Osma’nın muhteşem bir vokal tekniği vardı ve yaşadığı dönemin çoğu sopranını geride bırakan harika bir ifade yeteneği bulunmaktaydı. Marcella de Osma tüm ses tekniğini sesli harflerin yerleştirilmesi üzerine oturtmuştur ve bu teknik harika bir ses temelinde yükselmiştir. Osma’nın Verdi stili olağanüstü olarak değerlendirilmiştir. Sanatçının ırlarken elde ettiği piano ve pianissimolar son derece kontrollü çıkmaktadır. Sanatçı, 1960’lı yıllarda vokal sanatının her aşamasında son derece ustalaşmış bir isim olarak seçkinleşmiştir. Ayrıca “Il Cammino della Voce - Sesin Yolu” başlıklı 41 sayfalık bir kitap yazmıştır.

\ Osman, Orhan:

Almanya’da 1976 yılında dünyaya gelen, Batı Trakya’lı, Türk asıllı Yunan küğ sanatçısı. “Buzuki Orhan” adıyla tanınmıştır. Türkiye’de üretilen albümlerin hemen hemen tamamında buzuki çalmıştır. Orhan Osman’ın yaşamı Türkiye ve Yunanistan arasında geçmektedir. Bağdalarının çoğunu yollarda yazdığını söylemektedir. Bu parçaların düzenlemelerini de kendisi gerçekleştirmiştir. Yalkıcı olarak da albümleri bulunmaktadır. Sanatçı bir ilke imza atarak bir albümünü hem dijital olarak hem de plak formatında yayınlamıştır. Bu albümünün adını “Coffee and Bouzouki - Kahve ve Buzuki” koymuştur. Bu çalışma dünyanın ilk çalgısal buzuki plağıdır. 80’li yılların sonlarında Türkiye’de ilk fabrika açıldığında, bu fabrikada basılan ilk plak olma özelliğine sahiptir ve bu yüzden koleksiyon değeri bulunmaktadır. Bu plağın ses mühendisliğini Akis Golfidis gerçekleştirmiştir. Plak “On Müzik Yapım” etiketini taşımaktadır. Orhan Osman, pandemi döneminde çiftçilik yapmaya başlamıştır. Sanatçının on civarında albümü bulunmaktadır. “Buzuki Orhan” ABD, Bulgaristan, Almanya ve Fransa’da dinletiler vermiştir. Son yıllarda Türkiye’de ertiksel çalışmalarını sürdürmektedir. Sezen Aksu, Müslüm Gürses, Yeni Türkü ve daha birçok dinletide yer almıştır. “Gökkuşağı” (2004), “Turkophony” (2011) ve “Maziden” isimli albümleri bulunmaktadır. Birlikte çalıştığı kayıt şirketleri ise şunlardır: “Doublemoon”, “Golden Horn Records” ve “Yeni Dünya Müzik.”

Ossia:

(İt.) Veya, yahut. Böyle de çalınabilir. Orijinal pasajın yerine çalınabilecek alternatif bir pasajın var olduğunu belirten küğsel bir terimdir. Böyle bir pasajın var olduğu yere konulan bu terim çalıcıya farklı bir seçeneğin var olduğunu gösterir. Kelime “o sia” şeklinde okunmalıdır, anlamı ise “alternatif olarak”, “karşılıklı”, “seçenekli” demektir. “Ossia” pasajlar opera yaratılarında, yalkın verimlerde ve piyano eserlerinde oldukça yaygın bir kullanım alanı elde etmiştir. “Ossia” pasajların genellikle orijinal metne göre daha kolaylaştırılmış olduğu görülmektedir. Örneğin Mily Balakirev’in “Islamey” isimli yaratısında bağdarın kendisinin yazdığı küğsel metinde (urtext) daha sade ve kolay olan “ossia” pasajlarla daha güç olanlar bir arada bulunmaktadır. “Bel canto” vokal küğlerde de sıklıkla “ossia” seçenekleri bulunur ki bunlar “oppure”olarak isimlendirilmiştir ve vokal hattın daha süslü bir seçeneğini betimlerler. Diğer yandan bir “ossia” işareti her zaman zorluk düzeyinde bir farklılığın göstergesi değildir. Örneğin Franz Liszt’in yalkın piyano için yazdığı küğlerde tipik bir şekilde alternatif pasajların yer almış olması piyanistlerin dikkatini çeker. Ancak bunlar Liszt’in piyano küğünün geri kalan kesitlerinden daha kolay veya daha zor olarak değerlendirilemezler, bunlar bir performans sürecinde Liszt’in arzu ve isteklerini yansıtmaktadırlar. Liszt’in “ossia” pasajları genellikle “kadans” biçimindedirler. Alban Berg’in keman konçertosunda ise pek alışılmadık bir “ossia” yapılanması ile karşılaşılır, bu yaratıda yalkın keman için çeşitli “ossia” kesitleri bulunur ve eğer yalkıcı bunlardan birini çalmayı tercih ederse, başkemancının farklı bir “ossia” seslendirmesi gerekir.

Ostinato:

(İt.) İnatçı. Devam eden, sürekli. Sürekli yineleyen, yinelenen. İsrarlı bir şekilde sık tekrarlama. İnatçı, inatçı bir biçimde yineleyen. Habire tekrar eden. Uzayan. Küğde “ostinato” bir gidiş içerisinde kesintisiz olarak tekrarlanan bir “motif” ya da “cümle parçası”dır ve genellikle aynı ses alanı kapsamında var olurlar. En bilindik “ostinato tabanlı” küğsel yaratı Ravel’in “Bolero”sudur. Tekrar edilen fikir bazen tartımsal bir şablon, bazen bir ezginin belirli bir kesiti ya da ezginin tümü olabilir. “Ostinato” yukarıda bahsi geçenlerden ne şekilde oluşturulursa olsun çok berrak bir şekilde yinelemelerden oluşmalıdır.

\ Otacıoğlu, Sena Gürşen:

1975 yılında İstanbul’da doğdu. Piyano eğitimine 1980 yılında “İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı”nda başladı. Bu kurumda Sibel Kutadgubilik ve Mehru Ensari ile piyano, Duygu Ünal ve Mine Mucur ile remileme ve uyum bilgisi, Ergican Saydam ile oda küğü, Özen Veziroğlu ile ilk okuma çalışmaları yaptı. 1997 yılında “Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Müzik Eğitimi Anabilim Dalı”nda lisans eğitmini tamamladı. Aynı yıl “İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Yarı Zamanlı Piyano Anabilim Dalı”ndan mezun oldu. 2002 yılında “Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü”nde yüksek lisans, 2005 yılında yine aynı kurumda doktora eğitimini tamamladı. Lisans eğitimi sürecinde Mari Barsamyan, yüksek lisans ve doktora eğitimi boyunca da Dilek Yonat Batıbay ile piyano çalışmalarına devam etti. 1997–1998 eğitim–öğretim yılından bu yana “Marmara Üniversitesi Müzik Eğitimi Anabilim Dalı”nda öğretim görevlisi olarak görev yapmakta, eşlik, piyano ve öğretmenlik uygulaması derslerine girmektedir.

Otodidakt:

Kendi kendini yetiştirmiş kimse, otodidakt. Özöğrenimli. Kendibilgin, kendi kendine öğrenmiş kimse. Alm. Autodidakt, Fr. Autodidacte. Auto: Kendi ve Yun. Didaktikos: Öğretim kelimelerinin bireşimiyle oluşmuş bileşik bir kelimedir. Herhangi bir okula ya da eğitim sistemine bağlı olmaksızın kendi başına çalışarak, araştırarak, inceleyerek ve düşünerek gerçekleştirilen öğrenme yöntemi.

\ Ott, Wolfgang:

10 Ağustos 1943 tarihinde Güney Almanya’nın Ulm kentinde doğan Dr. Wolfgang Ott, ilk ve orta eğitimini Köln-Leverkusen’de yaptıktan sonra lisans ve yüksek lisans eğitimini “Aachen Teknik Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Fizik Bölümü”nde tamamlamıştır. Bu üniversitede bir dönem bilimsel çalışmalar yaptıktan sonra doktorasını tamamlayan Ott, 1977-2008 yılları arasında “Köln Ren Akademisi”nde “Fizik ve Bilgisayar Teknikleri” alanında öğretim görevlisi olarak çalıştı. Küğe olan merakı okul yıllarında klasik gitar dersleriyle başlayan Ott, daha sonra yaylı çalgıları tercih etti. Eşiyle birlikte Avrupa, Asya, Latin Amerika ve Afrika’ya yaptığı sayısız yolculuklarda satın aldığı çalgılar, koleksiyonunun temelini oluşturdu. Koleksiyonundaki çalgıları açık artırmalardan satın aldıklarıyla genişletti. 1978 yılından bu yana Adelheid Ott ile evli olan Wolfgang Ott, Leverkusen’de yaşamakta olup yılın belli bir bölümünde Dalyan’da ikamet etmektedir. Kişisel çalgı koleksiyonunu "Afyon Üniversitesi Devlet Konservatuvarı İbrahim Alimoğlu Çalgı Müzesi"ne bağışlamıştır.

Oturtum:

(Bkz. Besetzung) Bir küğsel yaratının seslendirilmesi için ses ve çalgıların görevlendiriliş düzeni.

\ Ouardiri, Halima:

İsviçre kökenli Kanadalı film yönetmeni, yapımcı ve senaryo yazarı. Ouardiri Cenevre’de İsviçreli bir anne ile Fas’lı bir babanın çocuğu olarak dünyaya geldi. Sinema alanında eğitim almak amacıyla “Mel Hoppenheim Sinema Okulu”nda öğrenci olmak için Montreal’e taşındı. 2011 yılı “13. Jutra Ödülleri”nde “En İyi Canlı Aksiyon Kısa Film” dalında 2010 yılı yapımı “Mokhtar” isimli kısa filmi en dikkat çeken film olmuştur. Kendi filmlerinin yanı sıra Kalina Bertin’in 2017 yılı yapımı belgesel filmi “Manic”te yapımcı olarak yer aldı. 2018 yılında “Kanada Sinema ve Televizyon Akademisi Kadın Yönetmenler Için Çıraklık Programı” için seçilen sekiz kadın film yapımcısından biriydi. (Diğer isimler Kathleen Hepburn, Kirsten Carthew, Alicia K. Harris, Allison White, Asia Youngman, Tiffany Hsiung ve Kristina Wagenbauer idi.) 2019 yılı yapımı kısa filmi “Mutts” (Clebs), 2020 yılında yapılan “70. Berlin Uluslararası Film Festivali”nde “Generation 14Plus” programında en iyi kısa film dalında “Kristal Ayı” kazandı. Ouardiri’nin ilk uzun metrajlı filmi “The Camel Driving School”, 2020 yılı tarihini taşımaktadır.

\ Oubrecht, Milan:

Milan Oubrecht 19 Kasım 1950 tarihinde Mladá Boleslav’da doğdu. Çocukluğu Mariánské Lázně’de geçti. İlkokulu bitirdikten sonra küçük bir kent olan ve yaylı çalgılar üretiminde hayli eskilere dayanan bir geleneğe sahip Luby u Chebu’daki “Keman Yapım Okulu”na kabul edildi. 1969 yılında bu okulu bitirince günümüzde “Strunal” olarak isimlendirilmiş olan dönemin “Cremona” şirketinde çalışmaya başladı. Bu şirkette elde ettiği deneyim sanatçıya yay yapımı konusunda hatırı sayılır bir bilgi birikimi sağladı. Daha sonra Karlovy Vary’deki “Öğretmenler Koleji”nde öğrenim gördü ve 1977 yılından 1990 yılına dek Luby’deki “Keman Yapım Okulu”nda ders verdi. Öğretmenlik yaptığı süre zarfında usta işi yaylar yapmaya devam etti. Oubrecht’in etkisi günümüzdeki hemen hemen tüm Çekoslovak yay yapımcılarının ürünleri üzerinde açıkça bellidir. Sanatçı mesleki yaşamının daha başlarında iken bazı önemli isimlerin öneri ve deneyimlerinden çok yararlandığını açıkça belirtmektedir. Bunlar arasında “Çek Filarmoni Orkestrası”nın çalgı tamircisi Bohuslav Pechar, olağanüstü yaylar yapan Alman yay yapımcısı Herbert Leicht, “Çek Filarmoni Orkestrası”nın viyola sanatçısı ve “Janáček Akademisi”nin profesörlerinden Jaroslav Motlík ile Çekoslovakya’nın önde gelen kontrabas sanatçılarından biri olan “Çek Filarmoni Orkestrası”nın yalkıcısı František Pošta sayılabilir. Bu isimler Milan Oubrecht’e uzun süreler boyunca fikir vermişler ve O’nun yaylarını hem kendi ülkelerinde ve hem de dış ülkelerde tanıtarak desteklemişlerdir. 1987 yılında Oubrecht “Dinleti Sanatçıları ve Bilim Adamları Derneği” çatısı altında yer alan “Keman Yapımcıları Birliği”nin üyesi olmuştur. Sanatçı 1991 yılından bu yana Luby’de bulunan atölyesinde yalnızca usta işi yaylar üretmektedir. Oğlu Luboš ta bir yay yapımcısıdır. Oubrecht’in yaptığı yayları kullanan önemli Çek yalkıcılar arasında Ivan Ženatý, Bohuslav Matoušek, Petr Messiereur, Pavel Hůla, Petr Maceček, Gabriela Demeterová (keman), Jan Pěruška, Jaroslav Motlík, Ladislav Kyselák (viyola), Daniel Veis, Jiří Bárta, Evžen Rattay (viyolonsel), Jiří Hudec, Pavel Nejtek (kontrabas) ve çok sayıda başka isim bulunmakta ve Panocha, Janáček, Stamic, Martinů gibi dördüller yer almaktadır. Oubrecht’in yayları “Çek Filarmoni” ve “Slovak Filarmoni” gibi üst düzey Çek ve Slovak orkestralarının tümünde kullanılmaktadır. Bunların dışında “Bruckner Oda Orkestrası”, “Linz”, “Mavi Tuna Kemancıları”, “Portland” ve “Stuttgart Radyo Orkestrası”nın da içlerinde olduğu dünyanın dört bir yanından orkestra bu yayları tercih etmektedir. Uluslararası ün kazanmış kontrabas sanatçısı Božo Paradžik de Oubrecht’in ürettiği bir yayı kullanmayı tercih etmiştir. 1997 yılında Yehudi Menuhin İsviçre’de Oubrecht’in bir yayı ile dinleti vermiştir. Oubrecht yaylarını Cremona, Mittenwald, Frankfurt am Main, Valencia ve Prag’da sergilemiştir. 20. yüzyılı bitirirken “Who is Who” kitabında önemli Çek isimleri arasında yer almıştır.

Ouverture:

Fr. Açımlık. Açma, açılma, açıklık. Giriş. Uvertür. Bkz. Açımlık.

Ouverturef:

(Fr.) Açılış.

Ouvertüre:

(Alm.) Uvertür. Açma. Açımlık. Peşrev. Bkz. Açımlık.

Overture:

(İng.) Açımlık, uvertür. Giriş küğü. Peşrev. Bkz. Açımlık.

\ Oymak, Yeşim Gürer:

1971 yılında Ankara’da doğdu. 1976 yılında “İstanbul Belediye Konservatuvarı Piyano Bölümü”nde küğ eğitimine başladı. “Saint-Benoit Fransız Lisesi”nde orta ve lise eğitimini tamamladı. 1995 yılında “Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı” ve “İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Piyano Bölümü”nden mezun olduktan sonra “Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müzikoloji Bölümü”nde yüksek lisans çalışmalarını “12. YY. İnanç Bağlamında Dindışı Müzik” isimli tez çalışması ile tamamladı. 2008 yılında “İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müzikoloji Bölümü”nden “III. Reich Döneminde Almanya’da Baskı Altında Müzik” adlı tez çalışmasıyla doktora derecesini aldı. 1996 yılında “İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Piyano Bölümü”nde araştırma görevlisi olan Gürer Oymak, 2009 yılında “Müzikoloji Bölümü”nde yardımcı doçent oldu. 2010-2016 yılları arasında “Müzikoloji Bölümü Genel Müzikoloji Anabilim Dalı Başkanlığı” ve “Müzikoloji Bölümü Başkanlığı”, “Osmanlı Müziği Araştırma Merkezi (OMAR)”ın yönetim kurulu üyeliği görevlerini üstlendi. 1998 yılında Ege ve Akdeniz’deki tarihi mekanlarda dinleti düzenlemek amacıyla düzenlenen “Amfor Festivali”nde ve 1999-2000 yılında “ENKA Sinfonietta Gençlik Orkestrası”nda koordinatörlük görevini üstlenen  Yeşim Gürer Oymak 2000 yılında kurulan “İş Sanat Kültür Merkezi”nin kurucu yöneticisi oldu, 2006 yılına dek direktör olarak olarak görev aldı. 2006 yılında “İstanbul Kültür Sanat Vakfı”nın düzenlediği “İstanbul Müzik Festivali”nin yöneticiliğini üstlenen Gürer Oymak, aynı zamanda “Leyla Gencer Şan Yarışması” yöneticiliği görevini de yürütmektedir. Yeşim Gürer Oymak, 2009-2010 yılları arasında Türkiye ve Fransa Dışişleri Bakanlıkları tarafından Fransa’da gerçekleştirilen “Türkiye Sezonu” çerçevesinde klasıl küğ etkinliklerinin de koordinatörlüğünü üstlenmiştir. 2014 yılında Polonya-Türkiye kültürel ilişkilerine katkıları nedeniyle, “Polonya Dışişleri Bakanlığı” tarafından “Bene Merito” nişanına layık görülmüştür.

Oynak:

Klasıl Türk musıkisinde dokuz zamanlı bir küçük usul ismi. Bir semai ve üç nim sofyan’dan oluşur.

\ Oyuncular Sendikası:

“Sahne, Perde, Ekran, Mikrofon Oyuncuları Sendikası.” Kuruluş tarihi 29 Mart 2011 olup halen Genel Başkan sanatçı Demet Akbağ’dır. Sendika’nın kuruluş süreci aslında 14 Eylül 2010 tarihinde başladı. Geniş katılımlı ilk toplantı 29 Kasım 2010 tarihinde “Oyuncular Büyük Buluşması” adı altında “Point Otel”de gerçekleştirildi. 29 Mart 2011 tarihinde 63 kurucu üye (Memet Ali Alabora, Tevhide Şebnem Sönmez, Murat Zubi, Ayşe Tuba Kalkan, Aslı Şahin, Burhan Gün, Devin Özgür Çınar, Janset Paçal, Murat Muslu, Abdulkadir Çermik, Ahu Türkpençe, Akasya Asıltürkmen, Arda H. Esen, Ayşe Müge Ulusoy, Banu Çiçek, Barış Akkoyun, Barış Atay Mengüllüoğlu, Bihter Dinçel, Burak Pulat, Bülent Çolak,Caner Erdem, Caner Erkan, Cem Bender, Çağlar Çorumlu, Deniz Atam, Destan Batmaz, Dilşad Bozyiğit, Dolunay Soysert, Ebru Helvacıoğlu, Ebru Saçar, Emel Pala, Emel Sayım, Ercan Kesal, Ferhun Yılmaz, Feride Çetin, Gürgen Öz, Hakan Akın, Hakan Dülger, İlker Ayrık, Mahmut Timuçin Esen, Mehmet Cengiz Bozkurt, Muhammet Uzuner, Murat Barış Kavrukkoca, Mustafa Levent Çimen, Nadir Sarıbacak, Necati Kerem, Nihat Haluk Bilginer, Nuri Karadeniz, Rahşan Çiğdem İnan, Rojda Demirer, Serkan Genç, Serpil Göral, Sinan Tuzcu, Somer Karvan, Sultan Ertuğrul, Tansu Biçer, Tezcan Pınar Ünsal, Yavuz Topoyan, Yiğit Çelik, Yiğit Özşener, Zeynep Gülmez, Zeynep Kankonde, Zeynep Özden Ayyıldız, Ali Bahadır Bahar) ile sendika resmi kuruluşunu tamamladı. Daha sonra 10-11 Eylül 2011 günleri sendika “I. Olağan Kongresi”ni yaptı, bu toplantıda temel hedefler belirlendi ve Memet Ali Alabora kurucu genel başkan seçildi. “II. Olağan Genel Kongre” ise 6-7 Eylül 2014 günleri yapıldı ve Meltem Cumbul bu sendikanın “2. Genel Başkan”ı oldu. 3. dönemde başkanlığı Demet Akbağ üstlendi. Sahne, perde, ekran ve mikrofon oyuncularının çalıştıkları iş kollarında yaşadıkları temel sorunlara çözüm gereksinmeleri sonucunda kurulan ve bu anlamda çalışmalar yürüten, ülkemizde halen örgütlü olan tek işçi sendikasıdır. Oyuncular gerçekte birer işçi olarak emeklerini ve bilgi birikimlerini satarak geçinmektedirler. Bu nedenle “oyun işçileri”nin ücret ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi, ertiksel açıdan oyuncuların işlerini uluslararası standartlarda yapabilmeleri bu sendikanın öncelikli hedeflerindendir. Oyuncuların bir çoğunun sosyal güvenlikleri bulunmamakta, ayrıca çalıştıkları süre kadar ücret ödenerek güvencesiz bir yaşama zorlanmaktadırlar. Kayıt dışı çalışan bu kişiler için sosyal güvenlik harcamaları da kendi inisiyatiflerine bırakılmıştır. Bu adaletsiz durumun kısa sürede çözümlenmesinin zorluğu açıktır. Sistemden kaynaklanan eksikleri ve yanlışları film şirketleri, ajanslar ve patronlar kendi yararlarına kullanmakta, sektörde ağır bir sömürü devam ettirilmektedir. Çalışma saatlerinin uzunluğu bir diğer çözülmesi gereken sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla işçi-işveren ilişkileri bağlamında çalışma ilişkilerinin düzenlenmesi “Oyuncular Sendikası”nın sorumluluk alanına girmektedir. Birer çalışan olarak ele aldığımızda sanatçı dediğimiz insanların ekonomik hak ve talepleri ile sosyal hakları tekrar ele alınmalıdır. Tüm bu nedenlerden ötürü örgütlenme oyuncuların acil görevidir. Kendilerinin ve çalışma arkadaşlarının çıkarları etrafında kümelenecek sanatçılar için sendika bir hak alma ve geliştirme aracı olmalıdır. Mücadele ise oyuncuların haklı ve meşru talepleri üzerine kurulmalı ve geliştirilmelidir. Unutulmamalıdır ki tek tek mücadele etmek mümkün değildir, örgütlü mücadele ve toplu hareket başarının tek ölçütüdür.

\ Ozan, Can:

Akustik ve elektronik küğ yapan isim ve prodüktör. 7 Ekim 1990 tarihinde dünyaya geldi. Küğe olan ilgisi küçük yaşlarda başlayan Can Ozan henüz 15 yaşında iken “Kasdav -daha sonra Fizy- Liselerarası Müzik Yarışması”na katıldı. “Yeditepe Üniversitesi”ni bitirdi. Asıl çalışma alanı reklamcılık olmakla birlikte ertiksel yaşamının amacı küğ oldu. Bulutsuzluk Özlemi, Duman, Bob Dylan ve Bülent Ortaçgil gibi isimlerden ve gruplardan etkilendi. Deniz Tekin, Zeynep Bastık, Nova Norda, Damla Eker, Sedef Sebüktekin gibi isimlerle ortak projelere katıldı. Albümleri: “Delirmiyorsan Tebrikler” (2015), “Derleme” (2017), “Dolunay” (2018 ve 2020), “Evde” (Nova Norda, Sedef Sebüktekin ve Birkan Nasuhoğlu ile) (2021). EP’leri: “Canozan” (2015), “Dolunay Vol. 2” (2020). Teklileri: “Transatlantik” (2017), “Görünen Adam” (Umut Döven ile) (2017), “Öyle Kolay Aşık Olmam” (2017), “Bul Beni” (Sedef Sebüktekin ile) (2017), “Yeniden Doğarsa” (2017), “Dünyaya” (2017), “Kendini Bul” (2017), “Günler Kısa” (Sedef Sebüktekin ile) (2018), “Aklım Hep Firarda” (Dolu Kadehi Ters Tut ile) (2018), “Lavinia” (2018), “Kayıp Evren Atlası” (2018), “Yaz Şarkısı” (2018), “Akustikhane Sessions” (2018), “Dünya Dursun” (2019), “Sen Kocaman Çöllerde” (2019), “Ön Koltuk” (2019), “Niko” (2020), “Feels Like” (2020), “Paranoyak” (2020), “Hepsi Kafamda” (Dilan Balkay ile) (2020), “Aşk” (2020), “Daima” (Deniz Bayoğlu ile) (2020), “Hiç Kimsenin Günahı Yok” (2020), “Sensiz Saadet Neymiş” (2020).




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5745528
Online Ziyaretçi Sayısı:7
Bugünlük Ziyaret :629

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.