Ar

Araban:

Türk musikisinde bir makam.

Arabesk:

Arap stili süsleme anlamına gelir. Batı uygarlığının mimarisinde ve küğ sanatında da kullanılmıştır. Batı küğünde ezgisel gidiş Arap küğünü andırdığı veya çağrıştırdığında bu biçemden söz etmek olanaklıdır. Küğ tarihinde çok sayıda örneği bulunmaktadır. Örneğin Rimsky-Korsakov’un “Şehrazat” yaratısının bazı kesitleri veya Claude Achille Debussy’nin “Arabesque” başlıklı piyano yaratısı gibi...

Arabesk (Arabesque):

Bir süsleme tarzı.

Arabesk Küğ:

Kurt Reinhard gibi kimi küğbilimcilere göre “arabesk küğ” Türk halk küğünün günümüz şartlarında ortaya çıkan yeni ve doğal bir görüntüsüdür. Reinhard’ın bakış açısından yaklaşım gösterirsek Türk halk musikisini geleneksel biçimi ile düşünme koşullandırmasından sıyrılabiliriz ve bu yeni küğ türüne karşı beslenen ön yargılardan kurtulmamız olanaklı hale gelir. İşin gerçeği, “arabesk küğ” üzerine halen yeterli ve ciddi araştırmalar yapılmamıştır. Yapılan hatalardan en önemlisi ise bu “yozlaşmış kültür”e bir sanat küğü çerçevesinden bakıp değerlendirme yapmaktır. Aslında sanat küğü olmayan ve sanatsal bir iddia da taşımayan bu türün düzeyi inanılmaz derecede düşüktür. Ayrıca bu tür yerel bir musiki türü de değildir; dolayısıyla halk musikisi anlayışına da tam olarak uymamaktadır. Kısacası “arabesk küğ” geleneksel Türk sanat musikisinin oldukça ilkel bir biçimi olarak algılanabilir. Ancak, ne yazık ki halkın büyük çoğunluğu tarafından dinlenmekte, sevilmekte ve hatta onay görmektedir. Bunun nedeni ise, halk musikimizi oluşturan ortamın, içinde bulunduğumuz dönem içinde hızlı bir değişim sürecine girmesi ve hatta coğrafyamızın hemen hemen tamamında yok olmasıdır. Hızlı sanayileşme, iletişim ve ulaşımın yaygınlaşması ve kolay elde edilebilir hale gelmesi Türk halkının toplumsal, ekonomik ve kültürel alt yapısında geri dönülmesi mümkün olmayan değişimlere uğramasına neden olmuştur. Bu değişimler sonucu lokal kültürler tamamen ortadan kalkmaya yüz tutmuş, yazılı olmayan ve ağızdan ağıza aktarılan kültürel değerler yeni kuşaklara ulaşamaz noktaya gelinmiş, köyden kente göçüş hızlanmış ve kentli nüfus oranı olağanüstü artmıştır. Aşık geleneği de bu bağlamda tükenmiş, en son halk ozanı Aşık Veysel’in ölümüyle de tarihe karışmıştır. Kente göç eden bu kalabalık nüfus küğsel ihtiyaçlarını bir şekilde gidermek zorundaydı; köyden gelerek kente yerleşen insanlarımız kendi beğenilerini ve kültürel değerlerini de birlikte getirdiler ve kentlileşerek uygarlık yolunda bir adım daha önde olan azınlık ile bir türlü ortak paydada buluşamadılar. Büyük kentlerde bir avuç mutlu azınlık yeni göçmüş olan bu kitleye aşağılayarak baktılar, eğitimsiz ve birikimsiz bu kitlenin üyeleri mutlu azınlığın iş yerlerinde ve fabrikalarında boğaz tokluğuna çalıştırıldılar. Mutlu azınlığın seçkin (!) kültür hayatının yanısıra köylü kültürüne dayalı, farklı bir diğer kültür ortamı yukarıda saydığımız tüm bu nedenlerle ortaya çıktı. Teknolojik gelişmelerin devasa boyutlarda olması ise tüm değerler sistemini altüst etti. Böylece kentte yeni bir halk musikisi türü ortaya çıkarak belirginleşti ve büyük kentlerin varoşlarında yaşayan köylü-yeni kentli kitlenin sorunlarını dile getirmeye başladı. “Arabesk” olgusu toplum bilimlerinin tüm dallarının inceleme merceği altında olması ve derin tahliller yapılması gereken bir durum arz etmektedir. Kent varoşlarından sonra hemen hemen tüm toplum kesitlerini etkisi altına alan bu küğsel türün bizleri, yani Türk toplumunu yansıttığı açık bir gerçektir. Halktan soyut düşünülemeyecek bu tarz halka rağmen değil, halkın içinde filizlenerek bugünkü yapısına ve yaygınlığına kavuşmuştur. Bu küğün etkisini yitirebilmesi için ekonomik kalkınmanın dengeli olması, gelir dağılımında acilen düzen ve eşitlik sağlanması, ciddi bir eğitim seferberliği yapılarak genel eğitim kalitesinin derhal yukarı tırmandırılması, planlı ve model bir kentleşmeye gidilmesi, herkese iş, sağlık, eğitim olanaklarının dengeli ve yurt sathında verilmesi, köyden kente göçüşün kırsal alanda kalkınma hamlesi ile durdurulması büyük önem taşımaktadır. Çünkü “arabesk küğ” geniş halk kitlelerinin acılarını, dertlerini, açmazlarını ve özlemlerini dile getirmekte olan söz ağırlıklı bir küğsel türdür. Daha önceleri aşık geleneği altında halk ozanları tarafından terennüm edilen ezgilerle dile getirilen sorunlar, şimdi daha yaygın ve katılımcı bir şekilde geniş yığınlar tarafından dillendirilmektedir. “Arabesk küğ”de asıl amaç küğ yapmak değildir; kitlelerin feryadı olarak seslenmektir. Arabesk kültür, bir yandan da mevcut çarpık düzenin bir emniyet süpabı olmakta ve düzene karşı organize olarak yükselmesi gereken toplumsal muhalefetin gazını almakta, enerjisini düşürmekte ve örgütlenmeyi erteleyerek, bazan da tamamen iptal ederek kitleleri sakinleştirmektedir. Bu bağlamda düzenin elinde birer maşa durumuna geçen arabesk küğcüler, sözde muhalefet yaparak kitlelerin daha bir köleleşmelerinin yolunu açmaktadırlar. Toplumun dönüşmesini ve akılcı bir toplumu düşleyenlerin arabesk kültür ve yaşam tarzı ile daha ciddi bir anlamda mücadele etmeleri açıklanan bu nedenlerden ötürü de bir zorunluluktur. İkinci sınıf insan yerine konulanların küğü olmuş olan “arabesk küğ” bu anlamda bir zehirdir. Bu küğü dinleyerek veya uygulayarak bulundukları gettolarda kentsoyluya kafa tuttuğunu zanneden göçerler bu konuda hayli yanılmaktadırlar. Bir diğer adı ile “Dolmuş Küğü” olan bu tür aracılığı ile geniş halk kitlelerinin mutsuz ve umutsuz yaşamları dile getirilmektedir. Bu küğ sözleri ile de karamsar ve iç karartıcıdır, ezgilerden taşan içe kapanıklık sözler ile somutlanmakta ve soyut düşünme yeteneğini tam olarak baltalamaktadır. Kişiler dinledikleri bu küğ ile adeta özdeşleşmekte, bu küğ üzerinden tecimsel karlar elde eden kötü niyetli ve çürük karakterli kişilerin büyük paralar kazanmalarına vesile olmaktadırlar. Yeni bir sentez olan bu küğ henüz daha kesin kurallara bağlanmadıysa da geleneksel Türk sanat musikisinin “Kentsel Eğlence Musikisi” ile Batı’nın “Hafif Küğ”ünün bir karışımı olma yolunda emin adımlarla ilerlemektedir. Bu türden parçaların ezgisel, düzümsel, biçimsel, oturtumsal ve çalgıların teknik anlamda kullanılma şekline bakarak incelediğimizde bu sonuca varmak zor değildir. Başlıbaşına bir küğ olayı haline gelen “arabesk” ciddi bir yozlaşmanın duyurusudur, her ne kadar bazı küğ bilimciler bu küğü geleneksel Türk sanat küğünün halka daha yakın bir biçimi olarak olumlulasalar da kaderine rıza göstermiş halkın konuya pek de kuramsal bakmadığı açıktır. Gerçek küğ sanatçıları ve küğ öğretmenlerinin bu zehirlenmeye karşı daha çok uzun yıllar savaşım vermeleri gerekmektedir.

Aracto:

Yay ile.

Aralarında Sus Bulunan Bağlı Notalar:

Aralarında “sus” (sus işareti) bulunan notalar da birbirine bağlı çalınabilir, yani aynı yayda kullanılabilir ve hatta bu sus işaretlerinin süreleri ve dolayısıyla simgeleri farklı olabilir.


Aralarında Sus Bulunan Bağlı Notalar-1

 

Yaylı çalgılarda rastlanan bu tür bir yazımda bağ işareti ile birbirine bağlanan notalar yay telden kaldırılmadan çalınır. Aynı yönde çalınması gereken bu notalar yay ya hep çekilerek ya da hep itilerek çalınmalıdır.


Aralarında Sus Bulunan Bağlı Notalar-2

Aralık:

İki ses arasındaki uzaklık, perde farkı. İki nota arasındaki yükseklik farkı, iki ayrı sesin birbirlerine olan mesafesi. Bkz. Enterval, interval. Genel dizideki yerleri açısından iki ses arasındaki uzaklığa "aralık" denir. Aralıklar, o aralıkları oluşturan seslerin birbiri ardınca ya da aynı anda tınlayışına (duyuluşuna) göre ezgisel (melodik) ve uygusal (armonik) olmak üzere ikiye ayrılır. Bkz. Ezgisel aralıklar ve uygusal aralıklar. Başlangıç sesi olarak do sesini aldığımızda (Bkz.: Nota İsimlerinde Sıralama) tekrar yeni bir do sesine ulaşana dek sekiz ses, yani sekiz nota geçer; bu ilk do sesinden ikinci do sesine dek sekiz nota genişliğinde bir aralık oluşturur. Aşağıdaki çizelgede gördüğünüz sesler ve karşılığı olan notalar piyanodaki beyaz tuşlara basmak yolu ile çıkartılır:

Nota İsimlerinde Sıralama-2


Görüldüğü üzere yalnızca yedi notaya isim verilmiştir. Bir sekizli içerisinde 12 ses olduğuna göre, geri kalan beş ses bu yedi ana sesin ismine bağlanmıştır. İlk “do” sesi ile ikinci “do” sesi arasındaki aralığa “sekizli” (oktav) ismi verilmiştir. O halde arka arkaya gelen iki ses “ikili” aralık oluştururken aralarında beş seslik bir uzaklık bulunan iki nota “beşli” aralık meydana getirir. Aralarında altı seslik mesafe varsa “altılı” aralık ortaya çıkar.

Aralıkların Çevrilmesi:

Bir aralığı oluşturan notalardan alttaki üste (yani kalındaki inceye) veya üstteki alta (yani incedeki kalına) alındığı takdirde ilgili aralıklar “çevrilmiş” olur. Aralıkların çevrilmesinde alt sesin üste (yani kalındakinin inceye) alınmasına “üst çevrim”, üstteki sesin alta (yani incedekinin kalına) alınmasına ise “alt çevrim” yapmak denilir. Aşağıda “üst çevrim” ve “alt çevrim” örnekleri yer almaktadır:

Üst ve Alt Çevrim Örnekleri

Gerçekleştirilen çevrimler aralıklar üzerinde bir takım etkiler yaratırlar. Bir aralığın çevrimi yapılınca bu aralık eski niteliğini kaybederek artık bir başka aralık haline gelir. Bu nedenle gerçekleştirilecek çevrimlerin aralıklar üzerinde ne tür değişimlere yol açacağını incelemekte yarar bulunmaktadır. Aşağıdaki liste bu konuda yardımcı olacaktır:

Sesibirli (ünison) aralıklar çevrilince sekizli,
k2 aralıklar çevrilince B7,
B2 aralıklar çevrilince k7,
k3 aralıklar çevrilince B6,
B3 aralıklar çevrilince k6,
Dörtlü aralıklar çevrilince beşli,
Beşli aralıklar çevrilince dörtlü,
k6 aralıklar çevrilince B3,
B6 aralıklar çevrilince k3,
k7 aralıklar çevrilince B2,
B7 aralıklar çevrilince k2 ve
Sekizli aralıklar çevrilince sesibirli

aralıklara dönüşür. Bu dönüşümleri rakamsal ilişkiler biçiminde gösterirsek daha da açıklayıcı olacaktır:

0          2          3          4          5          6          7          8

8          7          6          5          4          3          2          0

Çevrimlerin dönüşümlerini notalarla örnekleyelim:

Çevrimlerin Notalarla İfadesi

Çevrimler, aralıkların eksik, küçük, büyük ve artık oluşlarına bağlı olarak da sonuçlar üzerinde etkili olurlar. Bu etki ve sonuçları aşağıdaki tabloda inceleyebilirsiniz:

eksik bir aralık çevrildiği takdirde artık bir aralık,
küçük bir aralık çevrildiği takdirde büyük bir aralık,
Büyük bir aralık çevrildiği takdirde küçük bir aralık,
Artık bir aralık çevrildiği takdirde eksik bir aralık elde edilir.

Değişik çevrim örnekleri aşağıda incelemenize sunulmuştur:

Değişik Çevrim Örnekleri

Tüm aralıklar uyuşum konusundaki niteliklerini çevrildiklerinde de sürdürürler. Uyuşumlu, diğer bir terimle “konsonans” olan aralıklar uyuşumluluk niteliklerine ve uyuşumsuz, diğer bir terimle “dissonans” olan aralıklar da uyuşumsuzluk niteliklerine devam ederler.

Aralıkların İsimlendirilmesi:

Genel dizideki yerleri açısından, herhangi iki ses arasındaki uzaklığın birbirlerinden kaç adım (kaç basamak) uzaklıkta olduklarına bakılarak aralıklar tanımlanır ve buna göre isimlendirilir. Bu isimlendirme iki türlü yapılır. Birinci şekilde, herhangi bir aralığı isimlendirmek için -o aralığı oluşturan- ilk sesten başlanarak diğer sese (ikinci sese) ulaşana dek aradaki basamakları sayma yoluna gidilir ve ikinci sese hangi sayıda ulaşılıyorsa aralık o sayı (rakam) ile isimlendirilir. Bu isimlendirme şekline "sayısal isimlendirme" denilir. Bu isimlendirme yönteminde genel dizide yer alan diyezli ya da bemollü sesler dikkate alınmaz ve sayma işlemi salt natürel (doğal-asıl) sesler üzerinden yapılır. Bu yöntemde isimlendirilecek aralığın ilk ya da ikinci sesi (ya da her ikisi birden) diyezli ya da bemollü seslerden oluşmaktaysa bu değiştiriciler dikkate alınmayıp sayımda bunlar natürel ses gibi düşünülür. Kısacası bu yöntemde sayma işlemi salt natürel sesler üzerinden gerçekleştirilir. Örneğin, Do-Re gibi ardışık iki basamağın arası "ikili", Do-Mi gibi aralarında üç basamak uzaklık bulunan seslerin arası "üçlü", Do-Fa gibi aralarında dört basamak uzaklık bulunan seslerin arası "Dörtlü" olarak tanımlanır. Bu yöntemde "Do-Mib", "Do-Mi", "Do-Mi#", "Do#-Mi#", "Dob-Mib", "Dob-Mi", "Do#-Mi", "Do#-Mib" gibi birbirlerinden farklı aralıklar da basitçe "Üçlü" aralık olarak belirtilir. Fakat sayısal açıdan "Üçlü" olarak isimlendirdiğimiz yukarıdaki örneklerde saydığımız bu aralıkların her biri bir diğerinden uzaklıkları açısından farklıdır ve aralık büyüklüğü açısından da kulakta farklı etkiler bırakır. İşte bu farklılıkların da belirtilmesi istendiğinde "İkili", "Üçlü", "Dörtlü" v.b. gibi terimlerin başına eksik (diminished), küçük (minör), büyük (Majör), artık (augmented) ve tam (perfect) gibi belirteçler eklenir. Bu belirteçlerin eklenmesiyle isimlendirmede ikinci aşama gerçekleşmiş olur. Bu aşama ile her bir aralığın niceliği de tam olarak belirtilmiş olunur. İkinci aşamadaki kurallar -sayısal isimlendirmedeki yalınlığın aksine- daha karmaşık ve değişken bir yapı içerir. İkili, üçlü, altılı ve yedili aralıklarda niceliksel özellikler çoğunlukla "büyük" ve "küçük" şeklinde belirtilirken "dörtlü", "beşli" ve "sekizli" aralıkların niceliksel özelliklerini belirtmekte "tam", "artık" ya da "eksik" gibi terimler kullanılır. Daha çok "büyük" ya da "küçük" olarak isimlendirdiğimiz aralıkların bazı türlerinde "artık" ya da "eksik" terimlerini de kullanabilmemize karşın "dörtlü", "beşli" ve "sekizli" aralıklarda "büyük" ya da "küçük" terimlerini hiçbir zaman kullanamayız. Niceliksel terimlerle ilgili özellikleri tam olarak anlayabilmek için her bir aralığı en küçüğünden en büyüğüne dek gözden geçirmekte fayda bulunmaktadır.


Aralık Cetveli

\ Arar, Funda:

1975 yılında Ankara’da doğan Funda Arar ilk öğrenimini Ankara’da, orta ve lise öğrenimini babasının görevi nedeniyle Muğla ve Adapazarı’nda tamamladı. Küğe olan ilgisi ve yeteneği küçük yaşlarda fark edilen Funda Arar, ilkokul üçüncü sınıftan itibaren mandolin ve remileme dersleri almaya başladı. 1992 yılında “İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı” sınavını ilk beşin içine girerek kazandı. Okulu bitirdikten sonra iki yıl boyunca küğ öğretmenliği ve sahne çalışması yaptı. 2000 yılı Mart ayında Necip Fazıl Kısakürek’in “Kaldırımlar” isimli şiirinden yapılan şarkı ile tanındı. Güçlü sesi ve usta yorumuyla dikkatleri çeken Arar bu hüzünlü şarkının ardından “Aysel” isimli çalışmasıyla 1950’li yıllara gönderme yaptı. Ardından “Sonu Yok Bu Aşkın” ile bu kez yalnızlığı ve hüznü anlattı. 2001 yılının Şubat ayında ise Kıraç’la birlikte yaptığı ikili albüm ile dinleyicinin karşısına çıktı. İlk kliplenen şarkısı bu albümde yer alan “Sevgiliye” isimli parçadır. “Sevgiliye” albümünün bir başka özelliği ise Funda Arar’ın bağdarlık yönünü ortaya koyan ilk çalışma olmasıdır. Sözleri ve küğü Funda Arar’a ait “Seni Düşünürüm”ün klibinin yayına girmesiyle birlikte çok daha geniş kitleler tarafından tanındı ve sevildi. Funda Arar’ın çıkardığı albümler şunlardır: “Zamanın Eli” (2009), “Rüya” (2008), “Son Dans” (2006), “Sevda Yanığı” (2003), “Alagül” (2002), “Sevgilerde” (2000).

\ Arban, Jean-Baptiste (1825-1889):

28 Şubat 1825’de Lyons’da doğup 9 Nisan 1889’da Paris’te ölen Jean–Baptiste Arban Fransız yönetken, eğitimci ve kornet çalıcısıydı. 1845’de “Paris Konservatuvarı”ndan ayrılmasından sonra salon orkestralarında çaldı, “Paris Operası”nda yönetkenlik yaptı ve bir askeri okulda “sax–horn” öğretmenliği görevi üstlendi. En sonunda gençken öğrenim gördüğü konservatuvarda kendisinin favori çalgısı olan “kornet”te “profesörlük” elde etti. Fransa dışında bazı yönetkenlik angajmanları yaptığı 1874–1880 yılları haricinde ölümüne dek bu okulda kaldı. Sanatçı, günümüzde bakır üfleme çalgılar dünyasında, 1864 yılında Paris’te kornet için yazdığı bilimsel ve uygulamalı çalışması “Grande Méthode Complète pour Cornet à Pistons et de Saxhorn” (Pistonlu Kornet ve Saxhorn için Büyük Çalışmalık) isimli eseri ile tanınmaktadır. Arban aynı zamanda çağının çok tanınmış şarkıları veya operalardan popüler temalar üzerinde oluşturduğu çeşitli kornet gösteri parçaları ile ün kazanmıştır. Eserleri içinde yalnızca “Le Carnaval de Venise” (Venedik Karnavalı) çağdaş dağarda yer alabilmektedir.

Arbitrario:

İsteğe bağlı.

Arbitro:

(İt.) İsteğe bırakılmış. Bkz.: Arbitrario.

\ Arcadelt, Jacob (ca.1505-1568):

Fransız Jacob Arcadelt bir dinsel küğ bağdarı olmasının yanısıra çok sayıda dünyevi “madrigaller” ve “chansonlar” bağdamış, vokal ve koral küğ yaratıları bırakmıştır. Eserlerine bir örnek olarak “Il bianco e dolce cigno” (Tatlı ve Beyaz Kuğu) verilebilir.

\ Arcak, Deniz:

15 Temmuz 1968 tarihinde Ankara’da doğan Deniz Arcak Ankara’daki “Ulubatlı Hasan İlkokulu”ndan dersleri kötü diye “Ayşe Abla İlkokulu”na kaydı alındı ve oradan mezun oldu. “TED Ankara Koleji”ni kazanan Deniz, orta ve lise eğitimini burada tamamladı. Üniversite’yi kazanamayan sanatçı “Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Akademisi”nin fotoğraf bölümüne misafir öğrenci olarak gitmiştir. “Ankara Çoksesli Çocuk Korosu”na katılarak küğ yaşamına adım atan Arcak ertikten küğ kariyerine 1994 Ocak ayında çıkardığı “Nerde” isimli albümüyle başladı. “Beyaz Vadi”(1995 Haziran) ve “Ha Bugün Ha Yarın”(1996 Temmuz) isimli albümlerinden sonra 7 yıl küğ yaşamına ara verdi. Deniz Arcak bu aranın ardından Fuat Güner’in prodüktörlüğünde hazırlanan albümü “Kıpır Kıpır” (2003 Kasım) ile dinleyicileriyle buluştu.

Arcan, Alper:

20 Ağustos 1980 tarihinde İzmir’de doğdu. Lisans eğitimini “Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Piyano Onarımı ve Yapımı Bölümü”nde çalışmalarını öğretim görevlisi İsmail Bütev ile yürüterek tamamladı. 2004 yılının Ağustos ayında “Çukurova Üniversitesi Devlet Konservatuvarı”nda açılan kadro sınavını kazanarak öğretim görevlisi olarak üniversitenin akademik kadrosuna dahil oldu. Bu okulda piyano akordu ve atölye bilgisi üzerine dersler verdi. Halen aynı kurumda çalışmalarına devam etmektedir.

\ Arcan, Atilla:

Gerçek adı Atilla Gürses olan Atilla Arcan, 1945 yılında İstanbul’da doğmuştur. Tiyatro ve sinema oyuncusu, yönetmen ve senarist Muharrem Gürses’in oğludur. Kardeşi ise karikatürist Kemal Gökhan Gürses’dir. Atilla Arcan tiyatro eğitiminin bir kısmını İngiltere’de almıştır. “Binbir Surat Atilla Arcan” adında ünlüleri taklit ettiği gösterileri ile tanınan ve 90’lı yıllarda yaptığı “Süleyman Demirel” taklidi ile hafızalara kazınan Atilla Arcan birçok sinema filminde, tiyatrolarda ve televizyon dizilerinde de rol aldı. Atilla Arcan, oyuncu Gül Arcan ile 1984 yılından beri evli olup Şebnem Sevgi Gürses (d.1979) adında bir kızı ve Barış, Özgür, Çağrı adlarında 3 oğlu vardır.

Arcato:

(İt.) Bu terim kapsama alanına aldığı bölüm, kesit ya da pasajın yaylı çalgılar tarafından yay kullanılarak çalınması gerektiğini belirtir. "Pizzicato"nun karşıtı bir anlam içerir. Bkz. Arco, coll'arco.

Archaisme:

Arkaik, eski ustalara ve yaratılara benzetmeye çalışmak, benzetmecilik.

Archet:

(Fr.) Yay. Arşe.

Arco:

(İt.) Yay, arşe. yaylı çalgılarda "pizzicato"dan sonra tekrar yayla çalmaya dönmek, yayla çalmaya dönüş. Bkz. Arcato. Archet.

Arco in su:

Yayı iterek. Bkz. Arco.

\ Arctic Light:

2010’da “Yılın Korosu” seçilerek İsveç’in en prestijli ulusal ödülüne layık görülen Norrbotten’li koro 2004 yılında yönetkenleri Susana Lindmark tarafından kuruldu.Arctic Light”ülke genelinde farklı kentlerde oturan 15-25 yaşları arasındaki 16 genç bayan korocudan oluşmaktadır. Bölgelerine has coğrafi özellikleri, gelenekleri ve “Kuzey Işıkları”nı küğlerine yansıtan grup İsveç halk şarkılarını, ulusal dokunuşların da olduğu yeni bağdanmış yaratıları ve kuzey ülkelerinin düzüm ve geleneklerini yansıtan küğleri eşliksiz, koreografilerle ve bazen de saksafon ve vurmalı sazlar eşliğinde seslendirmektedir. Koronun 2008 kaydı “Vinterglöd” (”Winterglow”) başlıklı bir albümü de bulunmaktadır.

Ardito:

Cesur, atak, canlı.

Ardito:

(İt.) Canlı, cesur. Cüretkar, gözüpek. Bkz. Coraggioso.

\ Arel, Bülent:

23 Nisan 1919’da İstanbul’da doğmuştur. Daha beş yaşındayken pistonlu bir düdük yaparak küğle birlikte mekaniğe olan ilgisini göstermiştir. Yedi yaşındayken başlatıldığı piyanoya ilgisizliği ortaokul birinci sınıftayken gördüğü bir Chopin filmine kadar sürmüştür. O zamandan sonra ancak hafta aralarında evde çalışabildiği piyano ve okulda verilen dersler de O’na pek fazla birşeyler sağlayamamıştır. Babasının işi nedeniyle geldikleri Ankara’da ise düzenli dersler almış, iyi bir piyanist ve çok kültürlü bir küğcü olan Eduard Zuckmayer’le tanışmıştır. Arel, küğsel gelişimindeZuckmayer’in büyük yardımını görmüştür. İlk yaratısı ailenin beş çocuğu için oluşturduğu “Dans” ve annesine adadığı “Ninni” olmuştur. Sonra yine babasının işi nedeniyle Bursa’ya taşınmışlardır. Bursa’daki canlı küğyaşamı O’nun da çeşitli etkinliklere katılmasına yardımcı olmuştur. Lise öğrenimi yanında sıkı olarak da piyano çalışmıştır. Bir yandan da bağdama denemeleri yapmış ve Zuckmayer’e göndermiştir. Bir ara meslek seçme bakımından yine kendi kendisiyle çelişmiştir. Uçak mühendisi olmak istemesi, lise son sınıfındaki felsefe gibi konuların O’nu ruhsal bir değişime götürmesi, aşık olması, çabuk bir meslek sahibi olma düşüncesiyle hukuk fakültesine girişi ve sonuçta gerçek sevgisinin küğde olduğunu anlayarak konservatuvara başvurması ve giriş sınavını kazanması 1940 yılındadır. “Ankara Devlet Konservatuvarı”nda Ferhunde Erkin’den piyano, Necil Kazım Akses’ten de bağdama dersleri almıştır. Praetorius’la orkestra yöneticiliğine çalışmıştır. Radyo dinletilerine ve opera bölümündeki arkadaşlarının toplu çalışmalarına katılmıştır. Konservatuvardaki ilk yaratısı 1941’de yazılan “Viyola ve Piyano İçin Sonatin”dir. Öğrencilik yıllarının diğer yaratıları ise “I. Sinfoni”, “Üfleme Çalgılar İçin Divertimento”, yaylı çalgılar için iki adet dördül, piyano çeşitlemeleri ve piyano için daha birçok parçalardır. Birkaç koro eseri de yine bu yılların ürünüdür. 1947 yılında “Yaylılar ve Timpani İçin Passacaglia ve Üçlü Füg”, sonraları “II. Sinfoni”sine başlangıç bölümü olarak koyduğu bir “Konser Uvertürü” ile “Piyano ve Orkestra İçin Konsertant Parça”sı konservatuvarı bitiriş sınavı için yazdığı eserlerdir. İlk resmi görevi“Yeşilköy Bale Okulu”ndaki küğ öğretmenliği ve korrepetitörlüğü yanında “İstanbul Konservatuvarı”nda remileme ve uyum bilgisi öğretmenliğidir. “Eski Danslar Süti” ve bazı piyano parçaları da o yılların ürünüdür. Sonra bu bale okuluyla birlikte Ankara’ya gelmiştir. Konservatuvardaki görevi yanında “Ankara Radyosu”nda ses uzmanlığında bulunduğu sırada “Unesco”nun açtığı bir kurs, elektronik küğe karşı kendisinde bir ilgi uyandırmıştır. Arel bir ara plastik sanatlara da merak sarmış ve başarılı bir mobil soyut resim ve konstrüksiyon sergisi açmıştır. 1958’deki “Ankara Müzik Festivali”nde çalınan birçok yaratısı arasında “Elektronik Ton Jeneratörü ve Yaylılar Dörtlüsü için Müzik” O’na yeni ufuklar açmıştır. Bir yıl sonra “Columbia Princeton Üniversitesi Elektronik Merkezi”nde çalışma olanağını elde etmiş ve üçbuçuk yıldan çok Amerika’da kalmıştır. Orada ünlü elektronik küğ bağdarı Ussachevsky’nin asistanlığını yapmış ve 1962’de yurda dönmüştür. “Ankara Radyosu Madrigal Korosu”nu yönetmiş, “Devlet Konservatuvarı”nda biçim bilgisi dersleri vermiş ve “İl Radyosu Program Müdürlüğü”nde bulunmuştur.Arel, ilk eseri saydığı “Beş Dans ve Ninni”sinde henüz “Viyana Klasılları etkisindedir. Sonra Max Reger, Faure, Ravel, Auric, Poulenc, Stravinski ve Hindemith tarzındaki çalışmalar ve etkiler üzerinden atonal ve onikiton küğüne yönelmiştir. Bu bölümlemeyi kendisi de çağın “Fransız modernleri, Neo-klasik tarzın etkisi, Arılaşma ve Onikiton devresi” olarak belirtmiştir. Sözgelimi “I. Sinfoni”si yeni klasıl tarzının, “Piyano İçin Çeşitlemeleri” arılaşma evresinin ve “Yaylı Çalgılar İçin Altı Bagatel”i de oniki ton küğünün örnekleridir. Fakat arada bu yöntemi bale küğü gibi kolay etkileyebilmesi istenen küğ türleriyle, sahne küğlerinde kullanmamıştır. Arel, oniki ton bağda yönteminden sonra değişik ve karışık çalışmalar yapmıştır. Sözgelimi “Elektronik Ton Jeneratörü ve Yaylılar Dörtlüsü İçin Müzik”i, “Solo Viyola İçin Müzik”i, “Gitar, Tenor ve Yaylılar Dörtlüsü İçin İlhan Berk’in Beş Sonneti Üzerine Müzik”i bu değişik çalışmalarının yankılarıdır. Bazı yaratıları ayrı tutulursa Amerika’da yalnız elektronik küğ üzerine çalıştı ve eserler oluşturdu: “1 Numaralı Elektronik Müzik”, “Kafka’nın Duruşma Piyesi İçin Sahne Müziği”, “Kısa Etüdler”, “Wall Street Etkileri”, “Kısa Etkiler”, “Prelude ve Postlude”, “Stereo Elektronik Müzik” başlığını taşıyan eserlerdir. Yurda döndükten sonra çalınamayan “Gymnopedie” bale küğüyle “Bulvar” adlı küğlü oyununu yazdı. Bu son yaratısı için çeşitli düşüncelere karşı “Bir bestecinin değeri şu veya bu eserle düşmez” diye kendini savunan bağdar 1959’da da bir gazetecinin yazış tarzıyla ilgili sorusuna da şöyle karşılık vermiştir: “Ana fikrin doğması tamamen tabii bir hadisedir. Önce insanda bir istek peyda olur. Ekseriyetle birçok fikir bir arada gelir. En müşkül mesele bunlardan birini seçmektir. Bu fikri tatmin edici bir şekilde yazdıktan sonra, besteci ancak o fikrin gerektirdiği gelişme şeklini sezmeye çalışan bir çeşit medyum haline geçer. Artık besteci esere değil, eser besteciye hakim durumdadır. Bunlar an’ane içinde kalan sanatçılara ait değildir.” Elektronik küğ yazışındaki nedenleri de şöyle sıralamaktadır: “Yaşayan bu müzik, gelişim zinciri halkalarından biridir. İnsan zevkinin gelecekte o tarafa daha çok yöneleceğine inanıyorum. Sonra o, günümüzün bestecisini karşılaştığı icra güçlüklerinden koruyor, istediği icra niteliklerini sağlıyor, çalgı partileri yazmak vb. gibi bestecinin birçok işlerini de kolaylaştırıyor.”

\ Arensky, Anton Stepanovich (1861-1906):

Rus piyanist, bağdar ve yönetken Arensky “St. Petersburg Konservatuvarı”nda Rimsky–Korsakov’un öğrencisi oldu ve daha sonra “Moskova Konservatuvarı”na geçerek burada Rachmaninov ve Scriabin’in sayılı öğrencileri arasında yer aldı. Arensky’nin küğü başka bağdarların, özellikle de Tchaikovsky’nin etkilerini yansıtır. Sanatçı 1895’den 1901’e dek St. Petersburg’daki “İmparatorluk Kapeli”nin küğ sorumluluğunu üstlendi; piyanist ve yönetken olarak çok sayıda dolaşı gerçekleştirdi. Arensky iki sinfoni ve bir keman konçertosu yazmış, orijinali yaylı çalgılar dördülü için olan Tchaikovsky’nin bir konusu üzerine bir başkamalar seti bağdamıştır. En tanınmış yaratısı küçük re’den “Piyano’lu Üçülü”dür. Bu eser 1894 yılında yazılmıştır, bağdarın bu türden iki yaratısının birincisidir ve Mendelssohn’un etkilerini taşır. “Son na Volge” (Volga’yı Düşlerken) operasını 1888 yılında yazmış, bu yaratı 2 Ocak 1891 tarihinde Moskova’da Bolşoy’da ilk kez sahneye konulmuştur. 1894’te yazdığı “Rafael” isimli operası ise 18 Mayıs 1894’te “Moskova Konservatuvarı”nda seyirci karşısına ilk kez çıkmıştır. “Rafael Operası” rönesans döneminden küğsel sahneleri içermekte olup Arensky’nin Op. 37 sırasayılı ürünüdür ve cönkü A. Kryukov tarafından oluşturulmuştur. Bu operanın bellibaşlı karakterleri sırasıyla şunlardır: Rafael Sancio (mezzo–soprano), Fornarina (soprano), Kardinal Bibiena (bas). “Egipetskiye Nochi” (Mısır Geceleri) operasının 1900’de yazıldığını ve ilk kez 21 Mart 1908 tarihinde St. Petersburg’da oynandığını görüyoruz. 1903 yılında yazdığı “Nal’i Damayanti” (Nal ve Damayanti) operası ise ilk kez 22 Ocak 1904 tarihinde Moskova’da Bolşoy’da yorumlanmıştır.

\ Argerich, Martha:

Arjantinli piyanist, dinleti yalkıcısı. 5 Haziran 1941 tarihinde Arjantin’in başkenti Buenos Aires’te dünyaya geldi. Beş yaşında iken Vincenzo Scaramuzza ile piyano çalışmaya başladı. İlk ertiksel başlangıcını 1946 yılında gerçekleştirdi. Friedrich Gulda, Madeleine Lipati ve Nikita Magaloff ile piyano eğitimini sürdürdü. 1965 yılında “Varşova Chopin Yarışması”nın birincisi oldu. Bu birincilikle birlikte kendi kuşağının en önemli yalkıcıları arasında sayılmaya başlandı ve dünya çapında pek tanındı. Argerich, kadınların da güçlü bir ifade ile iyi piyano çalabileceklerinin bir örneğidir. Bu nedenle yorumlarına sert bir karakter eklemektedir. Ajilitesi mükemmel olan sanatçı hızlı pasajlarda tek bir notanın dahi berrak ve açık bir şekilde duyulmasını sağlamaktadır. 1980 yılında yapılan “Varşova Chopin Yarışması”nda desteklediği ve bir deha olduğunu düşündüğü Ivo Pogorelich’in yarı finalde elenmesine tepki olarak jürideki görevini terk etmiştir. Argerich dünya üzerinde Rachmaninov ve Chopin yaratılarını en ustalıklı bir şekilde seslendiren sanatçı olarak pek tanınmaktadır. Sanatçının soyadı nedeniyle Katalan ya da Hırvat kökenli olduğu varsayımları da bulunmaktadır.

\ Argeşo, Semih:

Semih Argeşo “Rodos Adası”ndaki “Fethi Paşa Vakfı”nın “Mütevelli Heyeti” Başkanı, “Tophane-i Amire Müşiri” Rodos’lu Fethi Ahmed Paşa’nın torununun torunu, eski Afyon mebusu “Argeşo” kahramanı Ömer Lütfi Bey’in oğludur. 1916 yılında dünyaya gelmiş ve 2010 yılında sonsuzluğa göç etmiş Türk keman sanatçısı ve keman öğretmenidir. Keman eğitimine Arnold Zirkin ile başlamış ve “İstanbul Belediye Konservatuvarı”nda önce Seyfettin Asal’ın, daha sonra Karl Berger’in öğrencisi olmuştur. 1935 yılında Viyana’ya gitmiş, “Viyana Küğ Akademisi”nde Gottfried Fiest ile çalışmıştır. 1940 yılında Türkiye’ye dönerek “İstanbul Belediye Konservatuvarı”nda keman öğretmenliğine başlamıştır. 1941 yılında yeni kurulan “İstanbul Şehir Orkestrası”na başkemancı olmuş, 1949 yılında düzenli yayına geçen “İstanbul Radyosu”nda “İstanbul Radyosu Salon Orkestrası”nı, ardından da “Semih Argeşo ve Yedi Kemanı” isimli topluluğu kurmuş ve yönetmiştir. Cemal Reşid Rey’in kızkardeşi Semine ile evlendi. Rey, ülkeye döndükten sonra Nişantaşı Nigar Sokak’ta bulunan konakta büyük bağdarın anne ve babası, ağabeyi Ekrem Reşid, kız kardeşi Semine ve eşi Semih Argeşo aynı evde yaşamaya başladılar. Konakta hem ciddi anlamda küğsel çalışmalar yapılıyor hem de müzikaller üzerinde çalışılıyordu. Semih Argeşo Cemal Reşid Rey’in kurup yönettiği “İstanbul Senfoni Orkestrası”nın baş kemancılığını üstlenmişti. Eşi, yani Cemal Reşid Rey’in kızkardeşi Semine Rey Argeşo da aynı orkestrada keman sanatçısıydı. Cemal Reşid Rey’in babasının ölümünden bir süre sonra Semih ve Semine Argeşo çifti ayrı bir eve çıktılar. Daha sonra Ekrem Reşid’in ve 1962 yılında annesinin ölümü ile Cemal Bey’in konak yaşamı son buldu. Sanatçı kendi ismi ile kurduğu bir orkestra ile de küğ sanatı tarihinde yerini almıştı: “Semih Argeşo Salon Orkestrası.” 1965 yılında “Hürriyet Gazetesi” tarafından ilki düzenlenen “Altın Mikrofon Yarışması”nın ilk elemesi 5 Ocak tarihinde yapılırken 119 kişilik jüri üyesi arasında Semih Argeşo da vardı. Sanatçı 1989 yılında 74 yaşında iken ikinci evliliğini Asiye hanım ile yaptı. Önder Bali yetiştirdiği çok sayıda sanatçıdan birisidir. Sanatçı gerçekleştirdiği sanatsal etkinliklerin yanısıra Gönen’de bulunan çiftliği ile de ilgilenmeyi ihmal etmemiştir. Semih Argeşo, “İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası”nın 45 yıl başkemancılığını üstlenmiştir. Saygın duruşu ve zerafeti ile tanınan sanatçı “İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası”ndan emekli olmuş, dünyaca tanınmış yalkıcılar ve yönetkenler ile çalışmıştır.

Arguvan Türkü Festivali:

Yalnız Türkiye’de değil, belki de dünyada tek olan “Arguvan Türkü Festivali” her yıl Temmuz ayının son günlerinde düzenlenmektedir. Özellikle uzun ve kırık havalarıyla tanınan Malatya’nın Arguvan ilçesinde yapılan festivale yerel ve ulusal pek çok sanatçı katılmakta, paneller düzenlenmektedir. Festivalin düzenlenme nedenlerini şöyle özetlemek olanaklıdır: “Arguvan ağzı türkülerini ve Arguvan’ı Türkiye’ye ve dünyaya tanıtmak, gelecek nesillere aktarımını sağlamak, bölgenin ticari ve turistik kapasitesini artırmak ve böylece yörenin ekonomik düzeyini yükseltmek, geçmişi ve kültürüyle Arguvan’ı sonraki kuşaklara taşımak...” Festivale katkıda bulunan kuruluşların başında belediye ve “Arguvan ve Köyleri Eğitim Kültür Vakfı” bulunmaktadır.

\ Arı, Makbule:

1960 yılında İzmir’de doğan Makbule Arı ilk, orta ve lise öğrenimini İzmir’de tamamladı. 1978 yılında “Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bilimleri Bölümü”ne girmeye hak kazanarak küğ eğitimine başladı. Öğrenciliği boyunca çeşitli korolarda görev aldı, küğsel sempozyumlara katıldı ve bazı küğ dergilerine makaleler yazdı. Mezun olduktan sonra İskenderun’a küğ öğretmeni olarak atandı. İskenderun ve Adana’da değişik okullarda küğ öğretmenliği yaptı. 2009’da emekli olan Makbule Arı daha sonra “İskenderun Belediyesi Musiki Derneği Türk Halk Müziği Korosu” yönetkenliği görevine başladı. Koroyla çok başarılı dinletiler gerçekleştiren Makbule Arı evli ve üç çocuk annesidir.

\ Arıca, Eylem:

Keman eğitimine Tuğrul Göğüş ile başlayan Arıca, çalışmalarına “Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı”nda Prof. Hazar Alapınar ve lisans derecesini aldığı “Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı”nda Prof. Nuri İyicil ile devam etti. 1996 yılında “Yüksek Lisans” ve 2001 yılında “Sanatta Yeterlik” programlarını “Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı”nda Victor Pikayzen’in öğrencisi olarak tamamladı ve 2010 yılında doçent ünvanı aldı. 2011 yılında “YÖK” desteği ile ve ayrıca 2015 yılında “Indiana Üniversitesi Jacob School of Music”de üçer ay konuk araştırmacı olarak bulundu. 2011yılında “Indiana Üniversitesi”nde  Mimi Zweig’ın “Keman ve Viyola Pedagoji Workshop”una, 2012’de “Fairfax Potamac Akademi”de “Paul Rolland Yaylı Çalgılar Pedagoji Workshop”una, yine 2012’de “Suzuki Association of Ontario”nun verdiği burs desteği ile “Hartt Suzuki Institute”de düzenlenen “Every Child Can - Her Çocuk Yapabilir programına katılan  Arıca, 2013 yılında “Heifetz Enstitüsü”nün verdiği bursla “Enstitü”nün 3 haftalık keman pedagoji programında yer aldı. 20 yılı aşkın bir süre “Milli Reasürans Oda Orkestrası”, “İstanbul Oda Orkestrası”, “Aşkın Ensemble”, “Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası” ve “Kadıköy Belediyesi Filarmonia İstanbul” gibi farklı oluşumlarda daimi ya da konuk keman üyesi olarak yer aldı ve aynı zamanda  duo-trio oda müziği çalışmalarına da devam etti. 2016-2020 yılları arasında “Yıldız Teknik Üniversitesi Yıldız-Sem” bünyesinde başlattığı ve koordinatörlüğünü yaptığı keman eğitimi programındaki çocuk ve gençler, dört yıl boyunca “YTÜ Kemancıları” başlığı altında farklı platformlarda bireysel ve topluluk olarak dinletiler verdiler. 1998 yılında “Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi”nde “Araştırma Görevlisi” olarak göreve başlayan, aynı üniversitede 2003 yılında “Yardımcı Doçent”, 2010 yılında “Doçent” olan ve 2020’de istifa ederek kurumdan ayrılan Arıca, sanatsal ve eğitsel çalışmalarına devam etmektedir.

\ Arıca, Özgür:

1970 yılında Ankara'da doğan Özgür Arıca, "İTÜ Mimarlık Fakültesi"nden mezun olmuştur. Gitar eğitimine "İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı"nda Erdem Sökmen ile başlayan Arıca, eğitimi boyunca Wolfgang Lendle, David Russel, Pablo Marquez, Leo Brouwer, Costa Cotsialis ve Delia Estrada gibi gitarcıların atölye çalışmalarına aktif olarak katılmıştır. Savaş Çekirge ile tanıştıktan sonra gitar ve dağar anlayışı değişen Arıca, uluslararası "Krakow Gitar Yarışması"nda jüri özel ödülü almıştır. Kendi kurduğu küğ grubu "Grup Aloha" ile özel davet ve organizasyonlarda sahne alan Arıca, aynı zamanda çalışmalarına oda küğü dinletileri ve gitar dersleri ile devam etmektedir.

\ Arıcı, İsmet:

İsmet Arıcı 1961 yılında Rize’de doğdu. 1979 yılında “Vefa Lisesi”nden, 1985 yılında da “Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Müzik Eğitimi Bölümü”nden mezun oldu. 1993 yılında aynı üniversitede öğretim görevlisi olarak göreve başladı. Yüksek lisansını “Eğitim Bilimleri Enstitüsü”nde tamamlayan Arıcı 2002 yılında aynı enstitüde doktora programına girdi. 2003 yılında Danimarka’da “Odense Seminarium”un davetlisi olarak gittiği kurumda küğ öğretimi konusunda çalışmalar yaptı. “TGRT”nin düzenlediği “Anadolu Rüzgarı Yarışması”nda üç ay boyunca yarışmacıların ses eğitmenliğini yaptı. Ulusal ve uluslararası kongrelerde bildiriler sunan, yurt içinde ve dışında dinletiler veren Arıcı, Haziran 2005’te “Aşk Var Ya” adlı bir albüm çıkardı. Halen “Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi”nde öğretim görevlisi olarak çalışmakmtadır. Arıcı’nın ayrıca “Sihirli Flüt” ismi ile Ağustos 2007’de yayınlanmış bir blokflüt metodu da bulunmaktadır.

\ Arıkan, Fikret:

1 Temmuz 1961 tarihinde Menemen’de doğmuştur. “Kubilay İlkokulu” ve “Menemen Lisesi”nde öğrencilik yaptıktan sonra 1981 yılında “İzmir Devlet Konservatuvarı”na girmiş ve “Piyano Yapım Onarım ve Akort Bölümü”nde öğrenim görmüştür. O zamanlar “Kültür Bakanlığı”na bağlı olan okul Fikret Arıkan’ın 1984’te yüksek kazanmasına karşın üniversiteye bağlandığı için öğreniminin lisansa dönmesine yol açmıştır. Aynı tarihte “Şan Bölümü İntibak Kanunu”ndan faydalanmıştır. 1988 yılında lisans eğitimini tamamlamıştır. 1989 yılında “İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Piyano Bölümü”nde (Kadıköy) göreve başlamıştır. 1989 yılında bu görevinden istifa etmiş ve “Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Bölümü”nde çalışmaya başlamıştır. 1995 yılında İzmir’e gelmiş ve “Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Piyano Bölümü”nde sanatçı öğretim görevlisi olarak görev üstlenmiştir. Fikret Arıkan halen bu görevine devam etmektedir. Sanatçı “İzmir Devlet Senfoni Orkestrası”, “Bodrum Oda Orkestrası” ve “Bodrum Filarmoni Orkestrası”nda yalkıcılar için piyano akordu yapmaktadır. Bu isimler arasında İdil Biret, Gülsin Onay,  Fazıl Say, Muhittin Dürrüoğlu, Zöhrab Adıgüzelzade, Yeşim Gökalp, Mehveç Emeç de bulunmaktadır. 7 yıl öğrencilik hariç 27 yıldır piyano akordu yapan sanatçının dinleti piyanosu akordu yaptığı sayısız yabancı sanatçı da bulunmaktadır.

Aria:

Bkz. Arya, Air. Genellikle operalarda insan sesi için yazılan bağdalara verilen isim. Ezgi, hava, melodi. İnsan sesleri için yazılan ezgilerin genel ismi, bu sesler için yazılan besteler ya da kompozisyonlar...

Aria buffa:

(İt.) Güldürücü arya. Komikli hava. İçinde esprili ve şen yapıları barındıran arya.

Aria concertante:

Dinleti aryası.

Aria d'abilita:

Sesin olanaklarını sergileyen arya.

Aria di bravura:

(İt.) Gösterişli ve emek isteyen, çaba gerektiren, nefes kullanımını azami miktarda talep eden, hayranlık uyandırıcı bir uygulamadır. Bu tarzda ezgi hareketli bir canlılıkta olmalı, çabukluk ve serilik ortaya koyan bir enerjiklikte olmalıdır. Kesitleri uçucu bir değişkenlik arzetmeli, gelgeç bir oynaklıkta olmalı, tüm pasajlar dikkat çekici bir çarpıcılık ortaya koymalı, gözalıcı bir parlaklıkta vurucu olmalıdır. Hatta öyle ki şaşırtıcı bir yiğitlikle ve kahramansı bir eda ile ortaya çıkılmalıdır. Bu tür ortak özellikleri olan kesitler genellikle soprano partlarına tahsis edilmişlerdir; böylece dinleyicilerin salt bu sesin performansına kilitlenmeleri sağlanmaktadır. Bkz. Bravo. Bravura.

Aria di Chiesa:

Kilise aryası.

Arietta:

(İt.) Küçük arya. Aryetta. "Arya" formunun basitleştirilmiş ve kısa tutulmuş şekline verilen isimdir. Genellikle "geliştirim" kesiti ya da orta bölmesi bulunmaz.

Arioso:

(İt.) Arya ile resitatif arası bir biçim. Belli hızdaki etkili ve uzunca opera parçası.

\ Aris, Edward:

1945 yılında İstanbul’da doğdu. Aris’in dedesi “Tünel İnşaatı” için İstanbul’a yerleşmiş Fransız bir mühendistir. “İstanbul Saint-Benoit Koleji”ni bitirdikten sonra Paris’e giderek konservatuvarın akordiyon bölümünden mezun oldu. Akademiden Profesörlük ünvanı elde etti. “Dünya Akordiyon Şampiyonası Konfederasyonu”da delege ve jüri üyesi oldu. Ülkeye döndüğünde 1965 yılında “Jandarma Genel Komutanlığı Hafif Müzik ve Dans Orkestrası”nda ve “Armoni Mızıkası ve Tiyatrosu”nda görevler aldı, “TRT”de çeşitli dinletiler verdi. 1967 yılından başlayarak “TRT Radyo ve Televizyonları”nda, “Atatürk Kültür Merkezi”nde çeşitli görevler üstlendi. Ayrıca “Cemal Reşid Rey” (CRR)’de, opera ve “İstanbul Senfoni” ile “Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası”nda çeşitli Türk ya da yabancı yönetkenler ile dinletiler verdi ve sahneye çıktı. “Kemal Yarar Paso Doble Orkestrası”, “Orhan Borar Çigan Orkestrası”, “Necdet Koyutürk Tango Orkestrası”, “Fehmi Ege Tango Orkestrası”, “Orhan Avşar Tango Orkestrası”, “Süheyl Denizci Caz Orkestrası”, “Edward Aris ve Arkadaşları”, “Edward Aris Orkestrası”, “Edward Aris Topluluğu” ile çalıştı. Atilla Atasoy, Kayahan, Nilüfer, Candan Erçetin, Sezen Aksu, Esin Engin, Atilla Özdemiroğlu gibi isimlere eşlik etti. “Taşkın Savaş Tasavvuf Musikisi Topluluğu”nda bulundu. “Devlet Tiyatroları”nın “Anatevka” (Damdaki Kemancı), “Hapşırık”, “Batı Yakasının Öyküsü”, “Üç Kuruşluk Opera”, “Maymun Davası”, “Ayışığında Şamata”, “Son Tango” gibi oyunlarında sanatını sergiledi. “Mazide Kalanlar”, “Bir Beyoğlu Klasiği” isimli albümleri bulunmaktadır. Çalıştığı küğ şirketleri arasında “Türküola Müzik”, “Anadolu Tur Reklam”, “Ahenk Müzik Yapım” vardır. “AKM” ve “TRT”de kadrolu çalışmış ve “Prof.” ünvanı olan tek akordiyon sanatçısıdır. Edward Aris’in oldukça büyük bir çalgı koleksiyonu bulunmaktadır.

Arkan, Ali Osman:

Sanatçı 1948 yılında anasının deyişi ile "Ramazanın 9. günü tütünlerin anaları kırılırken, kaba kuşlukta" dünyaya geldi. İlkokulu Ayasköy'de ve orta öğrenimini de "Bergama Erkek Sanat Enstitüsü"nde tamamladı. 1975 yılında "TRT İzmir Televizyonu"nda dekor uygulama elemanı olarak işe başladı. 1979 yılında "Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Tasarım Bölümü"nü bitirdi. 1983 yılında "İzmir Devlet Opera ve Balesi" bünyesinde "Sahne Tasarımı" ve "Sahne Uzmanlığı Bölümleri"nde çalıştı. 2000 yılında "Mersin Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğü"nde geçici görevle sahne uzmanlığı görevinin yanısıra "Basın ve Halkla İişkiler Koordinatörlüğü" görevini yürüttü. Bu görevi zamanında "Mersin Devlet Opera ve Balesi"nin kuruluşundan bu yana seyirci sayısında bir rekora imza atıldı ve bir sezonda 48.000 civarında seyirci sayısına ulaşılması sağlandı. Bölgede çoksesli küğü tanıtmak ve sevdirmek amacıyla "Mersin Valiliği"nin de katkılarıyla köyler dahil olmak üzere hemen bütün yerleşim birimlerine küçük dolaşılar düzenlendi ve uygulanan sanat anlatılmaya çalışıldı. Arkan yine Mersin'de bir yerel televizyonda yedi yıl süre ile haftada bir saatlik canlı şiir programı hazırlayıp sundu, bu sayede bölgenin sanatçılarını yakından tanıma fırsatını buldu. "Türkiye Edebiyatçılar Derneği" üyesi sıfatı ile "Çukurova Kitap Fuarı"nda iki sezon şiir üzerine çeşitli şairlerin katılımıyla panel yönetme olanağı yakaladı. "Mersin Devlet Opera ve Balesi" bünyesinde çok emeği geçmiş olan Ali Osman Arkan 2009 yılı başında emekliye ayrıldı. Sahne sanatlarına getirdiği yenilikler ve yaptığı çalışmalar nedeniyle "Kültür ve Turizm Bakanlığı" tarafından ödüllendirildi. Çocukluğundan beri şiir merakı olan Ali Osman Arkan daha 13 yaşında iken yapılan bir şiir okuma yarışmasında birinci olmuştu. Bugün 1300 civarında şiiri ezberinden okuyabilen ve 600 civarında şiir yazmış olan sanatçı bu şiirlerini mahlas kullanarak nitelikli saydığı şiir ve edebiyat dergilerinde yayınladı. Bazı şiirleri şarkı sözü tarzında olmamasına rağmen şekil değiştirilmesine izin vermek suretiyle bazı bağdarlar tarafından bağdandı. "Daha ne kadar yaşar, kendime ne kadar daha şiir okurum ve elim kalem tutarsa ne kadar daha şiir yazarım, bilmiyorum" diyen sanatçı duygularını şu sözlerle ifade etmektedir: "Bildiğim, tütünlerin anaları kırılırken bu dünyadan gitmek istememdir; sadece gitme yılıma bir türlü karar veremiyorum."

Arkeoloji:

Arkeoloji, geçmişte yaşamış insanların yaptıkları etkinlikleri, yaşam biçimlerini ve geride bıraktıkları alet, seramik, mücevher, taş duvarlar, çalgılar, notalar ve anıtlar gibi kalıntıları inceleyen bilim dalıdır. Arkeolojik araştırmalar, tarih öncesi, antik ve soyu tükenmiş kültürler hakkında temel bilgi kaynağıdır. Kelime Yunanca archaia “eski şeyler” ve logos “bilim” kelimelerinin birleşiminden meydana gelmiştir. Arkeoloji, dünyanın her yerinde, kim olduğumuz ve nereden geldiğimizle ilgili soruları cevaplamaya yardımcı olmak için çok çeşitli disiplinlerden insanlarla çalışan arkeologlar tarafından uygulanır. Arkeologlar, bunu yaparken, elde ettikleri kanıtlarla geçmişe ışık tutarlar. Günümüzde arkeologların uzmanlık alanları çeşitlenmeye başlamıştır. Arkeoloji sualtı, tekstil, bitki ve hayvan arkeolojisi gibi çeşitli uzmanlık alanlarına bölünmüştür. Yeni teknolojiler ve disiplinlerle birlikte arkeologların uzmanlık alanlarında çeşitlenmeler ve beceriler artacaktır. Arkeologlar, amaçlarına göre belli bir tarih aralığında ya da belirlenmiş bir coğrafik alanda çalışmalarını yoğunlaştırmalıdırlar. Bahsettiğimiz arkeolojik uzmanlık alanlarından birisi de “küğ”dür. Geçmiş dönem insanlarının ve toplumlarının küğü nasıl kullandıklarını, hangi amaçlarla küğler ürettiklerini, bu küğleri oluştururken hangi tür ve nasıl araç gereç ve çalgılar kullandıklarını, bunların evrimlerini, küğün hangi tarihsel süreçlerden geçerek günümüze dek ulaştığını, küğü segilemek amacıyla yaptıkları salonları, dinleti alanlarını, bunların akustik koşullarını ve hangi malzemelerle ve hangi teknik bilgilerle nasıl inşa edildiklerini araştırır. Bunun için ele geçirilen buluntuları inceler, kazılar yapar, yeni bulgular ışığında küğ arkeolojisinde elde edilen gelişmeleri tarihçiler, arkeologlar, kültür insanları vb. ile paylaşır. Kısacası insanlığın geçmişinde küğ sanatı açısından eksik kalan bilgileri tamamlamaya ve yorumlamaya gayret eder. Küğ arkeolojisiyle ilgilenecek olan kişiler çok yönlü formasyonlar elde etmelidirler. Bkz: Küğ Arkeolojisi.

\ Arman, Nurhan:

Üç kıtada kendisini göstermiş bulunan yönetken Nurhan Arman Fransa, Almanya, Avusturya, İtalya, Belçika, İspanya, Macaristan, Portekiz, Rusya, Ukrayna, Polonya, Romanya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Slovenya, Litvanya, Karadağ, Türkiye, Ermenistan, Güney Kore, Meksika ve Amerika Birleşik Devletleri ile Kanada’nın birçok eyaletinde dinletiler yönetmiştir. Sanatçı halen “Toronto Sinfonia”nın küğ direktörüdür. Atlantk’in her iki yakasından da övgü dolu eleştiriler almış bulunan Nurhan Arman için “Pravda” gazetesi “etkileyici ve dikkat çeken küğsel bir kişilik” diye söz ederken Prag’da bir yayında kendisi için “güçlü ve cesaretli bir asalet ile çerçevelenmiş bir yorumcu” denmiştir. Nurhan Arman İstanbul’da Ermeni anne-babanın evladı olarak dünyaya gelmiştir. Daha henüz 13 yaşında iken ilk keman resitalini vermiş, bir “Disney Vakfı” bursu kazanmasının ardından Amerika Birleşik Devletleri’ne gitmiş ve bellibaşlı Amerikan kentlerinde dinletiler vermiş, aynı zamanda da “Tanglewood”, “Spoleto”, “New York” ve “Florida” gibi yüksek prestijli küğ festivallerinde kendini göstermiştir. Öndegelen Amerikan orkestralarında başkemancı olarak geçirdiği birkaç mevsimden sonra yönetkenlik kariyerine başlamıştır. 1982 yılında “North Bay Sinfoni Orkestrası” ve “Northern Küğ Festivali”nin küğ direktörlüğü görevlerini kabul ederek Kanada’ya yerleşmiştir. 1987 yılında “New Brunswick Sinfoni Orkestrası”nın küğ direktörü olarak çalışmaya başlamış ve bu kurumu bölgenin büyük bir zenginliği haline getirmeyi kısa sürede başarmıştır. 1993 yılının Mart ayında sanatçı “Ermenistan-Erivan Sinfoni Orkestrası”nın asil konuk yönetkenliğine atanmıştır. 1998 yılında kurduğu “Toronto Sinfonia” günümüzde Kanada’nın en iyi oda orkestralarından birisi olarak kabul edilmektedir. Arman “CBC Radyo” için düzenli kayıtlar gerçekleştirmektedir. Uluslararası planda “First Edition Records”, “Educo Records”, “Moskova Radyosu”, “Polonya Yayıncılık Kuruluşu”, “Çek Radyosu”, “Kore KBS”, “TRT”, “Litvanya Televizyonu”, “Slovenya Radyo ve Televizyonu”, “Ermenistan Radyo ve Televizyonu” ve “PBS” için kayıtlar gerçekleştirmiştir. Önemli panellerde jüri üyesi olarak görevler almakta olan Arman Polonya’da yapılan “Fitelberg Uluslararası Yönetkenlik Yarışması” ile Kanada’da yapılan “Kanada Konseyi Yönetkenlik Yarışması”nın yanısıra “Heinz Unger Yarışması”nın jürilerinde yer almıştır. New York “Brockport Festivali”nde, “Florida Festivali”nde ve Kanada’da kendisinin kurduğu “Northern Küğ Festivali” ile “Kraliyet Küğ Konservatuvarı”nda yönetkenlik dersleri vermiş ve vermektedir. Nurhan Arman’ın yönettiği orkestralar şunlardır: “Moskova Filarmoni”, “Belgrad Filarmoni”, “Filarmonica Italiana”, “State Hermitage Orchestra”, “St. Petersburg Oda Orkestrası”, “Wroclaw Filarmoni Leopoldinum Oda Orkestrası”, “Witold Lutoslawsky Oda Filarmoni”, “Harkov Filarmoni”, “Voyvodina Sinfoni”, “Brezilya Sergipe Filarmoni”, “Teplice Nordbohmische Filarmoni”, “Frankfurt Alman Oda Orkestrası”, “Meksiko Kenti Güzel Sanatlar Oda Orkestrası”, “Floransa Oda Orkestrası”, “Milano Klasik Oda Orkestrası”, “Sanremo Orkestra Sinfonika”, “Sicilya Sinfoni Orkestrası”, “Gioacchino Rossini Sinfoni Orkestrası”, “Lecce Sinfoni Orkestrası”, “Orkestra Extremadura” (İspanya), “Olimpico Tiyatrosu Orkestrası” (İtalya), “Lizbon Metropolitan Orkestrası”, “Macar Filarmoni”, “Litvanya Filarmoni”, “Volgograd Sinfoni”, “l’Orchestre Regional d’le de France”, “Bohemya Festival Orkestrası”, “Pilsen Radyo Sinfoni”, “Siezya Devlet Filarmoni”, “Denver Oda Orkestrası”, “Ermenistan Filarmoni”, “Bükreş Filarmoni”, “Brasov Filarmoni”, “Moldova Filarmoni”, “Sibiu Filarmoni” “Kosice Filarmoni” (Slovakya), “Amazonlar Oda Orkestrası” (Brezilya), “Lubliyana Yaz Küğ Festivali” dolaşısı nedeniyle “Almanya Oda Orkestrası”, “Karlsbad Sinfoni”, “Rivne Oda Orkestrası”, “Milano Sinfoni Orkestrası”, “Grand Orchestre de l’Harmonie” (Belçika), “Pusan Sinfoni”, “Ulusal Sanatlar Merkezi Orkestrası”, “Kitchener-Waterloo Sinfoni”, “Londra Orkestrası”, “Saskatoon Sinfoni” ve yer darlığı nedeniyle daha birçok adını sayamadığımız orkestra... Sanatçı André Laplante, Maria Kliegel, Alexander Ghindin, Measha Bruegergosman, Anton Kuerti, Janina Fialkowska, Corey Cerovsek, Lara St. John, Yuli Turovsky, Andrea Bacchetti, Aline Kutan gibi önemli isimlerle dinletilerde birlikte olmuştur.

Armatura:

(İt.) Bkz. Armür, Başlık. Donatı.

Armature:

(Fr.) İskelet, çatı. Armatür, armür. Donatı, donanım. Açkıdan hemen sonra konulan değiştirici işaretlerin bulunduğu yer. Diyez-bemol işareti(leri). Bazı küğcüler bu terim altına ilk satırda en solda yer alan ve notalardan önce parçadaki gidişatın nasıl olacağı hakkında ön bilgiler veren tüm ögeleri alırlar ki bunlar arasına açkı, değiştirici simgeler ve parçanın metrik yapısını belirten rakamları dahil ederler.

Armino, Vincenzo da:

XIV. yüzyılda daha çok “Vincenzo da Rimini” (Rimini’li Vincenzo) olarak tanınan Vincenzo da Armino Floransa’da yaşamış bir keşiş ve bağdardı. Armino, “Tuscain Ekolü / Toscana”nün en takdir edilen ve tanınmış öğretmenlerinden birisiydi. Toplamı altı adet olan eserleri iyi bilinen “Codice Squarcialupi” içerisinde yer almaktadır.

Armoni:

Bkz. Uyum, uyum bilgisi, armonia, harmonie.

Armonia:

Bkz. Uyum, uyum bilgisi, armoni, harmonie.

Armonica di Bocca:

Ağız mızıkası.

Armonik:

Bkz. Uyum Bilgisi.

Armonik Alterasyon:

Armonik değişim, uygusal dönüşüm. Bkz.: Altération harmonique.

Armonik Aralıklar:

Bkz. Uygusal Aralıklar.

Armonizasyon:

Bkz. Uyumlama.

Armure:

(Fr.) Bkz. Armatura, Armür, Başlık, Donatı. Açkı ile metrik sistemi belirten üstüste yazılmış rakamlar arasında, dizeğe yerleştirilmiş olan değiştirici işaretlerin bulunduğu alana verilen isim.

\ Armutlu, Hamdi Orçun:

1982 yılında Ankara’da doğdu. 1993 yılında “Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Nefesli Sazlar Ana Sanat Dalı Korno Bölümü”ne girdi. Bekir Çamcı ile başladığı meslek hayatında Erol Gömürgen, Murat Araman, Mustafa Kofalı ve Cem Akçora gibi isimlerle çalıştı. Eğitimi süresince “Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası”, “Bursa Senfoni Orkestrası” ve “Hacettepe Üniversitesi Akademik Orkestrası”nda görev aldı. 2004 yılının Ağustos ayında “Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrası”nın açmış olduğu sınavı kazandı. Sanatçı 2014 yılında kurulan “Yunus Emre Nefesli Beşlisi”yle yurtiçi ve yurt dışında dinletiler vermeye devam etmektedir.

Armür:

Bkz. Armatura, Başlık, Donatı.

\ Arne, Thomas:

(1710-1778) Aynı zamanda bir kemancı olan Thomas Arne çağının önde gelen İngiliz bağdarlarından birisidir. Çalgısal ve vokal küğ bağdadığı kadar çok sayıda tiyatro küğü de yazan Arne’nin hedefi “İngiliz Operası”nın kurulması ve yerleşmesiydi. Tüm bunların dışında Arne yurtseverlik hisleriyle dolu küğü ile de hatırlanmaktadır. 1740 yılında yazdığı “Alfred” isimli dramatik yaratısı ve bunun içerisinde yer alan “Rule” ve “Britannia”; Şekspiryen şarkıların yer, zaman ve konuları; “The Tempest”dan “Where the Bee Sucks”; “Love’s Labour’s Lost”dan “When Daisies Pied” ve “As You Like It”den “Blow, blow, Thou Winter Wind” sayılması gereken küğlerindendir. 1760 yılında “Thomas ve Sally” veya “Denizci’nin Dönüşü” isimli komik operası ile Arne’da yeni bir canlanış görülür.

\ Arnold, Malcolm:

Sir Malcolm Arnold 21 Ekim 1921 tarihinde Northampton’da doğdu. Londra “Kraliyet Küğ Koleji”ndeki eğitiminden sonra 1942’de “Londra Filarmoni Orkestrası”na birinci trompetçi olarak katıldı. 1948 yılında “Mendelssohn Bursu”nu kazanınca İtalya’da bir yıl geçirmek üzere orkestradan ayrıldı. Dönüşünde çok yönlü ve sürükleyici ifadesi olan bir bağdar ve parlak bir orkestrasyon uzmanı olarak çabucak ün kazandı ve sayısız siparişler aldı. Bu tarihten itibaren akla gelebilecek her çeşitten ve her türlü topluluğa yönelik olarak, profesyonellere ya da amatörlere, tiyatro oyuncularına, dinleti salonlarında çalınmak üzere veya filmler için küğler yazdı. Arnold’un film küğleri seksenin üzerindedir; bunlar içinde “Kwai Nehri Köprüsü” partituru ile bir “Oscar” ve “Altıncı Mutluluğun Hanı” ile de bir “Ivor Novello Ödülü” kazanmıştır. Sanatçının “Exeter”, “Durham” ve “Leicester” üniversitelerinden “Küğ Onursal Doktora”ları bulunmaktadır ve 1983 yılında “Kraliyet Küğ Koleji”nin bir dostu olarak ilan edilmiştir. 1986 yılında 65 yaşında iken İngiliz küğüne yaptığı olağanüstü katkılardan ötürü “Ivor Novello Ödülü” kazandı ve 1993 yılında “Yeni Yıl Onur Listesi”nde şövalyelik ile onurlandırıldı. Sanatçı 23 Eylül 2006 tarihinde sonsuzluğa göç etmiştir.

\ Arnold, Samuel:

(1740-1802) Samuel Arnold, Thomas Arnold ve Prenses Amalia’nın çocukları olarak Londra’da doğdu. Genç Arnold “Kraliyet Kapel”inde John Blow’un öğrencilerinden birisi olan Bernard Gates ile küğ çalıştı. Sahne için yazmaya 1764 yılında başladı ve çabucak büyük bir ün kazandı; özellikle 1765 yılında yazdığı “The Maid of the Hill” çok başarı elde etti. Bu yaratı İngiliz Opera tarihinde bir dönüm noktası olarak değerlendirilmektedir. Daha popüler yaratılarından birisi olan oratoryo formundaki “The Prodigal Son” (Müsrif Evlat) ilk kez 1773 yılında yorumlanmıştır. Arnold daha 29 yaşında iken Thomas Pinto isimli bir ortakla birlikte “Maryleburn Bahçeleri”nin sahipliğini üstlendi. Burada oldukça kaliteli küğler ve gösteriler sunuldu, ancak organizasyonlarda yapılan hatalardan ötürü Arnold sürekli zarara uğradı. Kamuoyunun daha çok ilgisini çekebilmek için havai fişek gösterilerine ek olarak “Burletta”lar gösterime sunuldu. Sanatçının daha çok çalışmasına ve kendisini bu işe adamasına rağmen bazıları “Maryleburn”un paralarını zimmetlerine geçirdi ve en sonunda Arnold onbin sterlin kayıp ile bu işten ayrıldı. 1777 yılında Arnold “Haymarket”daki “The Little Theatre” (Küçük Tiyatro)’nun direktörü ve bağdarı olarak George Coleman tarafından angaje edildi. Bundan sonraki yirmi yıllık bir dönemde Arnold sahne için büyük çaplı ve abartılmış hacimli açımlıklarla öncelimi yapılmış altmıştan fazla eser bağdadı. Bunların içinde çok popüler olanlar 1782 yılında yazdığı “The Castle of Andalusia” (Andaluzya Kalesi) ile 1785 yılında yazdığı “Turk and No Turk” (Türk ve Türk Değil) isimli açımlıklardır. Bunlardan başka çok sayıda bağımsız açımlıklar yazmış, aklına gelen küğleri kağıda dökmüş ve başka bağdarların eserleri için yer dolduracak aryalar yazmıştır. 1780’li yılların ortalarından yaşamının sonuna dek Samuel Arnold bu konumunu korumakla birlikte başka görevler de üstlendi: 1783 yılından başlayarak “Kraliyet Kapeli”nin orgçaları ve bağdarı olmuş, 1793 yılından itibaren de “Westminster Manastırı”nın orgçalarlığını almıştır. Bağdarı bunlar dışında Londra’da başka görevlerde de görüyoruz. Örneğin 1789 yılında “Academy of Ancient Music” (Eski Küğ Akademisi)’in direktörlüğüne atandı ve 1790’da “Mezunlar Toplantısı”nı başlattı; bu küğcüler topluluğu arasında kısa bir süre sonra Franz Joseph Haydn’ın ismi de anılacaktı. 1786 yılından itibaren Arnold, Georg Friedrich Händel’in bilinen tüm yaratılarının editörlüğünü üstlendi ve 180 kısım olarak tamamladı. 1802 yılında ölen Samuel Arnold “Westminster Manastırı”nda gömülüdür. Geç 18. yüzyılda Londra’daki en verimli bağdar O’dur. Aynı zamanda 1760’larda Vauxhall için çok sayıda ve çeşitli küğler yazmış, 1769’dan 1774’e dek sahibi bulunduğu “Maryleburn” için eserler üretmiştir. Op. 8 sırasayılı “Altı Açımlık”ı bu süreçte kaleme alınmış ve 1771 yılında yayınlanmıştır; ancak daha sonra bunlar yitirilmiş, ancak birisi klavye için olmak üzere yeni basımları çıkmıştır. Yapılan yayınlar bu eserlerin oldukça popüler olduklarını gözler önüne sermektedir.

Arpa:

(İt.) Arp. Arp isimli çalgı. Harpe.

Arpeggio:

(İt.) Bkz. Arpej. Bir uyguyu ya da ardarda gelen uyguları oluşturan seslerin arp benzeri bir tarzda, kırılarak ya da yuvarlanarak çalınması.

Arpej:

Arpejleyerek. Harp (arp) stilinde. Bir uygu meydana getiren seslerin birbiri ardından eşit aralıklarla çalınması. Bir uygunun notalarının ardarda ve hızla seslendirilmesi, bir akorun önünde yer alan dikey ve ondüle çizgi. Bkz. Arpeggio.

Arreglado:

(İsp.) Versiyon, version. Düzenleme, düzenlenmiş. Adapte edilmiş, adaptasyon. Uyumlanmış, uyum sağlanmış. Yeni bir versiyonu yaratılmış. Ayarlı, ayarlanmış.

Arrengement:

Aranjman. Düzenleme. Uyarlamak, düzenlemek. Bir çalgı için yazılmış bir bağdayı bir başka çalgı ya da orkestra veya küğ topluluğu için yeniden düzenlemek, tekrar oluşturmak.

Arsis:

(İng., Yun.) Kalkı. Kaldırış. Ölçünün vurgusuz kısmı, şiirde vurgusu olmayan hece. Küğde bir ölçü içerisinde bulunan vurgusuz kısım, mezürün vurgusuz kısmı. Metrik bir adımın kısa ve aksansız parçası. Müzikte kalkı veya ölçünün aksana denk gelmeyen partı. Vurgusuz hece. Bir kelimenin vurgusu bulunmayan hecesi. Sözcüklerde baskılı söylenmeyen hece. Vurgu ile söylenmeyen, belirteçli okunmayan ya da çalınmayan.

Arslan, Birce:

Birce Arslan piyano eğitimine “Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı”nda Prof. Selçuk Gündemir’in öğrencisi olarak başladı. 1992 yılından itibaren “İstanbul Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı”nda Yardımcı Doçent Hülya Ardıç ile çalışmalarını sürdürdü. 1999 yılında piyano bölümünden birincilik ile mezun olduktan sonra 2002 yılında yüksek lisans devresini bitirdi. Çalışmalarını Prof. Hülya Tarcan ile sürdürerek 2006 yılında doktora eğitimini tamamladı. Sanatçı halen aynı okulda araştırma görevlisi olarak akademik kariyerini sürdürmektedir.

\ Arslanoğlu, Zülüf:

Perşembe'de doğdu. Klasıl gitar eğitimine İskender Özçelebi ile başladı. "Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi"nde öğrenim gördüğü sırada bir taraftan da klasıl gitar çalışmalarına devam etti. Çeşitli kuruluşlarda bir süre avukatlık yaptı. Daha sonra klasıl gitarla ilgili çalışmalarına ağırlık vermek amacıyla konservatuvar sınavına girdi ve "Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Gitar Sanat Dalı"nda lisans öğrencisi olmaya hak kazandı. Burada çalışmalarına Ahmet Kanneci ile devam etti. 2009 yılında "Gazi Üniversitesi Müzik Eğitimi Bilim Dalı"nda yüksek lisansa başladı ve halen anılan bilim dalında yüksek lisans öğrencisidir. Çalışmalarına ikililerle ve yalkıcı olarak devam etmektedir.

Arşe:

Yay. Bkz. Archet. Arco. Fransızca aslından uydurulmuş şekliyle yay için kullanılan terim. "Archet"nin Türkçeleştirilmiş (!) hali.

Artık Birli Aralığı:

Birli aralığını oluşturan adaş iki sesten biri diğerinden yarım adım (yarım derece, yarım basamak, yarım ton, yarım perde) daha ince ya da kalın olursa bu aralığa "Artık Birli Aralığı" denilir. Örneğin Do-Dodiyez veya Mi-Mibemol gibi aralıklar "Artık Birli" aralıklardır. Bu tür bir birlinin işitsel açıdan "Birli Aralık"lar konusunda verilen örneklerden farklı olduğu açıktır. Bu birliyi gösterirken kısaltılmışı kullanılır. Kısaltısı +1 şeklinde gösterilir.


Artık Birli Örnekleri


İsimleri aynı, fakat yükseklikleri farklı seslerin ardarda, yani ezgisel olarak işitilmeleri ya da bu tür seslerin aynı anda çalınmaları durumunda oluşan aralık "yarım adım" (yarım ton) büyüklüğündedir. Bu nedenle bu tür aralıklara "Artık Birli" aralığı denilebileceği gibi ses rengi değiştirildiği için uygu biliminin (armoninin) gereksinimlerine dayanılarak -yerine göre- "Alacalı Aralık" (Kromatik Aralık ya da Kromatik Yarım Adım" (Kromatik Yarım Ton) da denilmektedir.

Articolare:

(İt.) Açık seçik konuşmak, tane tane söylemek. Söylerken boğumlayarak belirtmek. Tane tane seçerek. Hecelerin üzerine basarak, belirterek. Bkz.: Boğumlama.

Articolato:

(İt.) Artikülasyon. Net, açık, tane tane. Belirlenmiş, belirtilmiş. İfade etme yeteneği iyi olan. İfadede yüksek düzey. Bkz.: Boğumlama.

Articolazione:

(İt.) Açık, belirgin. Boğumlanmış. Tek tek seçilmiş. Sağlam. Belirteçlerin doğru kullanımı. Açık, anlaşılır, seçilerek. Belirtilerek.

Arya:

Opera veya oratoryoda önemli yalkın parça. Opera, oratoryo ve passion gibi yaratılarda yalkın olarak söylenen ve bütünlüğü olan bir parça. Haendel ve Bach’ta ise opera dışında yer alan bir parça. Bkz. Aria, Air.




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5744666
Online Ziyaretçi Sayısı:8
Bugünlük Ziyaret :9

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.