24.01.2014 / Ercan Dalkılıç - 68'in Müziğine Doğru

68'in Müziğine Doğru     


     Yaşayan en büyük yönetmenler arasında gösterilen Coen Kardeşler’in (Ethan Coen, Joel Coen), “Kaybeden karakter”leri işlemedeki ustalıkları su götürmez. Coenler, ikinci uzun metrajları “Raising Arizona”daki McDunnough’den başlayarak hep kaybeden karakterlere ilgi duydular; bu karakterler de zamanla “Coen Sineması”nın en önemli yapıtaşı haline geldi. Folk şarkısıcısı Dave Van Ronk’ın otobiyografisinden esinlenerek yazdıkları, uluslararası festivallerde yirmiyi aşkın ödül kazanmış “Sen Şarkılarını Söyle” (Inside Llewyn Davis) filmi, tam Coenler’in adına yakışacak cinsten, dört dörtlük görkemli bir kaybeden draması olmuş.


     “2. Dünya Savaşı”nın yaralarını sarmaya çalışan, bunun yanında soğuk savaşla ve onca siyasi krizle uğraşan Amerika’nın fon oluşturduğu 1960’ların başındayız. Daha önce bir arkadaşıyla ikili olarak plak çıkaran, hayli de başarı elde eden Llewyn Davis (Oscar Isaac), partnerinin intiharından sonra solo çalışmaya başlamış, fakat umduğunu bulamamıştır. Bunun üzerine gitarını sırtına alıp, beş parasız bir şekilde, Faulkner’in romanlarında anlattığı o “umutsuz ve yoksul Güney”den, kendisini bir Bob Dylan yapabilecek müzisyen/menajer Bud Grossman’ı bulmak için Manhattan’a doğru yola çıkar.


     Bruno, Ressam İnceliğinde Çalışmış


     “Coen Sineması”, edebiyattan müziğe, tiyatrodan çizgi romana dek uzanan bir skaladan ilham alır ve filmlerini bu referanslarla başarıyla yoğurur. “Barton Fink”te 1940’larda Los Angeles’da tutunmaya çalışan sosyalist bir oyun yazarını anlatan Coenler, bu filmin temeline tiyatro sanatını döşemişlerdi. “Sen Şarkılarını Söyle”de ise bu temeli folk müzik oluşturuyor; sonradan Amerika’da “68 Kuşağı”nın müziğine dönüşecek olan folk müziğinin ilk adımlarına tanık oluyoruz.


     Daha önce anlatılmamış türden bir hikaye değil “Sen Şarkılarını Söyle”; gelgelelim Coenler’in kendilerine has üslubu ve nüktedanlığı hikayeye gerçekten de sınıf atlatıyor, onu benzerleri arasında öne çıkarıyor. Buna bir de görüntü yönetmeni Bruno Delbonnel’in bir ressam inceliğindeki çalışması eklenince ortaya çıkan işe söylenecek tek kelime kalıyor; muazzam!


Sen Şarkılarını Söyle

     Son Olarak Oyunculuklara Değinelim


     Davis karakterinde Oscar Isaac, kariyerinin en iyi performansını sergilerken; Roland Turner’da John Goodman, karakter oyunculuğundaki ustalığını yine konuşturmuş. Goodman, rolü pek kısa olmasına rağmen zihinlere kazınacak bir performansa daha imza atmış. Jim’de bir görünüp bir kaybolan Justin Timberlake ise sırıtmıyor, fakat iz bırakmayı da başaramıyor. Eh, Timberlake için bu da bir başarı sayılır!


     Aydınlık Gazetesi - 24.01.2014, Cuma




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5755595
Online Ziyaretçi Sayısı:23
Bugünlük Ziyaret :1218

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.