08.03.2015 / Levent Kırca - Yandaşlığın Tadını Çıkaranlara


    
Neredeyim ben? “Uşak”tayım. Turneye geldim Uşak’a. Bir rezil grip var. “Paçavra gribi” diyorlar adına. Sonuçta ben grip oldum. Antibiyotik alıyorum. Dolu salona gene de başarıyla oynadım oyunu. Organizatör oyundan sonra bizi yemeğe götürdü. Ben izin isteyip otele döndüm. İlaçlarımı alıp attım kendimi yatağa. İnleyerek ve sayıklayarak çığlık çığlığa bir gece geçirdikten sonra sabah 8’de odamın telefonu çaldı. Kan ter içinde uyandım. Resepsiyondaki çocuk dört tane polis geldiğini, komiserin benimle görüşeceğini söyledi. Son derece kibar bir ses, beni önce sağlık muayenesine oradan da Adliye’ye ifade vermeye götüreceklerini söyledi. İşin içine sağlık muayenesi girince azıcık tedirgin oldum doğrusu. Avukatlarımı aradım, bir tanesini yakaladım. Bana “Endişe edilecek bir şey yok” dedi. Dava şu; Aydın’da bir meydanda Başbakan’ın Gezi olayları sırasında “Camiye ayakkabılarıyla girdiler. Camide içki içtiler, hatta seviştiler” gibi şeyler söylüyordu. Bunu diline dolamıştı. Ben de şöyle demiştim: “Gençlerimiz camiye saygısızlık etmezler. Hiçbir gencimiz örfünü, geleneğini çiğneyip camiye saygısızlık etmez. Bunlar gerçeği yansıtmıyor. Gençler arkadaşlarını ve kendilerini koruyabilmek için camiye sığınmak zorunda kaldılar. Kaldı ki, camideki din görevlisi de bu durumu yalanladı. Daha sonra doğruyu söylediği için sürüldü.”


     Neyse, otelin lobisine indiğimde beni güleryüzle bekleyen dört polis gördüm. Beni incitmemek için adeta yarışır gibiydiler. Bana benim oyunlarımla büyüdüklerini söylediler. Sevgileri gözlerinden okunuyordu. Polis arabasında hastaneye doğru giderken, her biri “Olacak O Kadar” programından hafızalarına kazınmış skeçleri anlatıyordu. Benim kendileriyle olduğuma inanamıyorlardı. Hastaneye vardığımda doktorlar kapıda karşıladı. Gelen öpüyor giden öpüyor... Resim çektirenler, görünmeye değer bir sevgi seli. İyi ki almış beni polis arkadaşlar. Adliye’de de durum değişmiyor... Tüm personel resim çektirmek için kuyrukta. Beni almaya gelen komiser, “Sanatçı olmak başka bir şey. Bunu bugün bir kez daha gördüm” diyor. İfademi alan hakimle sohbet ediyoruz. Uşak’ta çektiğimiz “Son İstasyon” filminin başarısından bahsediyor.


     Dedim, “Peki Başbakan’ın bana açtığı davayı kaybedersem ne olur?” Yedi bin liraya yakın bir para cezası olabilirmiş. 11 ay hapis cezası olabilirmiş. Ama bu cezayı istersem mezarlık temizleyerek ya da adliye koridorlarını paspaslayarak savuşturabilirmişim. 65 yaşındaki devlet sanatçısı Levent Kırca, adliye koridorlarına paspas yapacak. Yaparım valla. Tayyip Bey düşünsün. Hatta uygun görürse bu cezayı O’nun sarayını paspaslayarak da tüketebilirim. Bana bunlar madalyadır.


     Sonra bu “güleryüzlü memurlar” beni tekrar otelime getirdiler. Öpüştük, kucaklaştık. Beni bırakıp arkalarını dönmemek için geri geri gittiler. Sonuç: Kendimle iftihar ettim. Sevginin gücü gözlerimi yaşarttı. Geriye bana ne kalıyor. İnsan, daha insan olmak. Tayyip Bey kusura bakmasın. Ben kendimden memnunum.


     Sinema Muhabbetleri


     Üç ayrı grupla toplandık. Bir türlü olmadı. Sinekten yağ çıkarmanın, domuzdan kıl koparmanın peşindeler. Sizi daha çok nasıl öperler, daha da kucağa oturtabilmek için uğraşıyorlar. Sektör olamamış sinemamız bu yüzden oluşamıyor. Zahir herkes altına otomobil istiyor. Otomobile benzin. Telefon dağıtıyorsunuz yanında da kart, her ünite asistan istiyor. Asistan da asistan istiyor. Bana bir yardımcı yönetmen önerdiler. Altı tane asistanı var. Allah’tan elimizdeki para kısıtlı. Sonra az paramıza kızıp gidiyorlar. Yenileri geliyor, aynını onlarla da yaşıyoruz. Ben elimizdeki paranın yeterli olduğunu biliyorum. Ama çalıp yiyecekleri miktar yok ortada. Son giden ekibin bir numarası daha çıktı ortaya. Yapım koordinatörü diye filmde çalışacak Mustafa isimli arkadaş, filme para yatıran arkadaşımı bir kenara çekip benim yazdığım senaryonun kötü olduğunu, bu senaryoya yatırım yapmasının doğru olmayacağını söylüyor. Düşünebiliyor musunuz. Aynı senaryodan para kazanacak, adam bindiği dalı kesiyor.


     Bu ancak Türkiye’de olabilir. Şimdi yeni bir grupla anlaştım. Bunlar kafama göre. Bütçede de anlaştık. Çok para harcanarak çekilen filmler daha iyi olacak diye bir kural yok. Nihayet çekiyoruz. Özleyenlere müjde. “Sarhoş”, Ağustos’ta karşınızda olacak. Çok komik olacak. Gülmekten kırılacaksınız. Yoksa bu ekipler, rakip firmalar tarafından ben bu filmi çekemeyeyim diye mi bana yollanıyor! Günahları boyunlarına... Tiyatroda beni yalnız bırakmayan halkımız, bu filmi baş tacı edecek. Şimdiden teşekkürler.


     Not: “Dımdızlak” oyununa gördüğü ilgi nedeniyle pazar günü 19.30’da ilave matine kondu. Pazar 15.30-18.00 oldu.


     Gişe telefon: 0 (216) 338 11 38 – 0 (539) 303 62 09


     Aydınlık Gazetesi - 08.03.2015, Pazar




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5687945
Online Ziyaretçi Sayısı:8
Bugünlük Ziyaret :1123

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.