12.04.2015 / Murat Şimşek - 'Bakur / Kuzey Filmi PKK Propagandasından Öteye Gidemiyor

Bakur    


     Masum değilsiniz hiçbiriniz!


     “34. İstanbul Film Festivali”nde yarışma dışı gösterilen, Çayan Demirel ve Ertuğrul Mavioğlu’nun yönettiği “Bakur/Kuzey” belgeseli bugün seyirci karşısına çıkıyor. Bakmayın belgesel denildiğine “Bakur” asla belge niteliği taşımayan abartılı bir “PKK” propaganda filmi...


     Film, Abdullah Öcalan’ın 2013 Nevroz’unda “PKK”ya “Çekilin” çağrısı yapması üzerine çekilmeyi belgelemek üzere planlanıyor. Ertuğrul Mavioğlu, örgütten çekimler için gerekli “izinleri” aldıktan sonra “38 Dersim” gibi belgesellere imza atarak Cumhuriyet düşmanlığını kanıtlamış Çayan Demirel’le birlikte “PKK”lıların arasına karışıyor. Çekimleri, 2013 yılının yaz ve sonbahar aylarında; başta Tunceli, Diyarbakır ve “Botan” olarak adlandırdıkları Hakkari-Şırnak bölgesinde geçiyor. Film “PKK”nın Türkiye’den çekiliş sürecini anlatmak için planlanıyor ama medya yalanlarının aksine ortalıkta çekilenin olmaması ve “çözüm süreciyle” “PKK”lıların dağda bayırda ellerini kollarını sallayarak dolaşması üzerine farklı bir hal alıyor. “PKK”lıların günlük yaşamı ve dünyaya bakışlarını anlatmak üzere çekimlerine başlanan film, propaganda yapıtına dönüşüyor.


     Fikir Birliği Yok


     Bakur yani Kuzey, Türkiye sınırları içerisinde kalan “Kürdistan” topraklarını tanımlamak için kullanılan bir ifade. Filmin başında Osmanlı döneminde bir bütün olan “Kürdistan” coğrafyasının, “Kasr-ı Şirin Antlaşması” ile ilk kez sınırlarla ayrıldığı, Osmanlı’nın çökmesiyle Irak ve Suriye içinde kalan bölgelerle Kürt coğrafyasının dörde bölündüğü savunuluyor. “PKK”nın amacı ne “demokratik özerklik” ne sınıfsız toplum. Tek dertleri dört parçaya ayrılmış Kürt coğrafyasını birleştirmek. Bu yolda Türkiye, İran, Irak ve Suriye’nin bölünmesi öncelikli kaçınılmaz son. Film boyunca söz alan “PKK”lılar, “kadının özgürlüğü”, “ekoloji” gibi kelimeleri yerli yersiz her cümlenin içinde kullanıyorlar. Daha geniş çerçeveden bakınca bu sözlerin amaç değil araç olduğu gizlenemiyor. Abdullah Öcalan’ın pragmatist (daha doğrusu Makyavelist) dönüşleri “PKK” yöneticilerinde kendini gösteriyor. Kimi “PKK bir kadın hareketi” diyor, kimi “bağımsız bir devlet mücadelesi” verdiklerini söylerken bir başkası “içinde devlet olmayan sistemi” savunduklarını söylüyor. “PKK”lılar arasında fikir birliği olmadığı gibi dil birliği de yok. Kimi Türkçe konuşuyor, kimi Kürtçenin farklı lehçelerinde kimiyse yarı Türkçe yarı Kürtçe... Anaokulu çocukları için anadilde eğitim isteyenler, “PKK” yöneticilerine öğretseler daha iyi olacak.


     Gerçi filmin yönetmenleri kendi “solcu” kimliklerine uygun şekilde çok kurnazca kurguluyorlar “PKK”nın kimliğini. Meğerse “PKK”lılar çiçek çocukmuş. Hatta sevgi pıtırcıklarıymış.


     Güne sabah sporuyla başlayan “PKK”lılar, gün içerisinde kızlı erkekli oyunlar oynuyorlar. “Birrê” en sevdikleri oyunlardan. Kamp alanı bir anda voleybol sahasına dönüşebiliyor. Daha sonra misket oynuyorlar. Derelerde yüzüp, ateş başında şarkı söylüyorlar. Doktorları, “PKK”lıların sürekli açık alanda ve hareket halinde olduğu için modern insanların yakalandığı hastalıklara yakalanmadığını belirtiyor. Pek çok vatandaşımızın yaşadığı hayattan daha renkli. “Dağlara gel dağlara” diye bağırıyorlar resmen.


     O Silahlar Neden Var?


     Dağa çıkan bir genci ise hemen örgüte almıyorlar. Ailesinin rızası olup olmadığını, sağlık durumunu iyice soruyorlar. Diyarbakır’da anaların daha çocuk yaşta evlatlarının “PKK”lılar tarafından kandırılarak veya zorla dağa çıkartılmasına isyan edip açlık grevine başlamasını daha unutmamışken bu görüntüleri hayretle izliyorsunuz. “PKK”lı değilseniz anneliğiniz de Kürtlüğünüz de para etmiyor.


     Üstelik uyuşturucuya karşı da mücadele veriyorlar. Hintkeneviri tarlalarını imha ediyorlar. Geçtiğimiz 2 yıl boyunca hasat mevsiminde Lice’de tarlalara operasyon yapmak isteyen askerlere, “PKK”lıların “kalekol” bahanesiyle nasıl engel olduğunu unutursak bunu da yeriz!


     “PKK”lılar film boyunca silahla dolaşıyorlar ama o silahların ne amaçla taşındığı, bugüne kadar hangi eylemlerde kullanıldığı tam bir muamma. Hepsi son derece vicdanlı ve duygusal gençler. Davutoğlu’nun “IŞİD”i “dışlanmış, öfkeli Araplar” olarak tanımlaması gibi. Cinayetle suçlarsanız “Ben tavuk bile kesemem” cevabı verebilirler. Mesela Öcalan’ın yakalandıktan sonra “1991’de ‘DEP’e oy vermeyen herkesin tavuğunu bile öldürün diye talimat verdim. Ancak bunun bir hata olduğunu anladım. Talimatımın adeta bir katliama dönüşeceğini düşünemedim” sözü bir anlam ifade etmez.


     “Bakur”, bu haliyle ucuz bir propaganda filminden öteye gidemiyor. Bu haliyle bile bazı yerlerden ödüller alırsa hiç şaşırtıcı olmaz.


     “Bakur / Kuzey” bugün (12 Nisan) saat 16.00’da “İstanbul Atlas Sineması”nda...


     Aydınlık Gazetesi - 12.04.2015, Pazar




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5744601
Online Ziyaretçi Sayısı:7
Bugünlük Ziyaret :1070

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.