04.10.2015 / Hidayet Karakuş - Sanatçı Bildirileri

Sanatçı Bidirileri!    


     “Haziran seçimlerinden sonra birdenbire başlayan ‘PKK’ saldırıları nedeniyle ‘TSK’nin harekete geçirilmesi ülkemizde kanın, gözyaşının yeniden sel olup akmasına neden oldu.”

     Bunun üzerine sanatçıların, aydınların bildirileri yayımlandı peş peşe...

     Sanatçıların duyarlılığını anlamak kolaydır. Dünyada her canlının yaşama hakkı olduğuna inanan, son derece duyarlı olan bir kesimdir sanatçı kesimi. Ancak öncelikle de kendi yurdunun sorunlarına ilgi duyan, bu ilgiyi bilgiyle, bilimle besleyerek sanatını yaratan insandır sanatçı. Burada sanatçıyı aydın olarak almak, anlamak doğru olur. Ne ki her okumuş aydın olamadığı gibi, her sanatçı da aydın olamıyor ne yazık ki.

     Son haftalarda yayımlanan üç öbeğin bildirileri dikkati çekti:

     “Türkiye Sanatçılar Birliği”nin bildirisi, “Sanatçılar Girişimi” bildirisi, bir de “Bağımsız Sanatçılar İnisiyatifi” bildirisi.

     “Türkiye Sanatçılar Birliği”nin bildirisinde özetle “TSK”nin “PKK/HDP” hedeflerine yönelik savaşı bir vatan savunması olarak değerlendirildi. Ordunun yanında, Mehmetçiğin arkasındayız, iletisi verildi.

     “Sanatçılar Girişimi” bildirisinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sorumsuzluğu ancak yitirilen canlara karşı olan sorumluluğu dile getirildi; bu nedenle seçim öncesindeki bu savaş ortamının baş sorumlusunun Erdoğan olduğu vurgulandı.

     Bildirideki önemli bir ayrıntı da tezkerenin muhalefetin oylarıyla “Meclis”ten geçmesiydi. Bir başka önemli konu da “Meclis”teki muhalefet partilerinin anlaşamayıp “AKP” iktidarının sürmesini sağladıkları, Erdoğan’ın daha bir sorumsuzca davranmasına neden olduklarıdır. Böylece gereksiz yeni bir seçimin bilinçle dayatılmasına neden olduğu belirtiliyordu...

     “Bağımsız Sanatçılar İnisiyatifi”nin bildirisi de “Savaşın hükmünü sürdürmek isteyenlere itirazımız var. Savaştan çare üretmeye çalışmak beyhude çabaya gencecik canları kurban etmektir” tümceleriyle özetlenebilir.

     Erdoğan’ın Rolü Unutulmamalı

     Bu bildirilerin ikisinde “Türk Sanatçılar Birliği” ile “Sanatçılar Girişimi” bildirilerinde imzam var. Çünkü iki bildiri de önemli, temel doğruları barındırıyor...

     Bir gerçeği vurgularken bir başka gerçeği göz ardı etmek yanlış olurdu bence. 7 Haziran sonrası başlayan terör saldırılarına karşı “TSK”nın harekete geçmesi bana göre temelde “Misak-ı Milli” sınırlarını korumak içindir. Buyruğu seçimlerde halkın gözünü boyamak için Erdoğan da verse bu O’nun çelişkisidir. 13 yıldır Oslo’da, İmralı’da “MİT” aracılığıyla her türlü ilişkiyi sürdüren, ülkeyi bölünmenin eşiğine getiren, “PKK”nın bölgeyi tam anlamıyla bombalarla, mayınlarla, yerel özerklik denemeleriyle denetim altına aldığının ortaya çıkmasıyla Kürt yurttaşları kendi yazgısına terk eden gerçek sorumlu Erdoğan’la “AKP Hükümeti”dir. “PKK”nın hazırlıklarına göz yuman, dahası yardım eden, Suriye’de Beşar Esad’ı devirmeye çalışan Amerikan icadı “IŞİD”, “PYD” benzerlerine silah, mühimmat yağdıran bir kafanın seçimler öncesi birden “PKK”ya karşıymış gibi konuşlanması ülkemizin sürüklendiği bataklığı apaçık ortaya koyuyor. Güneydoğu’da hem askerlerimiz şehit düşüyor, hem halktan canlar yitiriliyor.

     “Ergenekon”da, “Balyoz”da Amerikalı danışmanların önderliğiyle orduya hazırladıkları kumpaslardan sonra kendilerini kurtarmak için orduya sarılmaları hiç de şaşırtıcı değil. Çünkü ilkesizler, tutarsızlar, ülkeyi bataklığa sürüklerken kendilerinin de batacağını yeni anladılar sanırım.

     Üç bildiriden yalnızca “Sanatçılar Girişimi” bildirisinde yer alan tezkere konusunu ben geniş düşünmek istiyorum. Sanatçı arkadaşlarımızın tezkerenin bugün gösterilen amacının dışında örneğin Suriye’nin bütünlüğüne karşı da kullanılabileceği kaygısını taşıdığını düşünüyorum...

     Peki bildirilerden nasıl bir sonuç çıkaralım?

     Öncelikle belirtelim ki hiçbir sanatçı hiçbir cana kıyamaz; sanatçı için yaşam kutsaldır; “Hayat en güzel armağandır insana.”

     Onun için de elbette barış istiyoruz. Ancak ilkesiz barış olmaz. Önce yurdunuz olacak, barışı orada kuracaksınız. Soyut bir barış bugün kendi amaçları doğrultusunda doğuda, güneydoğuda kentlerde, kasabalarda silahlı saldırılarını sürdüren bir terör örgütüne karşı teslim olursanız, barış olur ama o, gerçek bir barış olur mu?

     İlkesiz savaş da olmaz. “Yurt savunması söz konusu değilse savaş bir cinayettir” diyen Mustafa Kemal’i anımsamak gerekir.

     Kentlerde, köylerde ölen canların, şehit düşen askerlerin tek sorumlusu Erdoğan’dır ama hükümeti, muhalefeti, her eylemiyle, sözüyle yangına körükle giden, Türkiye’nin partisi olmak iddiasındaki “HDP”yi göz ardı etmemek gerekir. Zaten Amerikalı yetkililer bu parti için kolları sıvamış görünüyorlar. “HDP”nin meclise girememesi kentlerin havaya uçurulmasına neden olacakmış!

     Kimse de çıkıp “Sen bizim işlerimize ne karışıyorsun” demiyor. Çünkü verilmiş sözleri var!

     Bağımsızlık iddiasındaki terör örgütünün “Meclis”teki temsilcileri emperyalizmin kucağında nasıl bağımsız olacaklarını açıklayamazlar!

     Bütün bunlardan sonra sanatçıları hainlikle suçlamak büyük haksızlık. Bildiri az zamanda yoğun bir duygu, düşünceyle kaleme alınır çoğu kez. Bildirilere imza koyanları, ihanetle suçlamak onun düşünce özgürlüğünü, yurtseverliğini, bu ülkeye kazandırdığı değerleri tanımamak demektir.

     Peki her sanatçı böyle midir? İşte gerçek sanatçının aydın olduğu nokta burasıdır. O sanatçı hem aydındır, hem sorumluğunun gereğini yerine getirir. Sesini de herkesten önce çıkarır.

     Bu bildirileri imzalayanların büyük çoğunluğunun yurtseverliğinden kuşku duyulamaz ama kimilerinin yalnızca duygusal nedenlerle soyut bir barışın peşine düştükleri de biliniyor.

     Soyut bir barışın çığlığını atanlar, o çığlığın kimin işine yarayacağını düşünmeliler. Değilse yeni bir dönemin akilleri olmak için çalıştıkları düşünülür.

     Aydınlık Gazetesi - 04.10.2015, Pazar




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5749107
Online Ziyaretçi Sayısı:8
Bugünlük Ziyaret :334

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.