25.12.2015 / Ercan Dalkılıç - Dar Alanda Kanlı Karşılaşmalar

Dar Alanda Kanlı Karşılaşmalar


    
“The Hateful Eight” bir dramatik yazarlık dersi gibi adeta; dar alana sıkıştırdığı dramayı öyle doğurgan diyaloglarla beslemiş ki Tarantino, bir an karakterler hiç susmayacakmış gibi hissediyorsunuz.

 

     Herkesin merakla beklediği, sinemanın havai çocuğu Quentin Tarantino’nun sekizinci filmi “The Hateful Eight” nihayet görücüye çıktı! “The Hateful Eight”, yönetmenin bir önceki filmi “Zincirsiz” (Django Unchained) gibi bir western denemesi; fakat bu sefer uçsuz bucaksız düzlükler, öyle koskocaman setler yok karşımızda. Daha çok yönetmenin ilk uzun metrajı 1992 tarihli “Rezervuar Köpekleri”ni (Reservoir Dogs) andıran minimal bir yapısı var her anlamda “The Hateful Eight”in.

 

     “Zincirsiz”, “Amerikan İç Savaşı”nın iki sene öncesini anlatıyordu; “The Hateful Eight”de ise savaştan on sene sonrasına gidiyoruz. John Ruth adındaki bir kelle avcısının (Kurt Russell) avladığı bir çete üyesini (Jennifer Jason Leigh) teslim etmek üzere, at arabasıyla Red Rock adlı bir kasabaya gidişiyle açılıyor film. Aksi gibi yolda Binbaşı Marquis Warren (Samuel L. Jackson) ve kasabanın şerifi olduğunu iddia eden güneyli haydut Chris Mannix’le (Walton Goggins) karşılıyorlar. Mecbur bu iki misafiri arabasına alıp devam eden John Ruth ve diğerleri, mola verecekleri yerde başlarına geleceklerden bihaber tabii ki.

The Hateful Eight 

     Dramatik Yazarlık Dersi Gibi

 

     “The Hateful Eight” bir dramatik yazarlık dersi gibi adeta; dar alana sıkıştırdığı dramayı öyle doğurgan diyaloglarla beslemiş ki Tarantino, bir an karakterler hiç susmayacakmış gibi hissediyorsunuz. “Rezervuar Köpekleri”ndeki “dar alanda sıkı karşılaşmalar”ın bir benzerini izliyoruz perdede; orada “hain kim” sorusu öne çıkıyordu, burada da “casus kim” sorusu önem arz ediyor. Gelgelelim “The Hateful Eight”deki daha salçalı (yani kanlı) bir karşılaşma. Hatta “Spaghetti Western”in yanında yer yer “Gore/Splatter” türünün trüklerini kullanmaktan çekinmemiş Tarantino bu karşılaşmada; kopan kollar, mütemadiyen akan kan bunun en büyük göstergesi.

 

     Tarantino, kariyeri boyunca her zaman filmlerindeki kanla/şiddetle eleştirildi. Ama “The Hateful Eight”e değin Tarantino’nun sinemasındaki şiddet/kan oldukça grafik bir şiddet idi. Yani, karakterler tıpkı bir çizgi-romandaki gibi ölüyor, kan ortalığa oldukça “eğlenceli” bir biçimde saçılıyordu. Bu gelenek, “The Hateful Eight” filminde biraz bozulmuş sanki; espriler, çöp anlar havada uçuşsa da kendini nispeten ciddiye alan bir film bu. Hal böyle olunca şiddetin de gerçekliği göze batıyor, algı düzlemine gerçek-gerçeğe yakın olarak düşüyor perdede vuku bulan.

 

     Söz konusu Tarantino olunca -benim gibi iflah olmaz bir Tarantino’sever iseniz üstelik- sebep her ne olursa olsun, içinden toz kondurmak gelmiyor insanın. Çağımızın en büyük auterlarından biri olan Quentin Tarantino’nun “The Hateful Eight”i bir başyapıt değil kuşkusuz. Ama sonuçta bir Quentin Tarantino filmi bu, sadece gözlerinizi kapatıp -bu sene ‘Oscar’ı alması kuvvetle muhtemel- Ennio Morricone imzalı ruhunuza işleyen müziğini dinleseniz bile yeter.

 

    Yönetmen: Quentin Tarantino
    Senaryo: Quentin Tarantino
    Oyuncular: Jennifer Jason, Leigh Kurt Russell, Channing Tatum
    Yapım: 2015 / ABD / 168 dk. 

 

     Aydınlık Gazetesi - 25.12.2015, Cuma




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5755039
Online Ziyaretçi Sayısı:8
Bugünlük Ziyaret :1101

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.