21.03.2016 / Ahmet Say - Suna Kan’sız Türkiye Düşünemiyorum

Kan, Suna-1


    
Eskiden, yaşlı müzikseverlerimiz arasında, yerleşmiş bir alışkanlık vardı, uzun yıllar karşılaştım bu alışkanlıkla: Suna Kan (d. 1936) ve İdil Biret’ten (d. 1941) söz açıldığı zaman, bu iki sanatçımızın hep çocukluk yılları akla getirilir, onların küçük yaştaki üstün yetenekleri konuşulurdu.

 

     Kendinizi Suna Kan’ın ve İdil Biret’in yerine koyup bir düşünün: Çocukluk çağından sonra, hayatınıza parlak bir sanat süreci sığdırmışsınız ve sanki sizi uluslararası düzeye sıçratan gençlik ve olgunluk dönemlerinin göz kamaştırıcı başarıları yokmuş gibi, dönüp hala çocukluğunuzdan bahsediliyor...

 

     İsteyerek yapılmış olmasa da, bu bir haksızlıktır. Ancak, Biret ve Kan’ın, aydın kuşaklarımızın belleğine nasıl kazındığını göstermesi bakımından, haksızlığın bağışlanabilir yönleri de vardır: Onlar, adını bütün dünyada yaygın biçimde duyuran ilk çalgı sanatçılarımızdır, övünç kaynağı olarak bilinen ilk çocuklarımızdır, tabii ki belleklere kazınacaktır.

Kan, Suna-2 

     Müzik öğretmeni Nuri Kan’ın kızı olan kemancımız, beş yaşında müziğe başlamış, dokuz yaşındayken verdiği ilk konserinde Mozart ve Viotti’den konçertolar seslendirmiştir. Bu dönemde Ankara’daki öğrenimini, tanınmış keman sanatçıları olan Walter Gerhard ve İzzet Nezihi Albayrak ile sürdüren Suna Kan, dünyaca ünlü bir keman ve oda müziği sanatçısı olan Liko Amar’la da çalışmıştır. Bilindiği gibi Liko Amar’ın 1922’de kurduğu “Amar Kuartet”le yorumladığı çağdaş eserler, uygar dünyada geniş yankı uyandırmıştı. Nazizmin zulmünden kaçan Amar, “Ankara Devlet Konservatuvarı”nda keman öğretmenliğine başlamış, ayrıca Suna Kan’a da özel dersler vermiştir.

 

1948 yılında İdil Biret’le birlikte kendi adlarına çıkarılan özel bir yasayla öğrenim için Fransa’ya gönderilen Suna Kan, “Paris Konservatuvarı”nı Gabriel Boillon’un öğrencisi olarak 1952 yılında birincilikle bitirmiştir. İzleyen yıllarda, sanatçımızın önde gelen uluslararası yarışmalarda kazandığı ödüller, müzik tarihimize altın harflerle yazılmıştır: “1954 Cenevre Yarışması”nda birincilik, 1955 “Viotti Yarışması”nda ikincilik, “1956 Münih Yarışması”nda ikincilik ödüllerini almış, 1957’de ise Paris’teki dikkate değer bir yarışma olan “Marguerite Long - Jacques Thibaud”da kazandığı dereceyle Avrupa’nın üstün genç kemancıları arasına girmiştir.

 

     Suna Kan’ın parlak kariyeri işte bu yıllarda başlamıştır. “Parlak kariyer” nitelemesini şu anlamda kullanıyorum: Yurt dışında, özellikle müzikte gelişmiş olan ülkelerde turneler yapmak, ünlü orkestralar ve ünlü şefler eşliğinde konserler vermiş olmak, ünlü solistlerle “ikili konçerto”lar yorumlamak, kendi yurdundaki müzik kurumlarına destek olmak, hatta yeni çalgı topluluklarının kurulmasına öncülük etmek, eğitimci yönüyle yeni kuşaklar yetiştirmek...

 

     Suna Kan, Avrupa’nın hemen her ülkesinde, ayrıca Rusya, Çin, Japonya, ABD, Kanada ve Güney Amerika ülkelerinde konserler vermiş, bu ülkelerin önde gelen orkestraları eşliğinde eserler yorumlamıştır. Birlikte eser seslendirdiği şefler arasında Istvan Kerstesz, Walter Süsskind, Zubin Mehta gibi ünlüler vardır. Sanatçımızın ikili konçerto seslendirdiği solistlerin önde gelenleri ise şöyle sayılabilir: İgor Bezrodni, Yehudi Menuhin, Andre Navarra, Pierre Fournier, Frederick Riddle.

Kan, Suna-3 

     Suna Kan’sız bir Türkiye düşünemiyorum. “Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası”nın solisti olan kemancımız, 1971 yılında “Devlet Sanatçısı” unvanıyla onurlandırılmıştı. “Ankara Oda Orkestrası”nın kurucusu ve başkemancısı olan sanatçı, başkentteki konser yaşamını yaklaşık yarım yüzyıl sürdürmüş, ayrıca piyanist Ferhunde Erkin’le başladığı keman-piyano edebiyatı kapsamındaki birçok eserin “Türkiye’de ilk seslendirmesi”ni piyanist Gülay Uğurata’yla sunmuştur.

 

     Bütün bunlar, Suna Kan gibi bir dünya kemancısının doğal görevlerinden sayılır. Şu da var ki, olgunluk döneminden başlayarak bir yandan öğrenciler yetiştirmeye girişmesi, sanatçımızın yerine getirdiği kutsal işlerdendir.

 

     Üstün tekniği ve etkileyici ifade yeteneğiyle değerli bir Beethoven yorumcusu olan, kendine özgü sonoritesiyle sanatında hemen ayırt edilen bu büyük sanatçımız için, “Suna Kan’sız bir Türkiye düşünemiyorum” demişimdir hep.

 

     http://www.sanattanyansimalar.com sitesinden alınmıştır. - 21.03.2016, Pazartesi




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5752738
Online Ziyaretçi Sayısı:21
Bugünlük Ziyaret :206

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.