05.04.2016 / Yavuz Alogan - Eğitim, Laiklik, Şehitlik


     
Aşağı yukarı 1963’ten 1977’ye kadar geçen yıllar, bütün engellere rağmen laik ve bilimsel eğitim açısından belki de son atılım dönemi, gerçek bir aydınlanma çağıydı. Birbirini besleyen pek çok etken vardı. Tanınmış edebiyatçıların yönettiği “TÖS”, daha sonra “TÖB-DER” gibi mücadeleci öğretmen örgütleri, geniş bir aydınlanma ordusuyla ülkenin her yanında faaliyet halindeydi.

 

     Yayın katalogları üzerinden sipariş veren, genellikle emekli öğretmenlerin ya da sendikacıların açtığı, günümüzde yok olmaya yüz tutmuş taşra kitapçıları vardı. Dağıtım işleri henüz tekelleşmediği, gözünü para hırsı bürümüş yayıncılar henüz ortaya çıkmadığı için yayıncılık eğitim öğretim sürecinin bir parçası olarak halka dönüktü. Bu dönemde kitap yayıncılığının, Hasan Ali Yücel’in başlattığı idealist çizgiden ayrılmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. “Varlık Yayınları”nın cep kitapları bu çizginin en belirgin uzantısıdır. Sabit ve gezici kütüphaneleri de unutmamak lazım.

 

     Kitap eğlencelik bir tüketim nesnesi değil, gerçek bir aydınlanma aracıydı. “Boşa vakit harcamayın, Kafka’yı çizgi roman halinde okuyun” gibi ticari zevzeklikler yoktu mesela. Kitap yayıncılığı çok zengin bir sanat edebiyat tiyatro dergiciliğiyle kültürel olarak destekleniyordu. Altmışlı yılların sonuna doğru tiyatronun ülkenin bütününde yarattığı aydınlanmayı bugün hayal bile edemeyiz.

 

     Bunları nostalji olsun diye değil, 68 gençliğinin gökten zembille inmediğini anlatmak için yazıyorum. “Kızıldere Katliamı”nın 44. yıldönümüne ilişkin yazıları okurken aklıma geldi.

 

     Taşradan üniversiteye gelen gençlerin hemen hepsi lise öğretmenleri sayesinde en az birkaç edebiyat klasiği okumuştu. Kişinin mutlaka bir “kitap okuma politikası/programı” olması gerektiğine inanırlardı. Tiyatroya düşkün olmayan, “şiir matineleri”ne gitmemiş pek az 68’li vardır. Çoğu şiir yazardı. Türkiye’de devrimci gençlik hareketi aslında Rusya’daki “Narodnaya Volya”yı andıran bir ruhla halka yönelerek başladı ve aynı kaderi paylaştı; içinden, ideolojik köklerine bağlı, tutarlı ve kitlesel bir sosyalist hareket çıkaramadı.

 

     Elbette vakit geçmiş değil. Ancak her kuşağın zihniyeti, içinde oluştuğu maddi ve entelektüel ortamla koşullanır. Yukarıda sözünü ettiğim “birbirini besleyen etkenler” bugün insanları karanlığa ve kapitalizme yöneltecek şekilde çalışıyor.

 

     ……………………………………………………

 

     Bütün bunlar, ancak bir kültür devrimiyle aşılabilecek boyuta ulaştı. Mevcut kurumlarla ve sistem içi çözümlerle sonuç almanın imkansız olduğunu defalarca gördük.

 

     ……………………………………………………

 

     Aydınlık Gazetesi - 05.04.2016, Salı




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5742255
Online Ziyaretçi Sayısı:4
Bugünlük Ziyaret :866

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.