Taraf, Yerin Dibine Soktu

Sayan, Seda

     “Sabahın Seda”sı, çiğnenmiş sakızların yeni ambalajla sunulması!

     Taraf yazarı, Seda Sayan üzerinden gündüz kuşağı programları hakkında eleştiri yazısı kaleme aldı.

     İşte çok tartışma yaratacak o yazı...

     Eski hamam eski tas da diyebiliriz tabii, Seda Sayan’ın “Show TV”de yeni başlayan programı için.

     Al Mehmet Ali Erbil’i konuk. Çocuğunu mocuğunu da karıştır içine, sömür bi güzel anası babası ayrılmış çocukcağızı.. Burada da durma, durdurama kendini; koy annesinin fotoğrafını da ekrana bol bol.. Alt yazıyı da çek; “severek ayrıldılar” filan, üstüne patlat şarkıyı, dolsun gözler.. Kendini sürekli en güvenilir sanatçı seçtiren Seda Sayan’dan “Sabahın Seda”sına buyurun.

     Sizi bilmem, ama benim bir daha buyurmam kabil değil, görev icabı birini izlemek yetti bana, malum alerji mevsimi, bünyeyi zorlamamak gerek.

     “Sabahın Sedası”, bildiğimiz teraneleri okuyor yine.. Ama benim tahammülüm mü azaldı, yoksa Seda Sayan kontenjanım mı doldu bilmem...

     İbrahim Tatlıses’in gönderdiği dünyanın en abartılmış çiçek sepeti üzerine uzun uzun konuşmalar, oğlunu sahneye çıkarmalar, övmelere doyamamalar, Orhan Gencebay’ın sevgi şelaleleri çağlattığı telefon bağlantısı filan yeteri kadar dayanılmazken ve Mehmet Ali Erbil’le neden küstük barıştık gibi fevkalade kişisel mevzularla zaman doldurulması insanı canından bezdirirken zaten, bir de ilkbahar kuzucukları gibi hoplayıp zıplayan Ajda Pekkan sürprizi fazla geldi bana biraz.

     Tamam yaş değildir önemli olan... Ama tarihin ve toplumun çağları olduğu gibi, insanın da çağları vardır tabiatıyla. Ve sanki daha önceki çağlarındaymış gibi hoplayıp zıplayıp, seke seke ben geldim şirinlik jestleri çıkarırsa şimdiki çağındaki bir kadın, yadırgatıcı oluyor diye düşünüyorum; kendisi ne kadar estetik görünürse görünsün, hayat estetiğiyle buluşmuyor zira. Ajda Pekkan çok hoş bir kadın.. Ama yaş aldıkça -aslında ona çok yakışan- o eski cool duruşundan sıyrılıp, sıcak ve samimi görünme buhranlarına kapıldı ya.. Bunu yadırgıyorum işte.

     Bir de o sohbetler yok mu.. -ki, Ajda’nın duruşundaki reforma doğrudan bağlıdır ya bu da- hayatta her şey bitiyor dostluk kalıyor.. İyi elektrik iyi enerji.. Bu koltuk daha ergonomik.. Emine Erdoğan Hanım’ın Avrupa’ya Türk kadınını tanıtma girişimi ne reformist bir hareket.. Avrupa’ya Türk kadınını tanıttık.. Hanımefendiye hayran oldular. Ne kadar hayat dolu, Türkiye’siyle, dünyayla ne kadar entegre.. Emine Hanım’ın güzel insanlığını, kalbini gördüm..

     Gündüz kuşağı programlarını hiç beceremiyoruz nedense.

     Türkiye’nin dinamiklerine yukarıdan şöyle bir kuşbakışı bakıldığında pek çok alanda; siyasetten sosyale, etnik kültürlere, diplomasiye kadar uzanan bireysel, kurumsal ve sektörel yeni yapılanmalar, açılımlar gözlemleniyor. Ve bunlara yenileri de katılacağa benziyor. Ancak böyle giderse Türkiye’nin kendini yenileyemeyen en kalıplaşmış alanı, elektronik medyanın gündüz kuşağı programları olacak bence. Yıllardır bir gram yenilik, farklılık, inovatif çaba gösterilmedi ne yazık ki. Gösterilmemeye de devam ediliyor. Oysa kadın seyirci kitlesi, örneğin erkek seyirci kitlesine göre çok daha yenilikçidir ve yaratıcı, farklı sunumlara açıktır bence.

     Ama kim dikkate alıyor ki?

     Gazete Vatan – 05.05.2010, Çarşamba




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5743244
Online Ziyaretçi Sayısı:8
Bugünlük Ziyaret :641

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.