25.07.2019 / Selahattin Akarsu - MESAM Gerçeği

MESAM Gerçeği


     “MESAM’ın en az yarısı, söz yazarı, besteci, eser sahibi sanatçılar değildir…”


 

     Sevgili ozan arkadaşım, söz yazarı ve besteci kardeşim. Sizler için yaptığım bu özel tespitleri okumak, sadece üç dakikanı alacak. Ancak, emin olunuz ki hayatınıza da, sanatınıza da çok şey katacak. Beni bilir, tanırsınız. Objektif ve gerçekçi bir insanım. “MESAM” gerçeğini de objektif, yalın bir dille, dilim döndüğünce sizlerle paylaşmak istedim.


 

     “MESAM Genel Kurulları”nı yıllardır beraber izlemekteyiz. Adeta bir tiyatro sahnesini andıran genel kurullarda, ne yazık ki memleketin ozanlarına hep figüranlık düştü. Biz üyeler ise yıllardır irdelemeden, kendi irademizle hareket etmeden, önceden bize dayatılan listelere oy vererek seçim süreçlerine dahil olduk ve hatta hazır işaretlenmiş isimleri defalarca seçtik. Koltuğunu hiç kimseye bırakmayan aynı kişileri seçtik. Yani hep seçen olduk, hiç seçilen olmadık. Peki neden? Bizim irademiz yok muydu da iki yılda bir aynı kadroyu seçmeye mecbur tutulduk? Yetenekli, kurullara katkı sağlayacak bir dolu üye varken, hep aynı kişileri seçmeye devam ettik. Bu gidişe dur demek isteyince de “MESAM” müzik değil, siyaset yeri oldu, ortalık karıştı. Çünkü kişisel çıkarlarını korumak isteyen bazı kişiler, koltuklarını bırakmak istemediler.


 

     Öyle ya, asıl üretenlerin sırtından her ay ortalama beş, altı bin lira iyi paradır. Tadını alan vazgeçemiyor.


 

     Sadece telif konuşulması gereken “MESAM”a, siyaset soktular. Burası “Musiki Eser Sahipleri Meslek Birliği” arkadaş, siyasi parti değil! Yani her görüşten insanı barındırır bünyesinde.Üyeleri ayrıştırmak ve birbirine düşürmek suçtur ve kabul edilemez. Sadece 26 kişinin kişisel çıkarları için böldüler bu birliği. En yakın arkadaşlarımızla ters düşürdüler. Artık yeter. Bu ayrışmaya, çatışmaya, kavgaya DUR diyoruz. Tüm üyelerin haklarının korunması, birilerinin şahsi çıkarından daha önemlidir. Nasıl daha çok telif toplarız diye tartışılması gerekirken, bunlar dışında herşey konuşulur oldu. Bir gün telif toplama veya lisanslasma için mücadele ettiklerini, kavgayı bu yönde verdiklerini gördünüz mü? Hep sanatçıya yakışmayan tavırlara şahit olduk. Bütün dertleri kendi kişisel çıkarları. Yıllardır düzenli olarak genel kurullara katılırım, her defasında ozanlığımdan, insanlığımdan utanarak “MESAM”da olanlara defalarca kez şahit oldum. Sanatçı diye bildiğim bir çok kişi gözümde sadece çalgıcı türkücüye döndü ve büyük hayal kırıklıklarına uğradım olup bitenler karşısında.


 

     Kendi Çıkarları İçin Ayrıştırdılar


 

     Çok önceleri etnik mezhep, din, dil, ırk gözetmeksizin, alevi-sünni ayrımının olmadığı ve sadece müziğin ve telifin konuşulduğu seviyeli ve düzeyli kurullar görürdük. Devrimci, demokrat, gerici, faşist, sosyalist, komünist, vatan haini gibi ayrıştıran kavramlar söylemler yoktu. Kavga, dövüş, hakaret yoktu.. Ama son yıllarda, şimdi herkes birbirinin ayağını kaydırıp yönetime seçilebilmek için birbirlerine yapmadıklarını bırakmıyorlar. Kurullarda, kuliste birbirlerine küfredenler, seçildikten sonra kol kola, omuz omuza oldular. Bir baktık hiç bir şey olmamış gibi aynı masada gülen yüzler, mutluluk pozları sergilediler. “MESAM”ın çıkarttığı dergiler ve bültenlerde görmüşsünüzdür bu mutlu tabloyu mutlaka. Bunun adı çıkar birlikteliği sergilenen tiyatro değil de nedir? Yıllardır, hep aynı isimler ve hiç değişmeyen kadrolar... Bir kişi de çıkıp demiyor ki “Arkadaş ben her dönem seni seçiyorum da bugüne kadar eser sahipleri için ne yaptın? Nasıl bir katkı sundun? Ne tür bir meziyetin var ki bu kadar ısrarla seçilmek istiyorsun? Artık yeter. Kenara çekil de bu kez başka bir arkadaşın görev alsın.” Denilse de adamlar bunu asla kabul etmez. Çünkü her şeyi onlar biliyor, bizler ise sadece bu oyunda figüranız. Genel kurullarda, dışarıdan gelen üyelere her türlü propaganda yapılırken, tek sebebinin senin seçtiğin zat-ı muhteremler yirmi yıldır yönetim kurullarında nemalansın, huzur içinde huzur hakkı yesin, koltukları elden gitme korkusuyla bu gidişe dur diyenleri de, alevi, sünni, kürt, türk, sağcı, solcu, komünist, faşist diye ayrıştırarak “MESAM”da hüküm sürsünler. Artık yeter! Senin hüküm sürmen için mi “MESAM”ı kurdular? İki grup arasında bir kavgadır sürüp gidiyor. Bir ara hatırlayın, düşman iki grup ne olduysa bir genel kurulda birleşti, el ele tutuşup ortak liste sunup seçildiler. Arif Sağ, Orhan Gencebay sahnede el ele poz verdiğinde, kamuoyunda bilinen, saygı gören tartışmasız iki büyük usta sanatçıyı salonda coşkuyla alkışladık ve mutlu olduk. Ancak daha sonra gördük ve öğrendik ki bir yandan Orhan Gencebay ile birlik kurmuşlar, bir yandan da Arif Sağ Hoca’nın yanındaki arkadaşlar, Orhan Gencebay grubundan kimseye oy vermeyip dört ayrı farklı liste çıkartmışlar. Fakat sonrasında ortak divan kuruluna seçilen, güya hukukçu bir avukat, hukuksuzluk yapıyor, divanda tarafsız olması gerekirken, Orhan Gencebay’ın konuşmasını destekleyip alkışlıyor, ama kendi arkadaşları daha sonra onu eleştirince, bu pala bıyıklı iri adam, Gencebay ve arkadaşlarına nefret söylemlerine başlıyor. Kırk yıllık dostlukları bitirdiler, yönetimde istifalar başladı. Gerçek sanatçılar birer birer göçüp gittiler. Bir tane bile söz yazamayan, beste yapamayanlar bu kurumda üstadlara kafa tutup hakaret eder hale geldiler. Genel kurullarda devamlı kavga çıkartmasıyla bilinen bir sahte yiğido, bir eseri bile yazacak yeteneği olmamakla birlikte, devamlı burada tekkeyi bekliyor. Neden acaba? Çok değerli eserlerin sahibi, yediden yetmişe her kesimin dinlediği, sevdiği bir sanat adamına hakaret ederek, iki eli cebinde, marifetmiş gibi “Ben Orhan Gencebay’a posta koymuş adamım” diyor. Orhan Gencebay’ın veya Arif Sağ’ın siyasi tercihleri, “MESAM”dan ve bu kurumun amacından tamamen bağımsız kendi tercihleridir. Orhan Gencebay gibi üretken bir sanatçıya hakaret etmek kimsenin haddi degildir; ancak sen “MESAM”ın yetkilerini ele geçirdiğin için böyle konuşma hakkını kendinde bulabiliyorsun.


 

     Kavganın Gürültünün Değil Birliğin Yeri Olmalıydı


 

     Bahsettiğin bu zat kim diyececeksiniz, o kendini bilir. Bu yazıdan sonra kahramanlık yapar ortaya çıkar, “Ben vurdum” diye efelenir. “MESAM”daki olaylar siyasal meseleymiş gibi anlatılıp, Türkiye’nin gündemine taşınıyor. Oysa ki bu yalnızca “MESAM” ve üyelerinin meselesi. Bütün “MESAM” üyelerini birbirine düşman etmelerinin tek nedeni, yönetim kadrolarında sürekli aynı isimlerin kalması.. Demokratik kitle örgütlerini yanlış bilgilendirdiler. Bir siyasi parti genel başkanı bile, bir kaç kişinin şahsi çıkarı için meseleyi bilmeden açıklamalar yaptı. “MESAM” bir telif birliğidir. Üyesinin parasını toplayıp dağıtmak dışında hiç bir görevi yoktur. Bir siyasi parti değildir. Hiç bir siyasi partinin “MESAM”a müdahalesi kabul edilemez. “MESAM”, ilgili yasa ile “Kültür ve Turizm Bakanlığı”na bağlıdır. Yani devletin denetimi altındadır. Sizler de biliyorsunuz ki, bu gidişe dur demeliydik. Kamuoyunu yanlış bilgilendirip, taraf tutarak, yanlışa sahip çıkmak sanatçıya yakışmaz. Birlik ve beraberlik içinde, üyelerin ortak çıkarlarını savunmak yerine, kişisel çıkarları için her türlü karalama, yanlış bilgilendirme yapıp iftirada bulunanlar, bu kurumda yönetim kadrolarında kalmak için, üye sanatçıları hep kendilerine oy verdirip hüküm sürsünler diye, üyeleri ayrıştırıp bölmüşlerdir. Ve tek amaçları, yönetim kurullarına sürekli olarak seçilerek çıkarları ve koltuklarını korumaktır. “MESAM”, siyasetin, kavganın, gürültünün, ayrıştırmanın yeri değil, saygın bir kurum olmalıydı. Bugün, “MESAM”ın en az yarısı söz yazarı, besteci, eser sahibi sanatçılar değildir. Zaten gerçek sanatçılar bu olumsuzlukların muhatabı olmazlar. Öte yandan, kimsenin adamı olmadan “MESAM” için çalışan gerçek sanatçılar da var tabii ki. Onlar da kendilerini bilir, biz de biliriz. Selam olsun onlara, bin selam…



     Aydınlık Gazetesi - 25.07.2019, Perşembe




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5749923
Online Ziyaretçi Sayısı:11
Bugünlük Ziyaret :678

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.