29.10.2017 / Namigar Durak Başbuğoğlu - Ertuğrul Köyü Cumhuriyet Kadınları


     Merhaba okurlarım!


 

     Böyle bir yazıyı (ki yazı dizisi olmasını umuyorum...) kaleme almama sebep olan etkenleri sıralamalıyım önce. Birincisi; içinde kadın var, ikincisi; içinde Atatürk ve Cumhuriyet var, üçüncüsü; Köy Enstitüsü ruhu var, dördüncüsü; köylü geçmişim dolayısıyla yapılanın nasıl bir “zoru başarmak” olduğunu özümden hissediş var, beşincisi de galiba; “Böyle bir başarı ancak bir Trakya köyünde olabilirdi” diye düşüncem var, altıncısı... (E! Ama artık bu kadar sebep sıralamak yeter değil mi?) Hadi artık sadede, yani konuya gelelim:


 

     Geçen sene, mezunu olmaktan gurur duyduğum “Edirne Kız Öğretmen Lisesi” (EKÖL) pilav günündeydim. Çok soğuk bir Mayıs günüydü. Tam 39 yıl sonra okuluma dönüştü bu. Dolayısıyla kişisel duygularımı anlatmaya kelimeler yetmez. Benim asıl anlatmak istediğim; orada o gün yapılan etkinliklerden sonraki gelişmeler...


 

     Pilav gününü tertipleyen “EKÖL Mezunlar Derneği” başkanı Bilge Subaşı’nın açış konuşmasından sonra konuşmalar... konuşmalar... oldu. Sona doğru, “Edirne Kız Öğretmen Okulu” mezunlarından Nurten Çoban öğretmenin yazıp bestelediği, “Edirne Öğretmen Okulu Marşı” söylendi. Çok duygulandık. Aynı gün benim, “EKÖL”e ait anılarımın da yer aldığı “Tadı Bende Saklı” adlı kitabım tanıtıldı. Alımlar oldu. Günün hengamesiyle alamayanlar da oldu. Kısacası o günün; o soğuk ama gönülleri ısıtan günün tadı, hala bende saklı... Sonra internet sayesinde Nurten Çoban öğretmen bana ulaştı. “Kitabınıza ulaşmayı çok istiyorum” dedi. Ulaştı da... Artık “dost”tuk! Nurten öğretmenle...


 

     Nurten öğretmenler bir gün, “Tekirdağ-Süleymanpaşa Cumhuriyet Kadınları Derneği”nin davetlisi olarak Tekirdağ’a geliyorlarmış. Beni aradı; görmek istediğini söyledi. Gitmez miyim?!


 

     O günkü etkinliğe, “Lüleburgaz-Ertuğurul Köyü Cumhuriyet Kadınları Ekibi” olarak gelmişler; konser verdiler. İnanamadım! İçimden; “Nasıl yani?” dedim. Bildiğimiz şalvarlı-cepkenli-tartmalı (başı bağlı) köylü kadınlar; ellerinde bayraklar, dillerinde maniler-şarkılar bize konser verdiler. Ekibin başkanı-koro şefi; babası Ertuğrul Köylü ve aynı zamanda “Köy Enstitülü” olan öğretmen Şükran Akdeniz.


 

     Kısacası o gün, o topluluğa herkes gibi ben de hayran kaldım! Onları gıpta ile seyrettim... alkışladım.


 

     Nurten Çoban öğretmen de o köylüymüş ve Şükran Akdeniz öğretmenin her daim destekçisiymiş.


 

     Şimdi değerli okurlarım, hep birlikte gözlerimizi kapatalım ve düşünelim bakalım; köydeyiz-köylüyüz... ev-ocak-çocuk-tarla bağ bahçe-hayvan... yani iş.... iş.... iş. Üstelik “mahalle baskısı” denen o menem şeyi de yani eşlerin olaya bakış açısını da düşününce...???


 

     İşte böyle bir ortamda Şükran öğretmen kalkmış -tabiri caizse- 7'den 70’e (hatta 80’e) köyünün istekli -biraz da yetenekli kadınlarını toplamış- eğitmiş. Bir “koro” kurmuş onlardan. Sonra bir de “ad” bulmuşlar; “Ertuğrul Köyü Cumhuriyet Kadınları Korosu.” O çalmış (keman virtüözü-müzik öğretmeni kendisi)... onlar söylemiş. Sesleri köylerine, ilçeleri Lüleburgaz’a, Edirne’ye, Kırklareli’ne, Tekirdağ’a ve en son da İstanbul televizyonlarına-sahnelerine ulaşmış!


 

     Geçtiğimiz yazın başında bizi -Lüleburgaz Kaymakamlığı’nın sponsorluğunda- köylerinde yapılan “Keşkek Şenliği”ne davet ettiler. Gittik. Aynı gün köy meydanına konulan “Atatürk Büstü” açılışı da vardı.


 

     Kazanlar dolusu keşkekler, yine kadınların öncülüğünde ama erkeklerin de desteğiyle yapılıyordu.


 

     Biz biraz erken saatte gitmiştik. Bu yüzden de gelen birçok “EKÖL”lü arkadaşımızla görüşme şansımız oldu. Biri de “EKÖL Mezunları Derneği” sorumlularından ve Edirne’de “EKÖL Kardeşliği Projesi”nin hayata geçirilmesine öncülük eden Nesime Demirdüğen’di. Desteğiyle güne güç katmıştı. Sohbetimiz oldu... Bu park projesine destek veren herkese olduğu gibi bize de “EKÖL Sertifikası” vererek gönençlendirdi sevgili Nesime Demirdüğen; sağolsun-hep var olsun!


 

     Yeniden bulunduğumuz köye dönecek olursak, “Ertuğrul Köylü Cumhuriyet Kadınları” öncülüğünde köyde öyle çok şeyler yapılmış ki...


 

     Öncelikle köyün eski okul binasını (ki tavanının devasa yüksekliğine bakıldığında en az 1950’li yılların öncesine ait olduğu aşikar) “Kültür Evi” olarak dizayn etmişler. Bina, tarihi eşyalarla donatılarak müze haline getirilmiş. Bodrum katı ise hem el sanatları (dokuma) atölyesi olarak hizmet veriyor, hem de koro çalışmalarını orada yapıyorlarmış. Mekanı, dönüşümlü olarak görev alıp sürekli açık tutuyorlarmış.


 

     Nurten Çoban öğretmen hep orada ve zaman zaman da bizim yanımızdaydı. Dedi ki; “Burada gördükleriniz, biraz sonra gideceğimiz mekanda göreceklerinizin küçük bir kısmı. Esas ‘Kültürevi’, Fatma Efe’nin kendi evi. Haydi şimdi oraya da gidelim, görün.”


 

     Saat 17.30 sularında hazırlanan köyün meydanında, gelen resmi davetlilerin de katılımıyla “Atatürk Büstü” açıldı. Konuşmaların ardından, “Lüleburgaz Ertuğrul Köyü Cumhuriyet Kadınları Koro”su konser verdi. Alandaki herkes, hep bir ağızdan söylenen marşların da kattığı heyecanla taştı... coştu! Sonra keşkekler yendi, ayranlar içildi. Ve artık sıra geldi Fatma Efe ananın kendi konutunda oluşturduğu müzeyi görmeye...


 

     Otantik bir köy evi düşünün; sokak kapısından itibaren evin avlusu-bahçesi, her odasıyla ve üstelik kendinin hala yaşadığı o mekanı müzeye çevirmiş Fatma Efe hanım. Köylerimizde kullanılan ev ve kır eşyaları... her şey, her şey var orada. Konulmuş ve korunmuş.


 

     Fatma Efe anayla tanıştık. Zaten, meğer O’nu tanımayan yokmuş! Aslında yaş itibarıyla çok geçkin değil ama çok görmüş geçirmiş biri olduğu her halinden belli...


 

     Kutluyorum be köylü kadınları-anaları-eşleri sizi!


 

     Sakın gönül koymayın bana ama öncesinde kutlamak istediklerim var; size bu yolu açma gayretini-cesaretini-bilgeliğini gösteren Şükran Akdeniz öğretmeni ve O’nu hiç yalnız bırakmayan, varlığıyla “dağ” gibi desteği olan Nurten Çoban öğretmeni...


 

     Aslında bu kutlanasılıkta belki de en önce yazmam gerekenler de var. “Kimler?” derseniz; “Ertuğrul Köylü Cumhuriyet Kadınları”nın eşleri (beyleri). Onları da kutluyorum!


 

     Alkışlıyorum yüreğimin en derininden kopup gelen coşkuyla-gururla sizleri!


 

     “Yolunuz açık, sesiniz hep gür çıksın” dileğiyle selam, sevgi ve saygılar her birinize!..



     Namigar Durak Başbuğoğlu - 29.10.2017, Pazar




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5745616
Online Ziyaretçi Sayısı:9
Bugünlük Ziyaret :670

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.