Mehmet Ali Kutlu - İstanbul'un Vuvuzelaları
Bilmem ne kadar “vuvuzela” getirilmiş, anında satılmış.
Bunda şaşılacak ne var ki? İstanbul’da yılllardır milletin tepesinde “vuvuzela”lar çalınıyor. Hem “vuvuzela” eziyetinden nasibini almak için maça falan gitmeye yok. İstanbul’lu olmak, İstanbul’da oturmak yeterli.
Mahallende, Taksim Meydanı’nda, Kadıköy Meydanı’nda, o güzelim Boğaziçi’nde her yerde, Beşiktaş’ta, Sultanahmet’te, Ortaköy’de, Levent’te ve her yerde.
Metro’da her istasyonda, İstiklal Caddesi’nde. Gidin bakalım Beyoğlu’na, “vuvuzela”sız tek bir santimetrekarelik alan bulabilecek misiniz? Sokakların hepsi meyhane, gazino, gürültü, patırtı.
Millet bunu mu istiyor?
İstiklal Caddesi’ne kim gidiyor? Niçin?
Hiç metroya binmiyor musunuz?
Binin de görün! Bir istasyonda zurnacı, öbüründe saçı sakalı birbirine karışmış iki üç hipinin elinde vurup durdukları tenekeler, bir başkasında kulakları tırmalayan, kemana benzer bir aletten çıkan berbat bir zırıltı.
Tirilin tirili, tiril müsveddesi.
Bir kişi çıksın da, “Yanılıyorsun! İftira ediyorsun!” desin, maliyeye olan borçlarım hariç, bütün servetimi kendisine vereceğim.
Evet her yerde “vuvuzela”lar var.
Bunlar Anakaent ve İlçe Belediyeleri’nin “vuvuzela”ları, resmi “vuvuzela”ları.
Ya izinli “vuvuzela”lar ya da belediyenin başedemediği veya başetmediği -eziyeti çeken vatandaş için sonuç farketmiyor- izinli, ruhsatlı, resmi “vuvuzela”lar.
Kısaca, “vuvuzela”lar ve “vuvuzela”cılar bütün İstanbul’u teslim almıştır.
Ve kimsenin de tındığı yoktur.
Yadırganan buna karşı çıkmaktır.
Çünkü millet teslim alınmıştır.
Yerel yönetimlerdeki bu sorumsuzluk da milletin teslim alınmasının sonucudur.
18.06.2010, Cuma