10.01.2011 / Güngör Mengi - Nereye Böyle?

     Bir kaç yıl önce işaretlere bakarak “iyiye gitmiyoruz” diyenler kuruntulu olmakla suçlanırdı.

     Şimdi yaşıyoruz o senaryoları.

     Vesveseli diye ciddiye alınmayan insanlar kahin konumuna giriyorlar.

     Birkaç yıl önce içkili lokantaları kentlerin dışına çıkaracak hazırlıklarla ilgili haberler niyet okuma diye suçlanıyordu.

     Yakın zaman önce (bar, pavyon, meyhane değil) içki de verilen lokantalarda yemek yiyen aileler Ankara ve Aydın’da, çocukları yanlarında diye polis baskınına uğradılar.

     Başbakan’ın içkiden bahis açıldığında “üzüm yeyin” nasihatının bir işaret fişeği olduğunu düşünemeyenler için “Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu”nun çıkardığı yeni yönetmelik herhalde şoke edici bir sürpriz olmuştur.

     Yeni yönetmelik öylesine kısıtlamalar getirmiştir ki artık insanlar çok arasalar da kolay içki bulamayacak, bulabilenler de içecek yer bulmakta zorluk çekeceklerdir.

     Alkolizm, her toplumun korunması gereken bir tehlikedir.

     Siyasi iktidarların toplumu koruma duyarlılığı demokrasi ve insan hakları ile çelişmez.

     Ama dayatma olmaması şartı ile.. Son yönetmelik kırmızı çizgiyi aşmıştır. İktidar dini referans alan bir yaşam tarzı dayatmanın yeni bir hamlesini gerçekleştiriyor.

     Nasıl Bir Kafa?

     Kotarılan oldu-bittilere her fırsatta yenileri ekleniyor.

     Öylesine inanılması güç olaylar ki Cumhuriyet’e bağlı insanların tüylerini diken diken ediyor.

     İşte dün Mersin’den gelen haber...

     “Nevit Kodallı Anadolu Güzel Sanatlar ve Spor Lisesi”nde öğrencilere tebliğ edilmiş ki “erkek ve kız öğrenciler birbirlerine 45 santimden daha yakın olmayacaklar.”

     “YÖK”ün üniversitelerdeki türban yasağını oldu-bitti ile kaldıran tavrı korku yaratmıştı:

     “Yasa ve mahkeme kararı tanımayan bu cüret, acaba ilk ve orta öğretim ile kamu kuruluşlarında da hükmünü yürütür mü?”

     Mersin’den gelen haber, laik yasaları savunup uygulayacak yöneticilerin okullardan, kurumlardan tasfiye edildiği haberlerine tipik bir örnek teşkil ediyor.

     Seçim yaklaştıkça din ve siyaset ilişkisinden üreyen istismarlar sanat alanında da yıkıcı ve utanç verici etkilerini arttırıyor.

     Sanatçı tarifine uyan kesimden “sayı hesabı” ile hiçbir iktidara nasip olmayacak desteği alan “AKP İktidarı” birkaç gün içinde iki büyük rezalete damgasını vurdu.

     Koltuk Söyletir..

     Başbakan Yardımcısı Arınç TV için çekilen “Kanuni Dizisi”ni daha ilk gösteriminde yerin dibine batırdı ve yapımcısına “kendi kendini halletmesi” için mesaj gönderdi.

     Birkaç gün sonra Başbakan Erdoğan Kars’taki “İnsanlık Anıtı” için “ucube” deyimini kullandı.

     Çağdaş sultanların iradesinde bu niteleme ne tür bir sonu haber veriyor tahmin etmek zor değil: Tabii ki “katli vaciptir” hükmü yürüyecektir.

     Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın “Başbakan öyle demek istemedi” açıklaması bu sonu değiştirmez. Zaten yaptığı yanıltıcı bir “tercümanlık” oldu.

     Bir eski solcu olarak Günay’ın dün yaptığı iş, hayatının en zor görevlerinden biriydi kuşkusuz.

     Koltuk bazı insanları ne kadar ağır fedakarlıklara mahkum ediyor!

     Olayları aklı ve vicdanı hür insanlar olarak izlemek zorundayız.

     Hele yargının da bağımsız bir erk olma gücünü kaybetme yolunda sürekli mevzi kaybettiği şu dönemde...

     Demokrasinin hür ve cesur seçmenden başka güvencesi kalmadığını anlamak yetmez.

     Farkında olmayanlara anlatmak lazım!

     Gazete Vatan - 10.01.2011, Pazartesi




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5685779
Online Ziyaretçi Sayısı:12
Bugünlük Ziyaret :621

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.