01.03.2012 / İclal Aydın - Van Minüt Dediler Bana!

     Sabaha karşı dört buçuk gibi mide ağrısıyla uyandım. Her yıl garip bir şekilde aşağı yukarı aynı tarihlerde aynı sağlık sorunlarını yaşıyorum. Dünyam altüst oluyor diyebilirim... Hazmedemiyor... Midem yani... Hiçbir şeyi hazmedemiyor... “Yeter” diyor! “Sakın bana bir lokma bir şey daha verme alamayacağım! Bugüne dek verdiklerin her neyse canıma okudu zaten!”

     Oyunumun gösterimi için sabah Trabzon’a uçacak, oradan da Rize’ye geçecektik. Sonra tekrar Trabzon’a dönecek, orada hem oyunu sahneleyecek hem de “Karadeniz Teknik Üniversitesi İşletme Kulübü”nden 2010 yılının en çok okunan gazete yazarı ödülünü alacaktım...

     ***

     Rize’de oyunu oynayacağımız salonun önüne geldiğimizde perişan vaziyetteydim. Saçlarım zaten uzun bir zamandır dikine uzuyor! Hastalık hallerinde beni hiç dinlemezler! Sağlık sorunlarım anında cildime yansır; İstanbul-Trabzon arası çenem ve yanaklarımda, Trabzon’dan Rize’ye şakaklarımda altışar adet sivilce yetiştirmişim maşallah... Burnum olmuş bostan patlıcanı, gözler kan çanağı... Bir görseniz sahneye çıkıp güzel güzel insanları güldürüp eğlendirecek kişi değil de, az sonra bütün izleyiciyi teker teker doğrayacak olan Kasımpaşa canavarı gibiyim!

     İyi değilim yani, hiç iyi değilim! Sahneye çıkmama bir saat kırk beş dakika var. Hastalığımı, derdimi, tasamı, kaygımı her neyse işte o anda kafamdaki her şeyi arabada bırakmalıyım... Hemen sevinç giyinmeliyim. Hemen ama.. Hemen... Fakat bir türlü bulamıyorum...

     ***

     Binadan içeri giriyoruz. Koşarak kulise geçmemiz gerek. Tuvalete gitmeliyim. Yüzümü yıkamalıyım. Arkamdan gelen bir grup insan var duyuyorum. Beni böyle görmesinler Allahım. “Kulis nerede” diye soruyorum. Neredeyse Artvin’de!!! “Şuradan çıkacaz, şuraya dönecez, bir kat daha çıkalım, hah, şuradan da dönün, sahneden de geçecez, tuvalet dışarıda ama...” Allahımmmm, geliyorlar... Kont Batu’yla, Serhat’a “Ben hazırlanmadan kimseyi almayın kulise olur mu” diyorum. “Tamam, tamam, siz hiç merak etmeyin diyorlar.” Her yer buz gibi. Donuyorum. Bir odaya giriyorum. Bir çöp kovasını ters çeviriyorum. Üzerine oturuyorum. Paltoma sıkı sıkı sarılıyorum. Midemin bulantısının geçmesi gerek... Ateşimin düşmesi lazım...

     ***

     İyi şeyler düşünmeliyim. Başka şeyler düşünmeliyim. Başka şeyler düşünmeliyim. Rize!! Evet Rize!! Rize’deyim! Başbakan Rizeli! Başbakan’ın doğum günü! İktidar! İktidar ve muhalefet... Muhalefet “CHP”. Kurultay! Delege... İddia. Ahu Özyurt’la Sevilay Yükselir iddiaya girmişti acaba hangisi kazandı... Kazanmak.. “Oscar”... Tahminlerim tutu... Meryl Streep ve Jean Dujardin kazanacak demiştim. Ama bir kerede kazanılmaz “Oscar”. Jean Dujardin “Artist”teki performansıyla almadı ki bu ödülü. “Oscar”a giden yolu ne güzeldi onun... Jean Dujardin’i seviyorum... Sinemayı seviyorum. Kelimeleri seviyorum. Kitapları seviyorum. Kızım... Laliş’in mektubunu okuyayım. Ne güzel yazmış kızım benim. Aynama asarım şimdi. Güzel bir şey yapıyorum ben. İnsanlar çok eğlenecekler... İyi bir şey yapıyorum ben. Üstelik yalnız değilim... Doğru ve ümitliydim. Doğru ve ümitliydim... Hadi bakalım...

     Sonra makyajımı yaptım... Sonra gösteri başladı.. Kahkahalar, gözyaşları, alkışlar... Sonra bitti...

     ***

     Tiyatronun merdivenlerinden iniyordum... Kalabalık bir grup bekliyordu. Ellerinde fotoğraf makineleri. İçlerinden biri şimşek gibi atladı üzerime, ellerimi yakaladı kendine çekti. “Seni tiyatronun kapısında bekliyordum, bir dönseydin, bir selam verseydin, bir gülseydin, ne olurdu? Döndün yardımcılarına, içeri gelmesinler dedin. Ha ben bunu sana demeseydim ömrümün sonuna kadar sana kin tutardım” diye başladı konuşmaya ve beni hüngür hüngür ağlatana kadar onca insanın önünde bir güzel fırçaladı... İzah ettim, anlattım... “Haaaa, öyle mi” dedi...

     Sonra ne oldu dersiniz? Hiiiç... Herkes aynı telaşla hatıra fotoğrafını çektirmeye, beni bir o yana, bir bu yana çekiştirmeye devam etti... Fırçayı atan abla bile birkaç poz üst üste fotoğraf almayı ihmal etmedi...

     “Bak bir de güzel ağlattım, canına bile okudum” mu diyecek acaba fotoğrafımı gösterirken bilmiyorum ki... Bu da bana Rizeli ablanın van minütü oldu sanki...

     Bildiğim bir şey var...

     Rizeliler lafını esirgemiyor kardeşim...

     Bak Başbakan’a... “Tüsiad”a yine vermiş ayarı...

     Gazete Vatan - 01.03.2012, Perşembe




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5754491
Online Ziyaretçi Sayısı:18
Bugünlük Ziyaret :978

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.