02.08.2012 / İclal Aydın - Kedi Dili...


     Oya Baydar’ın çok sevdiğim bir romanı vardır, “Kedi Mektupları”. Okumadıysanız yazık olmuş...


     Hoş şimdilerde çok kişi roman okumuyor, sevmiyor, okuyamıyor olmakla övünüyor. “Sevmiyorum, sıkılıyorum, okuyamıyorum” diyebilene anlayışla kafa sallayışıma daha çok şaşırıyorum aslında.


     Nesine anlayış gösteriyorsun? Roman okumam diyen, sıkılırım diyen birine niye kafamı sallıyorum ki?


     Çocuk sevmem ben, diyenler vardır bir de. Bununla da övünürler. Kedi sevmeyenler... Kimseyi sevmeyenler...


     Bunlar böyle “duyarga” geliştirip “yazırgalar” filan yazınca içim bir çekiliyor benim bazen... “Yazırga” nedir diye sorarsanız şu anda ben uydurdum derim. Şunu kastediyorum yazırgadan: Başöğretmen buyurganlığındaki tweet’ler ve yazılar... Örnek verelim: “HES’e hayır de! Toprağına sahip çık! Çayına sahip çık! Suyuna sahip çık! Karadeniz’e sahip çık! Damacanaya sahip çık! Çocuğuna sahip çık! Kafamı şişirdi! Uçakta bağırmasın mesela!”


     * * *


     Ne diyordum? Hah, “Kedi Mektupları”...


     Oya Baydar’ın o güzelim romanında kediler ev arkadaşları insanların paçalarına, çantalarına bıraktıkları kokular sayesinde birbirleriyle mektuplaşırlar...


     Şahane bir romandır... Anlattıkları elbette birlikte yaşadıkları insanların hüzünlü öyküleridir...


     Ben bu yazıyı yazarken Kedimiz Leylaaanım da gözlerini dikmiş bilgisayarın arkasında bana bakıyor. Kesinlikle beni anladığını, hatta ne yazdığımı bildiğini bile düşünüyorum...


     İşte o kitapta da zaten kediler her şeyin farkındaydılar...


     Bu kedi de beni dehşete düşürüyor. Geçen akşam televizyonda Russel Crowe’un “İyi Bir Yıl” filmini izliyordum. Leylaanım da geçti televizyonun önüne, gözünü kırpmadan izlemeye başladı. Yahu Russel Crowe’u mu beğendi nedir diye düşünürken, sonradan anladık; bağ, bahçe, yaprak ilgisini çekmiş aslında... Zira sürekli çiçeklerimi yiyen, salataya ilgi duyan, ıspanak, ortanca gördü mü üzerine atlayan, evde dal yaprak bir saksı bir şey bırakmayan, akan suyu seyreden, banyo küvetinde uyumak, suyu kabından değil de musluktan akarken içmek isteyen, durmaksızın şarkı söyleyen ve sabahın kör saatinde uyanıp hepimizi uyandıran çiftçi ruhlu bir kedim var. Büyük ihtimalle kedi olduğunun farkında değil...


     Bazen uzun uzun yüzüme bakıyor. Ama o kadar uzun bakıyor ki...


     İşte o zaman Oya Baydar’ın o romanı geliyor aklıma...


     Benim Leylaanım da bir mektup yazacak olsaydı diyelim arkadaşlarım Evren’le Burak’ın kedisi “KediEfe”ye ne yazardı acaba?


     “Sevgili Efe...


     Yine bağırdı bana... Şşşşşş, hööö, heeyyyttt gibi kelimelerden hoşlanmıyorum. Neymiş, halısını mıncırmışım. Yok efendim, güzelim kanepesine tırnak atmışım. Kediyim ben, mıncıracağım da tırnak da atacağım tabii. Kızına kullanmadığı kelimeleri bana da kullanmamalı bence. Kızına hiçbir zaman ‘şşşşt, haayt, gebertirim’ diye bağırmıyor. Kızı da hoplayarak kapıya uçup, kapalı kapının altından sürünerek dışarı çıkmaya çalışmıyor. Üstelik dikkat ediyorum kızını yatağına alıyor fakat beni artık almıyor. Büyümüşüm...


     Yine de iyi bir kadın olduğunu düşünüyorum. Seviyorum kendisini. Bazen üzülüyorum bile. Hatta beğeniyorum. Ama Meryem’i ondan daha çok seviyorum... Meryem her şeye izin veriyor.


     Geçen akşam bir arkadaşı geldi. Onlar kapıda kucaklaşırken evden kaçtım. Evet, sonunda başardım. Fakat nereye gideceğimi bilemediğim için birinci kata kadar indim. Sonra çok korktum Efe... Gerçekten çok korktum. Bilirsin aslında gevezenin tekiyimdir ama karanlıkta kocaman apartmanda beni bulsunlar diye dua etmeye başladım. Neyse ki yarım saat sonra fark ettiler yokluğumu. İyi ki eve gelen misafirlerin üzerine tırmanma huyu geliştirmişim. Bu misafire tırmanmayınca merak edip aramışlar. Bak şarkı söylemenin ve girişken olmanın faydaları işte... Yokluğun hemen fark ediliyor. Bu arada Efe, sana söyleyeyim, duyarlı bir kedi ol. Suyuna sahip çık. HES’e hayır de. Bana ne olduğunu sorma. Ben kediyim. Bilemem. Her kedi bizim gibi şanslı seğil. Seninkileri kutlarım. Bu yıl şirketlerinin başka kediler için kapı önüne su koymada yedinci zafer yılıymış. Benim için onları öp, patiyle yanaklarına pıt pıt yap... Ben yine yazarım. Hadi mır!


     Leylaanım”


     * * *


     Hayvan ve çocuk seven herkesin güzel yanaklarından öperim. Allah onları kibrin ayazından korusun. Bu sıcakta kapı önüne bir kap su. Unutmayın...


     Gazete Vatan - 02.08.2012, Perşembe




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5687939
Online Ziyaretçi Sayısı:13
Bugünlük Ziyaret :1120

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.