Şe

Şehrazat:

Bkz.: Söylemezoğlu, Şehrazat Kemali.

Şekercioğlu, Ayşe:

Küğcü bir aileden gelen Ayşe Şekercioğlu, piyano öğrenimini Mithat Fenmen ile yaptı. “Ankara Devlet Konservatuvarı Yüksek Devre” mezunu olan sanatçı, 1967 yılında “Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası”na girdi. 1971 yılında kazandığı bir bursla Londra’ya giden Ayşe Şekercioğlu, “Guildhall School of Music and Drama”da James Gibb ile oda küğü ve eşlik çalıştı.

Şeminit:

(Sheminith). Sekizli, oktav. Küğsel bir terimdir. Erkek sesleri tarafından ırlanan en kalın sesi belirttiği varsayılmaktadır. “Kutsal Kitap 1. Tarihler 15:21”de geçen metin şu şekildedir: “Başküğcüler Mattitya, Elifelehu, Mikneya, Obed-edom, Yeiel ve Azazya, şeminit’e göre akort edilmiş lirlerden sorumluydular.” “Mezmur 6:12”de küğ yönetkeni için not başlığı yer almakta ve “telli çalgılar için” tümcesi bulunmaktadır. Bu terim aynı zamanda sekiz telli bir çalgı anlamına da gelmektedir. Çok büyük bir olasılıkla “Şeminit” sekizinci olarak bilinen tanınmış bir ezgiyi belirtmekte ya da söylenmesi istenen ilahide belirli bir perdeyi işaret etmektedir. Bu terim tam olarak “sekizli” anlamına gelir, küğde belki de en kalın ses olarak ele alınabilir. “Şeminit” küğsel bir terim olarak “Kutsal Kitap”ta üç kez yer almaktadır. Kral Davut ahit sandığını Obed-edom’un evinden Kudüs’teki mabede taşıdığında Levioğullarından küğcülerin çeşitli gruplarını örgütleyerek şenlikler düzenledi. Bu küğcüler ırlağanlık yaptılar; harp, lir veya ziller çaldılar ya da sadece alkış tuttular. “Şeminit” ve “alamot” (Bkz. Alamot) (alamoth) kelimeleri küğsel terimlerdir. Ancak bunların ne tür terimler olduğu açık değildir. Çalgının türünü betimleyebilecekleri gibi çalgının akordunun nasıl olması gerektiği ile de ilgili olabilirler. Çünkü arpçiler ve lirciler geçit töreni esnasında eş zamanlı olarak çalmaktaydılar. Bu çalgıların tiplerinin veya akortlarının uyumlu olması gerekmekteydi. “Mezmur 12”de herhangi bir çalgıdan bahsedilmezken “Mezmur 6”da cümleye “nagan” fiili eşlik etmektedir ki telli bir çalgı çalmak anlamına gelmektedir. Bu da hem arplerin ve hem de lirlerin “şeminit” olarak mevcudiyetlerini göstermektedir. Bazı bilim adamları “şeminit”in sekiz telli bir arp ya da lir olduğu konusunda israrcıdırlar, bazıları da “şeminit” olarak akort edilmiş herhangi bir çalgının bir oktavlık bir ses dizisinin tümünü kapsadığını belirtmektedirler. Çok eski Sümer tabletleri Sami ırkının küğsel kuramların bilgisine sahip olduklarına işaret etmektedir. Diğer yandan “şeminit” kelimesi bazı tanınmış ve kolayca akılda kalabilen alımlı şarkıların başlığı (ilk kelimesi) olabilir. Açıkçası bilemiyoruz. Etimolojik olarak “şeminit” kelimesi שמן II (shmn II) kökeninden türetilmiştir ki bu da “sekiz” rakamını göstermektedir.

\ Şen, Abdurrahman:

1978 yılında gazeteciliğe başladıktan sonra sırasıyla “Yeni Devir”, “Bulvar”, “Zaman”, “Ortadoğu” ve “Yeni Asya” gazetelerinde gazetecilik yapmış olup “Sürekli Sarı Basın Kartı” sahibidir.1995 yılında “Kültür Bakanlığı Türk Kültürüne Hizmet Özel Ödülü”nü almıştır. Şen’in yayınlanmış sekiz kitabı bulunmaktadır. Şen halen “İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı” görevini sürdürmektedir.

\ Şen, Bimen:

1873 yılında Bursa’da bir din adamı olan Gaspar Dergazaryan’ın dördüncü çocuğu olarak doğan Bimen Şen düzenli bir küğ öğrenimi görmemesine karşın, 20. yüzyılın başlarında yaşayan ünlü ustalardan yararlanmasını bilmiş bir küğcümüzdür. Asıl adı Bimen Dergazaryan olup Ermeni asıllıdır. Küğsever bir ailede doğmuş olan sanatçı sesinin güzelliği ile dikkatleri hemen üzerine çekmiş ve daha çocuk yaşlarında iken kilisede ilahiler ırlamaya başlamıştır. Kazandığı başarılar kısa sürede çevresinde duyuldu ve 11 yaşında iken Bursa’ya gelen Hacı Arif Bey’e takdim edildi. Büyük ustaya birkaç şarkı söyleyen küçük Bimen’in sesini çok beğenen Hacı Arif Bey küğ sanatında ilerlemesi için O’nu İstanbul’a davet etti. Ailesinin şiddetli karşı çıkışlarına karşın Bimen Şen 14 yaşında iken bir kış günü İstanbul’a gitti. Yanındaki para kısa sürede bitince açlık ve sefalet çekmeye başladı. İş bulamayan küçük Bimen kiliseye başvurdu ve bir ilahi okudu. O esnada kilisede bulunan dindar bir Ermeni sesini çok beğendiği bu çocuğu himayesine aldı. Banker olan bu kişinin yanında bir süre çalıştıktan sonra Bimen serbest ticarete atıldı ve böylece parasal durumunu düzeltti. Genç sanatçı bir yandan sarraflık yapıyor, bir yandan da çevresini geliştiriyordu. Yararlandığı büyük isimler arasında Kanuni Hacı Arif Bey, Tamburi Cemil Bey, Şevki Bey, Rahmi Bey, Hanende Nedim Bey, Hacı Kirami Efendi ve Neyzen Aziz Dede sayılabilir. Bimen Şen tüm bu farklı etkilere karşın kendine özgü sanatçı kişiliğini koruyabilmiştir. Yaşadığı süre boyunca bir hanende olarak ün kazandı ve takdir edildi. Genellikle şarkı formunda yaratılar üreten sanatçının önemli eserleri şunlardır: “Bilirim Daha Sen Pek Küçüceksin” (Hüzzam), “Yıllar Ne Çabuk Geçti O Günler Arasından” (Hicaz), “Seninle Ey Gül-i Ahsen” (Kürdili Hicazkar)... Sanatçı 26 Ağustos 1943 tarihinde 71 yaşında yaşama gözlerini kapatmıştır. Süleyman Nazif onun için şu beyti yazmıştır: “Ebedi nazımıdır san’at-ı feryadımızın, Öperiz ağzını hep Bimen-i üstadımızın”. Bimen Şen çok tanınmış bir ses sanatçısı olduğu halde gazinolarda çalışmamış, özel küğ  toplantılarında okumayı yeğlemiştir. Akşamları “Eldorado” gibi gazinolara giden sanatçı hatırını kıramadığı dostlarının israrı ile oturduğu yerden bazen fasıllara katılırdı. Dinletiler vermiş ve plaklar da doldurmuş olan Şen,Atatürk’ün daveti ile Ankara’ya gitmiş, zaman zaman olmak üzere “Dolmabahçe Sarayı”na da çağrılmıştır. Bir gazete söyleşisinde herhangi bir küğ çalgısı kullanmadığını, nota bilmediğini, yaratılarını başkalarının notaya aldığını, küğ sanatından ve yaratılarından para kazanmadığını, bir kırgınlık sonucu piyasadan çekilerek evvelce biriktirdiğini satarak geçindiğini söylemiştir. Cenazesi Lemi Atlı, Neyzen Rıza Bey, Tanburi Dürrü Turan, Sadeddin Kaynak, Artaki Candan gibi tanınmış küğ ustalarının katıldığı kalabalık bir toplulukla kaldırılarak “Feriköy Ermeni Mezarlığı”nda toprağa verilmiştir. Bağdar olarak Hacı Arif Bey taklitçisi değildir; ancak bu büyük sanatçının başlattığı şarkı yazma yolunun izleyicisi olmuş, özellikle fasıl küğümüzün gelişmesine büyük hizmette bulunmuştur. Kendisini bilen, tanıyan ve dinleyen Ruşen Kam onun için şu satırları yazmıştır: “....... Bu an’anenin en kuvvetli, en popüler bestekarlarının sonuncusu Bimen Şen’dir. Taaaa Şişli semtinden başlayarak İstanbul surlarına kadar uzanan bölge içinde O'nun eserlerinden birini, hatta birkaçını bilmeyen, terennüm etmeyen bir insan tasavvur etmek pek güçtür. Şöhreti ve eserleri I. Dünya Harbi ve sonra onu takip eden mütareke yılları içinde, bütün İstanbul ufuklarını kaplamış olan bu bestekarımız, her sınıf halkın kendi zevkini okşayacak tarzdaki şarkıları ile çok sevilmiştir. O dönemdeki yeni bir eseri, bütün umumi ve hususi saz meclisleri içinde muhitinin en kuytu köşelerinden yükselen seslerini, en güzel ahenklerini bu eserin büyüleyici melodileri arasında bulurdu. O’nun bu sanat ve sanatkarlık tılsımı ölümüne kadar devam etmiştir. Bimen Şen, zamanının en tutulan ve sevilen Uşşak, Hicaz, Saba, Hicazkar, Kürdili-Hicazkar, Hüseyni, Segah, Hüzzam gibi makamlarında pek çok şarkı bestelemiştir. Melodilerinde, kendinden evvelkilerin tesirlerinin izlerinden ziyade kendi kudret ve kabiliyetinin sesi duyulur ve bunlar kah bir hüzün ve elemin, kah bir neşve ve sürurun ifadesi olarak gönüllere akseder. Yalnız şunu da ilave edelim ki, O’nun bazı eserlerinde belli belirsiz şive bozukluğundan doğan bazı prozodi yanlışları biraz kulağı tırmalar. Bu zaten Hristiyan, Musevi Türk bestekarlarının daha bir kısmında kulağa çarpan bir keyfiyet olmakla birlikte, küçük bir tasarrufla bu gibi ufak tefek hatalar her zaman için giderilebilir.....” 600’ü aşkın eserinin olduğunu, güzel şiirlerin kendisine bağdama yolunda ilham verdiğini, en güzel yaratılarını yatakta ve gece yarıları uykudan uyanarak yazdığını söyleyen Bimen Şen’in 220 şarkısının notasını Şamlı İskender yayınlamıştır. Küğ yaratıları dağarımızda 250 kadar eseri bulunan sanatçı, bazı marşlar da bağdamıştır.

\ Şen, Oya:

1965 yılında doğdu. İlk küğ eğitimine altı yaşında bağdar Nazife Güran’dan piyano dersleri alarak başladı. İlk ve orta eğitimini tamamladıktan sonra “Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Müzik Eğitimi Bölümü”ne girerek Filiz Kamacıoğlu’ndan piyano, Filiz Ülke’den şan dersleri aldı. 1987 yılında mezun oldu. 1987-1990 yılları arasında “İstanbul Özel Eyüpoğlu Eğitim Kurumları”nda, 1990-1993 yılları arasında “Adana Yavuzlar Ortaokulu”nda küğ dersi öğretmeni olarak görev yaptı. 1992 yılında “Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sahne Sanatları Şan Sanat Dalı”nda yüksek lisans eğitimine başladı. Prof. Çavdar Hacıev ile şan, Doç. Anatol Jagoda ile lied ve oratoryo dağarı, Prof. Yalçın Yüreğir ile uyumbilgisi ve karşıt yazım çalıştı. 1995 yılında pekiyi dereceyle mezun oldu. “Çukurova Üniversitesi Korosu”nda korist olarak söyleyen ve ayrıca birçok yalkın dinletiler vermiş olan sanatçı 1992 yılından bu yana “Çukurova Üniversitesi Devlet Konservatuvarı”nda remileme ve kuram derslerinde eğitim vermekte ve “Müzik Bölümü Kompozisyon ve Orkestra Şefliği Anasanat Dalı” başkanlığı görevini yürütmektedir. Oya Şen 1996 yılından bu yana Claudia Atanassova ile şan çalışmalarını sürdürmektedir.

\ Şen, Tevfik:

Başlarda film setlerinde görevli olarak çalışan Şen, sinemaya 1969 yılında Yücel Hekimoğlu’nun çekmiş olduğu, “Dönüşü Olmayan Yol” filmi ile girdi. Genellikle “Yeşilçam”ın kötü adam rollerinde oynadı. Cüneyt Arkın, Kemal Sunal, Sadri Alışık, Kadir İnanır, Fatma Girik ve Türkan Şoray’ın da yer aldığı 200’e yakın filmde rol alan usta oyuncu, görüntü yönetmenliği de yaptı. Tevfik Şen daha sonra İsviçre’ye giderek plak şirketi kurdu.

\ Şener, Başak Türkbileği:

1980 yılında İzmir’de doğdu. Lise eğitimini “İzmir Işılay Saygın Güzel Sanatlar Anadolu Lisesi”nde tamamladıktan sonra üniversite eğitimini “Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Eğitimi Müzik Bölümü”nde aldı. Lisede Galip Çevik ile almaya başladığı keman eğitimine üniversitede Feridun Büyükaksoy ve piyano eğitimine ise Gül Çimen devam etti. Üniversite eğitimi süresince Yakup Kıvrak yönetimindeki “Gazi Üniversitesi Gençler Oda Orkestrası” ve “ODTÜ Müzikal Toplulukları”yla yurt içi ve yurt dışında birçok dinletilere katıldı. Aynı zamanda Mustafa Apaydın yönetimindeki “TRT Çoksesli Gençlik Korosu”nun sınavlarını kazanarak “TRT” bünyesinde de korist olarak görev almanın yanı sıra Türkiye çapında birçok dinleti etkinliğinde bulundu. Lisans eğitiminin ardından “Ege Üniversitesi Devlet Konservatuvarı”nda yüksek lisans programını tamamlayarak ertiksel yaşamına adım attı. Şu an hala “Uşak Güzel Sanatlar Anadolu Lisesi”nde keman öğretmeni olarak görevini sürdürmekte ve üyesi bulunduğu “Uşak Akademik Oda Orkestrası”yla çalışmalar yapmaktadır.

\ Şenozan, Ali:

Doğumundaki adı ve soyadı Ali Kaptıkaçtı’dır. Soyadını beğenmediği için kendisini Ali Şenozan olarak tanıtmış ve ilerleyen süreçte herkes O’nu Ali Şenozan olarak anmaya başlamıştır. 7 Haziran 1939 tarihinde Adana’da doğdu. “İnkılap İlkokulu”, “Tepebağ Ortaokulu” ve “Adana Erkek Lisesi”ni bitirdi. Ortaokul sıralarında küğ sanatı ile ilgilenmeye başladı. Henüz onbir yaşında iken Arif Nihat Aka sayesinde küğ eğitimine giriş yaptı ve Aka’dan nota, usul ve makam dersleri aldı. 1962 yılında Arif Nihat Aka’nın yönettiği “Adana Halk Eğitim Merkezi Müzik Kolu”na başladı. Aka’nın isteği üzerine küğ kolunu çalıştırdı ve yönetti. “Adana Erkek Lisesi Korosu”nu kurdu ve çalıştırdı. 1958 yılında “İstanbul Belediyesi Konservatuvarı”na girdi, tam 148 kişinin girdiği bu sınavı birincilikle kazandı. Bu sınavın değerlendiricileri arasında Duri Turan, Münir Nureddin Selçuk, Refik Fersan, Faire Fersan ve Kemal Gürses bulunmaktaydı. Bu okulda özellikle Münir Nureddin Selçuk ile yaptığı çalışmalar kendisine yararlı olmuş; ayrıca Cinuçen Tanrıkorur, Erdoğan Köroğlu, Teoman Apay, Şekip Ayhan Özışık, Tülin Yakarçelik ile çalışmıştır. Bu dönemde Emin Ongan, Cevdet Çağla ve Alaattin Yavaşça ile yakın dostluklar kurmuştur. 1959 yılında Adana’ya dönerek “Paksoy Fabrikası”nda çalışmaya başlamıştır. 1960 yılında askerlik görevine gitmiş; acemi eğitimini “Polatlı Topçu Okulu”da tamamlamış ve daha sonra “Çorlu 301. Topçu Alayı”nda askerlik görevini tamamlamıştır. Askerde iken moral gecelerinde dinletiler vermiştir. Kapanmış olan “Kırklareli Musıki Cemiyeti”ni eczacı Tevfik Bey ile tekrar açmıştır. 5 Eylül 1966 tarihinde “TRT” tarafından açılan “Doğrudan Sanatçı” sınavına katıldı ve bu sınavı kazanarak “TRT”ye girdi, aynı yıl “Ankara Radyosu”nda açılan sanatçı sınavını kazanarak ses sanatçısı olarak çalışmaya başladı. 1979 yılında açılan sınavı kazanarak bu topluluğun yönetkeni oldu. “SSK Türk Sanat Musıkisi Korosu”nun da eğitmeni oldu. “TRT Merkez Denetim Kurulu” ve “TRT Repertuvar Kurulu” üyesi olarak görev yaptı. 1986 yılında “Adana Büyükşehir Belediyesi Konservatuvarı”na sanat yönetmeni olarak dört yıl çalıştı. Fakat belediyedeki görev değişikliğinden dolayı konservatuvar dağılacak duruma geldi. Daha sonra 2004 yılında tekrar bu konservatuvarın yönetimine gelen Şenozan, işlerinin yoğunluğu ve Ankara’da yaşamasından dolayı 2008 yılında bırakmak zorunda kaldı. 2011 yılında üçüncü kez “Adana Büyükşehir Belediyesi Konservatuvarı”na sanat yönetmeni olarak geldi ve bu dönemde “Büyükşehir Belediyesi Meclisi”nin kararı ile konservatuvara adı verildi. Sanatçı 7 Haziran 2004 tarihinde yaş haddinden emekli oldu. Ali Şenozan, “TRT” dışında birçok dernekte koro yönetkeni ve öğretici olarak çalıştı. Örneğin “Hacettepe Üniversitesi Korosu”, “Ortadoğu Teknik Üniversitesi Korosu”, “Ankara Öğretmen Okulu Korosu”, “Melodiler Müzik Derneği”, “TRT Memurlar Korosu”, “Yüksek İhtisas Hastanesi Müzik Topluluğu” hizmet verdiği yerlerden birkaçıdır. “Kayseri Melikgazi Belediyesi Konservatuvarı”nda ve “Konya Üniversite”sinde öğretim görevlisi olarak hizmet etti. Araştırma ve makaleleri bulunan Şenozan, bir makalesinde Türk Halk Müziği ve Türk Sanat Müziği kavramlarına çok net biçimde değinmiştir. 1956 yılında bağdama çalışmalarına başlayan sanatçı 1984 yılında Hüzzam makamında “Gitme Güzeller Güzeli”, 1982 yılında Rast makamında “Aşk Oduna Yandı”, 1993 yılında Rast makamında “Gittiğin Yolları Yakın Sanarak” adı altında yazdığı bağdaları ile “Milliyet Gazetesi”nin düzenlediği “Yılın On Şarkısı” ödülünü aldı. Şenozan torunlarına duyduğu güçlü sevgiyi yaratılarıyla ölümsüz hale getirmiştir. “Çağlasu” Çağla için, “Birden İçime Neşe Doldu” Buğra için, “Bebeğim Güzel Nehir’im” Nehir için bağdamıştır. Bağdarın günümüze dek bilinmeyen iki eseri ise 2019 yılının Eylül ayında ortaya çıkmıştır. Bunlardan birisi Hüseyni makamında "Yazdıklarım Yüreğini Yakıyorsa" olup güftesi Dr. Savaş Ilgaz tarafından kaleme alınmıştır.

\ Şensoy, Tamer:

1965 yılında Ordu’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini aynı kentte tamamladıktan sonra 1983-1984 öğrenim yılında “Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Müzik Eğitimi Bölümü”ne girdi. Şeyda Çilden’in öğrencisi olarak 1987-1988 öğrenim yılında mezun oldu. Aynı yıl açılan sınavla “Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası”na keman sanatçısı olarak girdi. Çeşitli dönemlerde “Çukurova Üniversitesi Adana Devlet Konservatuvarı” ve “Adana Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi”nde orkestra ve keman öğretmenliği yaptı. Halen “Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası”nda birinci keman grubu üyeliğini sürdürmektedir.

\ Şeşen, Efkan:

Müzik yolculuğuna 1986 yılında “Grup Yorum”la başlayan Efkan Şeşen 1995 yılında ilk yalkın albümü “Dokuz Atlı Yollarında” ile kendi küğünün ilk adımını attı ve bugüne değin sekiz albüm çalışması gerçekleştirdi. Folk, rock ve popüler küğün esintileri ile şekillenen “Gölgeler Şehri” sanatçının son iki yıldaki yeni üretimlerini içermektedir. Efkan Şeşen her yeni dönemin yaşayan tanığı olarak yeni yaratıları ile bilinen kalıpların dışında bir yol izlemiş ve kendine özgü üslubu ile kah türkü yumuşaklığını, kah kent yaşamının ağır çelişkilerinin hüznünü şarkılarına da yansıtmıştır.

\ Şeytan da Solaktı:

Şeytan çoğunlukla solak olarak resmedilmiştir. Örneğin, 19. yüzyıldan kalma bu resimde şeytan, solak ve kötülük yapan bir kemancı olarak çizilmiştir.




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5668279
Online Ziyaretçi Sayısı:19
Bugünlük Ziyaret :643

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.