02.11.2015 / Cengiz Kanat - Çandarlı Kalesi
(*) ve yanık sesini...
(**) Kopuzuyla oyalanıyor
(***) Ardından seğirten delikanlının ezgisi,
(****) Az sonra ezan okunacak.
(*****) Çanların susması bekleniyor.
Yaşlı zeytin dalları arasında,
Görkemli bir tarih,
Çandarlı Kalesi.
Temmuz güneşi...
Kuruyan otların çıtırtıları...
Kertenkeleler... Sıcak...
Tütün çardakları...
Top sesleri... Nal sesleri...
Gözlerim kararıyor.
Kulaklarım uğulduyor.
Korkuyorum.
Kılıç şakırtıları...
Leventler, “Heeyt bre”ler,
Şövalyeler, “Hurraa”lar.
Birbirine karışıyor.
Kimse fark etmiyor,
Öküzünü sabana koşan
Kavrulmuş İyonyalı’yı
ve yanık sesini...
Yol yorgunu bir Uygur çobanı.
Kopuzuyla oyalanıyor
Armut ağacının gölgesinde.
Böğürtlenlerin arasına bir köylü kızı dalıyor.
Ardından seğirten delikanlının ezgisi,
Nal seslerini kuma,
Top seslerini suya gömüyor.
Az sonra ezan okunacak.
Çanların susması bekleniyor.
Beyaz badanalı toprak saksıda,
Bir sardunya,
Ve dağlarda katırtırnakları,
Bir göz daha filizleniyor.
Bir karınca ordusuna
Yenik düşüyor yaşlı bir karafatma.
(Bergama Yeniköy 1955 doğumlu) Cengiz Kanat - 1998, Temmuz