20.11.2014 / Ulusaldan Evrensele Boğaziçi Caz Korosu

Boğaziçi Caz Korosu    


     “Sanatla uğraşan kişinin, içinde bulunduğu toplumu beslemesi gerekir. Çünkü onlar da bu toplumdan besleniyor. Toplumla sanatçı birbirine bağlı olmalı. İçinde bulunduğumuz toplumun koşullarını bilirsek yararlı ürünler yapabiliriz.”

     2007-2011 yılları arasında “Boğaziçi Üniversitesi Müzik Kulübü” (BÜMK) bünyesinde çalışmalarını sürdüren “Caz Korosu” kadrosu, “metroda mini konser” sürecini yaşadığı 2011’den bu yana “Boğaziçi Üniversitesi” ile yollarını ayırdı. “Boğaziçi Caz Korosu” adıyla yola devam edip Avusturya’da düzenlenen “Dünya Koro Şampiyonası”na katılarak 2 dalda Dünya Şampiyonluğu ve 1 dalda Dünya İkinciliği kazandı. Aydınlık’a konuşan koro şefi Masis Aram Gözbek, çalışmalarını ve “Gezi Direnişi”ndeki duyarlılıklarını şöyle anlattı:

     - Kuruluş amacınız ve nedeninizden biraz söz edebilir misiniz?
     - Amacımız, Türkiye’de koro müziğini topluma yaymak. Bu kültürü yaygınlaştırıp insanımızı çoksesli müzikle tanıştırmak en büyük hedefimiz. Kendi kültürümüzü, müziğimizi dünyaya açmak, uluslararası platformlarda Türkiye’yi temsil etmek, kültürümüzü farklı kültürlerle etkileşimde kılmak, insanların koro müziği adına ulaşabilecekleri materyaller oluşturmak kuruluş nedenlerimizden. Amaçlarımız doğrultusunda bu hayallerin peşinden koşuyoruz.

     - Müziğin her çeşit rengini kullanarak toplumsal yaşamla nasıl bağdaştırıyorsunuz?
     - Sanatla uğraşan kişinin, içinde bulunduğu toplumu beslemesi gerekir. Çünkü o da toplumdan besleniyor. Toplumla sanatçı birbirine bağlı olmalı. Bulunduğumuz toplumun koşullarını bilirsek yararlı ürünler yapabiliriz. Biz de böyle yaklaşmaya çalışıyoruz. Ne söylediğimizden öte amacımız daha önemli. Toplumun duyarlılığını bildiğimiz için "sanatçı toplumdan ayrı düşünülemez" diyoruz.

     “Çapulcu musun Vay Vay!”

     - “Gezi”de söylediğiniz “çapulcu musun vay vay” türküsünü nasıl oluşturdunuz? Türkü, nasıl bir etki gösterdi?
     - Gezi direnişi başlamadan önce biz Paris’teydik. Orada 10 günlük bir turnemiz vardı. Burada olamadığımız için bir şeyler yapmak istiyorduk. Döndükten sonra İstanbul’da bir konserimiz vardı. Konserden sonra büyük bir çoğunluk "Gezi Parkı"na gitti. İki gün sonra da günlük provalarımızdan biri vardı. Bu provayı "Gezi Parkı"nda yapmaya karar verdik. Bu arada internet üzerinden haberleştiğimiz koro üyelerinden arkadaşımız Kürşat Duygulu, "entarisi ala benziyor" türküsünün sözlerini değiştirip bize yollamış. O akşam konser sonrası herkes türkünün yeni haline bakmıştı ama ilk kez "Gezi Parkı"nda kendi halimizde söylemeye başlayınca herkes etrafımızda toplanıp video çekmeye başladı. Parktakilerden biri de videoyu "Youtube"a koymuş. Böylece hesaplayamadığımız bir şekilde her şey çok doğal gelişti. Bu süreçten sonra bizle söyleşi yapanlar, belgesel çekenler, yurtdışındaki radyolarda yayınlar yapanlar oldu. Türkiye’de ana akım medyada bile yer bulduysa her eve girmiş demektir. Türkünün sözleri hiçbir hakaret içermese de verilmek istenen mesaj çok açık. En güzeli ise ortaya çıkış anı oldu. İnsanların enerjileri bittiği anda bir ek batarya niteliğinde yetişti bu türkü.

     - Repertuvarınızı tanımlar mısınız?
     - Aslında bir sınırlamamız yok... Yıllar içinde karma bir repertuvar yapmaya başladık. Çoksesli türküleri düzenliyoruz şu anda. Çağdaş bestecilerin yapıtları ve Rönesans dönemi yapıtlarını düzenliyoruz. Çok çeşitli bir yelpazede şarkı söylüyoruz. Repertuvarın yüzde 95’i “akapella” denilen enstrümansız yorum şeklinde. Repertuvarımızda Muammer Sun, Erdal Tuğcular, Hasan Uçarsu, Döndü Dulkadiroğlu, Hakan Önsöz, Ahmet Ozan Baysal, Cenan Akın, Henry Purcell, Antonio Lotti, Moses Hogan, Ko Matsushita, Eric Whitacre ve Martin Carbow’un yapıtları bulunuyor.

     Pollyfollia”da İlk Türk Korosu

     Geçtiğimiz ay Fransa’da “Pollyfollia Koro Müziği Festivali”nde bulunduk. Festivalde dünyanın en dikkat çekici 11-12 vokal grubu bir araya geliyor. Ne yazık ki sonuncusu gerçekleşti kriz yüzünden. Buraya katılan korolardan sadece biz Türk korosuyuz. 6 günde 6 tane çalışma gerçekleştirdik ve güzel eleştiriler aldık. “Fin Radyosu” ile söyleşi yaptık. Çoksesli türküler üzerine bir atölye çalışması oluşturduk. Hatta 10 yıl içinde orada çalışan en genç şef bendim. 2011’de Avusturya’da dünya koro şampiyonu olduk. Mayıs ayında da Varna’da  gerçekleştirilecek olan “Uluslararası Koro Yarışması”na katılacağız. Temmuz ayında Macaristan’da olacağız. Bu arada sponsor desteği konusunda büyük sıkıntılar çekiyoruz.

     “Şarkı Söyleyen Çocuk Güzel Şeyler Yapar”

     Bu sene bir gençlik korosu başlattık. Yaşları 15-18 arasında değişen gençlerden oluşuyor. Bu yapıyı çok önemsiyoruz. Türkiye’de çoksesli müzik geleneği yetkin değil. Bunun çocukluktan yetişmesini istiyoruz. Şarkı söyleyerek büyüyen çocuk hayatta güzel şeylerin peşinde koşar. Bütün derdimiz toplumla barış halinde olan, kendini  ifade eden bir nesil yetiştirmek. Bunun dışında erkek korosu oluşturmayı düşünüyoruz. Oluşturacağımız erkek korosunun seçmeleri 22 Kasım 2014’e kadar devam edecek.

     Konser Programı

     - 14 Aralık 2014: İTÜ Maçka Kampüsü Mustafa Kemal Amfisi, İstanbul (Dünya Koro Günü)
     - 24 Aralık 2014: Bilkent Konser Salonu, Ankara
     - 25 Aralık 2014: Zorlu Center PSM, İstanbul (Ali Kocatepe 50. Sanat Yılı Konseri)

     Aydınlık Gazetesi - 20.11.2014, Perşembe (Özge Yeşildağlı)




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5798294
Online Ziyaretçi Sayısı:34
Bugünlük Ziyaret :1250

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.