Pr

Praetorius, Ernst:

Praetorius, Ernst


Praetorius 20 Eylül 1880 tarihinde Berlin’de dünyaya geldi. Eğitimini bu kentte yaptı. Profesör Ruebke’den bağdama dersleri aldı, ayrıca Fredlander, Fleischer, Stumpf gibi isimlerle müzikoloji eğitimi gördü. Leipzig’de profesör Hilf ile keman çalıştı. Bundan sonra orkestra yönetkenliği alanına yöneldi. Berlin, Köln, Leipzig, Lübeck ve Breslau’da orkestra dinletileri yönetti. Uzun bir süre Weimar’da opera yönetkenliği gerçekleştirdi. “Bruckner Derneği”nin başkanlığını üstlendi. Anton Bruckner’in sinfonilerinin tümünü seri halinde bir kilisede kendi yönetiminde çaldırdı ve tanıttı. 1935 yılının Ekim ayında “Türkiye Cumhuriyeti"nin "Milli Eğitim Bakanlığı” tarafından davet edilerek Türkiye’ye geldi ve “Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası”nın yönetkenliğine atandı. Bu orkestra ile yıllarca pek çok başarılı dinletiler yönetti ve onbir yıllık bir sürede bu kurumun gelişimine her bakımdan katkısı oldu. Çok zeki, duygulu, bilgili, enerjik ve disiplinli idi. Yönetkenlik tekniğine tam anlamı ile vakıftı, kulağı ve belleği çok kuvvetliydi. Fakat buna rağmen hiçbir yaratıyı ezbere çaldırmadı. Hemen hemen tüm yaratıları ezbere bilmekteyse de ihtiyaten partisyonu önünde hep açık tutardı. Provalarda ve dinletilerde orkestraya yanılıp yanlış bir işaret verdiği ve teknik bir hata yaptığı vaki değildir. Dr. Praetorius, "Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası" ile ülkemizde birçok klasik, romantik, modern eserleri çaldırarak bizlere tanıtmıştır. Herhangi bir eseri prova yaptırmasında da pek usta idi, bu bakımdan iyi bir pedagogdu. Kendisi keman, piyano ve org çalar; üfleme çalgılardan obuva ve fagot çalmasını da bilirdi. Ülkemizi çok sevmiş ve Türkçeyi çok güzel öğrenmişti; okur, yazar ve mükemmel konuşurdu. Orkestra kürsüsüne çıktığı zaman ciddi ve hakim bir vaziyet alır, değneğinin ucuna tüm sanatçıları cezbederdi. Bunun haricinde şakayı çok sever ve güzel espriler yapardı. Praetorius’un ilgi alanlarından birisi de saatçilikti, herhangi bir saati mükemmel tamir ederdi. Evinin salonunun duvarlarında birçok büyük, küçük ve antika olmak üzere çeşitli saatler asılıydı ve bunların hepsi de işler bir durumdaydı. Dr. Praetorius, küğ bilgisinden her isteyene bol bol öğretirdi. Görevine pek düşkündü, bu nedenle durup dinlenmeden çalıştı. Dr. Praetorius, yaşının bir hayli ilerlemiş olmasına rağmen memleketimizde daha pek çok yıllar hizmet edecek kuvvette iken, ani bir ameliyat neticesinde 1946 yılının 26 Mart’ı 27’ye bağlıyan gecesi sonsuzluğa göç etti. Kendisi, ameliyattan sonra ölümünün yaklaştığını hissetmiş, yanında bulunan karısına dini ve resmi hiçbir merasim ve çelenk yaptırılmamasını vasiyet etmişti. Arzusu yerine getirildi. Rüzgarlı, yağışlı ve soğuk bir havada basit bir merasimle çok sevdiği Ankara’nın topraklarına gömüldü.

Pré estreia:

Portekizce. Bkz.: Prömiyer.

Premiär:

İsveççe. Bkz.: Prömiyer.

Premiéra:

Çekçe. Bkz.: Prömiyer.

Premiera:

Lehçe. Bkz.: Prömiyer.

Premieră:

Romence. Bkz.: Prömiyer.

Première:

Fransızca, Felemenkçe. Bkz.: Prömiyer.

Premiere:

İng., Norveççe. Bkz.: Prömiyer.

Premijera:

Hırvatça. Bkz.: Prömiyer.

Premiyer:

Bkz.: Prömiyer.

Premjera:

Litvanca. Bkz.: Prömiyer.

\ Prenses Banu:

Dünyadaki en önemli on dansöz arasında gösterilmektedir. Arap ülkelerinde birçok kişi Prenses Banu'yu çok iyi tanır; Türkiye'de ise Nesrin Topkapı ve Aysel Tanju'yla birlikte en tanınmış üç dansözden biri olarak kabul edilir. Prenses Banu ilerleyen yaşına rağmen hala özel davetlerde göbek dansı gerçekleştirmektedir. Adı 1970'li yılların seks sembolleri arasında gösterilen dansçının bir diğer lakabı "Diplomatik Dansöz"dür. Bunun nedeni genellikle yurt dışında çalışmış olması ve şöhretini Türkiye'de değil, yurt dışında kazanmış olmasıdır. Türkiye'den resmi olarak Dışişleri Bakanlığı ile Kültür Bakanlığı'nın gönderdiği ve Türkiye'yi temsil eden tek dansözdür. 80'li yılların ortasında Türkiye'yi yurt dışında tanıtmak amacıyla düzenlenen çok sayıdaki Türk festivalleri ve Türk haftalarına ülkemizi temsil etmeye hep O gitmiştir. İzmir Karşıyaka'da doğan sanatçı babası ölünce daha onüç yaşında iken İstanbul'a yerleşti. Çocukluğundan beri dansa ve sinemaya karşı büyük bir merakı vardı. Bir film şirketinde dans hocası Kudret Şandra'ya rastladı. Şandra O'na artist olmaktan vazgeçmesini öğütledi ve dans dersleri vermeyi teklif etti. On gün Şandra'dan ders aldıktan sonra hemen sahneye çıkmaya başladı. Bir süre sonra bir İtalyan menajer tarafından keşfedildi ve İtalya'da çalışması için kontrat aldı. İtalya'ya gittiğinde henüz yaşı 18 bile olmayan genç kız usta dansözleri seyrederek ve hatalarını görerek bu işi öğrenmeye çalıştı. Sonra Kahire'ye giderek büyük dans ustası İbrahim Akif'ten ders aldı. Kahire'de göbek dansına çok önem verildiğini gördü. Her göbek dansçısı kalabalık bir saz grubu ve arkasında bir koro ve şarkıcı ile dans etmekte ve bir göbek dansı gösterisi iki saat kadar sürmekteydi. Küğler 5–10 dakikada bir değişmekte, birinci bölüm onbeş dakika kadar tutmakta, sonra kıyafet değiştirilmekte ve dramatik oryantal yapılmaktaydı. Saidi, Baladi, Halici, Asa dansı ve darbuka solo yapılmaktaydı. Kahire seyircisinin çok bilinçli olduğunu söyleyen Prenses Banu her hareketin bu seyirci tarafından bir eleştirmen gibi incelendiğini, ya coşkuyla alkışladıklarını ya da hiç alkışlamadıklarını belirtiyor ve Kahire'de sahneye çıktığında çok korktuğunu söylüyor. O'na göre Kahire'de sahneye çıkmak bir dansözün mezuniyeti gibidir. Mısır hariç kırka yakın ülkede çalışan sanatçı İngiltere, Fransa ve Almanya gibi bütün ülkeleri dolaştı ve tüm Avrupa'da tanındı. Tüm Arap ülkelerinde sahne aldı. Bir gezgin gibi ABD'ye, Çin'e, Malezya'ya gitti. Türkiye'deki gazetelerde "Avrupa'da taht kuran Türk lokumu" diye haberler çıkmaya başladı. Erol Simavi İsviçre'de çalışırken O'nu seyretmeye gider ve çok beğenirdi. 1976 yılında Türkiye'ye dönen "Türk Lokumu" zamanın meşhur gazinosu "Lunapark"ta sahneye çıktı; daha sonra Fahrettin Aslan çağırınca, Maksim'le anlaşma yaparak yaklaşık on yıl Maksim'de dans etti. Cenevre'de dans ederken Suudi ailesinden bir prensle tanışan onsekiz yaşlarındaki sanatçı Prens'e özel göbek dansı yaptı ve O'ndan hemen ertesi gün evlenme teklifi aldı. Suudi Prens 43 yaşındaydı. Avrupa'da her yeri gezdiler. Riyad'a gittiklerinde Prens'in üç karısı ve dokuz çocuğu ile karşılaştı. Malikaneye kapatıldı. Bir süre sonra oradaki hayata dayanamayıp ağlama krizlerine girdi ve ölmek istedi. Bunun üzerine Prens O'nu bıraktı. Evliliği üç ay sürmüştü, ama "prenses" oldu. Sanatçı bir daha hiç evlenmedi. Sanatçıya göre Türkiye'de bu dans dejenere olmuş ve basit bir eğlence tarzına dönüşmüştür. Bir felsefe olan göbek dansında göbek, göğüs ve kalça titretmeleri orgazm taklitleridir ve yerdeki hareketler dansözün erkekle sevişmesini sembolize eder. Ayrıca göbek atma hareketleri bir çocuğun tekme atma hareketlerini betimler.

Pres, Jacqueline du:

Jacqueline du Pres ve eşi olan Daniel Barenboim “Abbey Road Stüdyoları”nda kayıt yaparken. Ağustos, 1968.

Jacqueline du Pres ve Daniel Barenboim

Pressante:

(İt.) Aceleyle, sürerek. Acil. Baskı uygulayarak.

Prestezza:

(İt.) Canlılık, çabukluk. Bkz.: Prestissimo.

Prestissimo:

(İt.) Çok çabuk, son derece hızlı.

Presto:

(İt.) Hızlı, çevik. Çabuk.

Pretstats:

(Letonca) Bkz. Kontrapunt.

Priebalsis:

(Litvanca) Bkz.: Konsonans.

Primo:

(İt.) Birinci. İlk, ilk kişi, birinci kişi.

Principale:

(İt.) Birinci, baş, başta gelen. İlk. Başlıca, en önemli. Temel, ana, ana unsur. Asıl, esas.

\ Profit, Mathilde:

Mathilde Profit, 2009 yılında Fransız ulusal film okulu “La Fémis”in senaryo bölümünden mezun oldu. O tarihten itibaren Mikael Buch, Serge Bozon, Leos Carax, Sophie Fillieres ve Nicole Garcia gibi yönetmenlerle çalıştı. “First Goodbyes - İlk Hoşçakal” sanatçının ilk kısa filmidir. Profit’in diğer ürünleri arasında “Les Lézards”, “The Way We Love” ve “Bambini” bulunmaktadır. Mathilde Profit “Cesar En İyi Kısa Film Ödülü”ne aday gösterilmiştir.

Prömiyer:

(Fr.) İlk gösteri. İlk çalınış. Bir tiyatro oyunun ya da opera, bale, müzikal gibi bir sahne eserinin sahne çalışmalarının tamamlanmasından sonra kesin biçimini aldığında seyirci önünde ilk oynanışı. Bir dinleti birkaç kez tekrarlanacaksa ilk çalınışı. Fransızca dilinden Türkçeye aktarılmıştır. Tiyatro oyunları, operalar ve balelerin ilk gösterimlerine verilen isim. Oyunun ya da sahne eserinin seyirci ile buluştuğu ilk gösterim. “Gala” anlamına gelmez. Bkz.: Gala.




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:6307709
Online Ziyaretçi Sayısı:3
Bugünlük Ziyaret :243

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.