De

\ Debauve, Christian:

Christian Debauve Belçika’nın Charleroi kentinde doğdu. Orta ve lise eğitimini başarılı bir şekilde tamamladıktan sonra “Brüksel Kraliyet Konservatuvarı”na girdi. Bu okuldan superior seviyesinde ve “üstünlük” derecesi ile klarinet dalında, “Premier Prix” seviyesinde de remileme, oda küğü ve uyumbilgisi dallarında diplomalarını alarak mezun oldu. Orkestra yönetkenliği derslerini ise “Belçika Kraliyet Büyük Armoni Orkestrası” onursal yönetkeni Yvon Ducène’den aldı. 1973’de ulusal bir yarışma olan “Pro Civitae”yi kazandı. 1977”de “Belçika Kraliyet Büyük Armoni Orkestrası”na kabul edildi ve 1981’de bu prestijli orkestranın basklarinet grubu yalkıcılığına getirildi. Ertiksel yaşamına aynı zamanda “Küğ Akademileri”nde klarinet ve saksofon dersleri vererek devam ederken 1988’den 1993’e kadar da Belçika’nın Liège ve Brabant Wallon eyaletlerinin küğsel konfederasyonları tarafından oluşturulan üflemeli çalgılar orkestrasını yönetti. 1993’de ise “Brüksel Kraliyet Konservatuvarı”na küğ eğitmeni ve aktarım dersi öğretmeni olarak tayin edildi. Christian Debauve “Shil” ismini taşıyan Klezmer küğ grubu ile “Chantevent”, “Pentaphone” ve “Eusebius” oda küğü topluluklarının da üyesidir. 1993–98 arasında “Louvain La Neuve Üniversitesi Orkestrası”nın yönetkenliğini yapmış olup o tarihten sonra da “Université Catholique de Louvain Öğrenci Orkestrası”nın yönetkenidir. 1999’da kendi oda orkestrasını “Brüksel Salon Orkestrası” adı altında kurmuştur. Birçok yaratının orkestrasyonlarını ve armoni orkestralarına uyarlamalarını yapmış olan Christian Debauve’un bu konudaki eserleri Fransa’daki tanınmış yayınevleri tarafından basılmıştır. Sanatçının çok sayıda CD’si de bulunmaktadır.

\ Debray, Lucien:

10 Ekim 1935 tarihinde Fransa'nın Nantes kentinde doğdu, 1987 yılında Lyon’da vefat etti. Tanınmış fransız obuva yalkıcısı, oda küğcüsü ve eğitimcisi. “Nantes Konservatuvarı” ve “Paris Konservatuvarı”nda aldığı obuva eğitimini takiben, 1957 yılında “Birincilik Ödülü”nü aldı. “Paris Opera”sında ve Jean-Pierre Rampal yönetimindeki “Paris Üflemeli Çalgılar Beşili”nde uzun yıllar yalkın obuvacılık ve “Ecole Normale de Musique Alfred Cortot Yüksek Okulu”nda öğretmenlik yaptı. Yetiştirdiği obuva sanatçıları arasında Ayser Vançin de bulunmaktadır. Lucien Debray daha sonra “Lyon Ulusal Konservatuvarı”nda birkaç yıl obuva öğretim üyesi oldu. 1985 yılında geçirdiği hastalık nedeniyle “Lyon Ulusal Konservatuvarı” profesörlük görevinden ayrıldı. 1987 yılında vefat etti. Ansiklopediye bu maddeyi yollayan sayın Ayser Vançin’in Notu: Bu özgeçmiş kendisini tanımış olan iki değerli obuvacı Guy Remaud ve André Lardrot’nun paha biçilmez yardımlarıyla günışığına çıkarılmıştır.

Debut (Dèbut):

(Fr.) Başlangıç.

Déchiffrage:

(Fr.) Bkz. Déchiffrer. Deşifre. Şifre çözme. Anlama. Küğde ilk okuma, notadan ilk bakışta çalmak.

Déchiffrer:

(Fr.) Bkz.: Déchiffrage. Deşifre. Şifreyi çözmek. Açmak, sökmek, okumak. İlk bakışta okumak.

Decioso:

(İt.) Bkz. Deciso.

Deciso:

(İt.) Kararlı, azimli. Kararlaştırılmış, saptanmış. Aklına koymuş. Azimkar, kesinlikli. Niyetli. Kesinlikle. Bkz. Decioso.

Declamatorium:

Melodram. Bkz. Melodram.

Decresc.:

(İt.) Decrescendo'nun kısaltılmışı. Bkz. Decrescendo. Kademeli olarak daha yumuşak çalmak gerektiğini gösteren küğ terimi. Sesi azaltarak çalmaya devam etmek, sesi hafifletmek.

Decrescendo:

(İt.) Seslerin giderek hafiflemesi, sesi azaltarak. Gittikçe azalarak. Sesi/sesleri gittikçe indirerek. Gittikçe sönükleşerek. Sesi kısarak. Kısaltılmışı: decresc. Gürlüğün azalmasını istediğimiz notaların altına simge olarak aşağıdaki şekli çizeriz:

Decrescendo

Deering, Richard:

Bkz.: Dering, Richard.

Deficiendo:

Şiddetin azaltılması, yavaşlatılması.

Degré:

Derece, dizilerin her bir notası.

Değişik Süreleri Anlatmak İçin Kullanılan Nota İşaretleri:

Küğ parçalarında seslerin kimi uzun, kimi de kısadır. Bu seslerin, birbirlerine oranla ne derece uzun veya kısa olacaklarını anlatmak için farklı farklı nota simgeleri kullanılmaktadır. Bunlardan sık kullanılmakta olan bazılarını birbirlerine olan süre oranları ile aşağıda görebilirsiniz:

Birlik Nota

İkilik Nota

Dörtlük Nota

Sekizlik Nota

 Onaltılık Nota

Nota şekilleri kendi başlarına belli bir süreyi göstermezler, yalnızca bu notalar ile yazılmış seslerin birbirlerine göre ne kadar uzun veya kısa olmaları gerektiğini belli ederler. Notaların zaman içerisinde ne kadar süre uzayacaklarını anlamak önceden bir süre birimi saptamakla mümkün olur. Dizek üzerine yazılmamış notaların ses yükseklikleri belli olmadığı için bu tür dizek dışı yazılmış notalara isim verilemez. Nota şekillerinin hem süreyi hem de sesin yüksekliğini belli etmeleri ancak açkı konulmuş bir dizek üzerine yazılmalarına bağlıdır.

Değişmeyen bir hızı anlatan terimler:


Bu terimler çok çeşitlidir ve sayıları fazladır. Aşağıdaki listede bunlardan en çok karşılaşılanları listelenmiştir:


 

Grave: Çok ağır.

Largo: Pek ağır.

Lento: Ağır.

Adagio: Ağır.

Andantino: Ağırca.

Andante: Ağıra yakın.

Moderato: Orta bir hızda.

Allegretto: Çabukça.

Allegro: Çabuk.

Presto: Pek çabuk.

Prestissimo: Son derece çabuk.


 

Yukarıda yer alan İtalyanca kelimelerin birebir karşılıkları ile bize anlattıkları şeyler arasında fark bulunduğunu belirtmek doğru olur. Örneğin, Allegro’nun sözlük karşılığı “Şen, neşeli” olduğu halde küğ sanatında yalnızca “çabuk” bir hız derecesini belirtmektedir.


 

Hız terimleri, sadece hızı anlatmaya yarayan terimler değildir. Hız terimleri, bu kadarla kalmaz, daha da çok anlamlar içerir. Çünkü hız derecesi ile birlikte eserin özelliğini de belirten terimlerin birlikte yer alması, daha kullanışlı sonuçlar verir. Bu yüzden, farklı yaratılarda kullanılan aynı hız teriminin yanına metronom işaretleri de konulur ve konulan metronom hız göstergeleri çoğu kez değişik olur. Ayrıca, hız terimlerinden bazılarının, zamanla, asıl anlamlarından uzaklaştıkları da bir gerçektir. Aşağıda bu konuda aydınlatıcı iki örnek sunulmaktadır:


 

Grave: Ağırbaşlı bir seslendirmeyi ifade etmektedir.


Beethoven Patetik Sonat


Bartok Mikrokosmos II - 60

 

Yukarıda yer alan örneklerden birincisinde “Grave” terimi hem bir hız terimi niteliği taşımakta hem de eserin özelliğini belirtmekteye yardım etmektedir. Buna karşılık, ikinci örnekte hızdan daha çok, eserin özelliği ön plana çıkmıştır. Bir hız teriminin ne kadar değişik biçimlerde kullanıldığı aşağıdaki örneklerden de anlaşılabilir:


 

Ağır Hız Terimleri


 

Maestoso: Haşmetli, debdebeli, fakat ağırbaşlı bir edim tarzını gösterir. “Grave” daha çok “içe dönük” yazım tarzına uygun gelmekteyse de “Maestoso”, kudret etkisi verecek nitelikteki yaratılara yakışmaktadır.

Largo: Geniş hacimli, uzun soluklu, ağır yazılara uygun gelen bir terimdir. Böyle bir yazıda ezgi, genel olarak uzun ve biraz “hülyalı” çizgiler oluşturur.

Sostenuto: Vakur, taşkınlıktan uzak anlamınadır.

Lento: Genel olarak yaratının ağır seslendirilmesi gerektiğini anlatır.

Adagio: Ağır, yavaş anlamında kullanılır.

Larghetto: Geniş soluklu yazılar için kullanılır.

Andantino: Ağır olmakla birlikte niteliksel olarak içeriğinde biraz hareket bulunan yavaş eserler için kullanılır.

Andante: Durgun olmayan ağırlıktaki parçalar için kullanılır. Daha çok yürük bir yavaşlığı kapsamaktadır.


 

Orta Hız Terimleri


 

Moderato: Ağır değil, çabuk da olmayan orta hızdaki parçalar için kullanılır.

Allegretto: Çabukça, fakat farklı içeriklerdeki eserler için kullanılan bu terim “şen bir tarzda, neşelice” anlamına gelmektedir. Ancak yine de anlam olarak her zaman uygun düşmemektedir. Örneğin, Ludwig van Beethoven’ın “7. Sinfonisi”nin ikinci bölümü Allegretto belirtecini taşımaktaysa da hiç neşeli bir parça değildir.


 

Çabuk Hız Terimleri


 

Allegro: “Neşeli” anlamına gelmekteyse de artık bu terim anlam kaymasına uğramıştır. “Süratli” karşılığında kullanılmaktadır.

Animato: Canlı, hararetli bir seslendirme isteyen eserlere uygun bir terimdir.

Vivace: Canlı ve hızlı parçaların üzerine konulan bu terim miskinlikten uzak bir seslendirmeyi betimlemektedir.

Vivo: Canlı ve coşkun bir yorumu gerektirir.

Presto: Çok çabuk çalınması veya söylenmesi gereken parçalarda kullanılır.

Prestissimo: Son derece çabuk parçalarda kullanılmaktadır.



Bkz. Maestoso, Largo, Sostenuto, Lento, Adagio, Larghetto, Andantino, Andante, Moderato, Allegretto, Allegro, Animato, Vivace, Vivo, Presto, Prestissimo.

Deja-Vu:

1999'un Ekim ayında Cenk Sönmez (gitar), Kerem İleri (vokal), Ahmet Türk (davul) ve Mansur Asrar (bas) tarafından kuruldu. Ancak Cenk Sönmez haricindeki herkes gruptan ayrıldı. İkinci ekip şekillenip ortaya çıktığında ise bu kez grubun bel kemiği Sönmez mola aldı. 2003 yılına gelindiğinde "Deja-Vu" artık üçüncü ve son ekibini kurdu. İlk dinletisini bir türkü barın kilim desenli sahnesinde veren grubun bundan sonra dinletilerinin ardı arkası kesilmedi. Bu arada 2003 yılı Aralık ayında yaptıkları bir kaydı "Roxy Müzik Yarışması"na yolladılar. 184 grup arasından başarıyla sıyrılıp ilk onaltıya girdiler. "Roxy Müzik Yarışması"nda grup geceyi birincilikle kapadı. Bu birincilik sonrası "Deja-Vu" ilk albümünün hazırlıkları için Oğuz Kaplangı prodüktörlüğünde stüdyoya girdi. Rock küğü alanında yaratıcı bir ekip olan "Deja-Vu"nun "Kendin Coş" isimli albümü Türk rock dünyasında büyük ses getirmiştir. Grubun son şekli şöyledir: Cenk Sönmez (vokal, gitar), Tolga Nemutlu (bas gitar), Barış Orhan (elektrik gitar), Barış Bilgen (davul) ve Kıvanç Şenol (bağlama)...

Dejavu:

Normalde aynı anda gerçekleşen duyarlılık ve algılamanın birbiriyle eş zamanlı olarak yaşanmaması sonucunda kişinin “ben bu anı daha önce yaşamıştım” hissine kapılması...

Delente:

(İt.) Ağrılı, sancılı. Ağrı çekermişçesine. Bkz.: Dolendo. Dolente.

Delicamente:

Zarif ve kibar bir şekilde. İnce. Bkz. Delicatamente. Esilmente.

Delicato:

Nazik şekilde.

Delirando:

Çılgınca, çok ateşli tarzda.

Dem:

Soluk, nefes. Zaman, çağ; vakit, an.

Dem Çekmek:

Uzun, etkileyici ve güzel ezgiler söylemek, ezgisel gidişi dokunaklıca ırlamak, ezgi çıkarmak. Örn.: "Ortalık daha aydınlanır aydınlanmaz, güvercinler dem çekmeye başlamıştı."

Dem Tutmak:

Bir çalgıya bir başka çalgı veya sesle eşlik etmek.

Dem Vurmak:

(Bir Şeyden Dem Vurmak) Bir şeyden söz etmek, bazı konulardan bahsetmek. Örn.: Yine eşinin kabalığından dem vurması, beni çileden çıkardı.

Demi-ton:

Yarı tonlu ses.

\ Demir, Ahenk:

“Adana Devlet Tiyatrosu” oyuncusu olan Ahenk Demir 6 Nisan 1969 tarihinde İstanbul’da doğmuştur. “Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü”nden 1993 yılında mezun olan Demir İngilizce bilmektedir. Sanatçı 1989-1991 yılları arasında Oğuz Aral’ın “Bakırköy Belediye Tiyatrosu”nda yönettiği “Bedava mı Sandın?” oyunu ile ertiksel anlamda sanat yaşamına adım atmış, bu oyunu 1991-1993 yılları arasında Kenan Işık’ın “İstanbul Devlet Tiyatrosu”nda yönettiği “Afife Jale” izlemiş, arkasından sırayla yine aynı dönemde ve yine aynı kurumda Raik Alnıaçık’ın yönettiği “Ferhat’ın Acıları”, 1994 yılında “Gönül Ülkü – Gazanfer Özcan Tiyatrosu”nda Zihni Küçümen’in yönettiği “Canım Cennette”, 1995-2006 yılları arasında “Nejat Uygur Tiyatrosu”nda Nejat Uygur’un yönettiği “Üçün Biri”, “Alo, Orası Tımarhane mi?”, “Zamsalak”, “Kaynanatör”, “Sizin ki Can da Bizim ki Patlıcan mı?” ve “Asrın Delisi” takip etmiştir. Sanatçı 2000-2009 yılları arasında “Adana Devlet Tiyatrosu” kadrosunda çok sayıda oyunda yer almıştır. Bunlar arasında “Mağaradakiler”(Prenses Preska, Yönetmen: İsmet Hürmüzlü / 1999-2000), “Temelin” (Allison, Yönetmen: Mustafa Kurt / 2000-2001), “Kaçık” (Mrs. Kirk, Yönetmen: Mustafa Kurt / 2000-2001), “Cadı Kazanı” (Tituba, Yönetmen: Bozkurt Kuruç / 2001-2002), “Oyunun Oyunu” (Dotty, Yönetmen: Zafer Kayaokay / 2001-2002), “Abdülcanbaz” (Safinaz Hanım, Yönetmen: Metin Belgin / 2002-2003), “Sahipsiz Kayık” (Yönetmen: Faik Ertener / 2003-2004), “Köprüden Görünüş” (Beatrice, Yönetmen: Bozkurt Kuruç / 2003-2004), “Fırtına” (Ceres, Yönetmen: Javor Gardev / 2004-2005), “Ellerimin Arasındaki Hayat” (Helen, Yönetmen: Semih Sergen / 2005-2006), “Babaannem Yüz Yaşında” (Anyula, Yönetmen: Tayfun Eraslan / 2006-2007), “Tartuffe” (Elmire, Yönetmen: Giorgi Antadze / 2007-2008), “Ziyaretçi” (Kadın, Yönetmen: Mutlu Güney / 2008-2009) bulunmaktadır. Ahenk Demir’in görev aldığı diziler şunlardır: “Kuruntu Ailesi” (Uğur Erkır, Ülkü Erakalın, Bülent Özdural), “Gurur” (Osman Seden), “Borsa” (Kartal Tibet), “Zehra Ana” (Osman Seden), “Denizciler Geliyor” (Yavuz Işıklar), “Saygılar Bizden” (Zeki Ökten), “Güneşin Battığı Yer” (Fatih Arslan), Nejat UygurNeci” (Ahmet Gülhan), “Param Yok Memed” (Bülent Özdural), “Kalbimi Kıra Kıra” (Ömer Uğur), “İntizar” (Osman Seden), “Deli Divane” (Faruk Turgut). Sanatçı ayrıca Görkem Turgut’un yönettiği Yağmurdan Sonra” isimli sinema filminde de rol almış ve 1993 yılında Ahmet Uğurlu’nun “Kanal 6”da yönettiği Foks Fun Foxy Show”da sunuculuk yapmıştır. Demir’in rol aldığı reklam filmleri de bulunmaktadır: Demir Sigorta”, “Seramik”, “Seray Yatak”... Ayrıca çeşitli yerli ve yabancı diziler ile sinema filmlerinin seslendirmelerinde de bulunan Ahenk Demir halen “Adana Devlet Tiyatrosu” sanatçısı ve müdürüdür.

 

\ Demiral, Savaş:

1967 yılında Ankara’da doğdu. İlkokulda mandolin dersleriyle küğe ilk adımını attı. Ortaokul ve lise yıllarında okul koroları ve amatör derneklerde bağlama, tar ve kemança çalmayı öğrendi. 1986 yılında “Kültür Bakanlığı Devlet Türk Halk Müziği Korosu” sınavını kazanarak saz sanatçısı olarak göreve başladı. 1992 yılında “İpekyolu Türk Müziği Topluluğu”na girdi ve bu toplulukta Türk dünyası sazlarıyla tanıştı. 1997–1998 yıllarında “Kültür Bakanlığı Halk Kültürleri Araştırma Geliştirme Genel Müdürlüğü (HAGEM) Repertuvar İnceleme Denetleme Kurulu” üyeliği yaptı. 1999 yılında “Kültür Bakanlığı Devlet Türk Dünyası Müziği Topluluğu”nun sanat yönetmeni yardımcılığına getirildi. Halen bu görevinin yanısıra “Kara Harp Okulu Türk Halk Müziği Korosu”nun çalıştırıcılığı ve yönetkenliğini yürütmektedir.

\ Demircioğlu, Senem:

Ankara’da doğdu. 1998 yılında başladığı “Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Piyano Bölümü”nde Hülya Ardıç’ın öğrencisi olan sanatçı 2006 yılında “Piyano Ana Sanat Dalı”ndan mezun oldu ve opera bölümünde Payam Koryak ile şan çalışmalarına başladı. 2009 yılında Bulgaristan’da düzenlenen “Uluslararası Genç Virtüözler Yarışması”nda birincilik ödülünü kazandı. “Opera Ana Sanat Dalı”ndan 2012’de mezun olup eğitimine “Graz Küğ ve Sahne Sanatları Üniversitesi”nde Ulf Baestlein’ın yüksek lisans öğrencisi olarak devam etti. Bu süreçte Kai Wessel, A. Felle, Angelika Kirchschlager gibi isimlerin ustalık sınıflarına katıldı. Avusturya’da Maurice Ravel’in “L’enfant et les Sortileges” operasından “Maman, La Tasse Chinoise” ve “La Libellule” rollerini, Otto Nicolai’in “Windsor’un Şen Kadınları” operasından “Bayan Reich” rolünü, Gaetano Donizetti’nin “Teatral Kolaylıklar ve Zorluklar” operasından “Dorotea” rolünü seslendirdi. Fazıl Say’ın “Ses” adlı oda operasının mezzosopran yalkıcılığını yapan Demircioğlu yine Say’ın eseri olan “Gezi Park III”ün de Türkiye’de ilk seslendirilişlinde yer aldı. “Viyana Halk Tiyatrosu”nda gerçekleştirilen “Gezi Dinletisi”nde Fazıl Say ile “İlk Şarkılar”ı seslendirdi. 2014 yılında Almanya’nın Leipzig kentinde yapılan “Eski Küğ Festivali”nde Johann Adolph Hasse’nin “La Semiramide Riconosciuta” operasında “Scitalce” rolünü üstlendi. 2014-2015 mevsiminde Elisabeth Naske’nin “Der Satanarchäolügenialkohöllische Wunschpunsch” operasından “Tyrannja Vamperl” başrolü ile “Graz Operası”nda başlangıç yaptı, bu rolle Avusturya ulusal basınında önemli eleştiriler aldı. 2015-2016 mevsiminde Engelbert Humperdinck’in küğü üzerine şekillendirilen ve “Viyana Taschen Oper - Graz Oper” prodüksiyonu “Schneewittchen” isimli eserde “Kötü Kraliçe” rolünü canlandıran sanatçı opera hayatına Avusturya’da devam etmektedir. Sanatçının 2017 yılının ilk çeyreğinde Fazıl Say önderliğinde İklim Tamkan’la birlikte çalıştığı “İlk Atlas” adlı albümü satışa sunulmuştur.

\ Demirçeken, Hakan:

1970 yılında İzmir'de doğdu. Obuva eğitimine 1984 yılında Macit Kızılay ile "Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı"nda başladı. 1989 yılında "Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi" sınavını tam burslu olarak kazandı ve İrfani Özdemir'in öğrencisi olarak eğitimini sürdürdü. Alain Boeglin, Erden Bilgen ve Mahir Çakar ile oda küğü çalıştı. Çeşitli TV ve radyo kayıtları yaptı. 1991 yılında "Bilkent Üniversitesi"nden bölüm birincisi olarak mezun oldu. 1992 yılında "Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası"nın açtığı sınavı kazanarak buradaki görevine başladı. "İstanbul", "Antalya", "Bursa", "İzmir" ve "Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası" ile "Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Orkestrası"nda yalkıcı olarak görev aldı. 1995 yılında kurulan "Adanus Ensemble" ile yurt içi ve yurt dışında birçok dinletide görev aldı. "Berlin Filarmoni Orkestrası" yalkıcı obuvacısı Albrecht Mayer ve "Bavyera Radyo Sinfoni Orkestrası" yalkıcı obuvacısı Stefan Schilli'ye kendini dinletme fırsatı buldu. "Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası" obuva sanatçısı ve "Adanus Ensemble" üyeliği yapan sanatçı, şu anda "İzmir Devlet Senfoni Orkestrası"na geçmiştir.

\ Demiriş, Leyla:

Soprano. Bağdar Okan Demiriş’in eşi ve ses sanatçısı olan Leyla Demiriş’in sesi “dolgun ve sıcak” olarak tanımlanmaktadır. Özellikle eşinin “Karyağdı Hatun” isimli operasında ortaya koyduğu başarılı yorumu ile dikkatleri çekmiştir.

\ Demiriz, Birsen:

Birsen Demiriz Brüksel’deki Bürosundan klasıl küğ, opera, küğlü oyunlar, orkestra dinletileri, bale gibi alanlarda bütün dünya ile bağlantılı olarak çalışan ve sanatçının gelişimini amaçlayan bir sanat koordinatörüdür. Kendisi çeşitli ülkelerden orkestraları, oda küğü topluluklarını, orkestra yönetkenlerini, yalkıcıları temsil etmekte, ayrıca uluslararası festivallerle de işbirliği yapmaktadır. Birsen Demiriz aynı zamanda üniversiteler ve konservatuvarlarla da değişim projeleri veya ortak çalışmalar gerçekleştirerek pedagojik alanda da bir işbirliği sürdürmektedir. Gerek Türkiye’deki gerek Belçika’daki küğ çevreleri, kurumlar, okullar, festivaller ve benzeri idarelerle yakın ilişki içerisindedir. Üniversite diplomasını “Siyasi Bilimler ve Uluslararası İlişkiler” alanında almıştır. Kendisi dışişleri meslek memuru olarak diplomaside  uzun yıllara dayanan bir geçmişe sahiptir. Eşi Ümit H. Demiriz’in “İzmir Radyosu”nun kurucularından olması ile başlayan, “Ankara Radyosu Müdürlüğü” ile devam eden ve “Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürlüğü” ve ayrıca “T. C. Dış Temsilcilikleri”ndeki diplomatik görevlerle tamamlanan mesleğinden kaynaklanan sanat hayatına yakınlığı Demiriz’de klasıl küğ alanındaki ilgisini artırmış ve o dünyaya yatkınlığının temeli olmuştur. Sanat koordinatörü olarak 1987 yılından beri kesintisiz faaliyet göstermekte olup işbirliği yaptığı ülkeler arasında ana vatanı Türkiye’ye ve bulunduğu ülke Belçika’ya ek olarak İtalya, İrlanda, İsrail, Fransa, Lüksemburg, İsviçre, İspanya, Romanya, Kanada, Amerika Birleşik Devletleri, Yeni Zelanda ve Birleşik Arap Emirlikleri sayılabilir. Birsen Demiriz iki kez “Belçika Kraliyet Armoni Orkestrası” için Türkiye’de dinleti dolaşısı düzenlemiş, bu orkestranın aynı zamanda saksofon sanatçısı olan yönetkeni için ayrıca dinletiler ve “Türk Silahlı Kuvvetleri Armoni Orkestrası” geleceğin askeri bando yönetkenleri için düzenlenen çalışmalıkların Belçikalı bu yönetken tarafından verilmesini organize etmiş, “Ankara Devlet Konservatuvarı Oda Orkestrası” ile “Sinfoni Orkestrası” için Belçika’da dinleti dolaşıları gerçekleştirmiş, “Brüksel Kraliyet Konservatuvarı Oda Küğü Grubu” için Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde dinletiler düzenlemiş, “Montréal Barok Orkestrası”nın Türkiye tdolaşısını tertiplemiş, “İzmir Devlet Senfoni Orkestrası” için Brüksel’de bir dinleti ve “Bilkent Senfoni Orkestrası” için de Brüksel’de genç yönetkenler için açılan bir seminerin orkestrası olmasını sağlamış, orkestra yönetkenleri, yalkıcılar, opera sanatçıları, oda küğü grupları için dünyanın değişik ülkelerinde dinletiler elde etmiştir. Birsen Demiriz Belçika’ya küğ eğitimi için gelen Türk öğrencilerine gerek eğitimleri, gerek mesleğe atıldıktan sonraki devredeki gelişimleri için daima destek vermiştir. “Üç Denizin Sesi” adı ile anılan “Tekfen Filarmoni Orkestrası”nın tanıtımı görevini de sürdürmekte olup bu orkestra için iki yıl üstüste Belçika’da dinleti sağlamıştır. En son gerçekleştirdiği proje “Türk–Amerikan Kültür İşbirliği” çerçevesinde “Hacettepe” ve “Minnesota Duluth Üniversiteleri Orkestraları ve Koroları” ile “Devlet Çoksesli Korosu”nun katılımı ile Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri’nde Mayıs 2007’de organize ettiği dinletilerdir. Kendisinin adına üç değerli Belçikalı sanatçı tarafından Birsen Demiriz’in etkin çalışmalarını değerlendirme amacı ile ve kendisine bir saygı ifadesi olarak kurulmuş “Trio Birsen” adını taşıyan bir de üçül bulunmakta olup bu üçül Belçika’da ve yabancı ülkelerde düzenli dinletiler vermektedir. Birsen Demiriz ayrıca Türkçe, Fransızca ve İngilizce dillerinde aktif yeminli tercümandır.

Demirkan, Gökçe Kaan:

1985’te Van’da doğdu. Antalya’da büyüdü. 2003 yılında İstanbul’a geldi. “İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü”nü tamamladı. Küğle uğraşırken küğün tarihini ve hafızasını araştırmaya karar verdi. Ortaya ilk filmi çıktı. 2005’te başladığı çalışma 15 ay sürdü. 2006 yılında “Müzikte Bir Deney, Anadolu Rock” belgeseliyle Türkiye’de birçok festivalde gösterime katıldı. Çeşitli dergilerde yazılar yazdı. “İstanbul Bilim Üniversitesi” ve “Maltepe Üniversitesi”nde ders verdi. 2014 yılında, 1990’lı yıllarda “Arabesk” küğü konu edinen, yüksek lisans tezini “Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü”nde tamamladı. Demirkıran’ın küğ, toplumsal tarih, sinema ve sosyoloji tarihi alanında yayımlanmış 12 makalesi bulunmaktadır. Demirkıran, belgesel çekmeye ve toplumsal tarih alanında araştırma yapmaya devam etmektedir.

\ Demirkol, Arzu:

15 Ocak 1979 tarihinde Sinop’ta doğan Arzu Demirkol “Ankara Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi”ni bitirdikten sonra “Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Müzik Eğitimi Bölümü Keman Ana Bilim Dalı”ndan mezun oldu. Lise yıllarında çeşitli dinletilerde de yer alan Demirkol bu çerçevede Polonya, Romanya, Kazakistan, İtalya ve Fransa’da festivallere katıldı. Üniversite yıllarında da yurtiçi ve dışında çok sayıda dinleti veren sanatçı 2000–2001 yıllarında “Ankara Devlet Klasik Türk Musikisi Korosu” bünyesindeki “Gençlik Korosu”nda kemençe sanatçısı olarak görev yapmıştır. 2001 yılı Ekim ayından başlayarak “Ankara Devlet Türk Dünyası  Müziği Topluluğu”nda kemençe sanatçısı olarak çalışmaya başlayan Arzu Demirkol bu topluluğun tüm dinletilerine katılmıştır. Halen aynı toplulukta çalışmaya devam etmektedir.

\ Demiryay, Mevlüt:

1 Ocak 1965 Niğde’de doğan Mevlüt Demiryay “Fosforlu Cevriye”, “Seni Seviyorum Rosa”, “Dönersen Islık Çal”, “Şahmaran”, “Mavi Sürgün”, “Baba”, “Çatı”, “Sinekli Bakkal” filmlerinde rol aldı. “Olacak O Kadar” dizisindeki oyunculuğuyla tüm Türkiye tarafından tanındı. “İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları”nda sanatçı olarak çalışmaktaydı. Mevlüt Demiryay 26 Haziran 2019 Çarşamba günü kılınan öğle namazının ardından “Niğde Ulukışla Mezarlığı”nda sonsuzluğa uğurlanmıştır.

Dengbej:

Kürtler arasında sözlü ve yazılı edebiyatı, öyküleri olan şarkıları ve türküleri ırlayarak okuyan ya da anlatan kişilere verilen isim. Türkü söyleyen ses sanatçısı, masallar anlatan halk ozanı. Dengbejler sese biçim, hayat ve renk verirler. Dengbejlerin seslerini kullanarak ürettikleri yaratılara da “kelam” adı verilir. Dengbejlerin bir bölümü köy ya da şehirlere giderek yaşamlarını söyledikleri türküler ile kazanırlar(dı). Dengbejlerin türkülerini söylerken kullandıkları vurmalı çalgılara “erbane” denilir. Ancak bazı dengbejler herhangi bir çalgı kullanmadan da mesleklerini uygularlar. Halen dengbejler varsa da son yıllarda sayıları oldukça azalmıştır. Kürt halk ozanlarına Kürt toplumu tarafından verilen “Dengbej” ismi Anadolu topraklarında var olan halk ozanlarının bir bakıma “Mezopotamya”daki karşılığı şeklinde düşünülebilir. Halk kültürünün temel direği olan sözel edebiyat unsurlarının taşıyıcıları oldukları için büyük öneme sahiptirler. “Deng” ses ve “bej” söylemek kelimelerinin bir araya getirilmesi ile “Dengbej” olarak yayılmıştır. “Ses ile söyleyen, seda ile anlatı yapan kişi” olarak çevrilebilir. Salt insan sesi ile anlatı yapanların yanısıra “erbane” isimli vurmalı çalgı ile söyleyenlerin tümü “Dengbej” olarak tanımlanır. Neredeyse tümü sözel bir kültürel birikim olan Kürt kültürünün sonraki kuşaklara aktarılmasını sağlayan “Dengbej”lerin bu kültürel varlıkları üretenler ve saklayanlar olması ortadan kalkışlarının vahim kültürel kayıplara yol açacağını göstermektedir. Bu yitim kültürel varlıkların bir an önce kayıt altına alınması gereğini de ortaya koymaktadır. Neyse ki bu ürünlerin bir kısmı kayıt altına alınabilmiştir. Endüstrileşen küğ pazarı ezgisel bir yapısı ve gelir getirici özelliği olmadığı için bu alana ilgi göstermemektedir. Mesleğini icra eden “Dengbej”lerin yaşamı çok zor ve sefalet içinde geçmiştir ve geçmektedir. Birer sözlü edebiyat kahramanı olan “Dengbej”lerin söyledikleri ağıtlar ve destanların bazıları çok uzun sürelidir, neredeyse 2-3 ya da birkaç gün sürebilir. Bu sanatın ustaları toplumu etkileyen olumlu ya da olumsuz olayları kendilerine has bir şekilde tekrar toplumla paylaşırlar ve bu olayları genellikle uzun kıtalar halinde aktarırlar. Bkz.: Erbane, stran, kelam.

\ Deniz, Cüneyt:

1974 yılında İstanbul’da doğan sanatçı “Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı”nda Ferhat Güneri’nin korno sınıfından 1995 yılında mezun olmuştur. Mezuniyet dinletisinde Richard Strauss’un “Büyük Mibemol’den 1. Korno Konçertosu”nu seslendirmiş, okul yıllarında, ülkemizin birçok kentinde oda küğü dinletileri vermiştir. Halen “Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı”nda Kerim Gürerk ile yüksek lisans eğitimine devam etmektedir. 1994 yılında “İzmir Devlet Opera ve Balesi Orkestrası”nda sözleşmeli konuk sanatçı olarak görev almış, 1998 yılında aynı orkestranın sanatçı kadrosuna dahil olup 2000 yılında korno grup şef yardımcılığına atanmış ve bugüne kadar yalkın kornocu olarak görevine devam edip, bu süre zarfında gerek opera orkestrası ile gerekse bireysel takviye olarak yurt dışı dinletilerine katılmıştır. Ayrıca İzmir’de senfoni orkestrası sanatçıları ile birlikte kurmuş oldukları “Ephesus Brass” adlı nefesli çalgılar, ritm sazlar ve vokallerden oluşan grup ile Türkiye’nin birçok yöresinde de dinletiler vermiş ve halen bu topluluk ile çalışmalarını sürdürmektedir. Sanatçı bir “Anatolia Horn Quartet” üyesidir.

\ Denyo:

Delibozuk, dengesiz gibi anlamlarının yanısıra “ortaoyunu”nda mahallenin aptalı diye kullanılır. Bir diğer anlamı ise emanettir.

\ Der Wilde Alexander:

“Vahşi Alexander” aynı zamanda “Meister Alexander - Usta Alexander” olarak da tanınmış bir isimdir. 1200’lerin ortalarından 1288 yılına dek aktif olan bir ortaçağ Minnesänger’iydi. Verimleri şiirlerin ırlanarak söylenmesi tarzına dayanmaktaydı. (Sangspruchdichtung) Sanatçının muhtemelen Württemberg’li veya daha büyük olasılıkla İsviçreli olduğu düşünülmektedir. Kendisinden hem “Codex Manesse”de hem de “Jenaer Liederhandschrift”te bahsedilmektedir. “Codex Manesse”de kırmızı renkli urbasıyla vahşi bir at binicisi olarak resmedilmiştir. O’nun yaratılarından ilk kez 1247 yılında söz edildiğini görürüz, ancak 13. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak daha çok adı konuşulmuştur. Kendisinin sarayda kabul görmüş gezgin bir ozan olduğu bilinmektedir. Yaratılarından günümüze yalnızca beş tanesi ulaşabilmiştir ve bunlardan birisi fragmanlar halindedir. Göreceli olarak yüksek bir eğitim düzeyine sahip olduğunu gösteren bir imajı vardır. Şiirsel sanata yüksek bir değer vermektedir. Şiirlerinin çoğunda, Acre’nin düşmesinin yarattığı üzüntü saplantı halinde yansıtılmaktadır. Şiirleri basit ama etkileyici bir tarzda yazılmıştır ve her zaman bir dereceye kadar ruhani yorum içermektedir. Alexander “Mín trûclîchez klagen” başlıklı bir “minneleich” de bağdamıştır ki bu yazım Truva’nın yıkımından bahsetmenin yanı sıra “Cupid”in (Aşk Tanrısı) varlığını da çağrıştırmaktadır. Günümüze kalabilen eserleri: “Ein Wunder in der Werlde Vert - Dünyada Bir Mucize Olacak” (Noel Şarkısı), “Hie Vor Dô Wir Kinder Wâren - Biz Çocukken”, “Mín Trûclîchez Klagen - Şikayetlerim”, “Owê Daz Nach Liebe Gât - Aşk ve Acı”, “Zion Şarkısı - Zion, Yasını Tutuyorum”. Bkz.: Meister. Minnesänger. Sangspruchdichtung. Codex Manesse. Jenaer Liederhandschrift. Fragman. Acre. Minneleich.

Derece:

Herhangi bir ses başlangıç olarak alındıktan sonra oluşturulan bir dizide bu başlangıç sesi “dizinin birinci derecesi” sayılır. Dizinin öteki sesleri de sırasıyla “ikinci derece, üçüncü derece, vs. ...” olarak adlandırılır. Örneğin do dizisinin “birinci derecesi do, ikinci derecesi re, ..., altıncı derecesi la, yedinci derecesi si”dir. Dizinin ilk başlangıç sesi olan do’ya göre bir sekizli inceden gelen ince do dizinin sekizinci derecesi olur.

Derece

\ Dering, Richard:

Yaklaşık olarak 1580 yılı civarında doğduğu tahmin edilen ve 22 Mart 1630 tarihinde sonsuzluğa göç eden İngiliz bağdar. Soyadı farklı şekillerde yazılmıştır: Dering, Deering, Dearing, Deringo, Diringus, vb. Geç Tudor küğ sanatı döneminin bir üyesidir. 1612’ler civarında İtalya’da küğ eğitimi aldı ve daha sonra 1617 yılından 1625 yılına dek Brüksel’de orgçalar olarak çalıştı. 1625 yılında Richard Dering, I. Charles’ın sarayına küğ sanatçısı olarak geçmiştir. Dering basso continuo uygulamalarında hem eski İngiliz stilini ve hem de (1612 sonrası) daha alacalı (kromatik) olan yeni İtalyan stilini özümsemiştir. Çok sayıda eser yaratmıştır. Bunlar arasında fanteziler, madrigaller ve canzonettalar bulunmaktadır. Eserlerinin bir bölümünü İtalyanca metinler üzerinde oluşturan bağdar Latince motetler de yazmıştır. Yaratıları arasında en önemlileri “Şehir Çığlıkları” ve “Ülke Çığlıkları” isimlerini taşımaktadır. Halen koro için yazdığı eserlerinden bazıları, günümüzde Anglikan kilisesi küğsel dağarının bir parçası olarak yaşamlarını sürdürmektedirler.

Des:

(Alm.) Rebemol.

Des–Dur:

(Alm.) Büyük Rebemol (Rebemol Majör).

Des–moll:

(Alm.) Küçük rebemol (rebemol minör).

Desacordato:

Akordu bozuk, uyumsuz.

Desacordé:

Bkz.: Desacordato.

Descendant:

İnerek, inici.

\ Desplechin, Arnaud:

Fransız yönetmen, yazar, senarist, fotoğrafçı. 31 Ekim 1960 tarihinde Roubaix’de Robert ve Mado Desplechin’in oğlu olarak dünyaya geldi. Erkek kardeşi Fabrice, Arnaud’un yönettiği çeşitli filmlerde rol aldı; kızkardeşlerinden Marie roman yazarı oldu ve diğer kızkardeşi Raphaelle senaryo yazarlığı yaptı. Arnaud Desplechin, “Sorbonne Nouvelle Paris III Üniversitesi”nde film yönetmenliği okudu, ardından “IDHEC - Institut des Hautes Etudes Cinématographiques / Yüksek Sinematografik Araştırmalar Enstitüsü”nden 1984 yılında mezun oldu. Belçikalı roman yazarı Jean Ray’in eserlerinden esinlenerek üç kısa film yaptı. 1980’li yılların sonlarında Desplechin, çeşitli filmlerin fotoğraf direktörü olarak çalıştı. Sanatçı 1990 yılında Marianne Dénicourt, Emmanuelle Devos, Emmanuel Salinger ve Thibault de Montalembert gibi birden fazla Desplechin filminde rol alan birkaç oyuncunun oynadığı “La Vie des Morts - Ölülerin Hayatı”nı yönetti. 54 dakikalık bu film “Jean Vigo Kısa Film Ödülü”nü kazandı ve 1990 yılında “Cannes Film Festivali”nde gösterildi. Desplechin’in ilk uzun metrajlı filmi “The Sentinel - Nöbetçi”, 1992 yılında “Cannes”da izleyici ile buluştu. 1996 yılında çektiği “My Sex Life… or How I Got Into an Argument - Seks Hayatım… veya Bir Tartışmaya Nasıl Girdim” olağanüstü bir başarı sağladı. 2000 yılında Desplechin, Arthur Symons’ın bir kısa öyküsünden uyarlanan ilk İngilizce filmi “Esther Kahn”ı çekti ve başrolde Summer Phoenix oynadı. Film, François Truffaut’un çalışmalarına bir saygı duruşu olarak görüldü, çünkü Truffaut’un öncülük ettiği “Yeni Dalga” sinema tekniklerini kullandı. Üç yıl sonra Desplechin, Edward Bond’un “Playing In the Company of Men - Erkekler Şirketi’nde Oynamak” adlı oyunundan uyarlanmış iki film yaptı. Bir sonraki yıl, Mathieu Amalric ve Emmanuelle Devos’un rol aldığı iki eski sevgilinin hikayesini anlatan komedi ve trajediyi harmanlayan “Kings and Queen - Krallar ve Kraliçe”yi yönetti. Filmde Catherine Deneuve de psikiyatrist rolündeydi. “Kings and Queen” birçok ödüle aday gösterildi ve Amalric “En İyi Erkek Oyuncu” dalında “César Ödülü”nü kazandı. Ancak Desplechin’in eski kız arkadaşı aktris Marianne Denicourt, O’nu “Krallar ve Kraliçe”nin senaryosunda özel hayatının unsurlarını ifşa etmekle suçladı. Denicourt 2005 yılında, “Arnold Duplancher” isimli vicdansız bir yönetmenle olan ilişkisini anlatan “Mauvais Génie - Kötü Ruh”u yayınladı. 2007 yılında Desplechin, Roubaix’deki aile evi satılmazdan hemen önce babasını, erkek kardeşini ve yeğenlerini gösteren bir belgesel olan “L’Aimée - Sevgili”yi çekti. Aynı yıl Catherine Deneuve, Mathieu Amalric, Emmanuelle Devos ve Marcello Mastroianni’nin rol aldıkları bir aile dramı olan “A Christmas Tale - Bir Noel Masalı”nı filme aldı. Bu film 2008 yılında “Cannes”da yarışmaya katıldı. 2013 yılında yaptığı filmi “Jimmy Picard”, aynı yıl “Cannes Film Festivali”nde “Altın Palmiye”ye aday gösterildi ve ana yarışmada seçilen beşinci filmi oldu. 2014 yılında Alexander Ostrovsky’nin “The Forest - Orman” adlı oyununu uyarladı. Yönetmenliğini ve ortak yazarlığını yaptığı “My Golden Days -Altın Günlerim” (2015) adlı drama filminden dolayı Desplechin, “En İyi Yönetmen” dalında “César Ödülü” ile “Lumières Ödülü”nü ve “2015 Cannes Film Festivali”nde “SACD - Super Audio CD Ödülü”nü kazandı. 2016 yılında “Cannes Film Festivali”nin ana yarışma jürisinde yer aldı. 2019 yılı yapımı “Oh Mercy! Ah Merhamet!” “2019 Cannes Film Festivali”nde “Altın Palmiye”ye aday gösterildi ve ana yarışmada seçilen yedinci filmi oldu.

\ Dessoff, Felix Otto:

Alman yönetken ve bağdar. 14 Ocak 1835 tarihinde Leipzig’de Yahudi kökenli bir ailede dünyaya geldi. Babası bir kumaş tüccarı idi. Felix Otto’nun küğsel yeteneği Franz Liszt tarafından keşfedildi ve aileye Otto’nun küğ eğitimi almasını önerdi. Böylece Felix Otto 1851-1854 yılları arasında “Leipzig Konservatuvarı”nda öğrenci oldu. Bu okulda zamanının önde gelen öğretmenlerinden hem bağdama ve piyano ve hem de yönetkenlik dersleri aldı. Piyano öğretmeni Ignaz Moscheles oldu, bağdama eğitimini de Moritz Hauptmann ve Julius Rietz’den alma şansını elde etti. 16 Kasım 1853 tarihinde “Leipzig Gewandhaus Orkestrası” Dessoff’un bir sinfonisini seslendirdi, bu dinletiden bir gün sonra Johannes Brahms ile tanıştı ve bu ikili arasında kalıcı bir dostluk ve sanatsal ilişki başladı. Dessoff, bir yönetken olarak öncelikle sağlam temelde bir başlangıç yapmak istedi. İlk yönetkenlik görevi Chemnitz kentindeki “Actien Tiyatrosu” oldu. Bu görevini daha sonra sırasıyla Altenburg, Düsseldorf, Kassel, Aachen ve Magdeburg’da sürdürdü. 1860 yılında “Viyana Saray Operası”ndan bir teklif aldı. Yine aynı yıl “Viyana Filarmoni Orkestrası” Otto Dessoff’u yönetkenlik koltuğu için seçti ve sanatçı bu konumunu 1875 yılına dek devam ettirdi. Viyana kökenli küğ eleştirmeni, gazete yazarı ve biyografi uzmanı Max Kalbeck 1908 yılında “Viyana Filarmoni Orkestrası”nın ününü ve mükemmelliğini Dessoff’un enerjisine ve ortaya koyduğu hedeflerine borçlu olduğunu belirtmiştir. “Viyana Filarmoni Orkestrası”nın başkanı olan Dr. Clemens Hellsberg sanatçının görev süresi dahilinde orkestranın dağarını sürekli geliştirdiğini, önemli organizasyon ilişkileri kurduğunu, bir arşiv oluşturduğunu, çalışma kurallarını kesinliğe kavuşturduğunu ve orkestranın halen dinletilerini verdiği üçüncü evine taşınmasını desteklediğini belirtti. 1870-71 dinleti mevsiminin başlangıcından az önce anılan orkestra Viyana’daki yeni binasında bulunan “Goldener Saal” (Altın Salon)’a taşındı. Bu salon akustik karakteristiği ile orkestranın stilini ve ses kalitesini olağanüstü etkileyen ideal bir yerdi. 1861 yılı başlarında Dessoff “Gesellschaft der Musikfreunde”de (Küğseverler Topluluğu ki “Viyana Konservatuvarı”nın öncüsü olarak kabul edilir) bağdama teknikleri öğretimine başladı. Öğrencileri arasında Artur Nikisch ve Felix Mottl önde gelen isimlerdir. Sanatçı 1860 yıllarının başlarına dek bağda yapmaya devam ettiyse de bir yönetken olarak ertiksel konumu parlayınca bağda yapmaya son vermiştir. Sanatçının “Viyana Filarmoni”deki görevi süresince Johannes Brahms her pazar günü dinleti sonrası Dessoff’un evine akşam yemeğine davet edilmekteydi. Bayan Frederike Dessoff çok iyi bir ahçı idi. Styra Avins’in ifadesi ile 1875 yılında Dessoff yapılan iğrenç bir entrika sonucu Viyana’daki görevinden uzaklaştırıldı. Fakat, çok geçmeden sanatçı Karslruhe’de bulunan “Badische Staatskapelle”de yönetken olarak kendine Hermann Levi sonrasında yeni bir konum elde etti. 1876 yılının Ekim ayında (tahminen 11’inde) Brahms, Dessoff’a uzun süredir üzerinde çalıştığı 1 numaralı sinfonisinin ilk çalınışını Dessoff’tan gerçekleştirmesini istediğini ima eden bir mektup yazdı: “Bu sinfoniyi iyi bir dost ve iyi bir yönetkenin, iyi bir orkestraya çaldırmasını diliyorum.” Bu sinfoni, Brahms’ın provaları takip etmesi yoluyla 4 Kasım 1876’da Brahms’ın da dinleyiciler arasında olduğu bir ortamda ilk kez seslendirildi. 1880 yılında Dessoff “Frankfurt Operası”nda yeni yaratılmış bir ünvan ile göreve başladı: “Birinci Kapel Ustası” (Ersten Kapellmeisters). Günümüzde “Alte Oper” olarak bilinen yeni tamamlanmış opera evinin açılışını yapmak 20 Ekim 1880 tarihinde Mozart’ın “Don Giovanni” isimli yaratısıyla Felix Otto Dessoff’a kısmet oldu. Dessoff ile Brahms arasındaki yakın ilişki 1878 yılında Dessoff’un “Op. 7 Büyük Fa’dan Yaylı Çalgılar Dördülü”nü Brahms’a adaması ile doruk noktasına çıktı. Bu yaratı Dessoff’un ortaya koyduğu en iyi çalışmadır ve ilk çalınışında büyük başarı elde etmiştir. Bağdar olarak Dessoff iki yalkın keman, viyola, iki çello ve bir yaylı beşili için başka bir eser yazmıştır. Bu eserin sırasayısı Op. 10 olarak tarihlenmiştir. Sanatçı ayrıca çeşitli liedler ile bir koral kitabı kaleme almıştır. Sanatçı daha 57 yaşında iken 1892 yılının 28 Ekim günü Frankfurt’ta yaşama gözlerini kapamıştır. Kızı Margarete Dessoff “Dessoff Koroları”nın kurucusudur.

Destra Mano:

Sağ el.

Deşifre:

Bkz. Déchiffrage, dechiffrer. Deşifre etmek, notadan ilk bakışta çalmak. Küğ eğitimi ve bu eğitimin içerisinde yer alan çalgı eğitimi -hangi çalgı söz konusu olursa olsun- uzun zaman gerektirmekte, kazanılması gereken teknik beceriler sırayla üst üste konmaktadır. Hele ki bu eğitim ertiksel amaçlarla yapılmakta ise öğrencinin hızla ilerlemesi ve istenilen bir seviyeye gelmesi zorunlu koşulmaktadır. Bu nedenle küğ öğrencisi ya da küğcü önüne konulacak çalışmalıkları ve yaratıları ilk bakışta okuyabilecek ve çalabilecek düzeye mümkün olduğunca hızlı bir şekilde erişmelidir. Bu düzeye gelebilmek için teknik bilgi ve beceriler küğcünün zekası ve küğsel yeteneği ile birleşmelidir. Çalgı çalışmalarının düzenli olması deşifre çalma becerisinin gelişmesini de sağlamaktadır. Gerçekte, ilk bakışta okuyabilmek, daha üst düzey çalışmalara önemli katkılar sağlayacaktır. Deşifre çalma eyleminde de farklı başarı düzeyleri bulunmaktadır: Nota yazısını çözmeye çalışmaktan okuyabilir düzeye getirmek arasında fark olduğu gibi ilk görüşte okuma ve çalma becerisinin ötesinde ilk çalışta yaratıyı dönemine, bağdarına, formuna, eşlik partına uygun bir şekilde yorumlayarak çalabilme düzeyine dek geniş bir bantı kapsar. Deşifre, önceden bellekte toplanmış olan küğsel birikimi ve bilgileri hatırlayarak beyinde yeni bir düzenleme yapmaya dayanan görsel, işitsel ve dokunsal bir beceriler toplamıdır. Dolayısıyla bu bilgi birikimi ne kadar çok artarsa deşifre başarısı da o denli artar. Elbette, bu başarı aynı zamanda ilk okuma konusunda yapılacak çok sayıda çalışma ve tekrara da bağlıdır. Küğcü ya da küğ öğrencisi ne kadar çok deşifre çalışması yaparsa o denli deşifre yeteneği artacaktır. Bahsi geçen konuda başarı elde edebilmek başka yan faktörlere de bağlıdır. Aralık, tonalite, uyum bilgisi ve biçim bilgisi ile desteklenen bir deşifre daha yüksek düzeyli hale gelir. Demek ki yalnızca çalgıda teknik becerilerin artması ya da bol deşifre yapmak yanında kişinin küğ bilgisi ile de donanmış olması elzemdir. Deşifrede parçayı gerektiği gibi çalabilmek, yani yorum ögesini de işin içine katabilmek için derin bir küğ tarihi ve küğ coğrafyası bilgisi ile genel kültür ilavesi ciddi bir zorunluluktur. Yoksa notaları hızlı okuyabilme ve çalgıda parmakları doğru yerlere zamanında basabilme deşifrenin ilksel basamaklarıdır. Yaratının ruhuna uygun çalış, küğcünün çok yönlü yetişmesini zorunlu kılmaktadır. Okul eğitimi sürecinde tamamlanması zor olan bu tür bir gelişim küğcünün yaşamı boyunca bıkmadan üst üste koyacağı tuğlalarla örülecektir. Bir deşifrenin başarılı olabilmesi için küğcünün deşifre edeceği yaratıdan daha üst bir teknik ve küğsel düzeye erişmiş olması gerekir. Daha da zor eserlerin deşifre edilebilmesi için küğcü sürekli düzeyini yukarılara çekmelidir. İki tür deşifre vardır: Birincisi, ele alınan yaratıyı yavaşça ve her notasını inceleyerek okumak; ikincisi, yaratıyı gerçek hızında ya da bu hıza yakın bir tempoda olabildiğince temiz çalmaya dikkat getirerek ve eserin karakterine ve anlamına yoğunlaşarak okumak ya da çalmak. İleride dağarımıza sürekli katmayı düşündüğümüz bir çalışmalık, konçerto ya da sonat için birinci tür deşifreyi gerçekleştiririz. Böyle bir çalışmada parçanın her notası ya da bağdarın kağıda döktüğü her unsur üzerinde dikkatle durulur. Küğcüyü asıl hızlı okumaya sevk edecek olan deşifre modeli ikinci biçimdir. Bu ikinci deşifre tarzına ulaşmak isteyenler deşifre çalışmalarına kendi tekniklerinin altında parçalarla başlamalıdırlar. Göreceli olarak o kişiye kolay gelen küğsel parçalar tempolarında ya da en azından kendi hızlarına yakın okunmalı ve çalınmalı, yanlış çalınan notalarda duraklanmamalı, geriye dönüşler yapmak yerine hep ileri yürümeli, parçayı baştan sona durmadan çalmaya gayret edilmelidir. Burada önemli olan nokta ölçüyü ve tartımsal gidişi bozmamaktır. Ertikten küğcü için deşifre becerisinin kazanılması olmazsa olmaz bir koşuldur. Bu beceriyi kazanabilen bir küğcünün çalıştıklarından daha büyük bir haz alması ve başarı düzeyinin artması doğaldır. Bu da çalgıda daha yüksek teknik beceriler kolayca elde edebilmek anlamına gelir. Deşifrede başarı küğcünün daha çok eser tanımasını kolaylaştırır. Deşifre oldukça karmaşık beyinsel işlemler sonucu gerçekleşmektedir. Gözler, kulaklar, parmaklar işin içindedir ve çalıcı bütün hatları ile derin bir efor harcamaktadır. Gözler notaları görerek beyne gönderir, beyin gözlerden gelen şekli işitsel ve tartımsal bileşenlerine ayırır, çalınan sesi kulak duyar ve doğru ya da yanlış diye geri bildirimlerde bulunur, dokunma düzeyinde parmaklar tuşede gereken ve istenen yerlere gereken hızlarda basarlar ve yine geri bildirimlerde bulunulur. Bu geri bildirimler düzeltme yapmak veya daha ileride benzeri yanlışları yapmamak için gereken uyarı sinyalleridir. Tüm bu işlemler bazen saniyeler dahi küçük parçalara bölünerek her iki elin koordinasyonu sağlanarak yürütülür. İşte tüm bu karmaşık işlemlerin kavranıp başarılabilmesi için deşifre en baştan itibaren düzenli ve sistemli ele alınmalıdır. Bu da çalgısına yeni başlayan kişi dahil her düzeyden insanın deşifreye makul zamanlar ayırmasını gerektirir. Deşifrede başarı için gereken bir diğer zorunlu hareket tarzı, çalıcının hiçbir suretle ellerine bakmamasıdır. Gözler notadan ayrılmamalı, ancak gözler çalınan nota üzerine değil, daima ileride yer alan nota ya da nota öbeklerini görmeye alıştırılmalıdır. Küğde bulunulan ya da çalınan nokta gerçekte geçmiş zamandır, o halde ileriyi görmek deşifre başarısı için gereklidir. İleride yer alan notalar ya da nota öbekleri beyne hemen gönderilmeli ve beyin ilerisi için ön hazırlık yapmalıdır. Bir diğer deyişle gözler (beyin), çalıcının ellerinden daima daha önde olmalıdır. Öğrencinin motif, cümle ve periyod kavramlarını içselleştirmesi de deşifrede başarı için gereklidir. Öğrenci tek tek nota okumak ve çalmak yerine nota gruplarını motif, cümle ya da periyodlar biçiminde algılamalıdır. Kısacası, küğcü küğsel çizgiyi kolaylıkla izleyebilmelidir. Okumada süreklilik sağlama alıştırmaları da salık verilen bir hazırlık aşamasıdır. Yaylı çalgı çalanlar yay sorunları ile parmak numarası sorunlarını çalarken halledebilmelidirler. Hiçbir uyarı, simge ya da belirteç olmayan notalarda dahi küğcü bu tür sorunları hiçbir not almadan aşabilmelidir. Aslında her çalgı öğretmeni, öğrencisini deşifre konusunda geliştirebilmek için deşifre yapmaya zaman ayırmalıdır. Okulunu bitirmiş küğcü ise ertiksel yaşamında deşifre yapmaya mutlaka önem vermeli ve kendini geliştirmelidir. Deşifreden önce seslendirilecek eserin hızı, tonu, yazıldığı dönem ve bağdarı, parçada yer alan ifade ve hız terimleri dikkatlice gözden geçirilmeli, deşifreye başlamazdan önce de beynin içinde bir seslendirme tüm hatlarıyla yapılmalı ve ondan sonra deşifreye başlanmalıdır. Ancak bu ön hazırlıkların hızlıca yapılması gerekir, çünkü birçok ortam ve koşullarda bu ön hazırlıkları yapabilme olanağı bile olmayabilir. Deşifre seslendirmesinde başarılı olmak isteniyorsa parçanın içindeki en küçük nota birimleri tempo için baz alınmalıdır. Zor yerlerde yavaşlamak ya da kolay yerlerde hızlanmak diye bir şey asla söz konusu olamaz. Kısacası parçanın ritmik yapısıyla oynanmamalıdır. Ve deşifre yapan küğcü yanlış çaldığı takdirde asla doğru çalmak için geriye dönüş yapmamalı, parça bitene dek hep ileri yürümek gerektiği unutulmamalıdır.

Detache:

(Fr.) Bkz. Detaşe.

Detaşe:

Yaylı çalgılarda bağsız geniş yayla çalınması gerektiğini belirtmek için kullanılan bir terimdir. Bu çalış tarzında notaların sürelerini tam olarak değerlendirmek gerekir. “Detache” çalınması istenen notaların altına çizgi çekilir ve bu yolda seslendirilmesi gerektiği simge kullanılarak belirtilmiş olunur. Bkz. Detache.


Detaşe Örneği

Determinato:

(İt.) Kararlı, doğru, tam. Doğru ve tam olarak.

Detonner:

Tondan düşme, sesin düşmesi, notayı yanlış basarak çalma ya da yanlış notayla okuma. Detone. Detone olmak. Ton dışına çıkmak. Parmakları yanlış yerlere konumlandırarak pis ses üretmek, ton dışı ses üretmek. Kirli çalmak. Temiz çalamamak. Yanlış sesler çıkartmak.

\ Dev, Hayri:

Denizli’nin Çameli İlçesi’ne bağlı Gökçekaya Köyü’nde yaşayan, 2015 yılı itibariyle 88 yaşında olan Denizli’li halk ozanı. “Unesco” tarafından 2008 yılında “Yaşayan İnsan Hazinesi - Kültürel Miras Taşıyıcısı” olarak seçildi. Cura ve üçtelli sazı pek iyi kullanan Hayri Dev kendi yaptığı ağaç dalından curalarla tanınmaktadır. Cura ve üçtelli sazının eşliğinde söylediği türküleri pek sevilen Dev, “Unesco” tarafından “Yaşayan İnsan Hazinesi” olarak gösterildikten sonra 12 ülkede cura ve çam düdüğüyle dinletiler vermiştir.

Developman:

İngilizce orijinali olan "Development" teriminden Türkçeleş(tiril)miş şekliyle "Geliştirim, Geliştirme"nin karşılığı. Elbette bu kullanım şekli makbul değildir. Bkz. Geliştirim.

Development:

(İng.) Gelişme, geliştirim. Geliştirme. Sonat formunda yazılmış bir eserde fikirlerin geliştirildiği kesit.

Développement:

(Fr.) Geliştirim, geliştirme. Gelişim. Bkz. Development, developman, geliştirim.

Developper:

Geliştiren, gelişen, gelişmek.

\ Devich, Herlinde:

İlk ve ortaokulu Bezau'da bitirdikten sonra "Wolfurt Küğ Okulu"nda Aldo Kremmel'den ilk piyano derslerini aldı. 1981 yılında "Feldkirch Konservatuvarı"nın "Piyano Öğretmenliği Bölümü"nden Fuat Kent'in ögrencisi olarak ve 1985 yılında da "Piyano Ana Dal Bölümü"nden pekiyi derece ile mezun oldu. Çocukluk ve gençlik yıllarında katılmış olduğu birçok yarışmada ödüller kazandı. Küğ ve tıp dallarında kurslara katıldı. Avusturya içi ve dışında çok sayıda yalkın dinletiler verdi. Çekilen çok sayıdaki video kliplerde, tiyatrolarda, caz, pop ve rock dinletilerinde, radyo ve televizyon kayıtlarında piyanistlik yaptı. 1990 yılından bu yana "Dornbirn Küğ Okulu"nda piyano öğretmenliği yapmaktadır.

Devrik Cümle:

Kısaca, yüklemi olması gereken yerde olmayıp, cümle içinde herhangi bir yerde olan cümlelere (tümcelere) “devrik cümle” dendiğini belirtelim.Türkçe dilinde cümleyi oluşturan öğeler genel olarak şu sıralamaya uyar: Özne, tümleç(ler), yüklem. Bu sıralanışa uymayan ve yüklemi sonda değil başta ya da ortada bulunan cümlelere “devrik cümle” denilir. Devrik cümle ögeleri dil bilgisi kuralları çerçevesinde genel kurala uygun sıralanmamış cümle olarak tanımlanır. Türkçede yüklem sonda bulunur; diğer ögelerse önemine göre, vurgulu olan yükleme daha yakın olacak şekilde dizilir. Kısacası, Türkçede yüklemi cümle sonunda bulunan cümlelere “kurallı cümleler”, cümle sonunda başka bir ögesi bulunan cümlelere ise “devrik cümleler” denilir. Türkçede cümlenin ögeleri, cümle içindeki konumlarıyla değil; aldıkları eklerle ayrılır. Bu yüzden devrik kurulmuş bir cümle yanlış değildir. Hatta edebi dilde devrik cümlelere sıkça başvurulur.

Devrik Kontrapunt:

Bu konuyu ele almazdan önce dilde (cümlede) devrik yapı konusunu araştırmanız iyi olur. Devriklenebilen bir kontrapuntsal çalışmada ses dizileri düzen içindeki yerlerini değiştirebilecek biçimde ayarlanmıştır. Bkz.: Kontrapunt, Benzetmeli Kontrapunt, Devrik Cümle.

Deyim Bağı:

İsimleri ve süreleri değişik olan sesleri simgeleyen notaları birleştiren bağ. Bu tür notaları alttan ya da üstten birleştiren eğri çizgi. Remileme yapılırken, deyim bağının kapsama alanında yer alan notalar arasında soluk alınmaz, yaylı çalgılarda ise deyim bağı altında toplanan notalar aynı yayda çalınır, üfleme çalgılar bağın içindeki notaları tek bir nefeste seslendirirler. Birden fazla farklı isim ve süredeki notaların tek bir yayda ya da nefeste okunacağını belirleyen bağ işaretine “deyim bağı” denilir. Eğer seslendirme ses ile gerçekleştiriliyorsa bu notalar kesintisiz söylenmelidir. Bkz. İfade bağı.

Deyim Bağı




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:6307782
Online Ziyaretçi Sayısı:10
Bugünlük Ziyaret :258

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.