Se

\ Sebüktekin, Sedef:

1990 yılında İstanbul’da dünyaya gelen popüler kültür şarkıcısı ve şarkı sözü yazarı, akustik ve elektronik küğ gerçekleştiricisi. “Yeditepe Üniversitesi”nde “Kentsel Tasarım ve Peyzaj Mimarlığı Bölümü”nden mezun olmuştur. Lise yıllarında başladığı gitar ve davul edimlerini geliştirdi ve yüksek eğitimi sürecinde küğ yapmaya karar verdi. “The Beatles” grubundan çok etkilendiğini belirten Sebüktekin kendisini küğ yapmaya en çok teşvik eden unsurun bu grup olduğunu belirtmektedir. “Sofar” (Songs from a Room) projesi ile 2015 yılında yavaş yavaş tanınmaya başlayan şarkıcı Can Ozan, Dolu Kadehi Ters Tut, Moawk, Umut Döven, Birkan Nasuhoğlu ve Nova Norda ile ortak projelerde yer aldı. Sebüktekin 2019’un çok dinlenenleri listesinde ve ayrıca 2020 yılında “Dokuz Sekiz Müzik” yapımcılığında çıkan “40 Yıllık Şarkılar” isimli albümde yer almıştır. Çizitlediği teklileri: “Korkma” (2016), “Hayalin Kadar” (2017), “Deli Değilsin” (2017), “Bul Beni” (2017), “Bugün İçicem” (2017), “Sen İstersin” (2017), “Seni Uyurken İzlemek” (2017), “Kayboluyorum” (2017), “Günler Kısa” (2018), “Ara” (2019), “Y.S.Y.S.” (2019), “Unutmam Lazım” (2020), “Gözün Doysun” (2020), “Uzaktan” (2020).

Secco:

(İt.) Kuru, sert, sek, duygusuz.

\ Seçer, Levent:

 Adana'da dünyaya geldi. Babası dönemin ünlü küğ adamları olan Münir Nurettin Selçuk, Hafız Burhan, Malatyalı Fahri, Dramalı Hasan, Neyzen Tevfik ve diğer ünlü bağdarlarla çalışmıştı. Çok iyi keman ve ud çalan Levent Seçer'in babasına "Udi Ömer" denmekteydi. Dr. Levent Seçer küğ ile sanatın tüm tozunu ve kokusunu babasının yanında aldı. Zaman zaman küğsel toplantılarda, meşklerde ve fasıllarda O da bulundu. Okul gösterileri ve dinletilerinde sesi güzel olduğu için şarkı söyletirlerdi. Ama babası sanatın bu denli içinde olmasına karşın oğlunun şarkı söylemesini istemedi. Bu nedenle Seçer bir sabah baba evini terketti. Adana'da çocukluğunun en acılı yılları bir yetiştirme yurdunda geçti. Burada da küğden kopmayan Seçer'e arkadaşları, aralarında düzenlenen toplantılarda şarkılar söyletirlerdi. Dr. Levent Seçer iyi bir küğ eğitimi almak istiyordu, bunun için "Ankara Devlet Konservatuvarı"nın açtığı sınavlara girdi, bu okulu kazandığı halde devam etmedi. O'nun içinde İstanbul hayali yatıyordu. Daha sonraki yıllarda yüksek öğrenim için İstanbul'u tercih etti, ayrıca "Belediye Konservatuvarı"nda küğ eğitimini de birlikte sürdürdü. Burs kazanarak yüksek öğrenimi için İtalya'ya gittiğinde konservatuvarda başladığı öğrenimini bırakmadı, yüksek öğrenimini ve konservatuvardaki eğitimini birlikte sürdürdü. İstanbul'da ilk adımını attığı konservatuvar serüveninde küğ eğitimi aldığı sırada tiyatro çalışmaları da yaptı, öğretmenleri arasında Yıldız Kenter, Nedim Otyam, Melih Cevdet Anday, Sabahattin Kudret Aksal gibi önemli isimler bulunmaktaydı. Üniversite yıllarında İstanbul'da birçok gazinoda sahne çalışmaları yaptı, gece kulüplerinde şarkı söyledi, fotoromanlarda ve çeşitli oyunlarda roller aldı, çalışmalar yaptı. İtalya'ya gittiğinde de fotoroman çalışmalarını sürdürdü, Milva Silvia Coskina gibi oyuncularla fotoromanlarda oynadı, kaldığı otelde bir film çekimi için gelen yönetmen Aldo Toreell'den Omar Scharif ve Liza Minelli ile birlikte oynaması için teklif aldı. Bazı İtalyan tiyatro oyunlarında oynadı. Küğ çalışmaları için geldiği İstanbul'da Zeki Müren ile tanıştı. Zeki Müren Seçer'e sesinin çok güzel olduğunu ve plak doldurmasını söyledi, ünlü bağdarlarla bir süre çalıştı; Cavit Deringöl, Metin Şanlıel, Baki Duyarlar önderliğinde bir çalışma yaptı, ama İtalya'daki öğrenim yaşamının sürmesinden ötürü bunu devam ettiremedi, dönmek zorunda kaldı. Bu ara kendi ülkesindeki sanatı da eleştirmeye başlamıştı. Türkiye'de sanatın ehil olmayan kişilerin elinde olduğunu ve ucuzlaştırılarak yozlaştırıldığını anlatıyordu. Levent Seçer İtalya'da üniversite eğitimini tamamladığı süreçte sanatsal çalışmalarını da sürdürdü. Özellikle uluslararası festivaller çok dikkatini çekiyordu. İtalya'da 1977 yılında tamamladığı öğreniminin ardından Türkiye'ye dönmedi. İtalya'da yapılan "San Remo Festivali" sanatçının katıldığı ilk uluslararası festivaldir. Bu festivale yabancı sanatçı davet edilmediğinden Levent Seçer ismi Laurant Seger olarak yazılmış, böylece İtalyan olarak kabul edilmiş ve festivale çağrılmıştı. 1977 yılında yapılan bu festivale kendi şarkısı olan ve bağdamasını Sezen Bağca'nın yaptığı "L'ultima Parola di Una Donna" (Bir Kadının Son Sözü) isimli şarkıyla katılmış, 106 bağda arasında 16. olma başarısını göstermiştir. Levent Seçer bu başarısının ardından uluslararası birçok festivale ve sanat etkinliklerine davet edilmiştir. İtalya'da "Tidone", Polonya'da "Gençlik ve Küğ", Yugoslavya'da "Pula", Fransa'da "Toulon", Macaristan'da "Bartok" ve "Pechse", Şili'de "Vina del Mar", Filipinler'de "Şarkı ve Küğ", Norveç'te "Bergener", İsviçre'de "Lucerne", Japonya'da "Tokyo", Avusturya'da "Alten Musik" ve "Kammer Musik", Finlandiya'da "Kammerimusikki", Bulgaristan'da "Altın Orfe", İrlanda'da "Castlebar", Portekiz'de "Viva", Belçika'da "New Voord", Danimarka'da "Guandaten", Mısır'da "Akdeniz", Macaristan'da "VII. Convivial Song", İsveç'te "Gurten", İspanya'da "Castell", Hollanda'da "North Sea Festival", İsveç'te "Falun", Polonya'da "Sopot", İspanya'da "Barselona", İsviçre'de "Lucerne Piyano Festivali", Çekoslovakya'da "Kral ve Küğ", Avusturya'da "Uluslararası Viyana Festivali", Azerbaycan'da "Dünya Küğcüler Festivali", İsviçre'de "Verbier Festivali", Finlandiya'da "Helsinki Küğ Festivali" katıldığı bazı uluslararası önemli küğ ve sanat festivalleridir. Levent Seçer uluslararası birçok sanat etkinliklerine, toplantı ve konferanslara Türkiye adına temsilen katıldı. Yurtdışındaki tüm Türk elçilikleri ve konsolosluklarda Levent Seçer adına hazırlanmış bir dosya vardır; özellikle Danimarka elçiliğinin sanatçı arşivinde Dr. Levent Seçer'in sanat çalışmaları bulunmaktadır. 2001 yılında İsveç'in "Avrupa Birliği" dönem başkanlığı sırasında İsveç'e davet edilmiştir. 1998 yılında Avusturya'da "Modern Sanat ve Kültür" konulu toplantıya katılmıştır. Ayrıca yine Avusturya'da verdiği bir piyano dinletisinde Cumhurbaşkanı Kurt Waldheim tarafından ödül almıştır. İrlanda'ya davet edilmiş, "İrlanda Üniversitesi Dublin Koleji Konseyi"nce bu ülkede düzenlenen toplantılara katılmıştır. 2003 yılında ülkesine gösterdiği önemden dolayı Filipinler Türkiye Büyükelçisi Ofelia Castano tarafından ödüllendirilmiştir. Unesco tarafından İsveç'e davet edilmiştir. Ayrıca 2005–2006 yıllarında "Nobel Ödül Törenleri"ne davet edilmiştir. Finlandiya'da bulunan "Helsinki Küğ Akademisi"nin 1994 yılından bu yana onursal üyesidir. Portekiz "Viva Küğ Akademisi" tarafından iki kez bu ülkeye davet edilmiş, uluslararası sanat ve kültür konularında toplantılara katılmıştır. İsveç'in Göteborg kentinde gerçekleştirilen "Dünya Edebiyat ve Kitap Fuarı"nda davetli sanatçı olarak çeşitli temaslarda bulunmuştur. Belçika'ya devet edilmiş, "Dünyada Sanatın Geldiği Nokta" adlı toplantıyı izlemiştir. 2002–2003–2004 yıllarında "Cenevre Kitap Fuarı" ve "Basel Edebiyat Fuarı" katıldığı önemli davetlerdir. Sanatçı küğsel çalışmalarının yanında edebiyata verdiği önemle de ön plana çıkmaktadır. Levent Seçer'in özellikle şiir dalında çalışmaları vardır. İlk kitabı "Dünde Kalmak" tamamıyla kendi şiirlerini içine alan bir eser olup daha sonra ikinci şiir kitabı "Sevdalarımın Dansı" yayınlanmıştır. Seçer bu kitabında da serbest türde kendi eserlerini kullanmıştır. Sanatçının diğer kitapları şunlardır: "Zaman Sevmeye Yetmeyecek" (Hikaye–Öykü), "Güneşte Yürümek İstiyorum" (Şiir/Basılıyor), "Çarklar Arasında Kalan Türkiye" (Siyasal ve Politik Gündem/Baskıya Hazırlanıyor), "Sen Hiç Yağmurda Ağladın mı?" (Şiir/Baskıya Hazır). Levent Seçer çok sayıda ödül ya da davet almıştır. Bunlar arasında "San Remo Uluslararası Küğ Festivali Katılım ve Başarı Ödülü", "Barselona Şarkı Festivali Ödülü" ve "İspanya Sanat Adamı Uluslararası Ödülü", Finlandiya "Helsinki Küğ Ödülü", Macaristan "Pechse Sanat Ödülü", Çekoslovakya Prag "Kral ve Küğ Ödülü", Portekiz "Musica Viva Festival Ödülü", Portekiz "Miso Küğ Ödülü", Portekiz "Newsetter Sanat Ödülü", Avusturya "Alte Küğ Festivali Ödülü", İtalya "Tidon Piyano Festivali Ödülü", Japonya "Tokyo Şarkı Festivali Ödülü", İrlanda "Dublin Üniversitesi Gençlik ve Küğ Ödülü", Belçika "Bergener Şarkı Festivali", İrlanda "Castlebar Şarkı Festivali", Helsinki "Oda Küğü Festivali", Mısır "Akdeniz Küğ Festivali", Macaristan "Bartok Semineri ve Festivali", Avusturya "Allegro Vivo", Macaristan "VII. Avrupa Şenlikleri Şarap Şarkıları Festivali", Danimarka "Gaudeamus Festivali"... Adına Almanya'da hatıra pulu basılan Seçer Bulgaristan'da yayınlanan "Ümit Dergisi"nin "Sanat ve Edebiyat Ödülü"ne de layık görülmüştür. Türkiye'de aldığı ödüller arasında ise şunlar bulunmaktadır: "Anasam Onur Ödülü", "Duyguseli Dergisi Göller Bölgesi Onur Ödülü", "Çağ Edebiyat Bülteni Sanat Ödülü", "Kıyı Sanat Ödülü", "Pencere Dergisi Şiir Ödülü", "Bölge Bülteni Sanat Ödülü", "İstanbul Gazetesi Şiir Ödülü", "Merhaba Gazetesi Onur Ödülü", "Gülpınar Şiir Ödülü", "Türkstar Gazetesi Sanat Adamı Ödülü" (Almanya)... Ayrıca Levent Seçer birçok dergi ve gazetede, bültenlerde şiir, sanat ve edebiyat konulu yazılar yazmakta, "Duyguseli Dergisi", "Ozan Edebiyat Şiir Dergisi", "Söz Gazetesi" ve "Türk Sözü Dergisi"nin temsilciliğini ve sanat danışmanlığını yapmaktadır. "Bizim Ece", "Sevgi Yolu", "Sarızeybek", "Ozan" kültür, sanat, şiir ve edebiyat dergilerinde; çeşitli tarihlerde antolojilerde ve ayrıca "Dünya Edebiyat Antolojisi"nde yer almıştır. Levent Seçer'in sanat çalışmaları yurt dışı ve yurt içinde çeşitli gazete ve dergilerde yer almıştır. "Hürriyet", "Güneş", "Akşam", "Hafta Sonu", "Hey", "Türkstar", "Merhaba", "TV'de 7 Gün", "Aydınlık", "Günaydın", "Şey", "Milliyet", "Ulus", "Tan", "Cumhuriyet", "Yeni Şafak", "Tasvir", "Belde", "Zaman", "Posta", "Bulvar", "Takvim", "Kelebek", "Hakimiyet", "Ses", "Hayat", "Ozan", "Tını", "Sabah", "Memleketim Alanya", "Yeni Alanya", "Merhaba Alanya", "Ece", "Elçi", "Sevgi Yolu", "Sarızeybek", "Duyguseli", "Gürpınar", "Söz", "Ekspres", "Toros", "Bölge", "Yeni Çağ", "Günışığı", "Haber", "Ortadoğu", "Belde", "Pencere", "Hürgün", "Hürses", "Yağmurun Sesi", "Ümit", "Dergi" bunlardan bazılarıdır. Ulusal ve yerel gazeteler ile dergiler, bültenler ve çeşitli yayın organları da Seçer'in çalışmalarına yer vermişlerdir. Sanatçı ayrıca "Türkiye İlesam – İlim ve Edebiyat Eserleri Sahipleri Meslek Birliği"ne üyedir. Yine "Toplum Gönüllüleri" ve "Genç Gönüllüler Sanat Vakfı"nın üyeleri arasındadır. Sanatçı ayrıca "Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği"nin tüm etkinliklerine katılmaktadır. Bu çalışmalarının yanında fikirsel konularda edebiyat ve sanat eleştirilerini de içine alan yazıları "Hürriyet", "Sabah", "Söz", "Mücadele", "Duyguseli", "Gülpınar", "Açıkgazete", "Üçpınar", "Genç Bakış" dergi ve gazetelerinde ve bu gazetelerin sitelerinde yer almaktadır. Atatürk değerlerini savunan ve çağdaş düşüncenin gereğini anlatan fikir yazıları çeşitli internet sitelerinde de zaman zaman yayınlanmıştır. Dr. Levent Seçer "Asya Üniversitesi Uluslararası Bilimler Akademisi"nce evrensel anlamda kültür ve sanatın Türk dünyası üzerindeki önemi ve bu konuda verdiği hizmetlerden dolayı profesörlük ünvanı kazanmıştır. İlgili bilim kurulu ilmi şurası bu ünvanı oybirliğince vermiştir. Profesör Dr. Levent Seçer bugüne kadar yaptığı çalışmalar yanında uluslararası tüm etkinliklerinde Türkiye'yi sanat, kültür, turizm, küğ ve edebiyat alanlarında temsil etmiş, tanıtım faaliyetlerinde başarılar kazanmıştır. Sanatçı bu anlamdaki sanat çalışmalarını 2010 yılına kadar hazırladığı programla 18 ülkede uluslararası festivallere katılarak sürdürecektir. Ülke tanıtımında bulunmanın ulusal bir görev olduğu inancıyla bu çalışmalarını özellikle uluslararası düzeyde ele alan sanatçı İtalya, Almanya, Polonya, Şili, Portekiz, Finlandiya, Macaristan, Hollanda, Danimarka, İsveç, İsviçre, Çekoslovakya, Fransa, Belçika, Mısır, İtalya, Yunanistanve Filipinler'de düzenlenen uluslararası festival ve sanat etkinliklerinde Türkiye'yi temsil edecek ve tanıtım faaliyetlerinde bulunacaktır.

Sefil Selimi (Günbulut, Ahmet):


Kul Yanmasın


Hor görme Rahman’ın kudreti kulda
Kul yanmasın Sefil Selimi yansın
Her maharet mevcut el oğlu elde
El yanmasın Sefil Selimi yansın

Nefesler olmasa inler mi neyler?
Parmaklar olmasa el yalnız neyler
Herkesi yanyana tatlı dil eyler
Dil yanmasın Sefil Selimi yansın

Yolcuları menziline yetirir
Hasreti hasrete karşı getirir
Belki bir aşığı dosta götürür
Yol yanmasın Sefil Selimi yansın

Yolcuyu bitmeyen yol inletiyor
Arıyı yaptığı bal inletiyor
Sazı birkaç tane tel inletiyor
Tel yanmasın Sefil Selimi yansın

Halıya kilime nakış vurulur
Dokuyanlar emek verir yorulur
Gün gelir ki yar altına serilir
Çul yanmasın Sefil Selimi yansın

Yere atma tepelenir ezilir
Kıymeti zay’olur rengi bozulur
Bir yazmaya bir oyaya dizilir
Pul yanmasın Sefil Selimi yansın

Ağaçlar dikilir bir orman olur
Herkes bir ev yapar bir derman bulur
Kuşlar acı çeker yuvasız kalır
Dal yanmasın Sefil Selimi yansın

Benden başkasının elemi mi var
Gönül dağlarından eksik olmaz kar
Bağlar çirkin kalır bülbül etmez zar
Gül yanmasın Sefil Selimi yansın

Baş ayağa bağlı ayak da başa
İncitme kimseyi yaşa hoş yaşa
Çok güzel yakışır kirpiğe kaşa
Kıl yanmasın Sefil Selimi yansın

Ey Sefil Selimi acı her cana
Yakıp kimseyi düşürme isyana
Yanan birşey fayda vermez insana
Gel yanmasın Sefil Selimi yansın

Segue:

(İt.) Belirtilen şekilde uygulamaya devam edileceğini gösteren terim. İzle, izler. Soluk almaksızın. Ara vermeden devam edilecek. Çalış şeklini değiştirmeden. Uygulanmakta olan tarzı yeni bir yönerge gelene dek ya da parçanın sonuna kadar uygulayarak.

Sehr:

(Alm.) Pek, çok; pekçok, gayet, fazla.

Sehr langsam:

(Alm.) Oldukça yavaş. Çok yavaş. Pek düşük hızda. Alabildiğine sakin. Sürat yapmaktan kaçınarak.

Sehr schnell:

(Alm.) Çok çabuk. Pek hızlı. Son derece çabuk. Alabildiğine süratli.

\ Seki, Deniz:

1 Temmuz 1970 tarihinde İstanbul’da doğan Türk pop küğü şarkıcısı Deniz Seki ilkokulu Maçka “Süheyla Artam”da, orta ve lise eğitimini de yatılı olarak “Çamlıca Kız Lisesi”nde okudu. Okulu bitirdikten sonra “TRT İstanbul Televizyonu”ndaki sunuculuk sınavlarına katılarak sunucu oldu. Keşfedilmesi 1993 yılında Melih Kibar ile tanışması sonucundadır. Kenan Doğulu, Emel Müftüoğlu, Ege, Ferda Anıl Yarkın, Zuhal Olcay ve Yaşar gibi sanatçılara vokalistlik yaptı. 1995 yılında, “Pop-Show 95 Şarkı Yarışması”na katıldı ve kendi yazdığı şarkı ile birinci oldu. 1996 Ağustos’unda birinci albümü ve sözü ile küğü Yıldız Tilbe’ye ait olan “Hiç Kimse Değilim” çıktı. 25 Aralık 1999 tarihinde söz ve küğlerinin birçoğu kendisine ait olan “Anlattım” isimli albümü çıktı. Üçüncü albümü “Şeffaf” 5 Ocak 2002 tarihinde piyasaya sürüldü. Bu albümde sırasıyla “Unutursun” ve “Yakamoz” isimli şarkılara klip çekildi. 70’li yıllarda Türkçe pop küğünde popüler olan seçme şarkılardan oluşan dördüncü albümü ise “Aşkların En Güzeli” Eylül 2003’te çıktı. 2005 yılında satışa sunulan beşinci albümü “Aşk Denizi”ndeki ondört şarkının onüçünün sözleri ve bağdası kendisine aittir. Deniz Seki 2006’da gösterime giren “Dünyayı Kurtaran Adamın Oğlu” filminde rol aldı. Seki’nin bir diğer albümü “Sahici” 2008 yılında sevenlerine sunuldu.

Sekizlik Nota:

Dörtlük notayı, yani bir vuruşluk notayı ikiye eşit şekilde bölersek iki adet “sekizlik nota” elde edilir. Bölünen dörtlüğün içinde her biri yarım (1/2) vuruş değerinde iki tane sekizlik nota bulunmaktadır. Bu durumda ikilik notada (iki vuruşta) dört adet sekizlik nota yer almaktadır. Aynı şekilde devam edersek birlik notada (dört vuruşta) sekiz adet sekizlik nota bulunduğunu görürüz. Bir başka deyişle sekizlik nota, dörtlüğün yarısı kadar bir süre değerine sahiptir; yani iki tane sekizlik notanın süresi bir tane dörtlük kadardır. Şekli ise içi dolu, kuyruklu ve bir çengellidir.

Sekizlik Nota

Sekizlik Notaların Yazım Tarzı:

Sekizlik bir nota tek başına yazıldığı takdirde içi dolu, kuyruklu ve bir çengelli olarak dizek üzerinde yer alır:

Sekizlik (Tek Başına Yazım)

Ancak, iki ya da dört adet sekizlik yan yana gelirse gerektiğinde kuyruk ve çengelleri kullanılmak üzere birbiri ardınca sıralanabilir ya da çengelleri kaldırılıp kuyrukları bir atkı ile birleştirilebilir.

Atkılı Sekizlik Yazımı-1

Atkılı Sekizlik Yazımı-2

Bir kullanım örneği:

Sekizlik Kullanım Örneği

Sekizlik Sus:

Dörtlük susu, yani bir vuruşluk susu ikiye eşit şekilde bölersek iki adet “sekizlik sus” elde edilir. Bölünen dörtlüğün içinde her biri yarım (1/2) vuruş değerinde iki tane sekizlik sus bulunmaktadır. Bu durumda ikilik susta (iki vuruşta) dört adet sekizlik sus yer almaktadır. Aynı şekilde devam edersek birlik susta (dört vuruşta) sekiz adet sekizlik sus bulunduğunu görürüz. Bir başka deyişle sekizlik sus, dörtlük susun yarısı kadar bir süre değerine sahiptir; yani iki tane sekizlik susun süresi bir tane dörtlük kadardır. Şekli ise aşağıda gösterildiği gibidir:
    

\ Selek, Dilan:

1981 yılında İstanbul'da doğdu. İlk küğ derslerini "İstanbul Devlet Opera ve Balesi" tuba sanatçısı olan babası Mehmet Selek'den aldı. 1988-1992 yılları arasında "Opera Çocuk Korosu" ile başlayan küğ yaşamı, 1992'de "İstanbul Devlet Konservatuvarı"nda trombona başlamasıyla devam etti. Murat Demiral ile trombon çalışmalarını 1998 yılına kadar sürdürürken burada Aycan Teztel'in de oda küğü grupları ile dinletiler verdi. 1998 yılında "Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı"na geçiş yaparak lisans eğitimini burada tamamladı. Aynı yıl Fahrettin Kerimov yönetimindeki "Cemal Reşit Rey Senfoni Orkestrası" ile çalışmalarını sürdürdü. 2000 yılında "İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestrası"nın trombon sanatçısı oldu ve bu süre içinde "Borusan Filarmoni Orkestrası" ile çalışmalarını sürdürdü. 2002 yılında İtalya'da Radovan Vlatkovic ve Roger Bobo'dan oda küğü ve yalkın çalışmalar üzerine dersler aldı. 2003 yılında "İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası" ile Frank Martin'in "Ballade" adlı yaratısını "Genç Kuşak Yalkıcılar İzlencesi" kapsamında seslendirdi. Halen "İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestrası"nda trombon sanatçısı olarak görev yapmakta olan sanatçı bugüne dek "Mode Art Trombone", "Trombonistanbul" ve "Ruhi Ayangil Orkestrası" gibi gruplarda yer almıştır.

\ Selmi, Giuseppe:

İtalyan çellist, çello öğretmeni ve bağdar. 12 Nisan 1912 tarihinde Modena’da dünyaya geldi ve 8 Şubat 1987 tarihinde Roma’da sonsuzluğa göç etti. Küğ eğitimine Modena’da bulunan “Orazio Vecchi Enstitüsü”nde başladı. Daha sonra “Santa Cecilia Ulusal Akademisi”nde Enrico Mainardi ve Pablo Casals ile eğitimini sürdürdü. Okul bitiminde sanatçıya “Santa Cecilia Ulusal Akademisi Mükemmellik Ödülü” verildi. “II. Dünya Savaşı” sırasında İtalyan gazeteci, karikatürist ve mizah yazarı Giovannino Guareschi ile aynı kampta tutuldu. Bu esaret döneminde “Concerto Spirituale” (Ruhani Konçerto) isimli yaratısını bağdadı. Savaşın bitiminde “Roma RAI Sinfonik Orkestrası”nın birinci çellisti oldu. Avrupa çapında bir konsertist olarak tanındı ve dinleti turlarının aranan sanatçısı oldu. Tüm bu etkinliklerin yanısıra transkripsiyoncu ve eleştirmen olarak görevler üstlendi. Giuseppe Selmi zamanının en önemli öğretmenlerinden birisi olarak kabul edilmektedir. Bağdar olarak oda küğü eserleri ve dinsel küğ parçaları bağdamıştır. Bağdalarının yaklaşık 23 eserden oluşan ilk baskılarının çoğu 1994 yılında varisleri tarafından Livorno’daki “Mascagni Enstitüsü”ne bağışlanmıştır.

\ Semenenko, Aleksey:

1988 yılında Odessa’da doğan Aleksey, keman eğitimine 6 yaşında Yuri Bashmet’i de yetiştiren Zoya Merzalova ile başladı. Yetenekli olduğu bir yıl içinde ortaya çıktı ve ilk olarak bir çocuk küğ festivalinde ödül kazandı. Daha sonra “Odessa Filarmoni Orkestrası” eşliğinde yalkıcı olarak sahneye çıktı. Bu performansları Vladimir Spivakov yönetimindeki “Moskova Virtüozları” ile verdiği çok sayıda dinleti izledi. Aleksey Semenenko, Köln’de Zakhar Bron ile dinleti sınavı çalışmalarını tamamladıktan sonra, “Köln Küğ Akademisi”nde Prof. Harald Schoneweg ile oda küğü eğitimi aldı. 2012 yılında New York’ta düzenlenen prestijli “Genç Dinleti Sanatçıları Seçmeleri”nden bu yana genç kemancı Aleksey Semenenko, dünyanın seçkin kemancıları arasında yer aldı. Semenenko yalkıcı ve oda küğcüsü olarak Avrupa ve ABD’de arka arkaya dinletiler vermektedir. 2015 yılında “Boris Goldstein Uluslararası Keman Yarışması”nı kazandıktan sonra St. Petersburg’da düzenlenen “Olimpus Küğ Festivali”ne davet edildi. Burada “Seyirci Ödülü”nü kazandı. Ardından “Moskova Filarmoni Orkestrası” ile ilk dinletisini verdi. Semenenko ayrıca 2015 yılında Brüksel’de düzenlenen “Kraliçe Elizabeth Yarışması”nda ikincilik ödülünü kazandı. Kemancının diğer ödülleri arasında “Musical America Worldwide” dergisinden “Ayın Sanatçısı” ödülü bulunmaktadır. Bu tarihten itibaren “Berlin Filarmoni”, “Köln Filarmoni”, “Essen Filarmoni”, “Paris Louvre”, Brüksel’deki “Palais de Beaux-Arts”, New York’taki “Alice Tully Hall”, “Moskova Filarmoni” ve “Amsterdam Concertgebouw”daki dinletileri yer aldı. Sanatçı 1699 yılından kalma bir Stradivarius keman kullanmaktadır ve bu keman kendisine “Alman Küğ Yaşamı Vakfı” tarafından sunulmuştur.

Senkop:

Bkz. Sinkop.

Senkronizasyon:

Görüntü, ses ve altyazı uyumsuzluğu.

Sentimental:

(Fr.) Duygu, duygulu, duygusal. İçli.

Sentimentalisme:

(Fr.) Duyguyu yansıtış, duygu gösterimi, duygunun gösterişli ve yerine göre de abartılı bir şekilde ortaya konması. Duyarlılık sergilenmesi.

Sentimentalite:

(Fr.) Duygululuk, içlilik. İçli olma hali.

Sentimento:

(İt.) Duygu, his. Duygulu, hissederek. Duyarlık, duyarlı olma. Hassasiyet. Sevgi, yakınlık.

Sentito:

(İt.) İçten, samimi, yürekten. İstek, istekli. Azim, azimle. Candan, içten gelerek, gönülden.

Senza Tempo:

(İt.) Temposuz, tempo olmaksızın. Tempo harici, istendiği gibi, istenildiği gibi.

Sepetçioğlu:

Kastamonu yöresinin halk oyunudur. Zeybek benzeri bir kırın olup türkü eşliğinde erkekler tarafından kırınılır. Açık havada kırınıldığı durumlarda davul zurna eşliğinde, kapalı ortamlarda ise sazların eşliğinde gerçeklenir. Folklorik değeri pek yüksektir. Bu kırın, konusal olarak bir aşk öyküsüne dayanır.

Septet:

(İng.) Yedi kişiden oluşan takım, yedili. Yedi kişilik grup. Yedili takım. Yedi ses için yazılmış bağda. Yedi sesli küğ parçası. Yedi ses ile söylenen veya yedi çalgı ile çalınan küğsel yaratı. Yedi kişiden oluşan küğsel topluluk. Bkz.: Septette.

Septeto Carisma:

Kübanın ilk başkenti olan Santiago De Cuba kentinde 1998 yılında kurulmuş olan küğsel topluluktur. Yedi kişiden oluşan grup ilk çalışmalarına bu kentte başladı. Daha sonra Küba’nın plajları ile ünlü olan Varadero’ya giderek dinletilerini daha çok bu bölgede vermeye başladılar. Kısa sürede ülkelerindeki en ünlü gruplar arasında yer aldılar. Türkiye’ye ilk kez gelen bu topluluk Küba küğünü tüm dünyaya ulaştırma çabasındadır. Grup dinleti izlencelerinde genelde Küba ezgilerine yer verirken diğer taraftan dinleyicilerin kulağına çok tanıdık olan eserleri de seslendirmeyi ve onların romantik dünyalarında yer almayı amaç edinmektedir. Sanatçılar dağarlarında dünya küğ listelerinde her zaman yer alan “Dos Gardenias”, “Besame Mucho”, “Lagrimas Negras”, “Chan Chan”, “Candela”, “El Cuarto De Tula” ve “Historia de un Amor” gibi parçalara yer vermekten mutluluk duyduklarını ifade etmektedirler. Grupta yer alan çalgılar ile sanatçılar şunlardır: Yaudel Marzan Rodriguez (Kongas), Aliocher Hechavarria (Bongo-Cajon-Campana), Armando Sanchez Campos (Yalkıcı ve küçük vurmalı çalgılar), Jose Maikel Brina Utra (Yalkıcı ve Trompet), Alexei Gerardo Cedeno Jorge (Kontrabas), Roberto Matos Galan (Tres), Nelson Galvez Galan (Gitar).

Septette:

(Fr.) Bkz.: Septet.

Septetto:

(İt.) Yedi çalgı veya yedi ses için yazılan yaratı.

Septime:

(İt.) Yedili, yedili aralığı.

\ Serçeler, Mehmet:

1979-1980 öğrenim yılında “Gazi Eğitim Fakültesi Müzik Eğitimi Bölümü”nden mezun oldu. Öğrenciliği döneminde Hilal Dicle ve Nevhiz Ercan’la “piyano”, Mehmet Akbulut’la “piyano akordu ve onarımı”, Ömer Can ve Ali Uçan’la “keman”, Turgut Aldemir’le “armoni ve kontrapunt”, Gülşen Şimşek’le “şan” eğitimi aldı. 1980-1987 yılları arasında “T.E.D Kayseri Koleji”nde küğ öğretmeni olarak çalıştı. Açılan bir sınavla 1987 yılında “Erciyes Üniversitesi”ne geçti. “Kayseri Belediyesi Konservatuvarı” kuruculuğunu yaptı ve bu kurumda “Temel Müzik Kuramı” ve “Solfej” derslerini okuttu.1994 yılında Rektörlükçe “Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bölümü”nü kurmakla görevlendirildi, aynı bölümde “piyano”, “piyano teknolojisi akort ve onarımı”, “solfej”, “müzik kuramları” derslerini okuttu. “Fakülte Sekreterliği” ve “Bölüm Başkan Yardımcılığı” görevlerinde bulundu. 1993 yılında “İnönü Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü”nde açılan “Yüksek Lisans Programı”nı kazanarak Kadir Karkın’la “İleri Armoni”, Cemal Yurga ile “İleri Piyano” çalıştı. 1999 yılında “Yamaha”nın baş akordörü olan Yashihiko Murabayashi ile “işitsel piyano ve dinleti akordu” üzerine çalışmalar yaptı. 2000 yılında Avusturya’nın Başkenti Viyana’da bulunan “Bösendorfer Piyano Fabrikası”nda Andre Butscolitz ile “temel piyano teknolojisi, akort, reglaj ve onarım” çalışmaları yaparak “sertifika” aldı. Çek Cumhuriyeti’nde bulunan “Petrof Piyano Fabrikası”nda “konser piyanosu reglajı ve akordu” konusunda çalışma yaptı. “Renner” baş teknisyeni Matthias Stöckle ile piyano mekaniği konusunda çalışarak sertifika aldı. Merkezi Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan “PTG Derneği”nin tek Türk üyesi olarak Amerika’da Jim Coleman ile “ileri akort teknikleri”, Andree Oorebek ile “voicing” (tonlama), Rick Baldassin ile “akort kuramları” üzerine çalışmalar yaptı. 2004 Ağustos ayında kendi isteği ile emekliye ayrıldı. Halen “piyano teknolojisi, bakım onarım ve akordu” ile ilgili çalışmalarına devam etmektedir.

\ Serdaroğlu, Emine:

Piyano eğitimine Ersin Onay ile başladı, Fuat Türkay ve Cana Gürmen ile devam etti. "Illinois Wesleyan Üniversitesi Küğ Bölümü"ne burslu olarak kabul edildi ve lisans eğitimi süresince piyano çalışmalarını Mark Hansen ile sürürdü. Yüksek derece ile mezun olduktan sonra, "Austin Texas Üniversitesi"nde William Race ile piyano ve piyano pedagojisi dallarında yüksek lisans yaptı. Ayrıca Lala Margulis, Igor Kipnis, Rita Sloan, Ratko Derlorko ve Andrey Diev gibi eğitmen ve yorumcular ile çalıştı. Daha sonra "Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Genel Müzikoloji Bölümü"nde PhD çalışmalarını tamamladı ve Dr. ünvanını kazandı. Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, İsveç, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, İstanbul ve Ankara’da resitaller verdi. Yalkıcı olarak piyano çalışmalarının yanısıra pek çok şancı ve farklı enstrümanlar ile oda küğü çalışmaları yaptı. Piyanist, 1998 yılından bu yana Dilbağ Tokay ile viyolonsel-piyano ikilisi olarak yurtiçi ve yurtdışında düzenli olarak dinletiler vermektedir. Emine Serdaroğlu "Boğaziçi Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü"nde öğretim görevlisidir.

\ Serengil, Seren:

1971 yılında İstanbul’da dünyaya gelen şarkıcı ve film yıldızı Seren Serengil ünlü sinema sanatçısı Öztürk Serengil’in kızıdır. 16 yaşında sahne hayatına atılan Seren’i Türkiye ilk olarak 1980’li yıllarda Mehmet Aslantuğ ile başrolü paylaştığı köylü güzeli bir genç kızı canlandırdığı “TRT” dizisinde tanıdı. Şarkıcı Emrah’la çevirdiği filmlerden sonra aralarında gelişen yakınlık nedeniyle daha çok akılda kaldı. Uzun süredir sadece özel hayatıyla gündemde olan Seren Serengil genelde magazin programlarında karşımıza çıkmaktadır. Çevirdiği filmler şunlardır: “Belalım Benim” (2002), “Şükran Büfe” (1999), “Başka Olur Ağaların Düğünü” (1990).

Seria:

(İt.) Ciddi.

Seriamente:

(İt.) Ciddi. Ciddi ciddi. Ciddi şekilde.

Serie:

(İt.) Dizi, ardıllık. Birbirini izleyen şeyler.

\ Serin, Taşkın Fırat:

1987 yılında Adana’da doğdu. İlkokula başladığı yıllarda küğe olan ilgisi ve yeteneği küğ öğretmeni tarafından keşfedilerek ertiksel küğ eğitimi almak üzere “Adana Güzel Sanatlar Lisesi”ne yönlendirildi. 2001 yılında “Adana Güzel Sanatlar Lisesi”nde öğrenimine başlayan Serin, flüt eğitimine ilk olarak Yalçın Özgüngör ile başladı. 22 Mayıs 2004 tarihinde “ATSO AGSL”nin düzenlemiş olduğu piyano günlerine “Adana AGSL”yi temsilen katılarak Ali Ekber Çiçek’in “Haydar Haydar” isimli eserini Erdal Tuğcular düzenlemesiyle seslendirdi. Lisede okuduğu yıllarda okul orkestrasında flüt ve vurma çalgılar eğitimi gören Serin okul korosunda da tenor olarak görev aldı ve farklı kentlerde birçok dinletide görev aldı. 10 Haziran 2005 tarinde lise öğrenimini başarıyla tamamladıktan sonra Türkiye’nin ilk öğretmen okullarından biri olan “Necatibey Eğitim Fakültesi”ne (Balıkesir Üniversitesi) lisans öğrenimi için başladı. Topluma hizmet uygulamaları kapsamında Balıkesir’in köylerinde çoksesli küğ dinletileri verdi. Lisans yıllarında flüt öğrenimini Özge Gençel Ataman, piyano öğrenimini Merve Dedeoğlu ile devam ettiren Serin, Cansevil Tebiş yönetimindeki orkestra ile 21-28 mayıs 2008 tarihleri arasında Bulgaristan’ın Gorno Oryohovista kentinde yapılan bir yarışmada Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil etme olanağı bularak ülkeye 2 büyük dalda 5 birincilik kazandıran bir ekibin içinde öğrenci sorumlusu, vurma çalgıcı ve koro üyesi olarak görev aldı. Bu yıllarda aynı zamanda “Balıkesir Üniversitesi Öğretim Üyeleri”, “Balıkesir Güzel Sanatlar Lisesi Küğ Öğretmenleri” ve “Bölge Bando Komutanlığı” mensuplarının da görev aldığı “Akademik Oda Orkestrası”nda görev aldı. Elazığ depreminden sonra Balıkesir’de çeşitli dinletiler düzenleyerek gelirlerini depremzedelere göndermenin manevi huzurunu yaşayan Serin,o yıllarda görev yapan “Türk Kızılayı” genel başkanı Tekin Küçükali tarafından armalı bir teşekkür plaketine layık görüldü. Bu çalışmaların yanında lisans döneminde “Polis Teşkilatı Kuruluş Yıldönümü Resepsiyonları”, “10 Kasım Atatürk’ü Anma Etkinlikleri”nde hazırladığı küğsel gösteriler ile “Emniyet Müdürlüğü” ve “Hava Kuvvetleri”nden de  çeşitli şükran belgelerine layık yörülen Serin, 2010 yılında “Balıkesir Üniversitesi Necatibey Eğitim Fakültesi Güzel  Sanatlar Eğitimi Bölümü Müzik Eğitimi Anabilim Dalı”nı 2.likle bitirdi. Halen farklı kurum ve kuruluşlarda müzik eğitmenliği yapan Taşkın Fırat Serin, çalışmalarına Adana’da devam etmektedir.

Serio:

(İt.) Ciddi, ağırbaşlı. Samimi bir kararlılıkta. Kararlı, samimi.

Serio comic (serio-comic):

(İng., İt.) Yarı ciddi, yarı komik. Güldürücü ve düşündürücü. Eğlendirirken düşüncelere sevkeden. Hem güldürmeli hem de düşündürmeli.

\ Sermet, Cüneyt:

Cumhuriyet döneminin ilk mimarlarından Tahsin Sermet’in oğlu olan Cüneyt Sermet caz küğü ile “Robert Kolej”de okuduğu yıllarda tanışmıştır. Konservatuvar eğitimi dışında kendi kendini yetiştirmiş bir “otodidakt” olan Sermet, 1945-1952 yılları arasında kurduğu caz grupları ve orkestraları ile Türkiye’de modern caz müziğinin temellerini atmış, pek çok caz küğcüsü yetiştirmiştir. Daha sonra kendini öğretmenliğe ve küğ eleştirmenliğine adayan Sermet, 1959 yılından itibaren Boston’daki dünyaca ünlü “Berklee Konservatuvarı”nın Türkiye temsilcisi olarak da hizmet vermiştir. Yazıları çeşitli gazetelerde düzenli olarak yayınlanan Sermet, 1965 yılında “TRT Ankara Radyosu Batı Müziği Bölüm Müdürü” göreve atandı. 1968’de Paris’e yerleşmesine rağmen 1976 yılına kadar “Ankara Radyosu”na klasik küğ ve caz küğü izlenceleri yollamaya devam etti. 2006 yılında “13. İstanbul Caz Festivali”nde “Yaşamboyu Başarı Ödülü” Cüneyt Sermet’e verildi. Dünyaca pek tanınmış piyano sanatçılarımızdan Hüseyin Sermet’in babası olan Cüneyt Sermet uzun süredir Aydın’ın Didim ilçesinde yaşıyordu. Sanatçı 2018 yılının Mart ayının 5. günü 93 yaşında iken akciğer kanseri nedeniyle tedavi gördüğü hastahanede yaşama gözlerini kapattı.

\ Sertkaya, Barkın:

1988 yılında Ankara'da doğdu. Gitar ile 9 yaşında tanışan sanatçı "Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi"nde "Klasik Gitar Anasanat Dalı"nda ortaokula girmeye hak kazandı. Ortaokul ve lise eğitimini aynı fakültede tamamladı. Gitar eğitimi boyunca çeşitli yarışmalarda başarılar gösterdi, çeşitli dinletiler verdi ve birçok ünlü gitarcının ustalık sınıflarına katıldı. David Pavlovitz, Ede Roth, Costas Cotsiolis, Aniello Desiderio, Carlo Marcione, Lorenzo Michelli, Bosko Radojkovic, Marco Socias, Liviu Georgescu, Cem Duruöz, Muzaffer Çorlu ve daha birçok isimle çalışş olan genç gitarcı halen "Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Klasik Gitar Bölümü"nde Kağan Korad'ın öğrencisidir.

Ses Duvarı:

Phil Spector’ın küğ sanatında geliştirdiği bir prodüksiyon formülünün adıdır.  Aynı zamanda “Spector Sound - Spector Sesi” olarak da bilinmektedir. Fakat bu terim sıklıkla küğ ediminde yüksek ses, doygunluk veya distorsiyonu tanımlamak için kullanılan genel terim olan “ses duvarı” ile karıştırılmamalıdır. Bu küğ üretimi formülü “Gold Star Studios - Altın Yıldız Stüdyoları”nda, 1960’lı yıllarda, ABD’li değirmi üreticisi Phil Spector tarafından mühendis Larry Levine ve daha sonra “The Wrecking Crew” ismi ile tanınacak grubun katkılarıyla ortaya konulup geliştirilmiştir. Bu fikrin amacı, dönemin radyoları ve küğ kutuları (jukeboxes) aracılığıyla yoğun bir orkestra estetiği yaratmak için stüdyo kaydının olanaklarından yararlanmaktı. Spector 1964 yılında şunların altını çizmişti: “Bir ses arıyordum, o kadar güçlü bir ses ki malzeme iyi olmadığı takdirde kaydı ses taşıyacaktı. Bu bir büyütme ve yine büyütme durumuydu. Hepsi bir yapboz gibi birbirine uymalıydı.” Bilinmesi gereken “Ses Duvarı” ile “Gürültü” arasında ince bir çizgi olduğudur. Levine, “diğer mühendislerin” tam doygunluğa ulaşmak için tüm “fader”ları açtıklarını, ancak elde edilen tek şeyin distorsiyon olduğunu belirterek bu yanlış tutuma yönelmedi. “Ses Duvarı”na erişebilmek için Spector büyük ve geniş topluluklar için düzenlemeler yapmayı denedi. Bu düzenlemeler daha dolgun, daha zengin bir ton oluşturmayı hedeflemekteydi. Çok sayıdaki çalgı küğ parçasında çaldığı hattı -sayısal anlamda- ikiye veya hatta üçe katlayacak şekilde temin edildi. Bu büyük topluluklara -genellikle toplu çalmada pek kullanılmayan elektrik ve akustik gitarlar gibi- çok sayıda çalgı eklendi. Böylece daha dolu, daha zengin bir ton üretimi hedeflendi. Örneğin, Spector akustik bir piyano tarafından çalınan bir çizgiyi bir elektrikli piyano ve bir harpsikord ile takviye etti. Bu üç çalgı yeterli miktarda harmanlanırsa, dinleyici bu çalgıların sesini birbirinden ayırt edemez ve tek bir çalgı gibi işitir. Spector, daha önce gençlik odaklı popüler küğlerdeyer almamış olan yaylı çalgılar, tahta üflemeli çalgılar, bakır üflemeli çalgılar ve vurma çalgılar gibi bir dizi orkestra çalgısını da yaptığı düzenlemelerde kullanma kararı verdi. Ayrıca dokuyu daha derinlemesine ortaya koymak için tüm bunların üzerine yankılanma da eklendi. Spector, kullandığı bu yöntemlerin “Rock & Roll” dünyasında “Wagnerist” bir yaklaşım olduğunu belirtti ve “çocuklar için küçük sinfoniler” olarak nitelendirdi. Büyük toplulukların yankılanma efektleriyle birleşimi de ortalama ses gücünü sıkıştırmaya benzer bir şekilde artırmaktaydı. 1979’a gelindiğinde, sıkıştırma kullanımı radyoda yaygınlaştı ve 1980’lerde bir nevi gürültü savaşına yol açan eğilime yol açtı. Bu tekniğin incelikleri anlaşıldıkça kullanımı yaygınlaştı ve popüler küğ kültüründe ses üretimi alanında eşsiz bir olanak oldu. Yukarıda açıkladığımız formülü yoğun bir şekilde kullanan “Beach Boys” grubunun lideri Brian Wilson şöyle konuşuyor: “40’lı ve 50’li yıllarda, düzenlemeler ‘tamam, burada şu kornoyu dinle’ veya ‘şimdi yaylıları takip et’ olarak kabul edilmekteydi. Hepsi, önceden belirlenmiş kesin seslerdi ve ses kombinasyonları bulunmamaktaydı. Phil Spector’ın ortaya koyduğu anlayış ise bizleri ses kombinasyonları aramaya ve yaratmaya yöneltti. Bilimsel anlamda ses üretiminin parlak bir yönü ile yeni bir arayışa girdik.” Gitarcı Barney Kessel ise şu noktaların altını çiziyordu: “Bu tür ses üretimi, inanılmaz derecede basit, buna karşın Spector bunun kaydını yaptı ve mikrofonladı. Öyle bir karışım meydana getirdi ki ‘şu anda çalan bu çalgı’ demeniz olanaksız hale geldi. Distorsiyon ve eko yeni teknikler değillerdi, ama Phil geldi ve bunları geçmişte görmediğimiz şekilde yeni bir kullanıma soktu. O’nun bir dahi olduğunu düşünüyorum.” 1950’li yılların ortalarında Spector, Jerry Leiber ve Mike Stoller gibi söz yazarları ile çalışmaktaydı. Bu dönem gereğinden fazla çalgı kullanarak daha doyurucu olmasını arzu ettikleri bir ses aradıkları dönemdi. Örneğin grupta beş elektrik gitar ve dört vurma çalgı kullanacak kadar aşırıya kaçmışlardı. Bu eğilim daha sonra, Leiber ve Stoller’in amaçladıklarından çok farklı olduğunu düşündükleri Spector’ın “Ses Duvarı” kavramına dönüştü: “Phil, üç piyano ve çok sayıda vurmalı çalgı grubu kullanan ilk kişiydi. Çalgıların renkleri açısından çok daha net tutum aldı ve kasıtlı olarak her şeyi bir tür örtü ile harmanladı. Bakış açısı kesinlikle bizlerden farklıydı.” Spector'ın ilk prodüksiyonu, kendi kaleme aldığı 1957 tarihli teklisi “Don’t You Worry My Little Pet?” kendi grubu olan birlikte “Teddy Bears” ile icra edildi. İlk olarak şarkının bir demo kaydı yapıldı ve sonra başka bir edim bunun üzerine giydirildi, bunu başarmak için stüdyonun hoparlör sistemi kullanıldı. Ortaya çıkan sonuç, net bir şekilde işitilemeyen üstüste yığılmış armoni vokalleri ile tam bir kakafoniydi. Spector, o güne dek uygulanmamış ve geleneklere aykırı olan bu yöntemi geliştirmek için birkaç yıl çaba harcadı. 1960’lı yıllarda olağanüstü yankı odalarına sahip olduğu için Los Angeles’ta bulunan “Gold Star Stüdyoları”nda çalışmayı tercih etti. Harcadığı çabalar sonuç verdi ve Andrew Loog Oldham Spector’ın çabalarının meyvesini “Phil Spector’ın Ses Duvarı” olarak isimlendirdi. Spector, kayıt başlamazdan birkaç saat önce küğcüleri bir araya getiriyor ve çalıştırıyordu. Çizitin destek izi canlı olarak icra ediliyor ve mono olarak kayda alınıyordu. Bu izin üzerine bir bas davul montajı kural harici olarak uygulanmaktaydı. Spector ile bu konu üzerinde kapsamlı bir şekilde çaba harcayan şarkı sözü yazarı Jeff Barry “Ses Duvarı” uygulamasını şu sözlerle tarif etmiştir: “Herşeyden önce bu çok kapsamlı bir düzenleme formülüdür. Dört ya da beş gitar kullanılır, beşli aralıkta iki bas yer alır, ana ezgi ile aynı çizgide yer alan yaylı çalgılar bulunur, altı ya da yedi korno adeta yumruk gibi küçük darbeler atar ve küçük ziller, ritme katkıda bulunan shakerlar ve tamburinler gibi çok sayıda vurmalı çalgı sisteme eklenir.” Projede yer alan mühendis Larry Levine “You’ve Lost That Lovin’ Feelin” parçasının kayıt sürecini ifade ederken şu cümleleri kullanmıştır: “Kayıt olayını gerçekleştirmeye dört akustik gitar ile başladık, sekiz ölçü tekrar ve tekrar çalındı, hazır olunduğunu hissedince Spector figürü değiştirmemizi söylerdi. Sonra buna üç piyano eklendi ve eğer beraberlik sağlanamadıysa tekrar gitarlarla baştan alınırdı. Buna ayrıca üç bas ilave edildi, kornolar, iki trompet, iki trombon ve üç saksafon, en sonunda da vurmalı çalgılar… Ses partları Bill Medley ve Bobby Hatfield tarafından ırlandı, her ikisi de ayrı mikrofona söyleyerek katkı sağladılar. Arka plan vokaller ‘The Blossoms” grubu ve diğer ırlayıcılar tarafından sağlandı.” Teknik olarak çok basit görünen bu uygulamada Spector kaydı yaparken öyle bir harman uyguluyordu ki grubun içinden belli bir çalgının sesini net olarak algılamak mümkün olamıyordu. Yeni teknikler olmayan distorsiyon ve eko dahice uygulanıyordu. Erken dönemde yapılan tüm “Wall of Sound” uygulamaları üç yollu “Ampex 350” teyp kayıt cihazı ile yapılmaktaydı. Levine bu miksajı şu şekilde tarif etmiştir: “Aynı şeyi sadece sesi güçlendirmek için Ampex makinesinin üç-yolundan ikisine kaydediyorum, sonra bunlardan birini silip ses ile yer değiştiriyorum. Konsolun her giriş için çok sınırlı bir ekolayzeri vardı. Doğal olarak, kontrol odasının hemen arkasında bulunan iki yankı odası dışında, temelde etkiler açısından yapılan işlem buydu.” Bkz.: Wall of Sound.

\ Ses Hızının (Duvarının) Aşiılması:

Ses, kaynağından halka şeklinde ve dalgalar halinde yayılır. Ses dalgaları boşlukta yayılamaz. Sesin hızı yayıldığı ortama göre değişir, ortamın yoğunluğu arttıkça hız artar. Gerçekte ses, titreşimlerin madde üzerinde ilerlemesinden ibaret olup biz bu titreşimleri kulağımızla algılayıp frekansına, yani saniyede oluşan dalga sayısına göre ele alıp derecelendiririz. Her bir dalganın hızı hava ortamında 340 m/s, yani 1225 km/saat civarındadır ve bu da 1 mach diye adlandırılır.Eğer sesi oluşturan kaynak hareketliyse ve kaynağın hızı ses hızına ulaşırsa ses dalgaları üst üste biner. Yani kaynak, çıkardığı ses dalgalarıyla beraber aynı hızda ilerlemeye başlar. Bu dalgalar moleküller üzerinde titreşim etkisi yarattığından üst üste binmiş bir çok ses dalgasının titreşim etkisi de katlanmış olur. Bunlar artık bir şok dalgası oluşturmuştur. Bu da bir basınç meydana getirir. Bir jet ses hızına eşit hıza ulaştığı an yüksek basınçlı bir hava duvarı ortaya çıkar. Bu duvar, oldukça sert bir duvardır. Jetler bu duvarı delerek ses hızını aşarlar ve bu sırada müthiş bir gürültü duyulur; hatta olay yere yakınsa şiddetli biçimde sarsılırız. “Sonic boom”, yani “ses duvarı patlaması” bu şekilde gerçekleşir.

Ses Küğü:

Bkz. Vokal Musik. Vokal Müzik.

Ses Nasıl Korunur?:

Uzmanlara göre, sanatçıların her sene düzenli olarak ses tellerini kontrol ettirmesi gerekmektedir. Sesi korumanın en iyi yolu ise bol bol su içmektir.Günlük yaşamda çeşitli meslek gruplarından çok sayıda insan ses ve konuşma bozuklukları yaşar. "Foniatri" olarak bilinen ses ve konuşma bozuklukları kulak, burun, boğaz hastalıklarının önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Bazı ses hastalıkları “ses telinde oluşan nodüller gibi” ameliyata ihtiyaç duyulmadan egzersizlerle tedavi edilebilir ya da uygulanan ses cerrahisi sonrası verilen ses egzersizleriyle hasta kaliteli sese kavuşabilir. Bu sayede ameliyat sonrası ses kaybı veya ses bozulması riskinden korunulmuş olunur. Reflüye bağlı oluşan ses kısıklıklarının tanı ve tedavisi de önemlidir. Tedavi için ses sanatçıları ayrıntılı muayene talep etmelilerdir. Bu kişilerin piyano egzersizleri ile ses teknikleri analiz edilmeli, bilgisayarlı ses analizi sonuçları ile şan pedagogunun kulağıyla yaptığı değerlendirmeler karşılaştırılmalı ve terapide uygulanacak egzersizler belirlenmelidir. Terapinin ara kademelerinde sanatçı tekrar muayene edilmelidir. Değerli seslerin herhangi bir hastalık oluşmadan kayıt altına alınması önem taşımaktadır. Tüm sanatçıların her sene düzenli olarak ses tellerini kontrol ettirmesinin yanısıra sesini profesyonel amaçla kullanacak kişilerin ses analizi yaptırmaları önem taşımaktadır. İleride oluşabilecek bir ses bozukluğunda tedavinin planlanmasında sanatçının sağlıklı ses dataları terapide yol göstermektedir. Özellikle ileri yaşlarda kişiyi etkisi altına alan ses ve konuşma bozukluklarından korunmak için sağlıklı bir yaşam tarzının benimsenmesi son derece önemlidir.Kişinin içki ve sigaradan uzak durması da çok mühimdir. Ayrıca reflüye karşı önlem alınmalı, yemekler az miktarda, sık ve düzenli yenilmelidir. Yiyecekler çok soğuk ya da sıcak olmamalı ve iyice çiğnenmelidir. Ayrıca karın içi basıncın artırılmaması için kilo alınmaması ve beli sıkan giysilerin giyilmemesi gerekmektedir.

Ses Nedir?:

Konuşma dilinde amacımızı birtakım cümleler kullanarak ortaya koyarız. Bu cümleler kelimelerden, kelimeler hecelerden ve heceler de harflerin bir araya gelmelerinden oluşur. Tıpkı bunun gibi, küğ dilinde de sesler birtakım cümleler halinde düzenlenir; bu cümleler küğsel kelimelerden, küğsel kelimeler de küğ hecelerinden ve heceler de küğ harflerinden kurulur. Küğ yaparken kullanılan bu harflere “ses” denilir. Konuşma dilinde her harfin kendisine göre bir söyleme tarzı bulunur. A, C, K, Z. ... gibi söyleme tarzındaki değişiklikler sayesinde harfler birbirlerinden ayrılırlar. Küğ dilinin harfleri olan sesleri bir diğerinden ayıran “bu seslerin birbirine göre daha ince veya daha kalın” olmasıdır.

Seselim:

Bir fizik terimidir. Tannanlık. Çınlanım, yankılaşım. Titreşim. Sesi aksettirme. Sesi uzatarak şiddetlendirme, tınlama. Sesi yansıtma, yankılama. Bkz. Rezonans.

Seslerin Birbirini Çekmesi:

Herhangi bir ses, üst ve alt doğuşkanları ile birlikte bir bütünlük oluşturmaktadır. (Bkz.: Anases, Doğuşkan Sesler, Alt DoğuşkanlarAnases Merkezdedir) Anases adını verdiğimiz ses, bu bütünün tam merkezinde yer almaktadır. Bu noktada bilmemiz gereken şey, anases ile üst ve alt doğuşkanları arasındaki ilişki ve bağlantıdır. Öncelikle belirtelim ki, herhangi bir ses üst ve alt doğuşkanları ile meydana geldiğinde herşey bitmiş olmuyor, tam tersine böyle bir oluşum yeni ve daha başka bir takım olaylara hazırlık anlamına geliyor. Bu maddede “seslerin birbirlerini çekmeleri” konusu ele alınacaktır, ancak fizik kuralları açısından değil, küğsel anlamda bu incelemeyi yapacağız. Bu, fiziksel anlamda söz konusu olan cisimlerin birbirlerini çekmesine benzemektedir. “Sesler birbirlerini çekerler ve her ses, doğuşkanlar zinciri içinde bulunduğu yere göre bir çekim gücüne sahiptir.” (Bkz.: Çekim Gücü)

Setzer:

(Alm.) Dizen, dizici, dizgici, dizmen. Bkz.: Tonsetzer.

Sevda-Cenap And Vakfı Onur Ödülü:

“Sevda-Cenap And Müzik Vakfı”nın ülkemiz çoksesli küğüne büyük emeği geçmiş bir bağdar, yorumcu ve/veya eğitimciye katkılarından dolayı Vakfın ve küğseverlerin şükranlarını sunmak üzere her yıl takdim ettiği "Vakıf Onur Ödülü Altın Madalyası"nın 2006 yılı sahibi Ayla Erduran olmuştur. Devlet sanatçısı Ayla Erduran'a madalyası 6 Aralık 2006 Çarşamba akşamı Ankara'da gerçekleştirilen bir törenle sunulmuştur. “Vakıf Yönetim Kurulu”, “Danışma Kurulu”nun önerisini değerlendirerek; 2006 yılı “Vakıf Onur Ödülü Altın Madalyası”nın, elli yıl süreyle gerek ülkemizde, gerekse yurtdışında yaptığı dinletiler, İsviçre ve ülkemizde keman eğitimine getirdiği katkılar nedeniyle devlet sanatçısı Ayla Erduran'a verilmesini oybirliği ile kararlaştırmıştır. İlk kez 1989 yılında Cevad Memduh Altar'a verilen bu ödüle ilerleyen yıllarda Ahmed Adnan Saygun, Ulvi Cemal Erkin, Necil Kazım Akses, İlhan Usmanbaş, Leyla Gencer, Cemal Reşid Rey, İdil Biret ile Suna Kan, Nevid Kodallı, Hasan Ferid Alnar, Ferhunde Erkin, Ferid Tüzün, Kamuran Gündemir, Hikmet Şimşek, Faik Canselen, Ayhan Baran, İhsan Doğramacı layık görülmüştür.

\ Sevencan, Celal:

1954 yılında Trabzon’un Of ilçesinde doğdu. 1975 yılında tamamladığı ortaöğreniminin ardından 1976 yılında “Samsun Yüksek İslam Enstitüsü”ne girdi ve 1981 yılında mezun oldu. Meslek hayatına 1982 yılında “Bitlis Merkez Atatürk Ortaokulu”nda öğretmen olarak başladı. Bitlis ve Samsun’da çeşitli okullarda öğretmen, müdür yardımcısı ve müdürlük görevlerinde bulundu.1994 yerel seçimlerinde “Refah Partisi” Samsun Tekkeköy ilçe belediye başkan adayı olarak seçimlere girdi. Seçimlerin ardından aynı yıl içinde “İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yazı İşleri Müdürü” olarak göreve başladı. 1995 yılında atandığı “Mezarlıklar Müdürlüğü”ndeki beş yıllık hizmetinin ardından 1999 yılında “İtfaiye Daire Başkanlığı”na programcı olarak atandı. 01.05.2001 tarihinde “Sosyal ve İdari İşler Müdürlüğü”ne getirilen Sevencan 17.11.2004 tarihinde “Katı Atık Yönetimi Şube Müdürlüğü”ne asaleten müdür olarak atandı. 
04.08.2006 tarihinden itibaren “İstanbul Kent Orkestrası Müdürlüğü”ne asaleten atanmış olan Sevencan, evli ve beş çocuk babasıdır.

\ Sevi, Kaan:

Sinema, tiyatro ve dizi oyuncusu. 25 Nisan 1994 tarihinde İzmir’de dünyaya geldi. “İstanbul Bilgi Üniversitesi Sinema ve Televizyon Bölümü”nü bitirdi. İlk oyunculuk deneyimini 2017 yılında “Adı Efsane” dizisinde elde etti. Diğer rol aldığı dizi ve filmler şunlardır: “İyi Oyun” (sinema filmi - 2018), “Nöbet” (TV dizisi - 2019), “Dijital Esaret” (sinema filmi - 2019), “Sefirin Kızı (TV dizisi - 2019).

\ Sezer, Efe:

1982 yılında İzmir’de doğan genç sanatçı ilk piyano derslerini 1986 yılında piyanist olan babasının yönlendirmesi ile Seçil Akdil’den almış, 1994 yılında girdiği “Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı” sınavını birincilikle kazanarak Banu Perk ile piyano ve İlhan Baran ile klasik ve caz uyumbilgisi çalışmalarına başlamıştır. Daha sonra “Dokuz Eylül Üniversitesi İzmir Devlet Konservatuvarı”na geçerek piyano çalışmalarına Nilgün Alkan ile dört yıl devam ettikten sonra 2000 yılında “özel öğrenci” statüsünde Aykut Yafe tarafından sınıfının lisans çalışmaları için kabul edilmiş ve başarı ile mezun olmuştur. Eğitimi sırasında bir çok resital veren ve sınıf dinletileri ile oda müziği dinletileri gerçekleştiren genç piyanist Hollanda, Fransa, Fas, Kıbrıs gibi ülkelerde uzmanlık kurslarına katılıp konserler vermiştir. 2004 yılının Haziran ayında Fas’ın başkenti Rabat’ta düzenlenen “Concours International de Piano Son Altesse Royale la Princesse Lalla Meriem” uluslararası piyano yarışmasında başarı göstererek Fransa’nın Paris kentinde bulunan “Ecole Superieur de Musique”de yüksek lisans çalışmaları yapmaya hak kazanmıştır. Aynı yıl Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Magosa kentinde düzenlenen “Magosa Festivali”ne davet edilen Sezer burada hem yalkıcı olarak dinleti vermiş, hem de oda küğü grubu ile büyük beğeni toplamıştır. 2005 ve 2006 yıllarında Fransa’nın Nice kentinde gerçekleştirilen “Academie International Ete de Nice” Küğ Akademisi’nde devlet sanatçısı Hüseyin Sermet ile başarılı çalışmalar gerçekleştirmiş ve çalışmalarını bu kentte verdiği bir dinleti ile de sergilemiştir. 2004 yılında “Uludağ Üniversitesi Devlet Konservatuvarı”nda öğretim üyeliği yapmaya başlayan Efer Sezer 2006 yılının ilk ayından itibaren “Dokuz Eylül Üniversitesi İzmir Devlet Konservatuvarı”na atanmış olup halen öğretim üyesi olarak çalışmalarını bu kurumda sürdürmektedir.

\ Sezerel, Kubilay:

Sahne adı Kubilay Kan. Küğsever bir aileden gelen Kubilay Sezerel (Kan) İstanbul’da doğdu. İlkokulu bitirdikten sonra 1983 yılında “İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tam Zamanlı Müzik Bölümü”ne girdi.Burada 1983-1995 yılları arasında Mine Mucur ile remileme-uyum bilgisi, Emel Çelebioğlu ile biçim bilgisi ve klasıl uyum bilgisi, Mete Sakpınar ile bağdama, Süreyya Baraz ile piyano, Altuğ Öztunç ile trompet çalışmaları yapan Kubilay Sezerel, 1995 yılında konservatuvarın üflemeli çalgılar lisans bölümünü başarıyla bitirdi. Okul yılları sırasında almış olduğu klasıl küğ eğitiminin yanı sıra caz küğüyle de ilgilenmeye başlayan sanatçı, Türkiye’nin önde gelen küğcüleri ile caz klüplerinde sahne alarak bu alanda ilk adımlarını attı. Dünyanın sayılı küğcüleri arasında yer alan Aydın Esen’den caz dersleri aldığı dönemde Wynton Marsalis, Herlin Riley, Scott Henderson ve daha pek çok caz küğcüsü jam-session ortamında aynı sahneyi paylaşarak kuramsal ve uygulamalı anlamda kendini geliştirmeyi sürdürdü. 1998 yılında Fransız hükümetinin vermiş olduğu bursla Strasbourg’ta Fransız küğcüler ile çalışmalar yaparak bir de dinleti albümü çıkaran Kubilay Sezerel, piyanist, bağdar, düzenlemeci ve ırlağan olarak ülkesini Fransa’da başarı ile temsil etti. Daha sonra öğrenimine yurt dışında devam etme kararı alan Sezerel, 1999 yılında kendi bağdaları ile katıldığı “Berklee College of Music” okulunun Paris’te açmış olduğu dinletide özel “European Scholarship For International Students” (Uluslararası Öğrenciler için Avrupa Bursları) bursunu alarak ABD’nin Boston kentindeki “Berklee College Of Music” okuluna girmeye hak kazandı. Berklee’deki “Music Production and Contemporary Writing” (Küğ Üretimi ve Çağdaş Yazım) bölümündeki eğitimi boyunca piyano dalında Frank Carlberg, orkestrasyon sınıfında Dan Moretti ve Bernardo Hernandez, vokal alanında da Anne Pecham, Gabrielle Goodman ve Adriana Balic gibi önemli eğitmenlerle birlikte çalışma fırsatı buldu. Kubilay Sezerel 1998 yılından bu yana Türkiye’nin önemli dans eğitmenlerinden Aytunç Bentürk ve Alper Alakut ile latin dansları ve sahne koreografisi çalışmalarını sürdürmektedir. Sahne performansını büyük bir gösteri vizyonu içinde ele alan sanatçı, klasik ve modern küğ alanlarındaki 22 yıllık birikimini “şarkıcı”, “piyanist”, “bağdar”, “trompetist” ve “düzenlemeci” kimlikleriyle izleyicilerine aktarmakta, kurmuş olduğu ve kendi adını taşıyan orkestralarıyla başarılı dinletilerine ülke içinde ve yurt dışında devam etmektedir.

\ Sezerel, Timuçin:

26 Temmuz 1977 tarihinde İstanbul’da doğdu. 1982 yılında “İstanbul Belediyesi Konservatuarı Yarı Zamanlı Keman Bölümü”nü birincilikle kazandı. Konservatuvarın seçkin öğretmenleri ile keman çalıştı. Aynı zamanda küğsel işitme, okuma, yazma eğitimi aldı. 1983 yılında ilkokul eğitimi ile birlikte “İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Yarı Zamanlı Keman Bölümü”ne devam etti. 1988 yılında “Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tam Zamanlı Nefesli ve Vurmalı Çalgılar Flüt Bölümü”nü kazandı. Burada da yan flüt, remileme, uyum bilgisi, oda küğü, piyano ve koro eğitimi aldı. 1996-2003 yılları arasında “Milli Eğitim Bakanlığı”na bağlı bir anaokulunda küğ öğretmenliği yaptı. Bu görevi sırasında 3-6 yaş grubu çocuklar ile bando, org ve koro çalışmaları, drama yolu ile Orff çalgılarını kullanarak çeşitli çalışmalar yaptı. 1997 yılında “Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı Lise Devresi”nden mezun oldu. 1999 yılında “Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Bölümü Müzik Öğretmenliği Dalı”nı kazandı. Burada gitar, remileme, uyum bilgisi ve koro eğitimi aldı. 2003 yılında “Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Bölümü Müzik Dalı”ndan mezun oldu. 2003 yılında “Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Müzik Öğretmenliği Tezli Yüksek Lisans Programı”nı kazandı. Müzik kuramları ve işitme eğitimi dalında çalışmalarını sürdürdü ve “Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri Müzik Bölümü Öğrencilerinin Müziksel İşitme Okuma Yazma Başarılarının İncelenmesi” tezini bitirerek 2006 yılında bu bölümden mezun oldu. “Milli Eğitim”e bağlı çeşitli özel okullarda küğ öğretmenliğine devam etti. Şu anda “İstanbul Kültür Üniversitesi”nde küğ uzmanı olarak “Pop Müzik Topluluğu”nun yönetkenliğini yapmaktadır.

\ Sezgin, Ahmet:

Türk halk küğünün unutulmaz sanatçılarından Ahmet Sezgin İstanbul Bakırköy’deki evinde 10 Ağustos 2008 Pazar günü 72 yaşındayken hayatını kaybetti. Bir süre kolon kanseri tedavisi gören sanatçı 11 Ağustos 2008 Pazartesi günü ikindi vakti “Ataköy 5. Kısım Camisi”nde kılınan namazın ardından “Topkapı Kozlu Mezarlığı”nda toprağa verildi. İstanbul’da 1936 yılında doğan Sezgin, orta öğreniminden sonra 1954 yılında “İstanbul Radyosu Yurttan Sesler Korosu”nu kurmak için açılan sınava girdi. Muzaffer Sarısözen, Mesut Cemil, Münir Nurettin Selçuk, Behçet Kemal Çağlar ve Halil Bedii Yönetken gibi önemli isimlerden oluşan jüri karşısına çıkan Sezgin sınava katılan 935 kişi arasında birinci oldu. Daha sonra radyoda nota okuma ve remileme derslerine başladı ve Aydın Gün ile diyafram çalıştı. İlk katıldığı radyo programları dörder türküden oluşan 15 dakikalık izlencelerdi. Sezgin, hocası Muzaffer Sarısözen’in önerisiyle 1957-1963 yılları arasında “Ankara Radyosu”nda canlı yayınlara katıldı. Çoğunlukla kendi derlediği türkülerden ve yurttan sesler dağarından türkü ve uzun havalar okuyan Sezgin 1960 yılında ilk plağı olan ve kendi derlediği “Gele gele geldim bu kara taşa” uzun havasını çizitledi. 1963 yılında İstanbul sahnelerinde çalışmaya başlayan Ahmet Sezgin’in bundan sonraki yaşamı sahne çalışmaları, plaklar, Anadolu dolaşıları, yurt içi ve yurt dışı dinletiler ile devam etti. Dörtyüzün üzerinde kaset ve plak çalışması bulunan Sezgin’e Yücel Paşmakçı, Hamdi Özbay, Tuncer İnan, Mehmet Erenler, Musa Eroğlu, Arif Sağ, Nida Tüfekçi ve Zafer Gündoğdu gibi saz sanatçıları eşlik etti. Orhan Gencebay’ın da kendisine beş yıl sazıyla eşlik ettiği sanatçı Gencebay’ın bağdalarını plak yaptı ve dinletilerinde seslendirdi. Türkiye’de 1964 yılında ilk arabesk şarkı olan Suat Sayın’ın “Sevmek Günah mı?” adlı parçasını okuyan Sezgin yine aynı yıl “Deryada Bir Salım Yok” adlı Gencebay parçasına ilk banttan çalımı gerçekleştirdi. Folklor ekibiyle sahne çalışmaları yapan ilk sanatçı olan ve bir dönem tiyatro küğleri de hazırlayan Sezgin, Filiz Akın ile “Mirasyedi” ve Sezer Güvenirgil ile “Aşk Yarası Derindir” isimli iki filmde rol aldı. Çeşitli kurum ve kuruluşlarda yüzün üzerinde ödülü ve altın plakları bulunan Ahmet Sezgin derlediği yüzden fazla türkünün çoğunu “TRT” dağarına kazandırdı. Sanatçının derlemesini yaparak “TRT” dağarına kazandırdığı bu türküler arasında “Hastayım Ben Gelemem”, “Geldi Düğün Kınası”, “Küp İçinde Ayranım”, “Yeşillim”, “Gidin Yare Haber Verin Uçan Kuşlar”, “Şemsiyemin Ucu Kara”, “Bir Of Çeksem Karşıki Dağlar Yıkılır”, “Turnam Yükseklerden Uçar”, “Kerpiç Kerpiç Üstüne Kurdum Binayı”, “Gele Gele Geldim Bu Kara Taşa”, “Avcı Vurmuş Ceylanı”, “Entarine Peş Olam”, “Kız Pınar Başında Testi Doldurur”, “Asmanın Tepesinde Kuru Üzüm Olur mu?”, “Kara Duta Yaslandım”, “Gümüş Telli Sazım Var” gibi pek çok türkü yer aldı. Bağlamadan başka yaylı ve mızraplı tambur, ud ve piyano çalan Sezgin evli ve dört çocuk babasıydı.




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5668255
Online Ziyaretçi Sayısı:14
Bugünlük Ziyaret :643

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.