Ma

M :

Büyük, majör.

m :

küçük, minör.

M . Mus:

İngilizce "Master of Music" teriminin kısaltılmış hali. Türkçeye "Küğ Ustası" olarak çevirebiliriz. Akademik dizgede alınan küğ eğitiminde verilen bir derecedir.

Ma:

(İt.) Fakat, ama, ancak.

Ma non troppo:

(İt.) ...Ama o kadar değil. ... Ama çok değil. ... Ama çok fazla değil. Gereğinden fazla olmayacak. –emiyecek kadar.

Macar Tevfik (Macar Tevfik Bey):

Bkz. Alessandro Voltan. Liszt’in öğrencisi olan Alessandro Voltan, Türkçe’de “Macar Tevfik Bey” ya da “Venedikli Tevfik” olarak bilinir. Ondokuzuncu yüzyılda Osmanlı Devleti’nde yaşamış piyano sanatçısı ve bağdarı. Osmanlı toplumunda gayri müslim sanatçılar, Osmanlı küğ yaşamının oluşmasında pek önemli bir yere sahiptirler. Bunlar hem sanatçı kişilikleri ve hem de eğitimci kimlikleri ile gerek Saray’da gerekse de Saray dışında büyük katkılar sağlamışlardır. Hatta, yeni kurulacak olan “Türkiye Cumhuriyeti”nin küğ alanında gerçekleştireceği devrimlere kadro olacak isimleri yetiştirmişlerdir. Bu sanatçılardan birisi de Alessandro Voltan, diğer ismi ile Macar Tevfik Bey’dir. 1846 yılında (?) doğduğu düşünülen Tevfik Bey 1941 yılında yaşama veda etmiştir. Ülkemizde ise 1877-1941 yılları arasında yaşamıştır. Babası Osmanlı ordusunda görevli bir subay olan İzzet Bey, annesi ise aristokrat bir aileye mensup olan Venedik kökenli Macar Kontesi bayan Allegri’dir. Ayrıca Müşir Mehmet Ali Paşa’nın da yeğenidir. Macar Tevfik Bey’in çocukluğu Venedik ve Viyana’da, Wagner ve Liszt gibi küğcülerin sıklıkla uğradıkları bir ortamda geçmiştir. İlk küğ ve piyano eğitimini piyano çalmayı bilen annesinden almıştır. 1877 yılında “Osmanlı-Rus Savaşı” çıkınca Hobart Paşa’nın aracılığı ile İstanbul’a gelmiş ve padişah II. Abdülhamid’in sarayına piyano öğretmeni olarak atanmıştır. Macar Tevfik Bey, “Türk Piyano Okulu”nun kurulumu ve gelişiminde temel görevi görmüştür. Sarayda piyano öğretmenliği yaptığı dönemde “Muzikayı Hümayun”dan flütçü Haydar Bey’in ilk Türk opereti sayılan “Pembe Kız” operetinin çokseslendirmesini ve orkestrasyonunu gerçekleştirmiştir. Sanatçı, 1879 yılında çıktığı bir deniz yolculuğunda İzmir’i görerek hayran kalmış ve bu kente yerleşme kararı almıştır. Voltan’ın İzmir’e yerleşmesi bu kentin küğ tarihinde pek önemli bir dönüm noktasını oluşturmuştur. Bu tarihten 1908 yılına dek İzmir’deki küğ hareketleri doruk noktasına ulaşmıştır. Alessandro Voltan İzmir’e yerleştikten bir süre sonra bir Türk kızı ile evlenip müslüman oldu ve “Tevfik” ismini aldı. Yaşamını artık İzmir’in “Kokaryalı” (bugünkü Güzelyalı) semtinde sürdürmeye başladı. Piyano dinletileri verdi, öğrenciler yetiştirdi. Yaratıları başta Macaristan olmak üzere Avusturya, İtalya ve Fransa’da yayınlanmıştır. Ondokuzuncu yüzyılda Osmanlı’da çoksesli küğ tekniklerini kullanarak yaratılar yazan ilk bağdardır. Yetiştirdiği bağdar ve küğcüler arasında İsmail Zühtü Kuşçuoğlu (Saygun’un ilk öğretmeni olmuştur), (Ermeni asıllı Türk piyanist ve bağdar) Stephan Elmas -ki daha sonra Tevfik Bey’in tavsiyesiyle Weimar’a giderek Franz Liszt’in öğrenciliğini yapmıştır- ve Ahmed Adnan Saygun da bulunmaktadır. Ahmed Adnan Saygun, “Kurtuluş Savaşı” mücadelesine katılmaya karar veren İsmail Zühtü Kuşçuoğlu tarafından kendisine öğretmenlik yapmış olan Macar Tevfik Bey’e teslim edilmiştir. Saygun, 1922 yılında Macar Tevfik Bey’in öğrenciliğine başlamıştır. Ahmed Adnan ile Tevfik Bey Kokaryalı’daki evde piyano dersleri yapmaya başladılar, ilerleyen tarihlerde Beethoven sinfonilerinin iki piyano için düzenlemelerini birlikte çaldılar. Ahmed Adnan henüz onbeş yaşında iken Macar Tevfik Bey’in öğrencisi olmuştur. Macar Tevfik Bey’in ülkemizdeki varlığı Batı sanat küğü kültürünün yerleşmesi açısından Macar küğcülerin önemini açıkça gözler önüne sermektedir. İleri yaşlarında yoksul düşen Macar Tevfik “Darülaceze”ye yerleştirildi ve 1941 Nisan ayında yaşamını yitirdi. Yoksulluğu nedeniyle sanatçının cenazesi “Kimsesizler Mezarlığı”na defnedildi.

Madrigal:

Bkz. Madrigale, madrigaletto. Bir bağdama türü.

Madrigale:

(İt.) Bkz. Madrigal, madrigaletto.

Madrigaletto:

(İt.) Küçük ve kısa madrigal. Bkz. Madrigal, madrigaletto.

Madrilena:

Bkz. Bolero.

Maessig:

(Alm.) Bkz. Massig.

Maestoso:

(İt.) Gösterişli, azametli, heybetli. Geniş ve görkemli bir ifade ile çalınması gereken bölümlerin ya da kesitlerin belirtecidir. Metronom sayısı 80-88 arasındadır.

Maestro de conciertos:

(İsp.) Başkemancı. Bkz. Concertmaster.

Maestro di concerto:

(İt.) Başkemancı. Bkz. Concertmaster.

Maggiore:

(İt.) Büyük, büyüklü. Majör. Bkz. Büyük, Majör, Major.

\ Mağara Adamı ve Küğ:

Elde edilen verilere göre mağara adamı şarkı söylemeyi seviyordu. Eski zamanların avcıları olan ilk insanlar mağaralarda küğsel seslerin en iyi yankılandığı alanları boyayarak resimler yapmışlardı. Yapılan son araştırmalara göre atalarımız ikamet ettikleri mağaralarda ırlama, mırıldanma ve küğ sesinin en iyi tınladığı yerleri saptayarak bu yerlere resim yapmayı yeğlemekteydiler. Fransa’nın ünlü toprak boya ile bezenmiş mağara duvarları analiz edildiğinde bilim adamları en yoğun bir şekilde boyanmış olan alanların aynı zamanda en iyi akustik verilerin elde edildiği alanlar olduğunu keşfettiler. Duvarların bazı kıvrımlarında mırıldanıldığında o noktalarda resmi yapılmış olan hayvanların seslerinin benzerleri işitilmektedir. Nanterre’deki “Paris X Üniversitesi”nde eski çağlar küğü üzerine bir uzman olan araştırmacı Igor Rezznikoff’un belirttiğine göre belki de bir ırlama rituelinin kesiti olarak “Üst Paleolitik Çağ”da yaşamış ve bu resimleri yapmış olan kişiler büyük bir olasılıkla mağaraların belirli kısımlarında elde ettikleri ses kalitelerini hatırlamak için duyma yeteneklerini sonuna dek kullandılar ve bir tür belirleyici işaret olarak oraları kendi sanatsal yaratılarını yapmak için seçtiler. Kısacası mağara sakinleri yankı elde ettikleri yerleri kullandılar. Üst Paleolitik Dönemde, yani yaklaşık 10.000 ile 40.000 yıl kadar öncesi Avrupa’da yaşamış olanlar zamanlarının büyük bir kısmını mağaralarda geçiriyor, buralarda yaşıyor ve çok kısa zaman aralıkları için dışarı çıkıyorlardı. Bunlar soğuk hava koşullarında avcılık yapmaktaydılar. Dar geçitlere sığmayan meşalelerin sönük ışığına mahkum olan bu eski dönem avcıları yeni buldukları bir mağaranın yarık ve çatlaklarını ya da kıvrım ve büklümlerini keşfetmek amacıyla seslerini aynen bir radar cihazı gibi kullanmaya mecburdular. Günümüzde de prehistorik mağaralarda hareket ederken koşullar tıpatıp yukarıda anlatılanın aynısıdır. Birkaç adım ötenizde etrafınızı saran koyu bir karanlık bulunmaktadır. Elbette ses zayıf bir ışıktan daha uzağa erişir; özellikle yüzeyi hiç düzgün olmayan bir mağarayı araştırmanın tek ve en güvenceli yolu kişinin kendi sesi ve sesinin yansımalarından elde ettiği rehberliktir. Çok büyük duvar resimlerini bu bağlamda rituel sistemin bir parçası olarak ele alabiliriz. Mağaralarını terk ettiklerinde çok sayıda paleolitik dönem insanı arkalarında koridorlar ve köşeler boyunca genellikle kırmızı rengin hakim olduğu lekeler dışında bizon, mamut, dağ keçisi ve diğer bölge hayvanlarının tümünü tasvir ettikleri çok geniş duvar resimleri bıraktılar. Erken dönem dinsel inançlarda olduğu üzere mağara resimleri paleolitik insanlarca uygulanan ve büyük olasılıkla ırlama ve küğü de içeren rituel bir sistemin parçasıydı. Mağaraların içinde çok sayıda kemikten yapılmış düdük ve flütler bulunmuştur. Bugüne dek açıklıkla anlaşılamamış olan nokta, resimlerle küğ arasındaki bağlantıdır. Olası bağlantıları ortaya koyabilmek için Fransa’daki mağaralarda ses titreşimi kullanılarak akustik çalışmaları yapılmış, bunlar geçmiş yıllardaki çalışmalarla ve son bulgularla bireştirilmiştir. Rezonansları sınamak için eğitimli bir ses sanatçısı ile birlikte mağaralarda testler yapılmış, değişik sesler ve farklı perdelerden tınılarla birçok noktaya ırlanmıştır. En güçlü titreşimlerin alındığı noktalar ile berrak ve yüksek güç alınan mevkiler belirlenmiş, daha sonra bunların her birinin yeri mağaraların haritaları üzerinde not edilmiş ve resimlerin bulunduğu noktalarla karşılaştırılmıştır. Resimlerin büyük bir çoğunluğunun -hatta bazı olgularda yüzde doksanına yakın oranlarda- akustiğin en iyi olduğu noktalarda ya da o noktalara çok yakın yerlerde yapılmış olduğu ortaya çıktı. Reznikoff’a göre tekil kırmızı noktalar karanlıkta sadece sürünerek hareket edebilen ve daracık tünellerden geçmek zorunda kalan o dönem insanının en fazla tını veren alanlara koydukları belirteçlerdi. Ses ve yankılanmanın yine son derece zengin olduğu yüzeylere yapılan resimlerin ise tesadüf olduğunu düşünmemek gerekir. Mağaraların tınlama noktalarında yankılanan bazı seslerin duvarlara yapılmış hayvanlarınkine çok benzediğini bir kez daha söylemekte yarar bulunmaktadır. Paleolitik insanların ezgisel ırlamaları, onların mağaralar içinde yönlerini bulmalarına çok yardımı olmaktaydı, ayrıca muhtemelen boyama yaptıkları anları ırlama ile birleştirerek eşine ender rastlanılabilen ayinler düzenliyorlardı. Kısacası paleolitik dönemde yaşamış budunların resim yapmak için tınlayışı gür alanları seçmelerinin ana nedeni resimlerle ilişkili bir tür rituel kutlamayı sesler ve ırlamayla bütünleştirmekti. Bu olağanüstü fenomenler yalnızca mağaraların iç alanları ile sınırlı da kalmamıştır. Fransa ve Finlandiya’da açık alanlarda yapılan bazı araştırmalar ses ile resim yapma ilişkisinin mağara dışında da son derece güçlü olduğunu kanıtlamaktadır. “Lac des Merveilles in Provence” isimli mevkide arkeologların “Altar Kayası” adını verdikleri düz ve çok geniş bir kayanın binden fazla resim ile bezendiğini gözlemliyoruz. Burada ırlanılan tüm ezgiler meydana gelen yankı ile aynen yanıtlanmakta olduğundan ırlamak ya da çalgı çalmak büyük bir keyif yaratmaktadır. Dolayısıyla adı geçen yerde ses kullanılarak ve boynuzdan yapılmış çalgılar üflenilerek yapılan kutlamaları tahayyül etmek oldukça kolaydır. Parlak ışıklarla bezenmiş köşelerde gruplar halinde toplanan eski dönem insanlarının küğ eşliğinde gerçekleştirdikleri dinsel törenler, bu dönemde yaşamış atalarımızın bir sanatsal projeyi gerçekleştirirken kendi seslerinden elde ettikleri tatmin olma duygusunun çok ötesindedir.

Mahlas:

Takma isim. Günümüzde pek yaygınlaşmış olan "nick name" kullanımına denk düşmektedir. Aynı zamanda şiirlerde şairin kendi ismini geçirdiği mısradır. Bu mısra genellikle son beyitte geçer. Divan edebiyatında şairlerin kullanmış oldukları isimlere de "mahlas" denmekteydi. Örneğin Fatih Sultan Mehmed'in mahlası "Avni", Kanuni Sultan Süleyman'ın mahlası ise "Muhibbi" idi. Farsça'dan alınarak kullanılmıştır. Yalnızca divan edebiyatı şairleri değil, Karacaoğlan gibi halk ozanları da mahlas kullanmışlardır. Aşık geleneğinde mahlas son dörtlükte bir imza gibi kullanılmaktadır. Böylelikle şiirin kime ait olduğu açıkça sergilenmekte ve elbette başkaları tarafından çalınması engellenmektedir. Bkz. Avni.

\ Mahmut, Nuri:

Uygur bağdar ve piyano sanatçısı doçent doktor Nuri Mahmut 1954 yılında dünyaya geldi. “Çin Sin-Jiang Devlet Konservatuvarı”nda lisans eğitimini bağdama ve piyano dalında 1977 yılında bitirdi ve yüksek lisansını bağdama ve orkestra yönetkenliği alanında “Çin Kanton Konservatuvarı”nda 1986 yılında tamamladı. 2008 yılında “Azerbaycan Bakü Küğ Akademisi”nde “Küğ Felsefesi” konulu doktora çalışmasını gerçekleştirdi. 2014 yılında ise Türkiye’de “Yüksek Öğretim Kurulu”ndan doçentliğini elde etti. Ertiksel etkinlikleri: 1. Geçmişten Günümüze Uygur Türklerinde Hafız ve Sazendeler (konferans ve dinleti) Mehmet Akif Üniversitesi, 14.04.2016 Maku, Burdur, 2016, 2. Geçmişten Günümüze Uygur Türklerinde Hafız ve Sazendeler (konferans ve dinleti) Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Konferans Salonu 24.05.2016, İzmir, 3. NATO Güneydoğu Avrupa Müşterek Komutanlığı Öncülüğünde Nuri Mahmut Piyano Resitali, NATO Komutanlığı, İzmir , 25.06.2013, 4. “Uygur Dansı” (sinfoni), İzmir, 04.03.2011, (Ahmed Adnan Saygun Dinleti Salonu), 5. Uygur Küğü ile Geleneksel Türk Küğü Karşılaştırmaları ve Örnekleri, 16.03. 2010 (E.Ü. Konservatuvarı Amfisi), İzmir, 2010, 6. Piyanist Yelena Şikaliova’nın “Nuri Mahmut Eserlerinden Piyano Resitali”, Ege Üniversitesi, İzmir,13.03.2009, 7. Uygur Küğü ile Geleneksel Türk Küğü Karşılaştırmaları ve Örnekleri (konferans) İTÜ Sosyal Tesisler Konferans Salonu, İstanbul, 16 Mart 2010, 8. “Şehnaz Buselik Quartet Ensemble Dinletisi” Ege Üniversitesi, İzmir, 26.04.2006, 9. “Divan ü Lügat-it Türk Işığında Uygur Türklerinin Küğ Kültürü” (Konferans-Dinleti), Alsancak-İzmir, 2006, 10. “Divan ü Lügat-it Türk Işığında Uygur Türklerinin Küğ Kültürü” (Konferans-Dinleti), M. A. Ersoy Üniversitesi, Burdur, 2006 - Maku, 2006, 11. “Sanat ve Kültür’le Hayata Bakış” Uygur Türklerinin Geleneksel Küğü Dinletisi, İzmir 20.04.2006, 12. “Altay Rüzgarları Topluluğu Dinletisi” Ege Üniversitesi, İzmir, 06.05.2005, 2005-2006, 13. “E.Ü 50. Yıl Etkinlikleri Kapsamında Altay Rüzgarları Topluluğu Dinletisi” İzmir, 24.052005, 14. Piyano Dinletisi (Türk Halk Oyunları Eşliğinde), E.Ü, İzmir, 23.05.2005, 15. Naziğim Operası (Bağdar Nuri Mahmut) Arya ve Yalkın Parçalar Dinletisi, EÜ, İzmir, 03.06.2003, 16. “Bahar Şenlikleri Kapsamında Nuri Mahmut Bestelerinden Damlalar Piyano Konseri” E.Ü, İzmir, 16.05.2001, 17. “Türk Dünyasında Nevruz” Ege Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi 21.03.2001, İzmir, 18. “Altaylardan Anadolu’ya Topluluğu Müzik ve Kırın Gösterisi”, Adnan Menderes Üniversitesi, Aydın,15.05.2000, 19. “Türk Müziği Araştırma ve Geliştirme Merkezinin Açılış Dinletisi” Yönetken, bağdar Nuri Mahmut Gazi Konser Salonu, Teknikokullar Ankara 03.05.1993, Yayınlar: Yazılan uluslararası kitaplar veya kitaplarda bölümler: “Şarkı Nasıl Söylenir, Şan Tekniği ve Türk Küğüne Uygulama Yöntemi” Ege Üniversitesi Basım Evi 2012, İzmir Türkiye (EÜ Konservatuvarı Ses Eğitimi Bölümü Şan Derslik Metodu), 1997, Kendi kendine piyano öğrenme metodu (kitap. Çince-Türkçe) Bahar Bülbül nevası ve bestecimiz Akarı Manda (yayın aşamasında), Ulusal hakemli dergilerde yayınlanan makaleler: “Ressam Turdi Emin ve Küsen Bezmesi adlı tablosu” Musiki Dergisi 05.02.2016, “Uygur Halk Oyunları’nda Senem Dans” Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi 04.04.2016, “Uygur Türklerinde Geçmişten Günümüze Hafız ve Sazendeler” (SS.41-45) Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi 2015/5, “Musikişinas-Eğitimci Aman Nisa ve Uygur Makamları” Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi (Cild.14, Sayı 2) 2014, “Tang Sülalesi Derindeki Uygur Türklerinin Müzik Kültürü” Musiki Dergisi (RSS Kurulum) 2013, “Türk Halk Oyunu ‘Çayda Çıra’ ve Uygur Halk Dansı ‘Dalda Çıra’ Üzerine”, Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi Sayı: 1/2-2013, “Uygur Türklerinin Müzik Kültürü ve Uzakdoğu Müziğindeki Etkileri Üzerine”, Orkestra Dergisi 28-34 pp., 2010 Mayıs, “Uygur-Azerbaycan-Türk Makam Sanatında Omomi ve Özüne Mahsus Hususiyetler” (makale) “Musıki Dünyası” Jurnali No: 1-2 2009. Bakü, “1400 Yıl Öncesinden Bestecimiz Akarı Manda” (makale) Musiki Dergisi, C. 2009, “Divan-i Lügat-it Türk Işığında Uygur Türklerinin Müzik Kültürü” Musiqi Dunyası 06.02.2008 Bakü, “Uygur Müzik Kültürünün İslamiyet’ten Önce ve İslamiyet’e Geçiş Dönemindeki Durumu Üzerine” (makale) Azerbaycan Müzik Dünyası Jurnali. No: 1-2 2007 sah.120-222. Bakü, “Bahar Bülbül Nevası ve Besteci Akarı Manda” Uluslararası Musiki Dünyası Jurnali 3-4/33 2007 Bakü. Ulusal Bilimsel Toplantılarda Sunulan Bildiri Kitabında Basılan Bildiriler: Konferans “Uygur Müziği ve Geleneksel Türk Müziğinin Karşılaştırmalardan İcra Örnekleri” (Dinleti) EÜ DTM Konservatuvarı Amfisi 16.03.2010 İzmir. Bağdarın Yaratıları: “Pamir Sinfonisi” (Uşşak makamında), “Uygur Dansı” Sinfonik Küğ, “Bağ Valsi” (orkestra-yalkın çello), “Moğollar” (Sinfonik Küğ), “Altaylardan Anadolu’ya Süiti (Türk çalgılarıyla), “Şehnaz Buselik” (Yaylılar için dördül). Piyano İçin Yaratıları: “Romans”, “Sahildeki İzler”, “Uygur Beşik Şarkısı”, “Asker Gül Çehre”, “Gül Lelle”, “İpek Yolu”, “Çünzi”, “Teliye Şarkısı”, “Ana Derya”, “Kaz Kanadı”, “Uzaklarda”, “Ah Türkistan”, “Bahar Yağmuru mu”, “Gül Lelle” (eşlik yazılmış halk türküsü), Türküler: “Hasret” (İpek Yolu Belgeseli İçin), “Güldek Geçer Ömrümüz”, “Nar Gülü Kara Gözlüm”, “İzmir’de Kaldı Gönlüm”, “Altın Çağlarım Geldi”, “Kaçan”, “Gelisen” gibi beşyüze yakın şarkı ve türküler, “Naziğim” (Opera) Uygur Halk Küğünde Deneme. “Güzel Türkiyem” (koro eseri), “Sabah” (A capella), Piyano Eşlikli Şan Eserleri. Projeler: 2008, Araştırma Projesi, Uygur 12 Makamı - 2000, Araştırma Projesi, Kendi Kendine Piyano Öğrenme Kuralları (Çince ve Türkçe Metod), - 2000, Araştırma Projesi, Türk Müziğinde Çoksesli Müzik Besteleme Teknikleri. İdari Görevler: İş Tecrübeleri, 2009, Ege Üniversitesi Konservatuvarı Altaylardan Anadolu’ya Orkestrası Kurucusu ve yönetkeni, 1997-2005, Ankara Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğrenci Orkestrası Yönetkeni, 1992-1994, Çin Sincan Devlet Dans Müzik Topluluğu İcadıyet Grubu Üyesi, 1984-1992, Kanton Konservatuvarı Oda Orkestrası Yönetkeni, 1984-1992, Çin Sincan Filarmoni Orkestrası Orkestra Yönetkeni, 1984-1992, Ürümçi Şehir Konservatuvarı Öğrenci Orkestrasının Kurucusu, 1984-1992, Piyano Eğitim Pedagogu, 1976, Müzik Kuramcısı, 1976. Bilimsel Kuruluşlara Üyelikleri: Azerbaycan Devlet Besteciler İttifakı Fahri Üyesi, Çin Devleti Ürümçi Şehir Besteciler Cemiyeti İttifakı Üyesi, Çin Halk Cumhuriyeti Besteciler İttifakı Daimi Heyet Üyesi, Çin Sincian Özerk Bölgesi Besteciler İttifakı Daimi Heyet Üyesi. Ödüller: 2009, E.Ü. Konservatuvarı Teşekkür Belgesi - 2006, Adnan Menderes Üniversitesi Sanat Şenliği Plaket - 2005, Ege Üniversitesi Spor ve Sanat Şenliği Teşekkür Plaketi - 1999, “Fidan” Eczacıbaşı Beste Yarışması Ödülü, - 1998, İzmir Ulusal Mimarlar Odası Plaket ve Teşekkür Belgesi - 1993, Ankara Ortadoğu Lions Kulübü Şükran Belgesi - 1989, “Gülümseyen Tanrı Dağları” Çin Ordusu En İyi Sanat Eserleri Ödüllendirme Töreni 3. d. - 1989, “İnsan mısın Melek mi” Çin-Sin-Jiang Tanrı Dağlarının Sesi Beste Yarışması 1. Derece - 1989, “Elma Bahçeme Sonbaharda Gel” Aynı Yarışmada 3. Derece Ödülü - 1989, “Geleceğimiz Güzeldir” Aynı Yarışmada 3. Derece Ödülü - 1987, “Armut Ağacı Altında”, Çin Televizyon Kurumu Beste Yarışmasında 2. Derece - 1987, “Takla Makandaki Rüya” Çin Xibey Sanat Festivalinde 2. Derece Ödülü, - 1987, “Rüzgar” Aynı Festivalde 2. Derece Ödül. - 1987, “Ana Derya” Aynı Festivalde 3. Derece - 1987, “Uyuyan Dağlar” Aynı Festivalde 2. Derece - 1987, “Küsen Sevgisi” Çin Televizyon Beste Yarışması, 2. Derece Ödül. - 1987, “Tavşan Yavrusu” Çin Kültür Bakanlığının Sin-Jiang’da Çocuk Şarkıları Beste Yarışması 1. Derece - 1987, “Geleceğimiz Güzeldir” Aynı Yarışmada 3. derece Ödülü, 1984, “Pınardaki Ay Işığı” Çin Sin-Jiang Tanrı Dağlarının Sesi Beste Yarışmasında 1. Derece, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Teşekkür Belgesi ve Plaket.

Maitre chanteur:

(Fr.) Usta şarkıcı, deneyimli ırlayıcı, tecrübeli şancı. Bilgili ırlağan. Üstat şantör. Bkz. Chanteur, chanteuruse. Meistersinger.

Maître de concert:

(Fr.) Başkemancı. Bkz. Concertmaster.

Majeur:

(Fr.) Majör. Büyük. Bkz. Majör. Büyük. Maggiore.

Majör:

Büyük. Diziyi oluşturan ilk üç ses arasındaki aralıksal ilişkinin büyük üçlü olması. Dizideki büyük üçlü.

Majör Dizi Kalıbı:

Bkz. Büyük(lü) Dizi Kalıbı.

Makam:

Geleneksel musikide bir dizinin işleniş tarzı. Türk sanat musikisinde parçanın gidişini belirleyen dizi, aşıt, gam.

Makamsal:

Makamla ilgili, makama ilişkin, makama ait. Modal. Makamlardan biri ile ilgili, bu makamlardan birisine ait, bir makama ilişkin... Bkz. Modal, modalite.

\ Makeba, Miriam:

"Mama Afrika" olarak da bilinen Güney Afrikalı ünlü şarkıcı Miriam Makeba 76 yaşında hayatını kaybetti. Kendi ülkesinin vatandaşlığından çıkarılan, dokuz ülkenin pasaportunu taşıyan Makeba'nın İtalya'da katıldığı bir dinletiden sonra öldüğü bildirildi. İtalyan haber ajansı "Ansa" sanatçının kalp krizinden öldüğünü duyurdu. Sanatçının, Napoli'de mafya tarafından tehdit edilen İtalyan bir gazeteci için düzenlenen dinletide şarkı söyledikten hemen sonra rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldığı ve Castel Vorturno'daki hastanede öldüğü belirtildi. Johannesburg'da doğan sanatçı genç kızlığında düğünlerde ve törenlerde şarkı söylemesi için sürekli davet almaktaydı, böylece ünü kısa sürede yayıldı. 1956 yılında "Pata Pata" şarkısını yazan ve yayınlayan Makeba 1966 yılında "An Evening with Harry Belafonte and Miriam Makeba" albümü ile "Grammy" ödülü alan ilk Afrikalı sanatçı oldu. Apartheid rejimine karşı bir belgeselde rol aldıktan sonra "devrimci ve tehlikeli" görüldüğü için ülkesi tarafından istenmeyen Miriam 1960 yılında annesinin cenazesi için ülkeye dönmek istediğinde pasaportunun iptal edildiğini öğrendi. 1963 yılında "Birleşmiş Milletler" nezdinde apartheid rejimine karşı girişimlerde bulunduğundan vatandaşlıktan çıkarıldı. Dokuz ülkenin pasaportu verilen, on ülkenin fahri vatandaşı olan Makeba, ülkesine otuz yıl sonra dönebildi. "Pata Pata" şarkısı yazıldıktan yıllar sonra 1967'de Amerika Birleşik Devletleri'nde yeniden seslendirildi ve dünyada büyük ilgi gördü. Amerikan halkının Makeba'ya gösterdiği ilgi sanatçının 1968 yılında radikal siyahi eylemci Stokely Carmichael ile evlenmesi üzerine tersine döndü. Makeba'nın ülkedeki dinletileri ve albüm anlaşmaları kısa sürede iptal edildi. Afrika'ya dönen ve Gine'de yaşamaya başlayan Makeba küğ çalışmalarına ve dinleti dolaşılarına hiç ara vermeden devam etti. Gine hükümeti sanatçıdan "Birleşmiş Milletler Genel Kurulu"na temsilci olarak katılmasını istedi. Genel Kurul'a iki kez seslenen Makeba apartheid rejimine karşı görüşlerini dile getirdi. Kendisini her zaman siyasetçi değil şarkıcı olarak gören Makeba'nın insan sevgisi O'na çok sayıda onur ödülü getirdi. Hayatı boyunca otuzdan fazla albüme imza atan Makeba küğsel çalışmalarını tutkuyla sürdürüyordu.

\ Makina Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Halk Oyunları Ekibi:

“Makina Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Halk Oyunları Ekibi”nin “Efe’ye Ağıt” isimli gösterisi “Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi”nde sahnelendi. Bir efe hikayesinin konu alındığı oyun beşyüzü aşkın izleyici tarafından coşkuyla alkışlandı. Oda üyelerinden ve yakınlarından oluşan yirmidört kişilik ekibin İsmail Kasap ve Aslı Zeynep Kızıldağ’ın eğitmenliğinde sekiz ay çalışarak hazırladığı gösteride bir Efe öyküsü canlandırıldı. Gösteriye “Mustafa Uygur İlköğretim Okulu Halk Oyunları Ekibi”nden on minik öğrenci de destek verdi. “Makina Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu” üyesi Mehmet Özsakarya özverili çalışmaları için tüm grup üyelerini kutladı.

\ Manaflı, Arif:

1957 yılında Bakü’de doğan Manaflı 1981 yılında “Moskova Devlet Konservatuvarı”nı Dimitri Mihailoviç Çiganov’un öğrencisi olarak bitirdi ve 1985 yılında da “Leningrad Devlet Konservatuvarı”nı Boris Luovitch Gutnikov’un öğrencisi olarak tamamladı. Manaflı 1985 yılında “Azerbaycan Devlet Konservatuvarı”nda öğretim görevlisi oldu ve aynı zamanda “Devlet Filarmoni Topluluğu”nun yalkıcılığını üstlendi. Azerbaycan içi ve dışında (Rusya, Ukrayna, Beyaz Rusya, Kazakistan, Gürcistan, Türkmenistan, Özbekistan, Moldavya, Fransa, Almanya, Romanya, Tunus ve Türkiye) birçok resital ve oda küğü dinletilerine katıldı. Ayrıca orkestralar eşliğinde yalkıcı olarak dinletiler verdi, plak ve video kayıtları yaptı. Arif Manaflı’nın en önemli özelliklerinden birisi de Azeri bağdarların keman için yazdıkları yaratıların ilk seslendiricisi olmasıdır. Bu yaratılar arasında Cihangir Cihangirov’un keman konçertosu, Akşın Alizade’nin keman konçertosu, Sevda İbrahimova’nın keman konçertosu, Leonid Vanstein’in keman konçertosu, Azer Rızayef’in keman konçertosu, Tofik Kuliyev’in keman sonatı, Azer Rızayev’in keman sonatı, Akşın Alizade’nin iki keman sonatı, Süleyman Ali Askerov’un keman sonatı, Aydın Azimov’un keman sonatı bulunmakta olup sanatçı yine Azeri bağdarların çok sayıda üçüllerinin ve dördüllerinin ilk seslendirilişini gerçekleştirmiştir. Arif Manaflı Azeri bağdarların yaratılarının plak ve TV kayıtlarını yaparak 1990 yılında yılda bir kez verilen “Azerbaycan Devlet Ödülü”nü kazanmıştır. Manaflı, “Azerbaycan Bağdarlar Birliği”nin 1990 yılında gerçekleştirdiği küğ haftasında Rauf Abdullayev yönetimindeki “Azerbaycan Devlet Senfoni Orkestrası” eşliğinde Cihangir Cihangirov’un keman konçertosunu, Yalçın Adıgüzel yönetimindeki “Üzeyir Hacıbeyov Senfoni Orkestrası” eşliğinde Akşın Alizade’nin keman konçertosunu ve Ramiz Melikaslanov yönetimindeki “Kara Karayev Orkestrası” eşliğinde Leonid Vanstein’in keman konçertosunu çalarak 1991 yılında “Azerbaycan Devlet Sanatçısı” olma hakkını kazanmıştır. Sanatçı aynı yıl yardımcı doçent olmuştur. Manaflı, 1995 yılı Kasım ayından bu yana “Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı”nda “Yaylı Çalgılar Anasanat Dalı” bünyesinde öğretim üyesidir. Sanatçı, Pavel Yadih yönetimindeki “Moskova Filarmoni Orkestrası”, Fuat Mansurov yönetimindeki “Moskova Konservatuvarı Senfoni Orkestrası”, Naci Özgüç ve Ender Sakpınar yönetimindeki “İzmir Devlet Senfoni Orkestrası”, Rauf Abdullayev yönetimindeki “Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası” eşliğinde de dinletiler vermiştir.

Manafoff, İslam:

1961 yılında Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de doğdu. 1977–1981 arasında “Bakü Müzik Lisesi”ni bitirdi. 1979’da “Azerbaycan Piyanistler Yarışması”nı kazandı. 1981’de sınavla “Çaykovski Moskova Devlet Konservatuvarı”na giren Manafoff 1986’da buradan mezun oldu. 1987’de çaldığı Rachmaninoff’un üçüncü piyano konçertosunun başarılı yorumundan sonra Moskova’nın önemli dinleti salonlarında, St.Petersburg, Tiflis, Erivan, Gorki gibi birçok kentte dinletiler verdi. 1997 yılında Beyaz Rusya’nın Minsk kentine davet edilmiş olan sanatçının Prokofiev’in yedinci sonatındaki başarısı önemli yankı uyandırmış ve 1998 yılında Moskova’da düzenlenen “Uluslararası Küğ Festivaline” davet edilmiştir. “Bakü Küğ Akademisi”nde başöğretmen olarak çalışan Manafoff 2002 yılında Bedrettin Dalan’ın daveti ile “İstek Vakfı Güzel Sanatlar Lisesi”nde sanat eğitmenliği görevini üstlenmiştir. Manafoff “İstanbul Piyano Festivali”nde kapanış dinletisi de dahil olmak üzere Türkiye ve yurtdışında birçok dinletiler vermiştir. İslam Manafoff sanat yaşamına piyanist ve orkestra yönetkeni olarak devam etmektedir.

Manafzade, Abuzer:

1990 yılında Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de doğdu. Yedi yaşında küğ eğitimine başlayan Manafzade dokuz yaşında “Azerbaycan Genç Piyanistler Yarışması”nda birinci olurken çaldığı Chopin Op. 71 Mazurka ile jüri üyelerinin ayakta alkışını aldı. 2003 yılında sınavla “Mimar Sinan Devlet Konservatuvarı”na giren Abuzer Manafzade çalışmalarına halen Bahar Tokay ile devam etmektedir. Eğitiminin yanısıra 2003 yılında “Galleria Piyano Yarışması”nda birinci, 2006’da “Onay Sanat Piyano Yarışması”nda ikinci olmuştur.

Manafzade, Turan:

1991 yılında Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de doğdu. Altı yaşında küğ eğitimine başlayan Turan Manafzade 2003 yılında sınavla girdiği “Mimar Sinan Devlet Konservatuvarı”nda çalışmalarına halen Nurferi Onur ile devam etmektedir. Turan bugüne kadar birçok yarışmada ödüller kazanmıştır.

\ Manara, Francesco:

İtalyan keman sanatçısı. Torino’da dünyaya geldi. Aynı kentte bulunan “Giuseppe Verdi Konservatuvarı”ndan Massimo Marin’in öğrencisi olarak onur derecesi ile mezun oldu. Ustalık düzeyindeki çalışmalarını Franco Gulli, Stefan Gheorghiu ve Herman Krebbers ile gerçekleştirdi. Sanatçı çeşitli uluslararası önem taşıyan ödüller kazanmıştır. Bu ödüllerden özellikle “Hannover Joseph Joachim”, “Cremona Stradivari”, “Freiburg Spohr”, “Seul Doug-A”, Münih ARD”, “Cenova Paganini Özel Ödülü”, “Cenevre Birincilik Ödülü” ve “Moskova Çaykovski Özel Ödül”ü belirtilmelidir.Manara bu ödüller sayesinde bir yalkıcı olarak çok parlak bir seviyeye erişmiş, elliden fazla orkestranın eşliğinde dinletiler vermiştir. Oda küğü topluluklarının aranan bir üyesi olan sanatçı saygınlığı dünyaca kabul edilen salonlarda yer almıştır. Halen “Accademia di Perfezionamento - Uzmanlık Akademisi”nde dersler vermektedir.

\ Manas, Edgar:

Ermeni kökenli bir Türk olan Edgar Manas 1875 yılında İstanbul’da doğmuş ve 11 Mart 1964 tarihinde yine İstanbul’da sonsuzluğa göç etmiştir. Hüseyin Saadettin Arel’e öğretmenlik yapmış, Suphi Ezgi’ye katkılarda bulunmuş, “İstiklal Marşı”mızın orkestrasyonunu gerçekleştirmiştir. 1912 ile 1921 yılları arasında “Dar-ül Elhan”da (Ezgiler Evi) uyum bilgisi ve piyano dersleri vermiştir.

Manastır Türküsü, Aǧıt’ım:

Değerli bağdarımız Murat Üstün tarafından klarinet, trompet. akordiyon ve kontrabas için düzenlemesi yapılmış eser. Murat Üstün’e bu türküyü ilk kez çocukluk yaşlarında annesi dinletmişti. Dinlerken, annesi türkünün içeriǧini anlattıǧında küçük Murat çok etkilenmişti. Alışılagelen halk türkülerinden çok ayrı bir özelliǧi vardı. Murat Üstün yıllar sonra bu türkünün Makedonya’nın “Manastır” şehrinden gelmiş olduǧunu öǧrendi. Mustafa Kemal Atatürk’ün en çok sevdiǧi türkülerden birinin olması, O’nun bu türküye olan ilgisini arttırdı ve yüreǧinde en çok sevdiǧi türküler arasında sonsuz yerini aldı. Murat Üstün 26 Mayıs 2020 tarihinde Avusturya’nın Klaus kentinden şu cümleleri yazmıştır: “Düzenlemeyi yapmaktaki amacım, günümüzde unutulmaya mahkum edilmiş bu gözü yaşlı türküyü, “Aǧıt”ım” olarak yerli ve yabancı yeni nesillere tanıtmak ve unutturmamak!” Bu eserin notalarını aşağıdaki linkten indirebilirsiniz: 

http://www.muziklopedi.org/?/Nota/Yazar/28/49

Murat Üstün’ün bu eserinin “YouTube”daki yorumunu dinlemek için lütfen aşağıdaki linke tıklayınız:

https://www.youtube.com/watch?v=TA9NPd_HYf0&feature=youtu.be

\ Manga Grubu:

“Manga”nın albüm macerası 2002 yılının Ocak ayında Ferman’ın tüm grup arkadaşlarını arayıp bir yarışmadan bahsetmesiyle başladı. Böylece hem albüm çıkartmış hem de uzun yıllardır küğle ilgili hayalini kurdukları şeylerin gerçekleşmesini sağlamış oldular. Grupça “Manga” ilk olarak “Yamyam”ın barlarda “cover” parçaları yorumlayıp eğlendikleri topluluktan istediği küğü yapamamasından dolayı yolunu ayırması ile 2001 sonlarına doğru şekillenmeye başladı. O’nun en büyük hayali kendi parçalarını çalmaktı ve belki de bu olay hayatında yeni bir başlangıca sebep olacaktı. Artık yeni grubunun yapısını kafasında oturtmuştu. Yepyeni bir oluşumun parçası olmak ve fark yaratarak hayallerine koşabilmek amacındaydı. Rock küğ ile elektroniği, sert gitar riffleriyle rap vokallerini birleştirmek istiyordu. Bunu üniversiteden okul arkadaşı olan Orçun ile paylaştı ve O’nun da katılmasıyla “Manga”nın tohumları atılmış oldu. “Manga” kurulduğu günden beri Teoman, Duman, Vega, Mor ve Ötesi, Kurban, Athena ve Kargo gibi isimlerin genişlettiği ve yürüdüğü yolu biraz daha genişletti. Özgür bunu “Bizi hayatta en mutlu edecek şeylerden biri bu yolda bizlerden daha iyi yeni grupların çıkması olur” diyerek ifade etmektedir.

Mani:

Türk halkının yazın hayatında ve küğünde önemli yeri olan bir unsurdur. Hece ölçüsü kullanılır ve çoğunlukla yedi heceli dört dizelik bir kalıp uygulanır. Ama dizeleri 4-5-8-10-14 heceli kalıplarla söylenmiş maniler de bulunmaktadır. Kafiyeleniş şekli şu şekildedir:

………………………………………… a
………………………………………… a
………………………………………… b
………………………………………… a

Bu açıdan “rubai”ye benzemektedir. Şekilde görüldüğü gibi birinci, ikinci ve dördüncü mısralar kendi aralarında kafiyeli olup, üçüncü mısra farklılık taşımaktadır. Üçüncü dizenin serbest kalması mani düzen kişinin üretimini rahatlatmakta ve söyleme kolaylığı sağlamaktadır. Amaç, tek bir dörtlük içerisinde bütünleşmiş bir anlam ya da amaç ortaya koyabilmektir. Bu ifade yapısında mani düzen kişi asıl amacını son mısraya saklar. Dolayısıyla ilk üç mısra dördüncü mısrada yer alan sonuca yapılan bir hazırlıktır. Bazı manilerde ilk iki dize hazırlık dizesi olup son iki dize ile anlam bağlantısı olmayabilir. Bu tür manilerde asıl anlatılmak istenen son iki dizeye saklanır. Maniler, aynen türküler gibi halkın ortak malıdır. Erkekler de mani düzebildiği gibi manilerin daha çok kadınlar tarafından meydana getirildiği bilinmektedir. Maniler, İslamiyet öncesi Türk yazınında sıklıkla görülmekteydi. Anonim halk edebiyatının pek yaygın şekli olup yüzük oyunları ve mangal sohbetlerinde dahi söylenirler. Manilerin en önemli özelliklerinden birisi de kendi kendine yetmesidir. Divan edebiyatındaki “tuyuğ” karşılığıdır. Türkülerden birkaç noktada ayrılırlar:

a) Dörtlükler halinde söylenmeleri,
b) Konu olarak türkülere kıyasla daha neşeli ve hafif olmaları,
c) Sözlü yazın ürünleridir.

Manilerde konu sınırı bulunmaz; doğa, kahramanlık, sevgi, aşk, doğum, ölüm, ayrılık, düğün, bayram, hasret, evlat sevgisi, iyilikler, toplumsal olaylar için koşulduğu kadar şaka, nükte, güldürü vb. için de düzenlenen maniler bulunmaktadır. Kısacası mani, başta aşk olmak üzere her konuda yazılmıştır ve yazılabilir. Mani, halen üretimde olan bir halk yazını nazım türüdür. Çok çeşitli maniler vardır, bunlar arasında en çok tercih edilenleri düz mani (tam mani), kesik mani, cinaslı mani, yedekli mani ve artık mani’dir. Bkz. Rubai, hece ölçüsü, dize, kalıp, kafiye, mısra, türkü, yazın, anonim, edebiyat, halk edebiyatı, yüzük oyunları, mangal sohbetleri, tuyuğ, güldürü, nazım, düz mani, tam mani, kesik mani, cinaslı mani, yedekli mani, artık mani.

Birkaç mani örneği:

1. Su gelir akar geçer,
Bendini yıkar geçer,
Dünya bir penceredir
Her gelen bakar geçer.

2. Ak koyun kuzusuna
Gün tutmuş postusuna
Ne desen de ağlasam
Alnımın yazısına.

3. Tren gelir öterek
Kömürünü dökerek
Ben anamdan ayrıldım
Gözüm yaşım dökerek.

4. Ramazan geldi dayandı
Camiler nura boyandı
Vay benim sa'detli efendim
Davul sesine uyandı.

5. Evleri sekilidir
Gül reyhan ekilidir
Bir can bir canı sevse
Kim onun vekilidir.

6. Sarı sümbül mor sümbül
Bakma bana mor sümbül
Ben yarimi yitirdim
Uçan kuştan sor bülbül.

7. Evlerinin önü minder
Altını üstüne dönder
Vay benim sa'detli efendim
Bahşişimi çabuk gönder.

8. Şekerim var ezilecek
Ak tülbentten süzülecek
Bekletmeyin beyefendim
Çok yerim var gezilecek.

Ramazan Mani'si

Mano:

(İt.) El.

Mano destra:

(İt.) Sağ el.

Mano sinistra:

(İt.) Sol el.

\ Mansur, Cem:

İstanbul'da doğan Cem Mansur müzik eğitimini Londra'da “City University”, “Ricordi Yönetkenlik Ödülü”nü aldığı “Guildhall School of Music and Drama” ve daha sonra Leonard Bernstein'ın öğrencisi olduğu “Los Angeles Filarmoni Enstitüsü”nde aldı. 1981-1989 arası “İstanbul Devlet Operası” yönetkenliğini yapan Mansur, Londra'da “İngiliz Oda Orkestrası”yla başarılı bir çıkış yaptığı 1985 yılından sonra çalışmalarını yurtdışında yoğunlaştırdı. Hollanda, Fransa, İtalya, Çek Cumhuriyeti, Romanya, Macaristan, Almanya, İsveç, İspanya, Meksika, İsrail ve Rusya'da orkestra ve opera kuruluşlarıyla konuk yönetken olarak çalışmalarını sürdüren sanatçı, 1989-1996 arasında “Oxford Kent Orkestrası Birinci Yönetkenliği”ni yaptı. 1998 yılında “Akbank Oda Orkestrası Sürekli Yönetkenliği”ne getirildi. Burada tasarladığı ilginç programların yanısıra “Bach, Caz ve Lale Devri”, “Alla Turca”, “1789/Akl-ı Selim’n Müziği”, “At-Nağmeler” ve “İstanbul’da Erguvan Zamanı” gibi etkinliklerle dikkat çekti. Uluslararası üne sahip birçok yalkıcı ile dinletiler vermiş olan Cem Mansur'un son yıllarda sık sık birlikte çalıştığı kuruluşlardan bazıları arasında aşağıdaki isimler sayılabilir: “Kirov Operası”, “Royal Philharmonic Orchestra”, “London Mozart Players”, “City of London Sinfonia”, “BBC Concert Orchestra”, “George Enescu Philharmonic Orchestra”, “Concerto Grosso Frankfurt”, “Prag Ulusal Tiyatrosu”, “Mexico City Philharmonic Orchestra” ve “Londra  Holland Park Opera Festivali”. Barok çağdan günümüze kadar geniş bir yelpazeyi kapsayan dağarında alışılmamış ve unutulmuş yaratılara da yer veren Mansur 1986 yılında Londra'da Elgar’ın bitmemiş operası “The Spanish Lady”nin ilk seslendirilişini ve 2006 yılında “City Of London Festival”de Offenbach’ın 126 yıldır duyulmayan operası “Whittington”u yönetti. Cem Mansur İngiltere’nin en eski ikinci korosu “Ipswich Choral Society”nin fahri başkanıdır.

\ Mansur, Lale:

1956 yılında İstanbul’da doğan Lale Mansur kırıncı ve Türk sinema ve dizi film oyuncusu olup sanat yaşamına “İstanbul Devlet Opera ve Balesi”nde başladı, burada baş kırıncı olarak uzun yıllar görev yaptı. Oyunculuğa 1992 yılında “BBC Televizyonu” tarafından çekilen ve Yaşar Kemal’in yaşamını konu alan, yönetmenliğini James Runcie’nin üstlendiği belgesel yapım “Childhood” ile başladı. Bu sıralarda Los Angeles’da “Eric Morris Actors Workshop”ta oyunculuk, İstanbul’da diksiyon eğitimi aldı. Orkestra yönetkeni Cem Mansur ile evli olan Lale Mansur 1992’de ilk uzun metrajlı filmi Atıf Yılmaz’ın yönettiği “Düş Gezginleri” ile “Antalya Film Festivali”nde “En İyi Kadın Oyuncu” dalında “Altın Portakal” kazandı. 1993’de Ersin Pertan’ın “Tersine Dünya”, Şerif Gören’in “Amerikalı”, 1995’de Ömer Kavur’un “Buluşma”, “Cemile”, 1997’de Atıf Yılmaz’ın “Nihavend Mucize” adlı filmlerinde rol aldı. “Hatırla Sevgili”de Yasemin’in annesi Nezahat rolünde oynadı. Lale Mansur’un aldığı ödüller arasında şunlar bulunmaktadır: “15. Ankara Film Festivali, 2003-En İyi Kadın Oyuncu/Karşılaşma”, “29. Antalya Film Şenliği, 1992-En İyi Kadın Oyuncu/Düş Gezginleri”, “7. Sadri Alışık Ödülleri, 2002-En İyi Kadın Oyuncu/O da Beni Seviyor”.

\ Manus, Morton:

Morty Manus “Alfred Music Publishing Co. Inc.” (Alfred Küğ Yayıncılığı) şirketinin başkanıdır. Adı geçen şirkete katılmasından çok kısa süre önce “City College of New York” (New York Kent Koleji)’nden işletme dalında mezun olmuştu. Klarinet ve piyano çalar bir kişi olarak küğ eğitimi alanındaki yayın boşluğunu doğru bir şekilde saptamıştı. Küğ alanındaki deneyimlerine dayanarak akordiyon, gitar, piyano ve vurmalı çalgılar alanında öğretici yayınların geliştirilmesine dikkatini yoğunlaştırdı. Ayrıca bando, orkestra, koro ve küğ kuramları alanlarında da yayınlar gerçekleşmesini sağladı. Şirketin başlığı altında (Alfred’s Library) gerek yazar gerekse de editör olarak sayısız kitabın ortaya çıkmasına yol açmıştır. “Alfred’s Basic Guitar Course”, “Alfred's Basic Piano Library”, “Alfred’s Adult Piano Course” ve “Essentials of Music Theory” (Alfred’in Temel Gitar Eğitimi, Alfred’in Temel Piyano Kitaplığı, Alfred’in Yetişkinler İçin Piyano Eğitimi ve Küğ Kuramının Temelleri) bunlar içinde bir çırpıda aklımıza gelenlerdir. Morton Manus 2008 yılında küğ eğitimi alanına ertiksel olarak önemli bir katkı sağladığı için Chicago’da bulunan “VanderCook Küğ Koleji” tarafından onursal doktora derecesi ile ödüllendirildi. Eşi Iris ile de bir cumartesi günü şirket için yaptığı mesai dışı bir çalışmada tanıştı. Iris 1960’ların sonlarında “Alfred Küğ Yayıncılığı” için tam zamanlı olarak çalışmaya başlamıştı. Iris halen bu şirketteki üretici sorumlusu konumunu sürdürmektedir.

March:

(İng.) Yürüyüşlük, marş. Yürüyüş küğü. Kitleleri belli bir hedefe, belli bir amaç doğrultusunda, belli bir hızda sevketmek için yazılan yürüyüş müziklerine "marş" denilir. Bkz. Marcia, Marş, Marche, Marsch.

\ Marchand, Antoine:

Realizatör, senaryo yazarı ve montajcı. “Tramvay 028” filmini gerçekleştiren grubun üyelerindendir. Grubun diğer üyeleri: Otalia Caussé, Geoffroy Collin, Louise Grardel, Robin Merle ve Fabien Meyran’dır. Bu film “11. My French Film Festival”de gösterime girmiştir.

Marche (Marché):

(Fr.) Yürüyüşlük. Marş. Bkz. March, Marcia, Marsch, Marş.

Marcher:

(Fr.) Yürümek, ilerlemek. Yürüme, yürüyerek.

Marcia:

(İt.) Yürüyüş, yürüyüşlük, marş. Bkz. Marsch, Marş, March, Marche.

\ Márquez, Pablo:

1967 yılında Arjantin’de doğan Márquez Amerika kıtasını baştan başa dolaşarak verdiği dinletilerin yanında Japonya ve Avrupa’nın saygın dinleti salonlarında ve dünyanın önde gelen birçok klasik küğ festivalinde performanslar gerçekleştirmiştir. Gitar yalkıcılarından Hopkinson Smith onun için “Pablo Márquez geçmişin ve günümüzün sanatını büyük bir anlayış ve tutku ile birleştirmektedir ” yorumunu yapmıştır. Dino Saluzzi onu “gerçek bir sanatçı” diye överken Luciano Berio “olağanüstü bir tekniğe sahip” olduğuna değinmiş, György Sebök ise “küğcü olarak derin bir bilgiye sahip olmasının yanında küğ için paha biçilemez bir tutuma sahip” yorumunu yapmıştır. Márquez günümüzde “Basel Küğ Akademisi”nde profesör olarak akademik çalışmalarını yürütmesinin yanısıra dünyanın pek çok farklı yerinden düzenli olarak ustalık sınıflarına davet edilmektedir.

Marsch:

(Alm.) Yürüyüşlük, marş. Bkz. March, Marche, Marcia, Marş.

Marş:

Yürüyüşlük, yürüyüş. Bkz. March, Marche, Marcia, Marsch.

Martin, Elizabeth:

Kadın tiyatro oyuncusu. “Oyuncak Bebeklerin Evine Hoşgeldiniz” (1995), “Genç Bonnie ve Klepto Clyde - Bonnie ve Clyde” (1993) ve “Kanun ve Düzen: Sıradışı Mağdurlar Bölümü” (1999) oyunları ile tanınmıştır.

\ Mas-Kom-Yah:

Açılımı “Mason, Komünist, Yahudi”dir. Recep Tayyip Erdoğan gençlik yıllarında tiyatro sanatına yakın ilgi göstermiş ve hatta henüz 23 yaşında iken özel bir tiyatro kurup yönetmiştir. Bu etkinlikler arasında başta gelenlerden biri ise “Mas-Kom-Yah” isimli oyundur. Bu temsillerde görev alan Erdoğan ve diğer isimler bu oyundaki rolleri için usta tiyatrocu Nejat Uygur’dan dersler de almışlardır. Uygur tiyatro sevdalısı gençlere jest ve mimiklerini nasıl kullanacakları konusunda yardımcı olmuştur. Türkiye’nin başbakanlığını yapan ve “tiyatroları özelleştirme” amacını açıkça ilan edip “Şehir Tiyatroları Yönetmeliği”nin tartışmaya başlanmasına yol açan Recep Tayyip Erdoğan bir zamanlar “Milli Selamet Partisi Gençlik Komisyonu” başkanı iken adı geçen bu tiyatro oyununu yazıp yönetmiş ve “İyi Evlat” adı verilen baş rolü oynamıştır. Bu oyunda yer alan isimlerden birisi de o tarihlerde “Milli Selamet Partisi”nin “Gençlik Kolu”nda görev almış ve bir aralar “Bayrampaşa Belediye Başkanlığı” yapmış olan Atilla Aydıner’dir. 1975 yılında kurulan bu tiyatronun oyuncularının çoğu adı geçen teşkilattan olan, çeşitli üniversite ve liselerde okuyan kişilerdi. Sahaflardan bulunan ve asıl ismi “Kızıl Pençe” olan, 1970-1980 yılları arasında meydana gelen üniversite olaylarını yansıtan kitabın ismi değiştirilerek “Mas-Kom-Yah” yapılmış, provalar “Tepebaşı Gazinosu”nda gerçekleştirilmiş, oyunun yönetmenliğini Erdoğan üstlenmişti. Oyunun konusu bir aile öyküsüydü. Ayhan isimli baba oğullarını Avrupa’ya gönderen, Avrupa’da dini tedrisat yaparak din değiştiren ve o kültürle büyüyen birini betimleyen bir roldü. Oyun çok tutuldu ve İstanbul’un hemen her yerinde oynandı. Her hafta sonu oynanan bu oyun ayrıca Rize, Trabzon, Ankara gibi birçok kentte 1980 ihtilaline dek oynandı. En son kez ise Necmettin Erbakan, Hasan Aksay, Şevket Kazan, Oğuzhan Asiltürk gibi isimlerin önünde “Ankara Palas”ta sergilendi. Aynı ekip “Mas-Kom-Yah” oyununun yanısıra bir üniversite profesörünün yetiştirdiği öğrenciler tarafından odasında öldürülüşünü anlatan “Akrep” isimli oyunu da sergilemiştir. Adı geçen her iki oyunun sergilenme amacı “Milli Selamet Partisi”ne gelir sağlamaktı. Tüm bu bilgilerden anlaşılacağı üzere Recep Tayyip Erdoğan tiyatro ile her zaman ilgili olmuştur. Ancak, kendisi de dahil olmak üzere bu eserlerde rol alan isimler o dönemde dahi tiyatroların özelleştirilmesi gerektiğini düşünmekteydiler.

\ Mascagni, Pietro:

İtalyan bağdar. 7 Aralık 1863 tarihinde Livorno’da dünyaya gözlerini açtı ve 2 Ağustos 1945 tarihinde Roma’da yaşama veda etti. Küğ eğitimini “Milano Konservatuvarı”nda alan Mascagni “Cerignola Küğ Derneği” ve diğer bazı küçük kent operalarında orkestra yönetkeni olarak çalıştı. “Sonzogno Küğ Yayınevi”nin açtığı tek perdelik opera yarışmasını sonraları pek tanınan “Cavalleria Rusticana” isimli opera yaratısı ile kazandı. Bu eser sahneye ilk kez 1890 yılında konuldu ve olağanüstü bir hız ile dünya sahnelerine yayıldı. Bu yaratının başarısı Mascagni’yi hayli bilindik bir isim yaptı. Sanatçı bu başarıyı izleyen günlerde “Pesaro Küğ Lisesi”nin yöneticiliğine getirildi. Pietro Mascagni opera sanatında “verismo” denilen akımın bir temsilcisi ve önde gelen isimlerinden birisidir. Verimini daha yoğunluklu olarak sahne yaratıları üzerine kurgulamıştır. Önde gelen diğer opera yaratıları arasında “L’amico Fritz”, “Iris”, “Parisiana” ve “Nerone” sayılabilir.

\ Maskuniitty, Markus:

Korno sanatçısı. Finlandiya’da dünyaya geldi. Helsinki’de bulunan “Sibelius Küğ Akademisi”nde Timo Ronkainen’in öğrencisi oldu. Daha sonra Berlin’e giderek çalışmalarını Radovan Vlatkovic ile sürdürdü. Sanatçı çeşitli uluslararası yalkıcı yarışmalarında ödüller kazanmıştır. Örneğin Markneukirchen’de 1991 yılında gerçekleştirilen “Uluslararası Korno Yarışması” ile 1994’te Münih’te düzenlenen “ARD Yarışması” bunlardan ikisidir. Maskuniitty, 1992 yılında Finlandiya’da “Yılın Bakır Çalgı Sanatçısı” seçildi. Markus Maskuniitty “Fin Radyo Orkestrası”nın, “Berlin Alman Sinfoni Orkestrası” (DSO) ve “Berlin Filarmoni Orkestrası”nın birinci kornocusu olarak çalıştıktan sonra “Stokholm Filarmoni Orkestrası”na geçti ve bu orkestranın birinci kornocusu oldu. Sanatçı aynı zamanda “Bayreuth Festival Orkestrası”nın da üyesi olarak görev yapmaktadır. Maskuniitty tüm bu çalışmaların yanı sıra “Stokholm Bakır Sazlar Oda Küğü” ve “Berlin Filarmoni Sekizil”i gibi  çeşitli oda küğü topluluklarının da aranan ismidir. Sanatçı 2000 yılından bu yana “Hannover Küğ, Tiyatro ve Medya Yüksek Okulu”nda (HMTH) öğretmenlik yapmaktadır. Bu görevini 2008’den başlayarak tam zamanlı olarak sürdürmektedir.

\ Massenet, Jules Emile Frédéric:

Fransız romantik dönem bağdarı. Yazdığı otuzdan fazla operası ile pek tanınmıştır. Sanatçı 12 Mayıs 1842 tarihinde Alexis Massenet ve ikinci eşi Eléonore-Adelaïde (kızlık soyadı Royer de Marancour)’un dört çocuğunun en küçüğü olarak Montaud’da dünyaya geldi. Babası yetenekli bir demirci idi ve bu sayede aile rahat bir yaşam sürmekteydi. Annesi ise amatör bir küğcü olarak küçük Jules’e ilk piyano derslerini vermiştir. Aile 1848 yılının başlarında Paris’e yerleşti. Massenet önce “Saint-Louis Lisesi”nde eğitim gördü. Daha sonra çocukluk çağlarında başladığı küğ eğitimini “Paris Konservatuvarı”nda sürdürdü. Kendi anılarına göre Massenet, Ekim 1851’de dokuz yaşındayken Daniel Auber, Fromental Halévy, Ambroise Thomas ve Michele Carafa’dan oluşan bir jüri heyetinin hazır bulunduğu seçmelere katıldı ve bu okula hemen kabul edildi. Biyografi yazarı Demar Irvine ise seçmeleri ve kabulü Ocak 1853 olarak tarihlemektedir. Her iki kaynak da Massenet’in küğ çalışmalarıyla birlikte lisede genel eğitimine devam ettiği konusunda hemfikirdir. Bu okulda büyük hayranlık duyduğu Ambroise Thomas ile bağdama çalışma fırsatını buldu. Remileme dersini Augustin Savard’dan aldı, piyano derslerine ise François Laurent girdi. Ailesiyle ilgili endişelerinin eğitimini sekteye uğrattığı 1855 yılının başına kadar çalışmalarını bu şekilde sürdürdüyse de babasının sağlığının kötüye gitmesi sonucu verilen bir tıbbi öneri ile aile Paris’ten Güney Fransa’da bulunan Chambéry’ye taşındı. Massenet Chambery’de iki yıl kaldığını yazmaktaysa da Henry Finck ve Demar Irvine gibi biyografi yazarları O’nun 1855 yılının Ekim ayında Paris’e geri döndüğünü ve konservatuvardaki eğitimine devam ettiğini belirtmektedir. Massenet 1859 yılında konservatuvarın piyanistler için verdiği birincilik ödülünü kazandı. Ancak babasının hastalığı nedeniyle artık çalışamaması ve bu nedenle gönderilen paranın çok azalması genç sanatçının geçim koşullarını oldukça zorlamaya başladı. Bu nedenle kendi kendine yetmeye gayret eden sanatçı özel piyano derslerine başladı, aynı zamanda tiyatro orkestralarında vurma çalgı çalarak para kazanma yoluna gitti. Orkestra çukurundaki çalışmaları O’na Gounod ve diğer bağdarların operaları hakkında doyurucu bir bilgi sağladı. Geleneksel olarak, konservatuvardaki birçok öğrenci kilise orgcusu olarak ertiksel yaşamlarına devam ettiğinden Massenet de org derslerine kaydoldu, ancak başarılı olamadı ve bu çalgıyı çabucak terk etti. Bu nedenle piyano eşlikçisi olarak çalışmayı tercih etti, bu süreçte bir eşlikçi olarak Wagner ve Berlioz ile tanışma olanağı buldu. 1861 yılında Massenet’nin dokuz bölümlük piyano için virtüozite gerektiren bir küğü ilk kez yayınlandı. Sanatçı 1863 yılında “Prix de Rome” (Roma Ödülü)’nü kazandı. Bu ödülün daha önceki kazananları arasında Berlioz, Thomas, Gounod ve Bizet’nin bulunduğunu okuyuculara belirtmekte yarar görüyorum. Bu ödülden sonra sanatçı Haendel’den Bach’a oradan kendi çağının büyük Alman ustalarına uzanan genlikte Alman küğ yaşamının bellibaşlı eserlerini incelemeye kendini verdi. Roma’da bulunduğu sırada Franz Liszt ile tanıştı ve Liszt’in isteği ile Liszt’in işverenlerinden birinin kızı olan Louise-Constance “Ninon” de Gressy’ye piyano dersleri vermeye başladı. Bu dersler sırasında ikili arasında derin bir aşk başladı. Ancak, bağdarın ekonomik koşullarının son derece sınırlı olması bir evlilik yapılmasını imkansız kılıyordu. Massenet 1866 yılında Paris’e geri döndü. Yaşamını piyano dersleri vererek ve zamanın popüler tarzında yazılmış yaratılarının basımından gelen parayla sürdürüyordu. Paris’te bulunan “Opéra-Comique”, “Roma Ödülü”nü kazananları bazen bu topluluk için eser yazmaları amacıyla davet etmekteydi. Ambroise Thomas’ın aracı olmasıyla Massenet, tek perdelik operası “La Grand’tante”yi tamamladı ve eser Nisan 1867 tarihinde sahnelendi. Yaklaşık aynı tarihlerde “Requiem”i tamamladı, ancak bu yaratı pek uzun ömürlü olamadı. 1868 yılında eserlerinin yayıncısı olan ve yirmibeş yıl bağdara akıl hocalığı yapacak olan Georges Hartmann ile tanıştı. Hartmann, sanatçının itibarına katkıda bulunmak için hayli çaba harcadı. 1866 yılının Ekim ayında Ninon ile evlendi, bu evlilikten 1868 yılında Juliette isimli bir kız çocukları oldu. Massenet’in ertiksel küğ yaşamı, arkadaşı Bizet ile birlikte “Ulusal Muhafızlar”da gönüllü olarak görev yaptığı “1870-71 Fransa-Prusya Savaşı” ile kısa bir süre kesintiye uğradı. Savaşı o kadar vahşi ve itici buldu ki, anılarında bu dönemi yazmayı kesinlikle reddetti. O ve ailesi “Paris Kuşatması”nda çok zor durumda kaldı ama “Paris Komünü” başlamadan çıkmayı başardılar; aile, güneybatı Fransa’daki Bayonne’de birkaç ay zorunlu olarak kaldı. Massenet, düzen sağlandıktan sonra Paris’e geri döndü ve burada ilk büyük ölçekli sahne çalışması olan dört perdelik bir gülümlü operayı “Don César de Bazan”ı (Paris, 1872) tamamladı. Ancak bu eser başarı kazanamadı. 1873 yılında yazdığı iki ayrı ürün ise büyük başarı elde etti: Leconte de Lisle’nin trajedisi “Les Erinnyes” ile dramatik oratoryo “Marie-Magdalene”, “Theatre de l’Odeon”da (Odeon Tiyatrosu) sergilenerek bağdara büyük alkış getirdi. Tanınırlığı giderek artsa da geçimini hala piyano derslerinden sağlamaya devam ediyordu, bu da günde ortalama altı saatini özel derslere ayırması anlamına geliyordu. Massenet üretken bir bağdardı. Çalışma tarzı çok ilginçti: Erken kalkıyor ve sabahın dördünden öğlene kadar bağda yapıyordu, öğledensonraları ise özel derslerini sürdürüyordu. Yaşamı boyunca bu düzeni korumayı başarmış, iradeli bir insandı. Massenet genelde akıcı bir şekilde çalışmıştır, yazdıklarını nadiren gözden geçirme gereksinimi duymuştur. 1876 yılında “Legion d’Honour” ile onurlandırılan bağdarın geleneksel büyük operaya en yakın yaklaşımı olan “Le Roi de Lahore” tatmin olma duygusunu elde edebilmesi için birkaç yılını almıştır. Bağdar bu yaratısını ancak 1877 yılında tamamlayabildi ve eser daha iki yıl önce açılmış olan “Palais Garnier”de sergilendi. “Mahabharata” destanından alınmış bir öykünün yer aldığı opera o kadar başarılı oldu ki kısa sürede sekiz İtalyan kentinin operası tarafından aynı anda sahneye konuldu. Eser ayrıca “Macar Devlet Opera Evi”, “Bavyera Devlet Operası”, “Dresden Semperopera”, “Madrid Teatro Real” ve “Londra Kraliyet Opera Evi” tarafından da sahneye konuldu. Bu dönem Massenet’in ertiksel yaşamında ilk zirve noktası oldu. Sanatçı 1878 yılında “Paris Konservatuvarı” yöneticiliğine getirilen Ambroise Thomas’ın önerisiyle bu okulda karşıtyazım, füg ve bağdama öğretmenliğine getirildi. Aynı yıl “Institut de France” üyeliğine seçildi. Bu henüz otuzlu yaşlarını sürdürmekte olan bir genç için büyük bir onur anlamına gelmekteydi. Bağdarlık yaşamı sürecinde oratoryolar, bale küğleri, orkestral yaratılar, küçük boyutlu eserler, piyano parçaları, ırsal küğler ve diğer birçok türde eser verdiyse de en çok operaları ile meşhur oldu. Operalarından en çok sahnelenen ikisi 1884 yılında bağdadığı “Manon” ve 1892 yılında kaleme aldığı “Werther” olmuştur. Sanatçı, 1867 yılından ölümüne dek geçen süre içerisinde “opera-comique” (gülümlü opera)’dan klasıl mitlere, romantik komedilerden lirik dramalara dek ürün vermiştir. Yazdığı kırktan fazla sahne eserinin arasında kantatların büyük ölçekli tasvirleri de bulunmaktadır. Sanatçının başarısının altında yatan nedenlerden birisi tiyatro sahnesinde sunulacak ürünlerden Paris halkına ve küğseverlerine nelerin uygun düşeceğini çok iyi bilmesi gelir. Bu sayede ondokuzuncu yüzyılın sonlarında ve yirminci yüzyılın başlarında Fransız opera sanatında çok başarılı bir isim olmuştur. Dönemin tüm öndegelen Fransız bağdarları gibi Jules Massenet de konservatuvarda öğretmenlik yapmıştır. Bu bağlamda 1878 yılından 1896 yılına dek bağdama tekniklerini öğretmiş, ancak okul müdürü Ambroise Thomas’ın 1896 yılının Şubat ayında vefatından sonra Fransız hükümeti 6 Mayıs 1896 tarihinde boşalan yöneticilik görevini Massenet’ye teklif etmiş, ancak Massenet bu görevi reddetmiştir. Ertesi gün bu konum okulun bir diğer ismi olan Theodore Dubois’ya verildi ve Dubois “Paris Konservatuvarı” direktörlüğüne getirildi. Bu atamadan sonra Massenet öğretmenlik görevinden kendi isteğiyle ayrıldı. Yetiştirdiği öğrenciler arasında Gustave Charpentier, Ernest Chausson, Reynaldo Hahn ve Gabriel Pierné de bulunmaktadır. 1912 yılının Ağustos ayında sanatçı, Egreville’deki evinden Paris’e doktoru ile buluşmaya gitti. Son birkaç aydır kanserden dolayı ağrıları çok artmıştı. Ancak elde edilen bulgular yaşamını çok tehdit edici görünmemekteydi. Buna rağmen sadece birkaç gün içinde aniden ve keskin bir şekilde durumu kötüye gitti. 13 Ağustos 1912 günü 70 yaşında iken sonsuzluğa göç etti. Cenazesinde kendi isteği ile küğsel bir seslendirme yapılmadı ve Egreville’de bulunan kilisenin bahçesinde toprağa verildi. Ölümünden sonra bir müddet bağdar olarak unutulmuşsa da yirminci yüzyılın ortalarından başlayarak yaratıları yeniden değerlendirilmeye başlanarak sıklıkla sahnelenmiş ve kayıtları yapılmıştır. Günümüzde operaları iyi hazırlanmış ve akıllıca planlanmış ürünler olarak geniş çapta kabul görmektedir.

Massig:

(Alm.) Orta. Ilımlı, makul. Ölçülü. Ne büyük ne küçük. Ne az ne çok. Orta dereceli. İtidalli. Mutedil. Massig teriminin kullanıldığı bir küğsel yaratı ya da herhangi bir yaratı içerisindeki bir kesitin çok hızlı ya da çok yavaş çalınmaması gerektiğini gösterir. Bu terimle ılımlı bir hız hedeflenmiştir. Metronom sayısı olarak dakikada 108 ile 120 vuruş sayısı bu terimin karşılığıdır. Bkz. Maessig.

\ Massive Attack:

Trip-Hop’un yaratıcısı efsanevi grup "Massive Attack" Robert del Naja ve Grantley Marshall’dan oluşmaktadır. “Blue Lines”, “Protection” ve “Mezzanine” albümleriyle tüm ödülleri toplayan grubun “Unfinished Symphony” adlı parçaları İngiltere’de gelmiş geçmiş en iyi on parça arasında yer amaktadır. Grup albüm başarılarının yanında dinletilerindeki muhteşem gösterileriyle de hayranlarını memnun etmektedir. Son albümleri “100th Window”un dinleti dolaşısı kapsamında 2003’te Türkiye’de de sahne aldılar.

\ Masurenko, Tatjana:

Tacikistan'da dünyaya gelen Tatjana Masurenko altı yaşında keman, onbir yaşında viyola çalmaya başladı. St.Petersburg'da önce “Üstün Yetenekli Çocuklar Özel Okulu”nu, ardından da “Devlet Küğ Akademisi”ni bitirdikten sonra Almanya'ya giderek A. Ludewig, Kim Kashkashian ve Nabuko Imai ile çalıştı. “Detmold Yüksek Küğ Okulu”ndan yorumculuk diploması alan Tatjana Masurenko, İngiltere'de “Lionel Tertiss”, Moskova'da “Juri Bashmet” ve Almanya'da “Mark Neukirchen” viyola yarışmalarını kazandı. 1994'den beri “Hannover Kuzey Almanya Radyosu Filarmoni Orkestrası”nın birinci viyolacısı olarak çalışan Tatjana Masurenko, halen Boris Pergamenschikov, Lars Vogt, Christian Tetzlaff, Antje Weithaas, Isabella van Keulen, Nina Kagan gibi küğcülerle oda küğü çalışmaları yapmaktadır. ABD, Almanya, İngiltere ve Rusya'daki pek çok oda küğü festivallerine de katılmış, 2000 yılının başında “Leipzig Yüksek Küğ Okulu” viyola profesörlüğüne atanmıştır. Sanatçı pek çok çağdaş yaratının da ilk çalınışlarını gerçekleştirmiştir.

Materialleiter:

(Alm.) Bkz. Genel Dizi.

Matine:

Sinema, tiyatro, opera, bale gibi etkinliklerde gündüz gerçekleştirilen etkinlikler. Herhangi bir gösterinin gündüz gerçekleştirimi. Herhangi bir eseri tanıtmak, okumak, seslendirmek, yorumlamak veya bir sanatçıyı anmak amacıyla düzenlenen toplantı. Bkz. Aile matinesi. Halk matinesi. Kadınlar matinesi.

\ Mattheson, Johann:

Alman bağdar, eleştirmen, küğ yazarı, sözlük bilimci, kuramcı ve küğ bilimci. 28 Eylül 1681 tarihinde Hamburg’da dünyaya geldi. Mattheson, Hamburg’lu bir vergi tahsildarı olan Johann Mattheson ve Rendsburg’lu Margaretha Höling’in (Holstein) üçüncü ve hayatta kalan tek oğluydu. Anne ve babası oğullarının eğitimi için ellerinden geleni yaptılar, bu sayede O’nun Hamburg’un seçkin cemiyet ortamında ayrıcalıklı bir yer edinmesini umuyorlardı. Daha altı yaşında iken özel küğ derslerine başladı, dört yıl boyunca Johann Nicolaus Hanff’dan dersler aldı, ayrıca Woldag isimli yerel bir küğcüden ırlama dersleri gördü; gamba, keman, flüt, obuva ve lute hakkında uygulamalı bilgiler edindi. Dokuz yaşında iken bir orgçalar olarak sivrildi, artık O, Hamburg kiliselerinde ırlama yapan bir deha olarak kabul edilmişti. Bu yaşta bağdama yapmaya başlayan sanatçının sesi o kadar kaliteliydi ki “Hamburg Operası”nın yöneticisi olan Gerhard Schott O’nu operaya katılmaya davet etti. Başlangıçta kadın rollerinde oynamak üzere soprano olarak roller aldı, sesi kalınlaştıktan sonra tenor olarak operada kaldı. Johann Wolfgang Franck’ın bir operasında rol aldı. Genç Johann Hamburg’un en köklü eğitim kurumlarından birisi olan “Gelehrtenschule des Johanneums”da eğitim gördü ve bu okulda kantor Joachim Gerstenbüttel’den küğ eğitimi almak da dahil olmak üzere genel sanat eğitiminden oldukça yarar elde etti. Ayrıca dans, çizim, aritmetik, binicilik, eskrim, İngilizce, Fransızca ve İtalyanca alanlarında özel eğitimden faydalandı. “Hamburg Operası”nda yönetken ve ırlağan olarak görev yaparken Georg Frederic Haendel ile 1703 yılında yakın arkadaşlık kurdu. Aynı yıl ikisi de Lübeck kentine giderek emekli olan Dietrich Buxtehude’nin yerine orgçalar olmak için talip oldular. Ancak her ikiside bu görevi alabilmek için Buxtehude’nin kızı ile evlenme şartı olduğunu öğrenince bu işten vazgeçtiler ve hemen Hamburg’a geri döndüler. Mattheson ve Haendel 1704 yılında yaptıkları bir tartışma yüzünden ilişkilerine ara verdiler. Tartışma konusu ilginçti: Mattheson’un bağdadığı “Kleopatra Operası”nın provası sırasında yaratının nasıl yorumlanması gerektiğine ilişkin çıkan tartışmada Mattheson neredeyse Haendel’i kılıcıyla öldürüyordu. Sonradan barıştılar. Mattheson 1704 yılında Hamburg’daki İngiliz büyükelçisinin oğlu Cyrill Wich’in özel öğretmeni oldu. 1706 yılında İngiliz büyükelçisi John Wich’in özel sekreterliğini üstlendi ve daha sonra geçici olarak büyükelçilik yaptı. 1709 yılında bir İngiliz rahibin kızı olan Catherine Jennings ile evlendi. Diplomatik görevini Cyrill Wich 1715 yılında babasının yerine büyükelçi olana dek sürdürdü. 1715 yılından 1728 yılına dek “Hamburg Katedrali”nde kantor ve orgçalar olarak hizmet verdiyse de sağır olmasıyla birlikte bu görevinden ayrılmak zorunda kaldı. Sanatçının sağırlığının başlangıç yılı olarak 1719 yılı belirtilmektedir. Mattheson’un bağdaları arasında oratoryolar, operalar ve çalgısal yaratılar bulunmaktadır. Ancak küğ yaşamına asıl etkisi akademik olarak kaleme aldığı yazılarında yatmaktadır. Yazıları 18. yüzyıl Alman küğü hakkında son derece önemli bir bilgi kaynağı oluşturmaktadır. Johann Mattheson’un en önemli eseri 1740 yılında yayınlanan ve 148 bağdarı içeren biyografik bir sözlük olan “Grundlage Einer Ehrenpforte” (Onursal Bir Kapının Temeli) olarak belirtilir. Bu kitap sayesinde kendisi hakkındaki en geniş bilgi elde edilmiştir. Sanatçının yazınsal ürünlerinin içinde iki önemli eser daha bulunmaktadır: Birincisi “basso continuo” (sürekli bas) üzerine olup ikincisi 1739 yılında yazdığı ve kendi küğsel düşüncelerini ilettiği “Der Vollkommene Kapellmeister” (Mükemmel Kapel Yönetkeni)’dir. Mattheson İtalyan, Fransız ve Alman küğ tarzlarının birbirine entegre edilmesini savundu ve dinsel küğün -örneğin operatik unsurların kilise kantatları içinde kullanılması gibi- seküler unsurların da dahil edilmesiyle yeni bir yöntemle canlandırılabileceğini düşündü. İngilizceden Almancaya çevirileri arasında John Mainwaring’in “Haendel Biyografisi” ve Daniel Defoe’nin “Moll Flanders”ı bulunmaktadır. Yaratılarının önemli bir bölümü “II. Dünya Savaşı” sırasında ortadan kayboldu. Yıllar sonra el yazmalarının Hamburg bombalanmadan önce “Devlet Kütüphanesi”nden Dresden’deki güvenli bir yere taşındığı, Rus askerler tarafından oradan alınıp St. Petersburg’a götürüldüğü ve savaş sonrasında Mattheson ve Johann Sebastian Bach’ın eserlerine meraklı bir Ermeni akademisyen tarafından Erivan’a götürüldüğü ortaya çıktı. 1998 yılında 4 operası ve oratoryolarının çoğu Almanya’ya iade edildi. El yazmaları günümüzde Hamburg’da korunmaktadır. Sanatçı 17 Nisan 1764 tarihinde Hamburg’da sonsuzluğa göç etmiştir.

\ Mavraki, Iris:

Babası Yunanlı, annesi Avusturyalı olan Iris Mavraki Zaire’de (Afrika) doğmuştur. Küçük yaşlarından başlayarak ailesiyle bütün dünyayı dolaşmış, 1960’lı yılların başında Rodos’a yerleşmiştir. Burada “Ulusal Konservatuvar” ve “Helenik Konservatuvarı”nda piyano ve şan dersleri almıştır. Mavraki aynı zamanda “Rodos Belediye Korosu”nda da söylemiştir. Daha sonra profesyonel olarak şarkı söylemeye başlamıştır. İngiltere’de “Pink Floyd” grubunun üyesi olan Gimour ve Nick Mason’a kendisini dinleterek olumlu eleştiriler almıştır. Küçük yaştan itibaren yaptığı yolculukların kültür çeşitliliğine açık olmasını sağladığı sanatçı özgür ve kendine has tarzıyla Yunanistan, İsrail ve Türkiye’de dinletiler vermiştir. “Yunan Kızılhaçı” ve “Unicef” için savaş karşıtı mülteci haklarını ve kadın haklarını savunan Mavraki ayrıca Rodos’ta yanan ormanların yeniden ağaçlandırılması ve çevrecilik konularında dinletiler düzenlemiş ve bu dinletilerde yer almıştır. Sanatçı son olarak gelecek vaat eden Ankaralı genç progresif–metal grubu “Dreamtone” ile bir albüm kaydetmiştir. “Neverland” adlı yeni bir proje ile sinfonik bir orkestra ve çok tanınmış İsveçli, ABD’li ve Alman sanatçıların yer aldığı “Reversing Time” (Zamanı Geri Almak) adlı bir albüm yakında tamamlanmak üzeredir. Mavraki’nin diskografisi içinde “Why” (Sakaris records–1999) ve “The Taste of Sea” (CD/FM records–2001) bulunmaktadır.

Mayadağ, Hüseyin:

Hüseyin Mayadağ 1915 yılında Selanik’te doğdu. 1916 yılında ailesi ile birlikte İstanbul’a yerleştiler. Çocukluk ve öğrenim yılları İstanbul’da geçti. Çok iyi ud çalan babası Fuat Bey’le birlikte çalışmaya başladığında henüz on yaşındaydı. İleriki dönemlerde İzmir’de Rakım Elkutlu’dan musiki dersleri aldı. Aynı zamanda Tokadzade Şekip Bey’den edebiyat dersleri aldı ve bu eğitimi sonucunda bağdalarının güftesini de kendisi yazmaya başladı. Yüz kadar bağdasının içinde en tanınmışları Hicaz makamındaki “Söyle derdini kaç yıl çekecek bu dertli başım” ve Hüzzam makamındaki “Hayat budur sevgilim, geçenler unutulur” adlı şarkılarıdır. Hüseyin Mayadağ, 25 Kasım 1965 günü bir trafik kazasında yaşama veda etti. Bağdaları arasında şunlar pek bilinir: “Ah eden kimdir bu saat kuytuda” (Şedaraban),“Hasretin bil ki şu kalbimde sızı” (Kürdilihicazkar), “Bu yalvarışlar nedir bu ağlayışlar neden” (Hüzzam), “Coşsun yine bülbüller o hicranlı sesinde” (Nihavend),“Neye baksam ne görsem gelir bana gam olur” (Hicaz).

Mayadağ, Mustafa:

Mustafa Mayadağ, 1958 yılında İzmir’in Urla ilçesinde dünyaya geldi. “İzmir Çınarlı Teknik Lisesi”nden mezun olduktan sonra “Eskişehir Anadolu  Üniversitesi Sinema Televizyon Bölümü”nü bitirdi. Aynı okul mezunu dört arkadaşıyla video prodüksiyon şirketi kurdu. Daha sonra “Yeşilçam”, “TRT 2”, “Pınar Film”, “Star TV” ve “Raks Müzik”te değişik kademelerde görev aldı. Mustafa Mayadağ, bir çok ünlü ırlayıcının kliplerini çeken isim oldu. Çektiği klipler arasında; “1996 - Sevdalıyım Hemşerim - Mahsun Kırmızıgül”, “2000 - Asrın hatası - Serdar Ortaç” yer alıyor. Ayrıca Mayadağ, “Türkiye Video Müzik Ödülleri Yılın Klibi Ödülü”nü aldı.

Mayor:

(İsp.) Majör, büyük. Bkz. Majör. Büyük. Maggiore.

Mayorga, Juan:

Bkz.: Ruano, Juan Antonio Mayorga.




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5758626
Online Ziyaretçi Sayısı:10
Bugünlük Ziyaret :1290

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.