04.06.2008 / İki Müzik Devi: İlhan ile Meral


     “Yamaha Piyano Salonu”
nun Fifth Avenue Cephesindeki Minyatür Balkon, Mermer Kabartmalı Asalet Figürleri Arasında. Akşamın İleri Saatinde Tarihi Binanın Asansörleri Hayli İşlek, İnsanlar Piyano Salonuna Çıkış İçin Kuyrukta. 200 Kişilik Salon Tamamen Dolu...

     “Yamaha Piyano Salonu”nun Fifth Avenue cephesindeki minyatür balkon, mermer kabartmalı asalet figürleri arasında. Akşamın ileri saatinde tarihi binanın asansörleri hayli işlek, insanlar piyano salonuna çıkış için kuyrukta. 200 kişilik salon tamamen dolu, ismimin yazılı olduğu koltuğa oturuyorum.

     Sağda solda tanıdıklarla baş eğerek selamlaşıyoruz. Elimdeki programa daha göz atmadan bir alkış kopuyor salon girişinden. Dönüp bakıyorum, İlhan Mimaroğlu. Tekerlekli iskemleyle geliyor, ayaklarında iki renkli Converse spor ayakbısı var, yanında eşi Güngör Mimaroğlu. Ön sıranın başında bir yardımcısının tekerlekleri kitleyişine kadar devam ediyor alkışlar.

     Bu “Yamaha Sanatçı Hizmetleri” ile “Türk Kültür-Turizm Ofisi” ve “The Moon and Stars”ın düzenlediği bir sanat olayı. Bestekar, yazar ve müzik yapımcısı İlhan Mimaroğlu’nun yarım yüzyılı aşkın sürede başarılarının takdir ve övgü gecesinde piyanist Meral Güneyman resital verecek. İlhan ve Meral’in sanat ilişkileri eskilere uzanıyor. Türk kökenli ünlü piyanist, konserlerinde Mimaroğlu’nun bestelerini çaldığı gibi birlikte yaptıkları albüm Amerika’da en iyi beş plak arasına girdi. Meral, Mimaroğlu’nda söz ederken “Bence tüm zamanların en iyi bestekarlarından biri.” diyor.

     Güneyman’da Mimaroğlu gibi alkışlar arasında salona geliyor. Kuyruklu Yamaha piyanosunda ilk parçayı yorumlamaya başlıyor. Programda sırayla Alexander Scriabin, Frank Bridge ve Anton Webern’den sonatalar yer alıyor. Dinlerken bu resitali yazmakta hayli zorlanacağımı biliyorum. Konu kitap olsa okuyup eleştirmek mümkün ama “Devlet Sanatçısı” Güneyman’ın klasik sonataları, Mimaroğlu’nun elektronik müzik parçalarını nasıl icra ettiği hakkında ahkam kesmek işim değil. Meral parmaklarıyla sonatalarda tuşları okşuyor, sevecenlikle dokunuyor, belki de istediği tonu vermedikleri için diklemesine sertçe inerek fildişi klavyeleri cezalandırıyor. Sanatçıyla enstrüman tensel bir yaklaşım havasında görülüyor.

     Sıra Mimaroğlu’nun konserdeki ilk eseri “Three Pieces for Piano”ya geliyor. Parçayı bitirdiğinde yeni bir alkış tufanı, Meral ise Mimaroğlu’na alkış tutuyor, salondakiler de kendisine eşlik ediyor. Güneyman Chopin’e geçiyor. Polonya’lı müzisyenin şahane “Fantasie-Impromptu”su çocukluk-gençlik yıllarımda olduğu gibi gene duygularımı kamçılıyor. McCarthy ile Caroll’un 1900’lerin başlarında Chopin bestesine “Daima Gök Kuşaklarının Peşine Düştüm” liriklerini ekleyerek hazırladıkları şarkının içerik zenginliği hala canlı. Arkadan iki Chopin daha, yanımda oturan müzik meraklısı Betty Musham “parmakları büyülü” diye Meral’ın performansını övüyor. Resitalin kısa arasında davetlilerin ısrarı üzerine Mimaroğlu iskemlesiyle piste çıkıyor. İstanbul doğumlu sanatçı mahçup kişiliğini anlatıyor: “Ne diyeceğim hakkında en ufak fikrim yok. Konuşmayı beceren bir insan değilim. Sahneye çok çıktım ama hazırladığım, provasını yaptığım metinleri okudum hep. Sessize yakın konuşmayı tercih ederim. En iyisi lafı bırakalım, müzik konuşsun.”

     Meral tekrar piyanosunda, ikinci yarıya Mimaroğlu’nun “Valses Ignobles et Sentencieuses” ile başlıyor. Ardından ünlü “Manhattan Transfer”in vokalisti Janice Siegel, viyolinist Sarah Eaton, çellist Eric Eaton sahneye geliyor. Janice, İlhan Mimaroğlu’nu Ertegün kardeşlerin “Atlantic Records”da geçirdiği eski yıllardan tanıyor. Vokalist “Brooklyn’li Janice’den Türk prensi İlhan’a” diyerek eliyle buseler gönderdikten sonra geometrik desenli spandeks pantolonu yukarı çekip ayakkabılarını gösteriyor. O da Converse ayakkabı giymiş. Janice Mimaroğlu’nun İngilizceye “Sanki Yarın Varmış Gibi” başlığıyla tercüme ettiği Nazım Hikmet’in şiirini enstrumanlar eşliğinde okuyor. Ağır bir parça, söylenmesi dört-beş oktavlık ses gerektiriyor. 9 Grammy ödülü sahibi Janice Eaton beste zorluğunun üstesinden geliyor.

     Sıra tekrar Güneyman’da. Programın son bölümünde Duke Ellington, George Gershwin parçaları. “Come Sunday”, “Somebody Loves Me”, “Embraceable You”, “Oh Lady Be Good”, “The Man I Love” dinleyicileri Broadway, Hollywood müzikallerinin renkli alemine taşıyor. Meral’in parmakları kanatlı, tuşlarda dolaşırken süratleniyor, hız kazanıyor, tekrar süratleniyor. Görülmesi gereken bir performans bu. Mimaroğlu’nun sanat hayatına övgü gecesi için Güneyman’ın niye tercih edildiğini anlıyorum.

     Doğan Haber Ajansı - 04.06.2008, Çarşamba




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5797751
Online Ziyaretçi Sayısı:36
Bugünlük Ziyaret :1239

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.