Ahmed Adnan Saygun'un Seminer'in İlk Gününde Yaptığı Konuşma
Sayın Belediye Başkanımız, Sayın Dinleyiciler;
Bu toplantı evet, benim için yapıldı. Bunu biliyorum. Tabii, bu bana bir k ıvanç veriyor.
İzmirli'yim. İzmir'de yetişmişim, ondan sonra da çalışmışım ve daima İzmir'de kalmışım. Benim hakkımda Sayın Vali, Sayın Belediye Başkanı, Sayın dostum Hikmet Şimşek çok güzel şeyler söylediler. Hepsine teşekkür ederim, son derece mütehassıs oldum. Fakat ben, bütün bu sözleri san'at için söylenmiş sözler diye kabul ediyorum. Ben bir vesile oluyorum burada. Böyle düşünüyorum ve bilhassa böyle sözlerin, san'at için söylenmiş olan bu sözlerin İzmir'de söylenmiş olması da bana ayrıca kıvanç veriyor.
İzmir'in en eski halini aşağı-yukarı bilirim. Yani, en eski dediğim işte, seksen sene evvelden bu yana olan halini. Efendim, bilhassa benim gençliğime tesadüf eden yıllarda İzmir'de, tam bir uyku hali vardı bu mevzuda, sanat konusunda. Fakat, Hikmet'in de belirttiği gibi, sonradan yavaş yavaş gelişmeler başladı. Bu gelişme, gittikçe hızını arttırarak devam edip gidiyor, sürüyor. Bu sürüşü her yerde görüyorum; konservatuvarımızın hizmetleri oldu, ondan sonra orkestramızın hizmetleri oldu. Ama şimdi, bir başka şey görüyorum. Orada çalışan arkadaşlarımız büyük g ayret ve himmet gösterdiler, hizmet ettiler. Yalnız İzmir'de değil, çünkü birçok genç birçok talebe yetiştirdi konservatuvardaki arkadaşlarımız. Gene orkestradaki arkadaşlarımız da konserleriyle çok faydalı oldular kültürün gelişmesine... Bu hamleleriyle İzmir'i yavaş yavaş sarsmaya, silkelemeye başladılar. En sonunda bu gelişimde Süha Bey'den öğrendim, bu faaliyet artık yerini bulacak hale geliyor. Çünkü yersiz, yurtsuz bir faaliyet halinde sürüp gidiyordu. Şimdi amfiteatr ve kültür merkezi de inşa edilirse, o zaman İzmir'de hakikaten çok büyük bir hamlenin olacağını tahmin ediyorum ve olması da lazım. Yüzyıllar boyu İzmir, kültüre biraz sırt çevirmiş vaziyetteydi. Daha ziyade ticaretle meşgul kişilerin yaşadığı bir şehirdi.
Halbuki buna rağmen İzmir'de bazı hareketler olmuştur, kültür hareketleridir. Musikide, beni en çok alakadar eden mevzu olduğu için söyleyeyim; musikide ilk çağdaş hareket İzmir'den başlamıştır. Benden önceki bir hareketti bu... İzmir'in ilk yetiştirmiş olduğu çağdaş anlamdaki ciddi bestecimiz, İsmail Zühtü, benim hocam olan zat. O da burada yetişmiştir. Ben de burada yetiştim. Lütfedip benim adımı vermiş olduğunuz sokakta, aynı sokakta yanyana iki evde o benden büyük müzisyen, ben de ondan sonra gelen müzisyen olarak aynı sokakta yetişmiş insanlarızdır. İzmir'de yetişmiş başka müzisyenler de var. Mesela, Cumhurbaşkanlığı Armoni Mızıkası'nın uzun seneler şefliğini yapmış ve Türkiye'de klarinet ekolünü Zati Bey'den sonra kurmuş olan Veli Bey de (Veli Kanık-Orhan Veli'nin babasıdır) burada yetişmiş bir insandır. İzmir'lidir, O da "San'atlar Mektebi"nde yetişmiştir. Bütün durgunluğa rağmen tuhaf bir şey ki, bu yetişen insanlar sanatta memlekete bir hamle, bir atılım getirebilmiş insanlardır kendi alanlarında... Ama şimdi bu atılım böyle tesadüflere bağlı kalmayacak, anladığıma göre, çünkü zaten konservatuvar, zaten orkestra çalışmalarını sürdürüyor, şimdi buna opera ilave edildi, o da faaliyete başladı, bale belki geldi. Ama, bütün bunların da yeri olacak artık... Mesela, İzmir'de "Bahribaba Parkı" denen ilk defa "Milli Kütüphane" olarak düşünülmüş, sonradan da opera olarak ele alınmış olan bir bina vardı, yarım bina, o yıkılmış gitmiş şimdi... İnşallah İzmir günün birinde ve yakın zamanda kavuşur gerçek anlamıyla bir operaya... Sayın Belediye Başkanımız Süha Bey'in de dediği gibi, hakikaten başka memleketlerde, o yanmış yıkılmış memleketlerde, II. Dünya Harbi'nden sonra, ilk iş halkın kendi yardımıyla toplanan paralarla, operaların, konser salonlarının inşası olmuştur. Buna İzmir ulaşabilecek bir memlekettir. Çünkü İzmir, daha evvel ve her zaman söylediğim gibi, aynı zamanda büyük bir ticaret merkezidir. Buradaki bizim İzmir'li kardeşlerimizin, ticaretle uğraşan kardeşlerimizin himmetini beklemek lazım gelir. Nasıl olur, onu ben bilmem ama, onlarda da bu İzmirlilik ve Türklük duygusu varsa, onların da bu işe gönül birliği ile katılmaları gerekir. Bakınız, operanın yeri şimdi neresi? "Milli Kütüphane"nin inşaa ettirmiş olduğu sinemada... Başka bir yerde değil... Ama o kütüphane de büyük bir istisnadır. Şu memlekette o türden bir şey yapılmamıştır, görüyorsunuz. Kendi kendine, devletten destek almaksızın, beş kuruş almadan inşaa edilmiş, meydana getirilmiş bir müessese... Evet, bu itibarla ben, Süha Bey'e teşekkür edeceğim; dün de ettim, bugün de edeceğim, yarın da edeceğim. Bu işi ele aldığı ve bu memlekette bilhassa gene İzmir'den başlayarak İzmir'e ait olacak eserler ve yeni hamleler getirdiği için... Ben de kendilerine dün ve evvelki gün söylediğim gibi, bir şeyler yazacağım.
Ben sadece çalıştım, başka bir şey yapmadım. Her çalışan gibi, ben de çalıştığım nisbette başarılı oldum. Daha çok çalışsaydım belki daha çok başarılı olurdum, bilmiyorum. Bu kadar yapabildim. Üstelik, bomboş bir sahaydı memleketimiz, her şey Atatürk yolunda olsun, ilim yolunda olsun istedim. Bir kişi bir yere kadar yapabilir. Ama benden sonraki kuşakların, genç kuşakların yapacakları çok işler var. Onlar, bizlerden bu işi daha ileriye götürecekler, her sahada daha ileriye gidecekler. Ben hiç olmazsa hayatımda bazı şeyleri görme imkanını buldum ve sevindim. Hoca olarak da seviniyorum şu anda... Karşımda öğrencilerimi, arkadaşlarımı görmek bahtiyarlığına eriştim şimdi... İşte onlar, şimdi çalışıyorlar ve çok seyler başarıyorlar. Bu başarılarının daha da artarak devam etmesini temenni ediyorum.
İmkan olursa daha da çalışmaya gayret edeceğim, sözüm de var zaten. İnşallah başaracağım efendim, teşekkür ederim.