01.04.1983 / Kamil Şekerkaran - Sorunlar Düşünceler


     Bu yazımda değinmek istediğim sorun için bazı müzikçiler “bu işe gelinceye kadar neler var değinilecek” diyerek konuyu pek önemli bulmayabilirler. Böyle düşüneceklere, bu konuyla ilgili anılarını, öğrencilik yıllarından bu yana tazelemelerini rica ederim.


     Konservatuvar, orkestra ve diğer müzik kurumlarımızın en yıllanmış sorunlarından biri; yazılı, basılı müzik materyali sağlayabilmek; onları düzgün bir şekilde koruyabilmektir.


     Anımsanacağı gibi öğrencilik yıllarında hemen herkes, öğretim ve eğitimiyle ilgili notaları bulmakta bir takım zorluklarla karşılaşır. Bu zorluklar, sayısal ve şekilsel olarak yıldan yıla daha da artmaktadır. Aşağıda, anılarınızı tazeleyecek birkaç tabloyu çizmeğe çalıştım.


     Öğretmen öğrencisine: “Şu şu notaları git okulun nota kitaplığından al” der. Çocuk gider. Kitaplık sorumlusu, “O notaları geçen yıl .................... almıştı. Bütün uyarılarımıza rağmen getirmedi. O’nu bulun, söyleyin, getirsin, biz de size verelim” der. Çocuk gider, o öğrenciyi bulur -tabii bulabilirse- durumu söyler. Alacağı en iyi cevap: “Ha, sınav heyecanı veya sınavı kazanınca dinlenceye girdik ya işte o sevinçle unutmuşum. Yarın getiririm” olur. Ertesi gün notalar gelir ama bunlara nota diyebilmek için oldukça iyimser olmak gereklidir. Sayfalar kopmuş, kenarları yıpranmış, notaların üzerinde bir yığın işaret -hele bazıları tükenmez kalem ya da mürekkepli kalemle- yazı, not... vb. Kitaplık sorumlusu önce bir diklenir durumu görünce: “Ben bunu böyle mi vermiştim sana? Bu haliyle geri alamam. Bu notanın ederini yönetimce sana ödeteceğim. Ya da bunun yenisini getirteceksin. Öğretmenine durumu bildireceğim” gibi laflar söyler. Durum yönetime ve öğretmene duyurulur. Yönetim, bu konuda yasal davranmak için o öğrenciye notanın ederini ödetebilirse ödetir ya da yenisini getirtmesini ister. Öğretmense o notayı yeni öğrencilerine bir an önce vermek zorundadır. “Ne yapalım” der “artık siz bu notayı daha dikkatli kullanın.” Böylece aynı olay, yeni yıl için yeniden aynı şekilde başlar ve devam eder.


     Yönetimce, getirilmesi istenen nota -bazan- artık basılmamaktadır. Hatta; basımevi bile ortada yoktur. Getirtmek olanak dışı olur ya da en azından 3-4 ay geçer.


     Buraya kadar yazdıklarım iyimser gelişmelerdir. Bir başka gelişim şöyle olabilir. Öğrenci notayı kaybettiğini ya da dolabından, sırasından, çantasından, sehpasından çalındığını -hatta bu doğru olabilir-; o notayı getirtecek parasal olanakları olmadığını, cezasına razı olduğunu söyler. İş şu ya da bu şekilde kapatılır.


     Bir başka tablo da şudur: Öğrenci notayı alır, zamanında geri getirir. Notaya çok iyi bakmıştır. Kitaplık sorumlusu: “Böyle düzenli öğrenciler de bulunuyormuş” der, teşekkür eder ve notayı yerine koyar. Aradan zaman geçer, başka bir öğrenci aynı notayı ister, kitaplıktan alır, öğretmenine götürür. Öğretmen sayfaları şöyle bir açar, görür ki notanın içinde en önemli 4-5 sayfa yoktur. Öğrenciye notayı geri götürmesini söyler. İşte burada melodram başlar zira, kitaplık sorumlusu, daha önce geri aldığı notayı yeterince kontrol etmediği için sorumlu duruma düştüğünü anlayınca yeni öğrenciye: “Ben sana onu tam olarak vermiştim” der. Ve öykü yeniden başlar.


     Bir iki tablo daha çizmek istiyorum. Öğrenciler aldıkları notaları, okulda, gelişigüzel yerlere, gelişigüzel bırakırlar. Bu bırakma bazan öyle bir kayıtsızlık içinde olur ki, okulun odacıları için, yere düşmüş bir notanın, çöpe atılmak üzere buruşturulmuş bir kağıttan farkı olmaz. Onlar da onu yerden alırlar, çöp sepetine ya da kaloriferi tutuşturmak için biriktirilen kağıtlar arasına atıverirler.


     Bir başka örnek. Öğretmenlerden biri, kitaplıktan kendisi için gerekli bir notayı alır. Çeşitli nedenlerle zamanında geri veremez. Bu arada, anlaşılmayan nedenlerle nota kaybolur. Öğretmen telaşlanır, üzgündür. Durumu yönetime bildirir. Yönetim bunca yıllık öğretmenine bir nota için laf mı söyleyecektir yani. Zaten yakın bir gelecekte, birçok yeni nota sipariş edilecektir. Kaybolan nota da, bu arada getirtilebilinir. Tabii dış ülkelerde aynı nota bulunabilirse...


     Tablolarımızı tamamlayalım isterseniz. Öğrenci ya da öğretmen aldıkları notayı, ellerinden geldiğince özenle kullanmağa çalışmışlardır ama her kullanım, notada bazı olumsuz izler bırakmıştır. Bunların onarımı, düzenlenmesi gerekmektedir. Bu küçük (!) görev de kitaplık sorumlularına düşmektedir doğal olarak... deyip burada noktalayalım.


     Bilindiği gibi yurdumuzda nota basımı yok denecek kadar geri kalmıştır. Kaldı ki, nota basımı için gerekli en son sistem düzeni kursak bile, kullandığımız notaların hemen hemen hiçbirini burada basamayız zira, karşımıza uluslararası basın-yayın haklarını düzenleyen sert yasalar çıkar. Dolayısiyle bu notaları dış ülkelerden satın almak zorundayız. Daha uzun süre de satın almak zorunda kalacağız. Bunlara pekçok döviz ödemek gerekmekte zira, nota ederleri giderek adamakıllı yüksek rakamlara ulaşmaktadır. Bu ödentiler, bir defaya özgü olarak yapılsa söylenecek hiçbir şey kalmazdı. Ancak aynı notalar için, değişik zaman aralıklarıyla, gittikçe artan paralar ödemekteyiz ve böyle giderse ödemeğe devam edeceğiz.


     Gelişmiş ülkeler bu sorunu son yıllarda şöyle çözümlemektedirler. Kurum kitaplığının yeterli sayıda fotokopi aracı -hatta bazılarında bir mikrofilm aracı bile- vardır. Kitaplıktan hiçbir notanın aslı dışarıya çıkmaz. İsteyen öğrenci, öğretmen, belli bir bedel ödemek suretiyle istediği notanın bir kopyasını sağlayabilir. Alınan bedeller, kurum kitaplığının olanaklarını daha geliştirme işlerinde kullanılır. Bir fotokopi aracının bedeli, bakım masrafı, yıpranma payı ve süresi, sağlanacak fayda ile kıyaslandığında, durumun karlılığı kendiliğinden ortaya çıkacaktır.


     Doğal olarak kitaplıklarda, çok kolaylıkla yapılacak bir kodlama, düzenleme, yazılı, basılı materyalin saklanması, korunması ve kullanıma sunulması için en önemli bir dayanak noktası olacaktır.


     Bu konuda söylenebilecek birkaç tümce daha var. Aynı görevle yükümlü kardeş kurumlar, sahip oldukları materyalleri birbirlerine, yukarda açıklanan basit yöntemlerle verebilirler. Bu da, ortak amacın geliştirilmesinde, dayanışma, yöntem ve fikir alışverişi bakımlarından kaynak zenginliği sağlar.


     Ne dersiniz? Yanlış mı acaba...

     _________________________________

     Aylık olarak yayınlanan “Orkestra Dergisi”nin 12. Yıl, 116. Sayı ile Nisan 1983 tarihinde basılan nüshasından alınmıştır.




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5778533
Online Ziyaretçi Sayısı:18
Bugünlük Ziyaret :927

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.