15.09.2013 / Hayati Asılyazıcı - Tiyatronun Divası Yıldız Kenter (1)


     Mustafa Kemal Atatürk’ün çağdaş uygarlık düşüncesiyle “Cumhuriyetimiz”e getirdiği devrimlerin 1950’lere kadar aydınlanmanın bütün yöntemleri ile uygulanması ülkemizi büyük aşamalara taşımıştır. Bu aydınlanmanın müzik alanında yapılan yenilikler kurumu olarak Cumhuriyet tarihimize önemli sanatçılar kazandıran “Ankara Devlet Konservatuvarı”dır. Atatürk’ün buyruklarıyla açılan Ankara Cebeci’deki bu tarihi konservatuvar ülkemize genç ve yetenekli sanatçılar yetiştirmiş, bunlar arasından uluslararası ünlenen birçok değerli sanatçılarımız ortaya çıkarmıştır. Yıldız Kenter bunlardan biridir. Diplomat bir babanın kızı olan Kenter, İngiliz anneden doğma olduğu için iki kültürün özümsenmesinden uluslararası düzeyde bir tiyatro sanatçısının hangi koşullarda doğup geliştiğini Yıldız Kenter’e bakınca daha iyi anlayabileceğiz. “Lozan” gibi “Türkiye Cumhuriyeti”nin yeniden doğuşunu kanıtlayan uluslararası barış konferansında Türk diplomasisini büyük başarılarla ‘temsil’ eden İsmet İnönü’nün Özel Kalem Müdürü Naci Kenter, konferanstan sonra yabancı bir kadınla evli olduğu için diplomatlık görevini bırakmak zorunda kalmıştı. Böylece Kenter ailesine beklemedik bir ekonomik sıkıntı yarattı.


     Her Rolü Olağanüstü Yorumluyor


     Her sahne sanatçısının geçmişte çocuk tiyatrosuna karşı bir ilgisi olmuştur. Yıldız Kenter de çocuk tiyatrosuna karşı utkusu ve tutkusu nedeniyle ilerleyen yıllarda kendisini Cebeci’deki konservatuvarda bulmuştu. Üstün başarı ile girdiği konservatuvarı sınıf atlayarak bitirmiş, yeteneği nedeniyle Shakespeare’in “12. Gecesi” oyunuyla profesyonel sahne yaşamına başladı (1948). Ankara’da kaldığı 11 yılda üstüste oynadığı oyunlarda gösterdiği olağanüstü başarılarından ötürü, tiyatronun basamaklarını yürüyerek değil, hızla çıkıyordu. Her oynadığı rolün karakterini olağanüstü başarı ile yorumluyor, görsel ve işitseli bütünleştirerek inanılmaz kompozisyonlar çiziyordu. “Kastamonu Lisesi”nde okuduğum yıllardı. Ara tatillerde Ankara’ya gitme olanağı buluyor ve “Devlet Tiyatrosu”nun en çok sözü edilen oyunlarını izlemeye çalışıyordum. Yıldız Kenter gibi ünlü sanatçıları Ankara’da izleme olanağını buluyordum. Sofokles’ten “Antigone”, Molier’den “Scapin’in Dolapları”, Carlo Goldoni’den “Yalancı” “Ankara D.T.”de oynadığı yapıtlardan ilkleriydi.


     Nice Sanatçılar Yetiştirdi


     Konservatuvarda Carl Ebert ile çalıştı. Nice ünlü sanatçıların yetişmesinde rolü olan değerli bir tiyatro insanıydı. Prof. Ebert’in değerli öğrencilerinden biri de Yıldız Kenter’di. “Stanislavski Yöntemi”ni öylesine özümsemiş ve ruhuna katmıştı ki, bu genç oyuncu kısa sürede yıldızlaştı. Melih Cevdet Anday/Oktay Rıfat’tan “Kıskançlar”, Schiller’den “Hile ve Sevgi”, Augustus Goetz’den “Miras”, Sofokles’ten “Elektra” o yıllarda oynadığı oyunlardan bazılarıdır. Hepsini yazamıyorum, repertuvarı çok geniş ve başarılı bir oyuncunun yapması gereken çalışmaların en önemli rolleriyle düzeyinin nasıl yükseldiğinin bir kanıtıydı Ankara yılları.


     Cumhuriyetimiz’in kazanımları arasında tiyatro önemli bir yer tutuyordu. Bir Cumhuriyet sanatçısı Yıldız Kenter, başkentteki 11 yıllık sanat yaşamında bilinçli çalışmalarıyla tiyatromuzdaki gerçek yerini almıştır. O artık Cumhuriyetimiz’in sanat ışığıydı.


     Aydınlık Gazetesi - 15.09.2013, Pazar




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5767000
Online Ziyaretçi Sayısı:14
Bugünlük Ziyaret :1459

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.