19.09.2007 / Zafer Yümlü - Aman Tanrım!

     Yaz sıcağı…

     Deniz, kum, güneş. Herkes sahillerde…

     İnsanların şehir ortamından uzaklaştığı bu mevsimde yeni vizyona giren çok güzel bir filmden bahsetmek istiyorum size. “Aman Tanrım 2”.

     İlk bölümünü izleyemedim, ama ikinci bölümü gerçekten hoş olmuş. Güzel bir konu; mesaj veren, eğiten, güldüren bir komedi filmi. “Nuh Tufanı” hatırlatılarak insanlara doğaya ve ellerindeki güzelliklere sahip çıkmaları öğütleniyor. Ailecek sinemaya gidip hoş vakit geçirmek isteyenler için tavsiye edilecek bir film.

     Film güzel, peki biz mesajları algılayabiliyor muyuz? “Yalan Rüzgarı” adlı dizi ile kırılan uyutulma rekoru ve benzerleri ile TV karşısında beyni uyuşturulan bir toplum olarak elimizdeki değerlere ne kadar sahip çıkıyoruz? Düşünelim!…

     Eskiden TV’de tek kanallı dönemde yayın kesildiğinde karşımıza çıkan tarihi Osmanlı ibrikleri çoktan satıldı bile. Ormanı ve doğayı da her gün katlediyoruz. Bu konuda teröristler de yardımcı oluyor bize. Her yere ağaç dikeceğimize apartman dikiyoruz.

     Fatih “Ormanlarımdan bir dal kesenin başını keserim” demişti, biz sembolik bir para cezası veriyoruz!

     Hava sıcaklığı, küresel ısınma deyip terliyor, ama hala araba sevdamızdan kurtulamıyoruz. Yere tükürüyor, sigara içiyor, çöpleri ayrıştırmıyor, paha biçilmez antik kentlerin üstüne saçma yazılar yazıyor, denizleri ve akarsuları kirletiyoruz.

     Hiçbir canlı siz ona zarar vermedikçe size zarar vermez, ama biz trafikte birbirimizi öldürüyoruz. Tilki avlıyor, sokak hayvanlarını tekmeleyip arabayla eziyor, işkence yapıyor, nehirde serinlemek isteyen bir ayıyı bile acımayıp taşlayarak öldürüyoruz.

     Acaba yaratılanların en mükemmeli olan insan biz miyiz?

     Yolda yürürken birbirimize selam bile vermiyoruz. Gülümsemeyi unutmuşuz; iş, para, koltuk, makam sevdalısı yaratıklar olmuşuz.

     “Müsaitseniz annemler size gelmek istiyor” cümlesi tarih olmuş.

     Hırs, tatminsizlik, kıskançlık, aç gözlülük yüzünden aile kavramı aşırı derecede soyutlanmış. Birlik olacağımıza birbirimizin kuyusunu kazıyoruz.

     Evet, acı ama gerçek bu saydıklarım. Kimseye kızmayalım, biz böyle davrandıkça kurumların yozlaşması çok normal. Gelecekte sevgi ve eğitim kurumları olan tiyatro, sinema, sinfoni, opera ve bale gibi kurumlar kalmazsa bu da bizim suçumuz. Doğaya da kızamayız, çünkü ona da en büyük kötülüğü biz yapıyoruz.

     Farkında değiliz ama gelecekte bir gün “Aman Tanrım!” diyeceğimiz bir an gelirse, onu da biz hazırlıyoruz.

     19.09.2007, Çarşamba - İzmir




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:6228463
Online Ziyaretçi Sayısı:15
Bugünlük Ziyaret :254

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.