14.09.2008 / Zafer Yümlü - Devekuşu Kabare (Devekuşu Türkiye)


     
Hatırlar mısınız?

     Türk tiyatrosunda bir “Devekuşu Kabare” vardı. Zeki Alasya, Metin Akpınar, Ali Yalaz, Demet Akbağ, Selim Naşit, Sema Yunak ve diğerleri.


    
Reklamlar, Yasaklar, Deliler vesaire...

     Haldun Taner’in öncülüğünde Türkiye gerçeklerini trajikomik hicivlerle sahneye taşıyan dev bir kadro.

     Şimdi arşivlerden inceliyorum da o günlerden bu günlere neler değişti ülkede?

     Otuz yıl geçti ama hala sosyal demokratlar birleşemedi.

     Taksim meydanına cami tartışmaları hala sürüyor.

     Ülke dün Araplara satılıyordu, bugün ise talipleri daha çok.

     Çocuklarımız okullarda her geçen gün daha bağnaz bir eğitime kurban oluyor. Atatürk’ün adını anmak bile günah.

     Ermeni sorunu, Kıbrıs sorunu tam gaz devam.

     Yakında Ermenileri biz kestik, Kıbrıs’ı işgal ettik, İzmir Yunanlıların malı diyeceğiz.

     TV’de Brezilya dizileri hala bitmedi.

     Çağ atladık, popstar yarışmaları izliyoruz artık.

     Hacivat ile Karagöz’ü Yunanlılar kaptı.

     Ortaoyunu, tiyatro üvey evlat. Pazar konserleri ise Hikmet Şimşek ile beraber rahmetli oldu.

     Peki, acaba iğneyi biraz da kendimize batırmak gerekmiyor mu?

     Tepkisiz ve unutkan bir milletiz. Araştırıp sorgulama huyumuz hiç yok. Laf üretmeyi iş üretmeye tercih ediyoruz. Doğru bir iş yapanı, üreteni kötülemekte üstümüze yok.

     Bakınız, Türkiye’de senfoni ve opera kurumları yani çoksesli müzik yıllardır salt elit tabakaya hitap etmektedir. Daha doğrusu göstermelik hareketlerle onların malıymış gibi oldu. Halk bu konuda bilinçlendirilmedi, içi boş projelerle gözleri boyandı.

     Nedeni çok basit.

     Çoksesli müzik farklı enstrümanların, farklı kişi ve kişiliklerin bir araya gelmesi ile oluşturulur. Halk müziği ve Türk sanat müziğine bunun uygulanması Allah muhafaza halkın bilinçlenmesi, birlik olması ve hakkını araması, üretmesi ve kalkınması anlamına gelir. Onlar rakı mezesi olsun, türkü kafelerde çalınsın yeter.

     Ülkede sanat eğitimi yıllardır angarya iş olarak görülüyor.

     Bırakın senfoni ve operaların yozlaşmasını belediye bandolarını bile iki marş çalıp ay başında maaşı alan, ilkokul mezunu şeflerin yönettiği sürüler haline getirdik. Bakkal, kasap, sütçü, manav bandoları.


    
Konservatuvarlarda yıllarca profesyonel eğitim alan gençler bile onların eline su dökemiyor.

     Ama durun canım yapılan şeyleri de görmezlikten gelmemeli.

     Şehrin adını taşıyıp halkın haberinin bile olmadığı, uçuk bilet fiyatlarıyla kimsenin gelemediği sözde festivaller. Elaleme bol bol para yedirdiğimiz, onların zevkleri için antik değerlerimizi bile yok saydığımız konserler. Zerre kadar eğitimi olmayıp salt magazinle prim yapan sanatçılar. Sözde büyük ama özde çürük, kof organizasyonlar. Son model arabalı, papyonlu, güzel giyimli ama ekmeğin fiyatını bile bilmeyen sahte insanlar.

     Biz en iyisi kafamızı kuma sokmaya devam edelim bence.

     Yaşasın Devekuşu Türkiye!!!

    14.09.2008, Pazar




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5783709
Online Ziyaretçi Sayısı:15
Bugünlük Ziyaret :681

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.