Onur Akdoğu / Sorunlar-Çözümler: Türk Müziğinin Bugünü


    
Türkiye’de Türk müziğinin durumu denilince konu, alabildiğine geniş bir görünüm kazanmaktadır. Ama, amacım, konuyu tüm ayrıntılarıyla değil -çünkü zaman zaman “Ezgi” bu ayrıntılar üzerine yazılar yayınlayacaktır- ana başlıklar altında özetlemek, böylece de bir tablo oluşturarak görüntüyü netleştirmektir.


     Konuyu dört ana başlık altında toplamakta yarar vardır:


     1. Öğrenim ve öğretim,
     2. İcra (TRT, plak, kaset, dinletiler),
     3. Müzikle ilgili yayınlar (Kitap, dergi)
     4. Besteci ve icracıların sosyolojik ve parasal durumları.


     Ana başlıkları böylece verdikten sonra şimdi açıklamalarımıza geçebiliriz.


     I. Türkiye’de Türk Müziği Öğrenimi


     Müzik öğrenimi denilince aklımıza öncelikle konservatuvarlar, devlet okulları (eğitim enstitüleri, orta öğrenim), üniversite (yalnızca Ege Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Musıki Bölümü), Halk Eğitim Merkezleri, müzik dernekleri, diğer tüzel ve özel kuruluşlarda yapılan öğrenim gelmektedir. Bu kuruluşlardaki öğrenimi özetleyecek olursak:


     Konservatuvarlar:


     Bilindiği gibi Türkiye’de batı ve Türk müziği öğrenimi yapan iki tür konservatuvar vardır.


     Batı müziği öğrenimi veren konservatuvarlarımızda Türk müziği ile ilgili hiçbir ders bugüne değin konulmadı. Kulağımıza çalındığına göre, bilgi kırıntısı kabilinden Türk müziği dersleri konulacakmış. Hoş, henüz böyle bir şey daha gerçekleşmedi.


     İşin gerçeği, batı müziğini batılıdan daha iyi yapmağa, araştırmağa, uluslararası deyip onu yaygın hale getirmeğe bunca yıldır çabalayanların inatlarına burada söyleyecek hiçbir sözümüz yoktur. Çünkü, bugüne değin ne uzayıp ne kısalabilen onlar, Türkiye’de batı müziğinin donuk bir bakışı olmaktan öteye gidememişlerdir. Bunun yanında asıl işlevini unutup, Türk müziğini tarihi diye niteleyerek ona “çağ dışılık” gömleği giydirmeğe çalışarak kendilerince işin politikasını da yapmağa çalışmaları bize göre çarpık öğrenimlerinden çok daha üzüntü vericidir. Oysa, her iki müziğin beraber yaşayabileceğini kabullenerek ikili müzik politikası yapmaktan vazgeçmeleri kanımca en uygun yoldur.


     Gelelim Türk müziği konservatuvarlarına...


     Yurdumuzda “İstanbul Belediye” ve “Devlet Türk Müziği Konservatuvarı” olmak üzere iki Türk müziği konservatuvarı bulunmaktadır.


     Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, bu okulların varlığı dahi, Türk müziği öğreniminin bilimsel yöntemlerle olması, yapılması gerektiğini açıkça vurgulamaktadır bize. Hoş; çalgılarımızın metotlarının dahi olmaması, her öğretmenin metotsuzluktan ötürü usta-çırak ilişkisini sürdürmesi ve bilimsel yöntemlerin henüz yerleşememiş olması bilinen bir gerçek. Ama, yine de bütün bunlar ileriye umutla bakmamak için neden olamaz. Konservatuvarlarımızın bu aşamaya, yeni ders kitabıyla, çalgı metotlarıyla müziğimizi dörtdörtlük olarak temsil edebilecek aşamaya geleceğinden kesinlikle eminim.


     Güzel Sanatlar Fakültesi Musıki Bölümü:


     Türk müziği adına -ki biz Türk müziği demekle halk ve sanat müziklerini kastediyoruz- hemen hemen hiçbir şey yapılmayan bir okul.


     Belirli kaynaklara başvurularak öğrenilebilecek basit bilgilerin kıyasıya harmanlanarak öğrenciye ezberletilmek istendiği ve bunun sonucunda da araştırmacılık çıkmazında topla yıkmanın ancak mümkün olabildiği kale kapısını ellerindeki kütükle zorlayan çaresiz savaşçılara benzetilen öğrencilerin oluşturulduğu, “Dağar” adı altında okutulan derste Beethoven ve Mozart gibi bestecilerin eserlerini ezberlemek zorunda bırakılan, köylümüzün de bildiği basit müzik sözcüklerinin ve kavramlarının Türkçe karşılığıdır diye saatlerce düşünüp bulunan sözcükleri, çağ dışı bir yöntemle, psikolojik baskı aracı yapıp, öğrenciyi bu sözcükleri kullanmağa zorlayan, bölüm başkanı, asistan ve öğretim görevlilerinin hiçbirinin gerek ezgisel, gerek kuramsal olarak Türk müziğini bilmemeleri sonucu adı geçen derse Türk sanat ve halk müziğinin sözlü ve çalgısal yaratılarından biri bile konulmayan, üstelik bunun gereksiz ve önemsiz olduğunu her fırsatta vurgulayan ve savunan, birkaç kırıntı ve kuramsal bilgiyle “Türk müziği de öğretiliyor” demek için bir gösteriş çabası içinde olan, en basit bilimsel derleme yöntemini dahi öğretmeyip, karakucak derleme yöntemlerini savunan, Türk müziğini bilmediği halde çoksesliliği konusunda ahkam kesen öğretim kadrosuyla bu okul, Türkiye’de yol gösterici bir müzik kurumu olması gerekirken, yol gösterilmeğe kesinlikle muhtaç bir bölümdür “Güzel Sanatlar Fakültesi”nin “Musıki Bölümü...”


     Eğitim Enstitüleri:


     Türk müziğinin hala ayıp ve utanılacak bir uğraş olduğunu her fırsatta vurgulayan, Türk müziğinin bilimselliğinden ve kuramından kesinlikle habersiz öğretim görevlilerinin feryad yerleridir buraları... Batı müziğinin Türkiye’deki müzik şubelerinden biri olan eğitim enstitüsünün müzik bölümleri, yeni çıkarılacak yasayla üniversite kapsamına alınması kesinleşen şu günlerde, dileğimiz üniversitelerin kuruluş amaçlarından en önemlisi olan araştırmacılığın müzik bölümlerinde gerçek anlamda uygulanmasıdır.


     Öğretmen yetiştirdiği için müzik açısından önemi çok büyük olan “Eğitim Enstitüleri”nin (yeni adıyla ‘Yüksek Öğretmen Okulları’) işlevlerine ilerideki yazılarımızda tekrar değineceğiz.


     Orta Öğrenim:


     Hangimiz ortaokulda ve lisede Türk müziği ile ilgili bir ders gördük müzik konulu derslerimizde? Öğretmenlerin “Eğitim Enstitüsü” mezunları olduğu düşünülürse, neden aramak gerekmez. Ama, ortaöğrenim müzik müfredatında acaba Türk müziği ile ilgili hiçbir şey yok mu da ondan öğretilmiyor acaba? Aksine var da öğretmek mi istemiyorlar? Bunun yanıtını ileride arayacağız.


     Halk Eğitim Merkezleri:


     Türk müziği öğrenimi açısından kapanın eline kalan kurumlardır “Halk Eğitim Merkezleri.” Genellikle koro çalışmalarının yapıldığı bu eğitim yerlerinde en başarısız sonuçlar maalesef Türk müziği dalında alınmıştır. Nedeni açıktır. Yöneten kişilerin genellikle ezberletme yoluyla koro oluşturmağa çalışmaları, bilimsellikten ve onun yöntemlerinden kesinlikle uzak çabalarla iş görmek istemeleri ve bu tür kişilerin çoğunlukta olmalarıdır asıl neden. Birkaç halk eğitim merkezi dışındaki tüm halk eğitim merkezlerinde yapılan müzik çalışmaları, halkı, müzik açısından eğitmekten çok onu, eğitimsizliğin içine çekip almaktadır.


     Dernekler:


     Hemen hemen tümünde yönetim çekişmeleri olan, bugüne kadar konunun müzik olduğunu bile bile bu çekişmeleri ortadan kaldıramayıp sonunda kendini fesheden veya sahipsiz bırakılan, müzik öğrenimi ve öğretimi bakımından “Halk Eğitim Merkezleri” ile eşdeğerde kuruluşlardır müzik dernekleri. Yalnızca Üsküdar, Isparta ve Bursa musıki cemiyetleri gibi dernekler bugüne değin varlıklarını sürdürebilmişler ve müzik açısından ortaya bir şeyler koyabilmişlerdir. Oysa derneklerimizde olması gereken sürekliliğin ve bilimsel öğretimin oluşturulabilmesi için iyiniyet ve müziksel hiyerarşi içinde yerini bulabilmek ve alabilmek büyük önem taşımaktadır.


     Diğer Kuruluşlar:


     Türkiye’de müzik amacıyla kurulmamış derneklerde (Çocuk Esirgeme Kurumu, Türk-Amerikan, İtalyan, Fransız kültür v.b. dernekler) müzik kolu olarak yapılan çalışmalarda da genellikle ezbere öğretime dayanan, usta-çırak ilişkisinin dahi çok zaman görülemediği, bilimsellikten uzak, aynı derneklerde ve “Halk Eğitim Merkezleri”nde yapılan müzik çalışmalarında olduğu gibi yöneticisinden öğrencisine kadar içinde bulunduğu kompleksi giderme amacıyla bir araya gelenlerin oluşturduğu yerlerdir buraları. Böyle bir ortamda yapılan müzik çalışmasının da istenilen sonucu vermesi zaten düşünülemez.


     Türk müziğinin bugünkü durumunu öğretim açısından özetlemiş olduk. (Bu yazının içeriğine konu olan tüm kuruluşlar tek tek ve tüm detaylarıyla yeri ve zamanı geldikçe “Ezgi”de yayınlanacaktır.) Bu özeti tek cümleyle “iç açıcı olmaktan çok uzak” olarak da ifade edebiliriz.


     Ama, bu böyle sürmeyecektir. Bizler, halkımız, güzeli ve doğru olanı ergeç görecektir, göreceğiz. Eğitime büyük önem verildiği bugünlerde, halkımızla bilimsel sanatçı aynı çizgiye geldiğinde, kuşkusuz ki kötüye ve çirkine “yuh” çekmeyi de gerçekleştireceğiz. O zaman ülkemizin müzik yaşamında birçok şey değişecek, yeni müziksel değer yargıları oluşacak ve bu değer yargılarına göre yepyeni bir müzik yaşamı filizlenecektir.


     Hoşçakalın.




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5790159
Online Ziyaretçi Sayısı:19
Bugünlük Ziyaret :966

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.