14.05.2014 / Doğu Perinçek - Bütün Ölebilme Kabiliyetleriyle


    
İnsanın en büyük kabiliyeti ne olabilir, pazartesi akşamı bütün varlığımda bu sorunun yanıtını duydum. Zeliha Berksoy’un yönetimindeki “Tiyatro 2000”in öğrencisiydim. Orada “Kuvayi Milliye” vardı. Başka deyişle “Karşılıksız Verenlerin Destanı”!


     Nazım Hikmet’in “Kurtuluş Savaşı Destanı”nı hepimiz kaç kez okumuşuzdur. Ama sahnede o yetenekli sanatçıların yaratıcılığıyla bambaşka oluyor.


     Hayatı Vermenin Piyasadaki Karşılığı


     Piyasada eşdeğerler değişiliyor: Veriyorsunuz ve alıyorsunuz. “Ne kadar para, o kadar köfte” diyorlar ya, kapitalist ekonominin özü.


     Karayılan, Arhavili İsmail, Kambur Kerim, Şöför Ahmet, Kartallı Kazım, bugünün piyasa ekonomisi içinde karşılığı ve yeri olmayanlar!


     Onların destanındaki berceste mısrayı evvelsi gün keşfettim, daha doğrusu bana keşfettirdiler:


     “Bütün aletleriyle ve vatan uğrunda, yani, toprak ve hürriyet için ölebilmek kabiliyetleriyle...”


     İnsanın hayatını vermesinin piyasada hangi karşılığı olabilir?


     Bu kabiliyete günümüz piyasasında hangi işi verirler?


     Bütün Erdemlerin Kökü


     Vatan ve hürriyet için ölebilme kabiliyeti olanların bütün kapılardan kovulduğu bir düzenin içinde yaşıyoruz. Oysa onlar, geleceğin toplumunun insanlarıdır.


     Karşılıksız vermek, karşılıksız emek bütün erdemlerin kökü değil midir?


     Karşılıksız vermenin doruğundakiler, bizden isimlerini bilmemizi bile istemeyenler, her şeylerini verip de bizlerden hiçbir alacağı olmayanlar, namus dediğimiz değerlerin asıl yaratıcıları değiller midir?

Bütün Ölebilme Kabiliyetleriyle


    
Tamer Levent, Mehmet Ali Kaptanlar, Devrim Evin, Nişan Şirinyan, Yurdaer Okur, Cenk Sözeri, Efe Tunçer ve Payidar Tüfekçioğlu, işte bizlerden ödül ve plaket istemeyen o insanları canlandırıyorlar. Bize geçmişte kalan bir destanı değil, yarınlarımızdaki büyük geleceği sunuyorlar.


     Mutluluk Kaynağımız


     Bir gün insanlık elbette zorunlu emek çağından gönüllü emek çağına geçecek. Aç kalmamak için çalışmanın yerini, bir gün mutlaka gönüllü emek alacak. Çalışmanın bir mutluluk kaynağı olduğu toplum, insanlığın büyük geleceğidir.


     Peki ölebilme kabiliyeti de bir mutluluk kaynağı mıdır?


     O adlarının anılmasını beklemeyen insanlar, bu soruya evet yanıtı vermeseydi, acaba biz bugün hangi hallerde olurduk?


     Fakat daha önemli soru şudur: Yarınlarımızı hangi kabiliyetle yaratacağız?


     İnsanlık tarihine baktığımız zaman, başı dik ve özgür insanın kökeninde, en sonunda o kabiliyeti görmüyor muyuz?


     Yanmak Bir Aydınlatma Eylemidir


     Ölerek bir toplum hayat verme eylemi, ilk bakışta acaip gelebilir! Ama ölme kabiliyetiyle kazanılan tarifsiz bir enerji, büyülü bir güç var. O nedenle o büyük Şair, “Ben yanmasam, sen yanmasan” diyor! Yanmak, bir aydınlatma eylemidir.


     Canı toplum için feda etmek de bir yaşatma eylemidir.


     Arhavili İsmail’in akıbetini bilen yok, ama işte bir milletin akıbetini biliyoruz ve bizler yaşıyoruz.


     Kartallı Kazım, evet ölme kabiliyeti sayesinde bugün Kartal’da hala bahçıvandır. Ölme kabiliyeti ona sebze yetiştireceği bir toprak parçası kazandırmadı. Ama işte O’nun o kabiliyetiyle bugün ekip biçtiğimiz toprağa vatanımız diyebiliyoruz.


     “İstiklal Savaşı”ndan belki de en kazançlı çıkan Kerim oldu. Savaştan önce kamburu yoktu, savaştan sonra artık kamburu var. Ölme kabiliyeti, O’na bir kambur kazandırdı.


     Çalışmadan Almak İle Çalışarak Vermek Arasındaki Savaş


     Şu ölümlü kalımlı dünyada bugün savaş, en sonunda alma kabiliyeti olanlar ile verme kabiliyeti olanlar arasındadır. Çalışmadan almak ile çalışarak vermek arasındaki o müthiş çelişmeyi önümüze koyuyor “Tiyatro 2000”!Abidin Dino - Kuvayı Milliye Askeri


     Karşılıksız emek ülküsü, yaratıcılıkta ulaşılan dorukların en güçlü kaynağıdır. Zeliha Berksoy ve arkadaşları, o destanı yazan Nazım Hikmet’le, o desenleri çizen Abidin Dino’yla, o müziği yapan Muammmer Sun’la aynı pınarlardan su içmişler. Yoksa bizlerin bilinçlerinde o ışığı yakamazlardı.


     “Tiyatro 2000” sanatçıları, sesleriyle ve elleriyle yüreklerimize dokunuyorlar, bilinçlerimizde bir ateş yakıyorlar. Sıradan insanlar olarak buldukları bizleri, bu oyunlarıyla geleceğin gönüllü emek toplumuna taşıyorlar. “Ses Sineması”nın alıcılar olarak girdiğimiz kapısından vericiler olarak çıkıyoruz.


     “Tiyatro 2000”, “Kuvayi Milliye”nin galasını önümüzdeki Ekim ayında oynayacak.


     Eşsiz Yeraltı Zenginliğimiz


     Bizim eşsiz yeraltı zenginliğimiz, şehit kemiklerimizdir. Ölme kabiliyetlerini sonuna kadar kullananların bize bıraktıkları miras olarak toprağın altında yatıyorlar.


     Ve biz ne zaman başımız sıkışsa, onlardan kendilerini vermelerini bir kez daha istiyoruz:


     Şehitler, “Kuvayi Milliye” şehitleri mezardan kalkmanın vaktidir.


     Zeliha Berksoy ve arkadaşları bize toprağımızın derinliklerindeki büyük cevherimizi sunuyorlar. Onlara yürekten teşekkür ediyoruz.


     Aydınlık Gazetesi - 14.05.2014, Çarşamba




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5758528
Online Ziyaretçi Sayısı:11
Bugünlük Ziyaret :1279

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.