14.07.2014 / Mehmet Ulusoy - Türk Modernizmi ve Ulusal Kültür

Türk Modernizmi ve Ulusal Kültür    


     1930’lar; “Türk aydınlanması” ve “Türk Rönesansı” olarak da adlandırılan süreçlerin iç içe yaşandığı kültür devrimine, sanat ve edebiyatta devrimci modernist atılıma tanıklık eden yıllardır.


     Türk devriminin, 20. yüzyıla damgasını vuran büyük atılımlarının yüzüncü yılını yaşıyoruz. “Birinci Dünya Savaşı”; kırılma merkezini oluşturduğu, öncesi ve sonrasındaki, kapsamlı ve derin bütün dönüşüm dinamiklerinin odaklandığı bir eksendir. Ulusal ve demokratik devrimimizin; siyasi, ekonomik, kültürel her alanda, bugünkü çağdaş toplumsal yaşamımızın temelleri, kesintisiz birbirini izleyen atılımlar ve savaşların ateşi içinde 1908-1923 sürecinde atıldı.


     “Osmanlı”nın yıkılıp çağdaş-ulusal bir devletin kurulduğu bu devrimci dönemin tamamlayıcısı olan, özellikle kültürel nitelikli ikinci büyük atılım ise 1930’larda gerçekleşti. Dolayısıyla 1908-1938 dönemi, Türk devriminin, emperyalizm ve ortaçağla savaşarak çağdaş bir toplumun temellerini attığı yıllardır.


     1930’lar; “Türk aydınlanması” ve “Türk Rönesansı” olarak da adlandırılan süreçlerin iç içe yaşandığı kültür devrimine, sanat ve edebiyatta devrimci modernist atılıma tanıklık eden yıllardır. Dil ve tarihte ulusal, halkçı kaynaklara dayanma temelinde gerçekleşen “Türk Rönesansı”, müzikte “Türk Beşleri”, resim ve heykelde “D Grubu” ve edebiyatta (şiirde) Nazım’ın öncülük ettiği devrimci modernizmle zirvesini yaşamıştır.


     “Türk Devrimi”nin İkinci Büyük Atılım Dönemi


     Yüz yıl sonra bugün, çağdaş Türkiye’nin temelleri, ulusal kültürümüz, küreselci ve yeni Osmanlıcı karşıdevrimin saldırısı ve yıkım tehdidi altındadır. Ulusal devlet ve ulusal kültür saldırı altındaysa, hiç kuşkusuz en başta ulusal dil, sanat ve edebiyat da bundan payını fazlasıyla almaktadır. Bilinen gerçektir; önce dil kirletiliyor, edebiyat da, devşirilmiş, “GDO”laşmış aydın/sanatçı yaratmanın temel aracı oluyor.


     Türk Aydınına Görev Düşüyor!


     Türk devriminin bütün kazanımlarını ortadan kaldırmayı amaçlayan böylesine kapsamlı bir saldırı karşısında Türk aydınının, sanatçısının önemli tarihi görevleri olmalı. Sadece savunmak değil, aksine var olanı aşan daha ileri bir toplumsal yaşamı, kültürü-sanatı kurma/yaratma bilincine sahip olmak gerekir. Bu ise, geçtiğimiz yüz yıllık sürecin kapsamlı ve köklü bir muhasebesini yapmak, deyim yerindeyse toplu bir bilanço çıkarmak ve yeni bir atılım programı ortaya koymaktan geçer.


     Tarih her zaman ne istediğini bilene ancak bol malzeme sunar. Ne istediğini bilmek ise, devrim ve karşıdevrimin her alanda kıyasıya çarpıştığı bugünkü olağanüstü süreci doğru analiz edebilmektir. Yeni bir ortaçağ saldırısı ile karşı karşıya olan insanlığın ve “Türk Devrimi”nin önünü açacak yeni, özgün fikir ve yöntemleri ortaya koyabilmektir.


     Bu nedenle; “Cumhuriyet Devrimi” ile Osmanlıcı/ortaçağcı karşıdevrim hesaplaşmasının şiddetini ve boyutlarını, karşıdevrimin kültür ve sanatta, edebiyatta yarattığı tahribatın derinliğini anlayabilenler ancak, tarihimizin en büyük devrimci atılımlarını yaşadığı 1910’ların, 20’lerin, 30’ların ideallerinin, başarılarının önemini yeterince kavrayabilir. Dikkat edilirse karşıdevrimcilerin bütün proje ve planları “150 yıllık İttihatçı Zihniyet”le hesaplaşmayı esas alıyor; yani onlar ne yaptıklarının bilincinde. Ve gericilik bize ne yapmamız gerektiğini, görevlerimizi hatırlatıyor!


     Aydınlık Gazetesi - 14.07.2014, Pazartesi




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5743139
Online Ziyaretçi Sayısı:13
Bugünlük Ziyaret :590

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.