Mustafa Mutlu - Sevgili Yıldız Kenter... Daha Önceleri, Neredeydiniz?

     Türk tiyatrosunun “yaşayan efsanesi” Yıldız Kenter, 67 yaşını geçtiği için hocalık yaptığı konservatuvardan aldığı maaşının kesilmesinden yakınmış ve “Bundan sonra 600 lira emekli maaşıyla geçinmeye çalışacağım” demiş...

     Tiyatrosunun, ekonomik kriz nedeniyle iş yapamadığını da belirterek, bu ülkedeki yaşlı insanlara bakış açısının üzücü olduğunu, kendilerine adeta “Yeter artık yahu, ölün” gibi bir tavır sergilendiğini söylemiş...

     ***

     Koskoca Yıldız Kenter’in düştüğü bu duruma elbette üzüldüm ama yazmadan da duramayacağım...

     Sevgili Yıldız Hanım...

     Hayatınızı tiyatroya adadınız ve bugüne kadar yüzlerce oyun sergilediniz...

     Peki; bu oyunların kaçında, herhangi bir konuda toplumsal sorumluluk üstlendiniz?

     Kaçında yaşlı insanların, kimsesiz çocukların, sömürülen işçilerin, açlıktan sürünen işsizlerin, itilip kakılan aydınların, işkencelere alınan yazarların, sabahın köründe götürülüp bir daha kendilerinden ses alınamayan öğretmenlerin, öğrencilerin durumundan söz ettiniz?

     Sizin bugün farkına vardığınız “emeklilere öl deniliyor” halini, bugüne kadar kaç kez eleştirdiniz?

     Çok eskilere gitmeye gerek yok; daha dün, yapılan zamları karşılayamadıkları için barındıkları yaşlılar yurdundan kapı dışarı edilen emekliler için kılınızı mı kıpırdattınız?

     Gişenizin önünde uzun kuyruklar oluştuğu günlerde kazandığınız paraları tiyatroya mı yatırdınız, yoksa masraflı lüks yalılarda oturmayı mı tercih ettiniz?

     Bütün kimlikli tiyatrolar, devletin “oyun içeriklerine karışmak” şartıyla verdiği yardımı reddederken, siz acaba o yardımların ne kadarını “tiyatro” için harcadınız?

     ***

     Sevgili Yıldız Hoca...

     Bu ülkenin emekli hakimleri, doktorları, mühendisleri, öğretmenleri, polisleri yıllardır sizin beğenmediğiniz o maaşlarla yaşıyor...

     Ve üstelik onların konservatuvarda ders vermek, devletten yardım almak gibi şansları da olmadı...

     Yani; devlet, yıllardır onları insan yerine koymazken ve sizin deyiminizle, “Artık ölün” derken, Boğaz’ın kenarındaki lüks yalının duvarları acaba bu sesleri geçirmiyor muydu da, sizden hiç ses soluk çıkmıyordu?

     ***

     Eğer bir ülkenin aydınları, sanatçıları; yoksulluğun, sömürülmenin, itilip kakılmanın kader olmadığını ağızlarına bir kez bile almamışlarsa...

     Gün gelip “çemberin dışına itildiklerinde” yoksulluktan, sömürülmekten, itilip kakılmaktan yakınmaya hakları olabilir mi?

     Sonuç olarak...

     Yıldız Kenter gibi hayatının 50 yıldan fazlasını sahnelerde geçirmiş bir sanatçının bugün yaşadıklarına elbette üzülüyorum...

     Ama sormadan da edemiyorum:

     Daha önceleri neredeydiniz?

     Mustafa Mutlu – Gazete Vatan, 21.09.2009, Pazartesi




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5685172
Online Ziyaretçi Sayısı:8
Bugünlük Ziyaret :345

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.