Zülfü Livaneli - Eurobesk'e Karşı Arabesk'in Zaferi

     “Türk insanını sürüde tutmak, kaderini piyangoya bağlı tutmak isteyenler gazino müziğini yaygınlaştırdılar. Bir süre sonra bu müziğe alışıldı, çünkü günde bin kez dinletildi. Burjuvazi o sırada ‘dolmuş müziği’ dediğimiz müziği, ‘lumpen proletaryanın müziği’ olarak küçümsüyordu. Kendileri, yani burjuvazi lumpenleştikçe bu müziği benimsedi. Böylece tek biçim müzik piyasaya egemen oldu. Bugün sol kesimin ve aydınların da bu çizgiye yaklaşmaya başladığını görüyoruz.”

     ***

     Bu sözleri 1 Mayıs 1978’de benimle “Milliyet Sanat Dergisi” için bir söyleşi yapan değerli dost Zeynep Oral’a söylemişim.

     İki yıl sonraki söyleşimizde bu alıntıyı tekrar yapmış ve yukarıdaki bölümü “kehanet” olarak adlandırmış.

     Bugün bu sözlere kimse kehanet demez, çünkü olayların nasıl başladığı ve nasıl geliştiği artık unutuldu.

     Gecekondu öncesini hatırlayan yok. Kentlerin daha temiz, çalınan müziğin daha düzeyli, insanların daha kibar olduğu Türkiye, göz önüne getirilemeyecek kadar uzaklaşıp gitti bizden.

     Hele genç kuşaklar, böyle bir ülkeyi hiç görmediler, tanımadılar.

     Onların gözünü açtığı kentlerde kaçak mahalleler vardı, yollar kamyonlarla doluydu, insanların kulaklarına tornavida gibi sokulan elektrosazlarla, asit etkisi yapan tiz haykırışlarla büyüdüler.

     Şiddetin kol gezdiği, insanların maça döner bıçaklarıyla gittiği dönemi olağan bildiler.

     Biz nasıl Osmanlı devrini bilmeden yetiştiysek, bugünün gençliği de Cumhuriyet devrini bilmeden büyüdü.

     Dinle laikliğin çelişmediği, herkesin hiç üstünde düşünmeden hem laik, hem dindar olduğu; kitlelerin, evine Kemal Paşa’nın resmini astığı halde cuma namazlarını kaçırmadığı bir ülkeyi hayal etmeleri bile zor artık.

     Çünkü ayrılıklar derinleştirildi, halk bölündü, insanlar birbirine düşürüldü.

     Kaçak mahallelerde yeşeren arabesk yaşam biçimi önce göçmen kitleleri ele geçirdi, sonra burjuvaziye tırmandı, aydınlar da buna katılmakta geç kalmadı.

     Yaşamın her ayrıntısına sinen bu anlayış, sonunda her şeyi ele geçirdi.

     Bunda eski iktidar sahiplerinin, bürokrasinin, Kemalizm maskesi altında soygun yapanların ve eurobesk İstanbul dukalığının çok büyük rolü var elbette. Yanlıştılar, dünyaya karşıydılar, gözleri günlük çıkarlarından başka bir şey görmüyordu, eurobesk tüketimi çağdaşlık sanıyorlardı ve kaçınılmaz bir biçimde yıkıldılar.

     ***

     Bazen yazı yazarken tuhaf bir duyguya kapılıyorum ve okurun “Sen de hiçbir şeyi beğenmiyorsun be birader!” dediğini duyar gibi oluyorum.

     Evet öyle.

     Onu da beğenmiyorum bunu da.

     Hiçbir bloka, hiçbir militan gruba ait olmadım, şimdi de olmuyorum.

     Bu ülkede insan haklarına dayalı, liberal, saydam; kültüre, bilime saygı duyan; işkence yapılmayan, darbelerle örselenmeyen, soyguncuları cezalandıran, adaleti tıkır tıkır işleten bir rejim özledim hep.

     Bu ilkeleri savunan bir hareket vardı da biz mi uzak durduk diye soruyorum kendi kendime.

     Ve yoktu cevabını veriyorum.

     Zülfü Livaneli – Vatan Gazetesi / 14.07.2009, Salı




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5757634
Online Ziyaretçi Sayısı:16
Bugünlük Ziyaret :1066

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.