Kanat Atkaya - U2 Enstrüman Getirmesin, Sedat Abi'ninkiler Yeter
Tatil boyunca farklı alanlarda şöhretli iki ismi “Bayramda Yüz Yüze” adlı bir programda buluşturdu “NTV”.
Bu buluşmalardan biri de Sedat Ergin ve Şevval Sam arasındaydı.
Müzik etrafında dolaşan, arada Sedat Abi’nin udla Şevval Sam’a eşlik ettiği parçalarla renklenen harika bir sohbetti.
Fakat programda beni epeyce sarsan bir manzara ile karşılaştığımı da hemen belirtmeliyim.
Niye mi?
Müziğe kıran mı giriyor Sedat Abi!
Kaç gitar var o evde?
* * *
Arada buluştuğumuzda, rastlaştığımızda mutlaka müzik konuşuruz.
Enstrüman çaldığını biliyorum elbette.
Hatta bir arkadaşmızın evinde Yüce Nino Varon’la filan “jam-session”ına şahitlik ettim; gayet iyi bir “multi-enstrümantalist”.
Muhabbet açıldığında “Evde tıngırdatıyorum işte bir şeyler” der ve geçer.
Şevval Sam’la konuşurken fondaki hazineye baktım; vallahi yalan olmasın ama bir Led Zeppelin, bir Mahavishnu Orchestra, bir de Inti Illimani veya kabaca 4 adet MFÖ çıkar oradan gibi geldi bana.
Kuzu gibi yatan bir çello, ud ve buzukiyi kenara ayıralım.
Gitardan da öyle çok çakmam ama bir adet Fender Stratocaster, bir Yamaha 6 telli bas, çeşitli çap ve ebatta akustik gitarlar (biri 12 telli), bir adet insanın sadece seyrederek bile sesini duyabileceği “manda kasa” caz gitarı...
Ötesi vardır, eksiği yoktur.
Bir Fender caz bas da gördüm sanki ama emin değilim.
* * *
Buradan “U2”yu İstanbul’a getircek olan organizatörlere çağrıda bulunmak istiyorum.
Sedat Ergin ve Şevval Sam’ın program bantını “U2”nun turne menajerine ulaştırın.
Bir seyretsin arkadaş.
“Yeter mi cephanelik?” diye sorun.
Büyük ihtimal “Yeter de artar, buzuki çaldırabileceğimiz biri var mı?” diye cevap verecektir.
“U2”nun “360 Turnesi” için Sedat Abi’nin enstrümanları yeterli olacaktır, bana inanın.
Burada üç aşağı beş yukarı 1 kamyon malzemeden söz ediyoruz, tasarruf imkanı olarak görülmeli, uyumayın!
Bir çağrı da Nino Varon’a:
“Patron! Latif Demirci’yi de yanımıza alarak bu zulayı patlatmanın bir yolunu bulmamız lazım. Okay Gönensin için elektro gitar öneriyorum, senin takdirin daha mühim tabii. Plan için çalışalım. Sevgiler...”
50 Kuşağı’nın izinde
Yusuf Atılgan’ın “Aylak Adam”ının 50’nci yaşı nedeniyle özel bir baskıyla hatırlandığından bahsetmiştim kısa bir süre önce bu sütunda.
Sonra fark ettiğim bir eksikliği tamamlamak istiyorum.
1959’da güzeller güzeli “Aylak Adam”ın dışında başka güzel kitaplar da yazıldı.
“Elli Kuşağı” olarak anılan ekipten Onat Kutlar’ın “İshak”ı, Demir Özlü’nün “Bunaltı”sı, Adnan Özyalçıner’in “Panayır”ı, Orhan Duru’nun “Bırakılmış Biri”si, Ferit Edgü’nün “Kaçkınlar”ı, Erdal Öz’ün “Yorgunlar”ı.
“Elli Kuşağının İlk Kitapları 50 Yaşında” logosuyla kitapçılarda yerini yeniden alan kitaplara Doğan Hızlan da harika bir önsöz yazmış.
“Solistlerden Oluşan Bir Koro: 1950 Kuşağı” başlıklı ve Doğan Bey’in imzasını taşıyan metin “1950 Kuşağı’ndan biriyim” diye başlıyor.
Doğan Bey “Bizi bir araya getiren neydi?” sorusunun cevabını arıyor/veriyor.
Benim gibi okurlar için büyük nimet.
Okuduğunuz zaman içinizdeki eksik bir parçayı bulabileceğiniz önemli, güçlü ilk kitaplar.
Okuyanın pişman olduğunu da görmüş değ ilim.
Hürriyet Gazetesi - Kanat Atkaya / 01.12.2009, Salı