15.12.2016 / Onurcan Çağatay - Avrasya’da Vatan Partisi’nin ‘Borusu’ Öter

Çağatay, Onurcan


    
“Türkiye-Suriye Dostluk Konseri’, bölgedeki birlik ihtiyacını ve “Vatan Partisi”nin bölgeye ilişkin politikalarının etkisi ve doğruluğunu bir kez daha gösterdi. Bu konserin solisti olarak kardeşlik için çalmanın ve sanatımla devrimci bir görevi yerine getirmiş olmanın mutluluğunu yaşadım.”

 

     Prova salonu karanlık. Koca salonu sadece iki tane floresan lamba aydınlatıyor. Çünkü elektrik yok ve jeneratörler kısıtlı miktarda elektrik sağlıyor. Aradan yarım saat kadar geçti ve ortalık bir anda ışıl ışıl. Artık herkes önündeki sehpada bulunan notaları rahatça okuyor. Derken tekrar elektrik kesiliyor ve notaları okumak pencereye uzak oturan orkestra sanatçıları için neredeyse imkansız hale geliyor. Bu kez de kontrabas, viyolonsel, trombon, trompet ve bazı tahta nefesli enstrüman grupları yanlarında getirdikleri el fenerleri ve cep telefonlarının ışıklarını nota sehpalarına ya da önceden hazırladıkları yerlere iliştiriyorlar. Pencereye yakın oturanların ise ihtiyaçları yok. Ben de şaşkınlıkla çevreme bakıyorum. Provaya devam...

 

     Elektrik Ayarlı Prova

 

     Ara olduğunda neden provanın elektriksiz olan ilk kısmında yanlarındaki aydınlatma cihazlarını kullanmayıp son kısmında kullandıklarını sordum. Bana, ilk kesintide lambaları kullanırlarsa ikinci kez kesildiğinde pillerinin yetmediğini ve provayı tamamlayamadıklarını söylediler. Çünkü elektrik kesintisi her gün aynı saatlerde yaşanıyor. Rutin bir durum ve hazırlıklarını bu kesintilere göre yapıyorlar.

 

     Ertesi gün salona vardığımda opera salonunun sekreterlik çalışanı Emsal Bey bana kişisel çalışmalarımı yapabileceğim odayı gösterdi. İçeriye girdiğimde zifiri karanlıktı. Bana jeneratörün yalnızca prova saatlerinde (12.00-15.30) çalıştırıldığını anlattı.

 

     Konser gününe kadar her sabah yalnızca cep telefonumun ışığıyla, o büyük ve zifiri karanlık salonda provalara hazırlandım. Şaşkındım, alışılmadık bir durumdu bu benim için.

 

     Trompet konçertosunun ilk provası yapıldıktan sonra verilen arada orkestranın birinci trompetçisi ve aynı zamanda “Şam Konservatuvarı”nın trompet hocası olan Nezar Omran, bana opera salonunu gezdirdi. Üç ay öncesinde 2-3 kilometrelik mesafede bulunan terörist bölgesinden konser salonuna çok yoğun bir havan topu saldırısı yapılmış. Bunlardan bazıları seyircilerin içeriye alındığı sırada nizamiye kapısı civarlarına düşmüş ve yaşamını yitiren seyirciler olmuş. Başka bir konser ve dans gösterisi öncesinde bu kez opera binasının giriş kapılarından bazılarına ve bahçeye birçok havan topu mermisi atılmış. Bu kez de dansçılardan birkaçı yaralanmış.

 

     Peki konserler ve etkinlikler iptal edilmiş mi dersiniz? Hayır!

 

     Bombaların Ritminde Opera

 

     Nezar beni havan topu izlerinin olduğu yerlere götürdüğünde neden bu etkinliklerin can kayıplarına, yaralanmalara hatta ülkede devam eden 5 yıllık savaşa rağmen ertelenmediğini, iptal edilmediğini sordum. O da bana “Hayatın bu eylemlerce durdurulması ancak teröre yarar” dedi.

 

     Ülkesini terketmeyip, halkına moral ve motivasyon kaynağı olmayı seçen tüm orkestra sanatçıları “Sanat durursa hayat durur” diyorlar.

 

     “Şam Konservatuvarı”nın tek trompet öğrencisi olan Ayoub Habash’la konservatuvar binasına gittik.

 

     Daha önce hiç örneğini görmediğim bir durumla karşılaştım. Dev opera binası ile konservatuvar yanyana. Hatta kantinleri dahi ortak. Sanatçılar ile öğrenciler sürekli içiçe ve bu başta Türkiye olmak üzere aranılan bir durum.

 

     Okul oldukça hareketli. Koridorlarda enstrüman çalışan öğrenciler, odalardan gelen müzik sesleri... Duvarlarda önemli Suriyeli sanatçıların ve okulun yetiştirdiği önemli sanatçıların resimleri boy boy... Tüm okulu turladıktan sonra trompet sınıfına vardık. Ayoub bana odadaki konser afişlerini ve şu an ülkeyi terketmiş trompet öğrencilerinin de bulunduğu fotoğrafları gösterdi. Biraz hüzünlü olmakla birlikte terketmediği için gururluydu. Örnek davranış. 9 öğrenciden sadece kendisi kalmış. Zamanında Filistin’den göç etmiş bir ailenin çocuğu olan Ayoub, Suriye’yi vatanı bellemiş artık. “Ülkemi terketmem” diyor.

 

     Öğrendiğimiz kadarıyla Şam’da yaklaşık 3 aydır şehir merkezine ciddi bir havan topu saldırısı yaşanmamış. Gün içinde birkaç kez patlama sesi duyduğumuz oluyordu. Ancak konserden yarım saat önce başlayan ve konserden sonra yaklaşık 1 saat kadar daha devam eden büyük bir saldırı gerçekleşti.

 

     Havan topları 150-200 metre kadar yakınımıza düşüyordu ve uyarılar sonrası binanın içerisine geçmek durumunda kaldık. Şamdaki patlamaları ilk kez bu kadar yakından deneyimlemiş oldum. Sonradan öğrendiğimiz ise opera binasının hedef alındığı ve o akşam atılan birçok havan topunun binanın yakınlarına düştüğüydü.

 

     Konser, vereceği mesaj bakımından o kadar etkiliydi ki terrörist grupların doğrudan hedefi olmuştu. Ancak konser hiçbir olumsuzluk yaşanmadan başarılı ve sorunsuz geçti.

 

     Kimse Sormadı

 

     “Suriye Ulusal Senfoni Orkestrası” şefi ve müzik direktörü Missak Baghboudarian, Ermeni asıllı bir Suriyeli. Bizi Şam’ın en tarihi bölgesi olan ve Sur içinde kalan bölgeye getirdiğinde dikkatimi en çok çeken şey mahallelerin mezheplere göre ayrılmış olmasıydı. Güvenliğin en yüksek olduğu yerler de özellikle Şii ve Alevilerin bulunduğu mahallelerdi. Çünkü teröristler en çok bu mahallelere saldırıyor. Ancak tüm mahallelerde hangi mezhepten olursa olsun şehit düşmüş vatandaşların resimleri dört bir yana asılmış. Buna Hıristiyan mahallesi de dahil.

 

     Avrupa’nın çeşitli yerlerine defalarca gittim, hatta bir dönem yaşadım. Dost sohbetlerinde dahi en çok duyduğum soru ırkım ve mezhebimin ne olduğuydu. Kürt mü Türk mü olduğum, Sünni mi Alevi mi olduğum hep sorulur, ısrarla yanıt vermezdim. Ve tepki gösterirdim. Çünkü bu ayrımlarla yetişmedim ve devrimci bir kültürü benimsedim.

 

     Sözümona özgürlüklerin bol keseden dağıtıldığı, farklı renklerin sözümona uyum içinde yaşadığı Batı dünyasında dahi bu sorulara maruz kalmışsam neden bunu Suriye’de yaşamayayım diye düşünmüştüm.

 

     Mahallelerin dahi mezheplere gore ayrıldığı bu şehirde 1 hafta boyunca hiç böyle bir soruyla karşılaşmadım. Çünkü emperyalizm ile savaşlarını 5 yıldır bu sorun üzerinden veriyor Suriye halkı. Bu hataya düşerlerse bölüneceklerinin bilincindeler.

 

     Sanatın Politik Duruşu

 

     “Aydınlık” ve “Ulusal Kanal”ın Suriye temsilcisi Mehmet Kıvanç’la internetten haberleşirken ortaya çıkan konser fikri “Vatan Partisi”nin girişimleri ve Kıvanç’ın yoğun çabaları sayesinde hayata geçebildi.

 

     “Türkiye-Suriye Dostluk Konseri” aslında iki komşu ülke olarak birlik olma ve emperyalizme karşı ortak hareket etme ihtiyacını bir kademe daha günyüzüne çıkarttı. “Vatan Partisi”nin attığı adımların Türk dış politikasında yarattığı etki Şam’dan da hissedildi.

 

     Konser günü salonu dolduran 700 kişi de, bu etkinlik için Şam’a giden “Vatan Partisi” heyetimiz de, konser günü bizleri makamında ağırlayan sayın Kültür Bakanı da, orkestranın kemancısından müzik direktörüne kadar tüm sanatçıları ve diğer emekçileri de, muazzam derecede ilgi gösteren Suriye basını da, herkes, ilk günden son güne kadar bu birliktelik ihtiyacının bilinci ile hareket etti, hassasiyet gösterdi.

 

     Bu konser, bölge ülkeleri ile bozulan ilişkilerin onarılmasında öncü rol oynayan “Vatan Partisi”nin ve izlediği politikaların ne kadar hayati olduğunu bir kez daha göstermiş ve tarihe not düşülmüştür.

 

     Rusya ile ilişkilerin normalleşmesini sağlayan, Suriye’ye düşmanca girişimlerin önünü alan, Çin, İran ve diğer bölge ülkeleri ile Türkiye’nin birlikte hareket etmesinin temel direği olan “Vatan Partisi”nin kıymetini ve etki alanının genişliğini dostluk konseri deneyimiyle bir kez daha gördüm.

 

     Vatan savaşı veren hiçbir ulus devletin emperyalizm tarafından parçalanamayacağı gerçeğinin en önemli örneği olan Suriye’de bu konserin solisti olarak yer almak benim için büyük bir mutluluk kaynağı oldu. Vatanseverliğin tek çıkış yolu olduğunu farklı kesimlerle birlikte kavrayabilmenin ve kavratabilmenin, “Vatan Savaşı” verilen coğrafyamızda da önemli bir yeri var. Bu görevi sanatla yerine getirme çabası ayrı bir onur.

 

     Konserin İlkleri

 

     “Türkiye-Suriye Dostluk Konseri”, önemini her geçen gün biraz daha iyi anlayacağımız bir etkinlikti. Ayrıca içinde birçok ilki barındırması ile de son derece önemlidir.

 

     Benim araştırdığım kadarı ile ilk kez bir Devlet Senfoni Orkestrası, başka bir ülkenin siyasi parti amblemini konser afişine ekleyebilecek kadar cesur ve alçakgönüllü davranmıştır.

 

     Türk televizyonlarında ilk kez bir trompet konçertosu baştan sona kesintisiz ve canlı yayınlanmıştır. “Ulusal Kanal”, “Suriye Devlet Televizyonu”yla ortak yayın yapmış ve tüm teknik zorluklara rağmen konseri sorunsuz şekilde izleyicilere aktarmıştır.

 

     “Suriye Ulusal Senfoni Orkestrası” savaş başladığından bu yana ilk kez yabancı bir şef ile (İnci Özdil) konser vermiştir.

 

     Ayrıca orkestra 5 yıldır ilk kez canlı yayınlanan bir konserde yer almıştır.

 

     Aydınlık Gazetesi - 15.12.2016, Perşembe




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5797101
Online Ziyaretçi Sayısı:23
Bugünlük Ziyaret :1218

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.