Zülfü Livaneli - Telman İsmailov'un Terbiyesi

     Antalya’da yaptırdığı “Mardan Oteli”yle çok konuşulan Rus-Azeri iş adamı Telman İsmailov’u duymuşsunuzdur. Dünyanın en zenginlerinden birisi.

     Geçen hafta onunla çok ilginç bir deneyim yaşadım ve bunu sadece kendime saklamaya hakkım olmadığını düşündüm.

     Rus-Azeri geleneğinde kültür çok önemli bir yer tuttuğu için Telman İsmailov geçen cuma akşamı "Açıkhava Tiyatrosu"ndaki konserimize gelecekti.

     Nitekim Geldi de Ama Bakın Nasıl?

     Antalya’dan oğluyla birlikte yola çıkmış, havaalanına gidip özel uçağına binmiş, bir saat sonra "Sabiha Gökçen Havaalanı"na inmişler. Oradan cuma akşamüstü trafiğinde tiyatroya gelmeleri de iki saat sürmüş.

     Akşamüstü sahnede prova yaparken bir de baktım İsmailov karşımda.

     “Demek ki konsere erken geldi!” diye düşündüm.

     Meğer durum farklıymış.

     “Bu akşam” dedi, “Moskova’dan çok çok önemli misafirlerim geliyor. Bu yüzden konsere katılamayacağım. Özür dilerim.”

     Şaşırdım.

     “İyi ama o zaman niye buradasın?” diye sordum.

     “Konsere geleceğimi bildirmiştim, telefon edip işim çıktı demeyi saygısızlık olarak gördüm, bu yüzden gelip kendim söylemek istedim. Şimdi sizi beş dakika görüp geri döneceğim” demesin mi?

     Şaşırdım kaldım. İnsan İstanbul içinde bile yapmaz bunu, nerede kaldı ki Antalya’dan gelip gitmek.

     “Çok teşekkür ederim, hiç olmazsa bir çayımı iç!” dedim.

     Kulise geçtik, birer çay içtik.

     Sonra arabasına bindi, o trafikte Sabiha Gökçen’e gitti ve gerisin geriye Antalya’ya uçtu.

     Konser telaşında pek üstünde duramadım ama ertesi gün bu olayı epey düşündüm.

     İsmailov’un davranışı beni çok şaşırtmıştı. Ama kendisini tanıyanlar onun böyle bir kişi olduğunu söyledi.

     Yaş farkına dikkat eden, son derece saygılı bir kültürden geliyor.

     O’nun için baba, ağabey ya da yaşça büyük bir kişi, kesinlikle itaat edilmesi, saygı gösterilmesi gereken birisi. Oğlu yanında sofraya oturmuyor, kendisi de büyüklerine öyle davranıyor. 1986 yılında Kırgızistan’a gittiğimizde Cengiz Aytmatov’a, Yaşar Kemal’e “aksakal” dediklerini duyup şaşırmıştım. Meğer bu ifade, saygıyı belirtiyormuş. Yaşar Kemal’i sofranın başına oturttukları zaman “Ali Şir Nevai makamı” demişlerdi.

     Aradan yıllar geçti, şimdi Telman İsmailov da bana “aksakal” diyor. 

     Feodal kültür falan diyebilirsiniz ama bu hoyrat dünyada geleneklerin hoş bir tarafı da yok değil.

***

     Son bir not Açıkhava Tiyatrosu’yla ilgili.

     Bob Dylan’dan, Leonard Cohen’e kadar birçok yabancı starın konser verdiği bu mekan içler acısı durumda. Hele kulisleri, giriş çıkışları... Akıl alacak gibi değil. İsmailov’un “Burası neresi?” sorusuna “İstanbul’un en prestijli konser mekanı” cevabını verdiğim zaman yüzünde beliren şaşkınlığı görmenizi isterdim.

     “Niye bu halde burası, İstanbul’a yakışmıyor. Neden birkaç yüz bin dolar harcayıp düzeltmiyorlar” dedi.

     Antalya’da bir otele 1 milyar dolar harcayan adam koca İstanbul’un konser salonuna hayret ediyordu.

     Gerçekten de solistlerin hazırlandığı odada banyo, tuvalet bulunmayan bir konser salonunu ilk kez görüyorum. Koca Leonard Cohen’in konser öncesinde alt katlara inip tuvalet aramak zorunda kalması hiç hoş değildi doğrusu. Organizatörlerden öğrendiğime göre belediye konserler için bu mekanı çok yüksek fiyatlarla kiralıyor.

     Birazcık düzelteseler de ele güne mahcup olmasak.

     Zülfü Livaneli / Gazete Vatan – 10.08.2009, Pazartesi




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5757052
Online Ziyaretçi Sayısı:16
Bugünlük Ziyaret :810

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.