21.02.2017 / Oya Ersoy - Halkevleri 85 Yaşında

Halkevleri


     Tarihimiz, saltanata karşı cumhuriyet, ümmete karşı haklarının bilincinde yurttaşlık, gericiliğe karşı laiklik, yağmaya karşı halkın hakları mücadelesinin tarihidir.

 

     “Halkevleri” 85. mücadele yılını kutluyor. Tarihin 85 yılına tanıklık etmek, yaşanan her sosyal, siyasal dönüşümün tarafı, toplumun aydınlanma mücadelesinin öznesi ve her türlü baskı, darbe döneminin aynı zamanda doğrudan muhatabı olmak…

 

     “Halkevleri”nin tarihi genel kabule göre üç döneme ayrılır. Kurulduğu 1932-1951 arası 1. dönem, 1963-1980 arası 2. dönem, 1987’den günümüze 3. dönem. Bu üç dönem içerisinde de “Halkevleri” önemli dönüşümler yaşamış, bu değişim-dönüşümün içerisinde her dönem ilerici görevlerle hareket etmiştir. Halkevleri tarihi aynı zamanda “Cumhuriyet”in ilanından hemen sonra kurulan bir kurumun zaman içerisinde bizzat halk tarafından özerkleştirilmesi ve bağımsız bir halk örgütü olması tarihidir.

 

     Cumhuriyetin İlk Yılları ve Kuruluş

 

     Bu bakış açısıyla “Halkevleri”nin tarihsel süreç içerisindeki dönüşümüne kısaca göz atmaya çalışalım. “Halkevleri” bilindiği gibi 19 Şubat 1932’de Mustafa Kemal tarafından kuruldu. Görev ve ilkelerine dair çok sayıda farklı değerlendirme mevcuttur. Ama yaygın fikir, “Halkevleri”nin genç cumhuriyetin ideolojisini toplumsallaştırması, halk eğitimi, halkın kültürel ve sanatsal çalışmalara katılımı amacıyla kurulduğuna işaret eder. “Cumhuriyet”in “Osmanlı” ideolojisinden koparak inşa etmeye çalıştığı “muasır medeniyeti” tabana yayma görevini üstlenen yapılardan bir tanesi de “Halkevleri”dir. Bu, ümmetten haklarının bilincinde yurttaşlara geçme çabasıdır. Dolayısıyla “Halkevleri”nin kuruluşundan 1951’e kadarki döneminin özelliği resmi kitle eğitimi örgütü olmasıdır.

 

     Bu “yukarıdan aşağıya” kurum modelinin ilk dönemindeki öyküsü klasik “devlet örgütü” şeklinde yaşanmadı. Basit olarak resmi ideolojiyi dikte etme, “öğretme” durumu söz konusu olsaydı “Halkevleri” diğer devlet kurumlarının bir benzeri olurdu. Sonrasında kapatılmaz, “Demokrat Parti” tarafından ele geçirilir ve benzer işlevi yerine getirirdi. Halkevleri modelinin mayasındaki ilericilik zaman içerisinde onu kuranların bile niyetinden bağımsızlaşarak ilerledi. Bu açıdan bakıldığında 1940 yılında kurulan “Köy Enstitüleri”yle birbirine çok benzerler. “Halkevleri”nin bu dönemdeki kardeş kurumu kısa sürede eğitim alanında muazzam başarılara imza atmış, insanlığın biriktirdiği evrensel değerlerin, eşitlik, özgürlük fikirlerinin yaygınlaştığı yerler haline gelmişlerdi.

 

     Kurulduğu 1932 yılından “DP” tarafından kapatıldığı 1951’e kadar “Halkevleri” bu açıdan değerlendirilmelidir. Bu dönem çalışmalar dokuz dalda yürütüldü. Dil, tarih, edebiyat, halk dansları, müzik gibi çalışmalar kısa sürede yaygınlaştı. 1940’ta “Köy Enstitüleri”nin açılmasıyla “Halkodaları” da açılmaya başlandı. Kapatıldığı 1951 yılında “Halkevleri”nin örgütlenme düzeyi sayısal olarak 478 şube ve 4322 halkodası olmak üzere 4800’e ulaşmıştı. Yüzlerce oyunun yazıldığı, sergilendiği 1932-51 arası dönemi “Türk Tiyatrosu”, “Halkevleri Tiyatrosu”dur. Bu yıllarda “Halkevleri”nin kütüphane sayısı 700’ün üzerindeydi. Halk türkülerinin derlenmesi, bunların konserlerinin yapılması, halkoyunu çalışmaları oldukça yaygındır. 1950 yılına kadar 600’e yakın kitap, 70’e yakın dergi basıldı. Bu dergiler aynı zamanda çıktığı yerin kültürüne ilişkin çalışmalar yapıyordu. Böylelikle birçok edebiyatçının tanınması sağlandı. Kurslarda milyonlarca insan okuma-yazma öğrendi. “Halkevleri”nde çok sayıda yazar, şair, tiyatrocu yetişti. Sadece 1933-40 arasında bile “Halkevleri”nde 23450 konferans, 12350 temsil, 9050 dinleti, 7850 film gösterimi, 1245 resim sergisi gerçekleştirildi.

 

     “CHP”ye Bağımlılık ve “DP” Tarafından Kapatılış

 

     “Halkevleri” 1932-1951 arasındaki dönemde “CHP”den ayrı özerk-bağımsız bir kurum haline gelemedi. Aynı zamanda 1946 sonrası “CHP” içinden başlayan gerici atak “Halkevleri”ni de hedefe koyuyordu. Parti içindeki faşizan kanat “2. Dünya Savaşı”nın bitmesine rağmen iktidar olmuştu. Hasan Ali Yücel’in “Eğitim Bakanlığı”ndan ayrılması ve yerine Şemsettin Sirer’in geçmesi bu dönüşümü simgeler. Ve en nihayetinde bir süre sonra “DP” kuruldu ve iktidara geldi.

 

     “Demokrat Parti”nin 1950 yılında iktidara gelmesinin ardından “CHP” tarafından bile neredeyse gözden çıkartılmış “Köy Enstitüleri” ve “Halkevleri” kapatıldı. (Köy Enstitüleri ilk ölümcül darbeyi 1947’de müfredat değişikliği ile almıştı.) “Halkevleri”nde 19 yıl boyunca biriktirilen tüm değerler, ürünler tahrip edildi, kitapları nehirlere atıldı, binalarına, bütün mal varlıklarına el konuldu. Demokrasi ve özgürlük vaadiyle iktidar olan “DP” esasında toprak ağalarının, işbirlikçi sermayedarların, gericilerin temsilcisiydi. Bu dönem emperyalizmle ilişkiler “göbekten bağlanmak” şeklinde kuruluyordu. Egemenlerin bu tercihleri ve baskı politikalarıyla “Halkevleri”nin 1. dönemi de sona eriyordu.

 

     Bu süreçte mümkün olup olamayacağı bir yana devletten ve onun partisinden bağımsızlaşamamak “Halkevleri”nin en büyük dezavantajıydı. Ancak yüzlerce şube, halkodası milyonlarca insanla birlikte yapılan çalışmalar Halkevciliğin ülke topraklarına derin kökler salmasına neden olmuştu. Bu durum aradan yıllar geçmesine rağmen 2. döneminde “Halkevleri”nin yeniden doğmasını sağlayacaktı.

 

     1963-1980 Arası İkinci Dönem

 

     Bilindiği gibi “DP İktidarı” “27 Mayıs Darbesi”yle sona erdi. “1961 Anayasası”nın kabul edilmesinin ardından “CHP” ve “Halkevleri”nin mal varlıklarını geri alma hakkı doğdu. Ancak “CHP” kendine ait sınırlı sayıda mal varlığını geri aldı, “Halkevleri”ne ait olanları ise geri istemedi. Bu kayıtsızlık “CHP” ile “Halkevleri”nin artık doğrudan bağ kuramayacağını işaret ediyordu. 1963’te “Halkevleri” içinde yetişen bir grup aydın örgütü tekrar açtı. Şube binaları artık 1. dönemki görkeminden uzak, kentin kenarlarına doğru çekiliyordu. Ama artık daha bağımsızdı. Ancak yeni kurucuların büyük bölümü bir partiye bağlı olmama halini “siyasetin dışında kalmalıyız” şeklinde yorumluyordu. 63-70 arası yıllar “Halkevleri”nin dönüşümü açısından bir geçiş sürecidir. Bu yıllarda kurslar, eğitim çalışmaları, tiyatro, müzik ağırlıklı çalışma başlıklarıdır. İçerikleri de genelde politikadan uzak konulardır. Ancak yöneticilerdeki bu hal, hayatın gerçeklerine daha fazla direnemeyecektir. “61 Anayasası”nın da etkisiyle ülke dinamik toplumsal bir süreç yaşıyordu. 1961’de kurulan “Türkiye İşçi Partisi”, aydınlar, gençler ve işçi sınıfının ilerici kesimleri tarafından ilgiyle karşılanıyordu. 67’de kurulan “DİSK” işçi sınıfı mücadelesinin sıçramasına yol açıyordu. Ve üniversitelerde devrimci gençlik hareketleri yükseliyor, devrimci mücadele açısından yeni bir dönem başlıyordu. “Halkevleri” de artık bu hareketlerin içinde yer alan, onlara sempatiyle bakan işçilerle, gençlerle doluyordu. “Halkevleri” yönetimi aşağıdan gelen bu basıncın etkisiyle dönüşüme uğruyordu. 1969 yılında Kayseri’de yapılan “TÖS Kurultayı”na gerici-faşistlerin saldırısı “Halkevleri Genel Merkezi” tarafından kınanıyor, bu dönem genel merkez düzeyinde ilk kez politik bir tutum alınıyordu.

 

     12 Mart ve 12 Eylül

 

     “12 Mart 1971 Darbesi” yükselen devrimci hareketi ezmeye, yok etmeye dönüktü. Devrimci önder kadrolar katledildi, toplum büyük bir baskıyla karşılaştı. “Halkevleri” kapatılmadı ama birçok üyesi tutuklandı, bazı şubeleri kapatıldı, hemen hemen her şubesinde faaliyetleri engellendi. Ancak darbe yükselen toplumsal hareketi kısa süre durdurabildi. Kısa süre sonra öğrenci hareketi tekrar yükselişe geçti; işçiler, köylüler, aydınlar seslerini yükseltmeye başladı. “Halkevi Şubeleri” 70’lerin ortasına gelindiğinde “MC Hükümetleri”nin politikaları altında yaşam mücadelesi veren insanların mekanıydı. Bu kültür sanat faaliyetlerine de yansıyordu. 60’lı yıllarda toplumsal sorunlara pek dokunmayan tiyatro oyunlarının yerini “halk tiyatrosu” adı verilen yeni tiyatro modeli alıyordu. 60’lı yılların “Halkevleri Dergileri” doğrudan toplumsal sorunları ele alan içerikle çıkmaya başladı. “Halkevleri” tarafından birçok yerde yapılan “Halk Şenlikleri” 70’li yıllarda binlerce insanı bir araya getiren kültürel etkinliklerdi. 1977 “Halkevleri” yönetimi, Ahmet Yıldız başkanlığında oluşturuldu. Genç, dinamik ve devrimci bu yönetim Atatürkçü kesimlerden sosyalistlere kadar geniş bir kesimin ilerici, anti emperyalist, anti faşist taleplerini dillendiriyordu. “Halkevleri”nin toplumsal muhalefet safındaki bu konum alışı sağ basının, sivil faşist terörün hedefi olmasını beraberinde getirdi. Üyeleri katledildi, binaları kurşunlandı, 1977 yılında “Genel Merkezi”ne yapılan bombalı saldırı sonucu bina tamamen tahrip oldu. Ancak bu saldırılara rağmen “Halkevleri” toplumsal muhalefetin ilerici, direnişçi bir kitle örgütü ve kültür sanat örgütü olma işlevini yerine getirdi. “12 Eylül Faşist Darbesi” “Halkevleri”ni kapattı, genel başkanını ve birçok yöneticisini tutukladı, mal varlıklarına el koydu. Ahmet Yıldız “Halkevleri” faaliyetlerini “12 Eylül Mahkemeleri”nde bir adım geri atmadan savundu.

 

     1932’de devlet kurumu olarak “yukarıdan” yoluna başlayan “Halkevleri” ikinci kez açıldığı 1963’ten 1980’e kadar bu kez “aşağıdan” bizzat halkın kendisi tarafından dönemin ihtiyaçlarına göre dönüştürülmüştü. “Halkevleri”  “halkın örgütü olma” sıfatını ne bizim ne de başkalarının atfettiği bir sıfat olarak aldı. Bu özellik ona bizzat halkın kendisi tarafından verildi.

 

     Halkevleri 1987’de Yeniden Kuruldu: “3. Diriliş Dönemi”

 

     1987-1996: “Merkezi Programı Olmayan Şemsiye Örgütü”

 

     1980 darbesi diğerlerinden çok daha ağır bir baskı politikasıyla ve bir gerici projeyle geldi. Katliamların, işkencelerin üzerine kurulan rejim parlamenter demokrasiye geçildiğinde de sürdü. “Halkevleri” “Sıkıyönetim Mahkemeleri”nde yargılandığı davada beraat etti. Ancak malvarlıkları, binaları talan edilen örgütü yeniden ayağa kaldırmak hiç de kolay değildi. 1987 yılında 1980 öncesinden kalan sınırlı sayıda “Halkevci”, “Halkevleri”ni tekrar kurdu. Toplumsal yaşamın derinliklerine doğru kökler salan demokratik kitle örgütünün yeniden kuruluşuna bu yüzden “3. Diriliş Dönemi” denildi. Kuruluşu zordu ama derin kökleri kolay canlanmasını sağladı. Kısa sürede “Halkevleri” ilerici toplumsal muhalefetin yan yana geldiği bir şemsiye halini aldı. 80’lerin ikinci yarısı üniversitelerde gençlik hareketi, işçi hareketi “12 Eylül” sonrasındaki en ciddi muhalefet hareketleriydi. Bu, zaten sürmekte olan baskı rejimini daha da sertleştirdi. Bu dönem aynı zamanda Kürt halkının kirli savaş politikalarıyla bastırılmaya çalışıldığı, faili meçhullerle, katliamlarla muhalefetin ezilmeye çalışıldığı bir dönemdi. Bu baskıdan kendisini “Halkın muhalefet evleri” olarak tanımlayan “Halkevleri” de nasibini alıyordu. Sosyalistlerin yasal siyasal partiler kurarak çekilmesinin etkisinin baskılarla aynı zamana denk gelmesi birçok “Halkevleri” şubesini varlıklarını devam ettirme sıkıntısına düşürmüştü.

 

     1987-1996 arası dönem “Halkevleri”nin merkezi bir program etrafında hareket etmediği, ilerici çeşitli toplumsal kesimlerin yan yana geldiği yerler oldu. Şubelerin çalışmalarında çeşitli farklar vardı. Aynı zamanda birçok geleneksel sol yapı yeni bir dönem, yeni mücadele araçları, partiler tartışıyordu. Bir yandan kamu çalışanları hareketinin, öğrenci hareketinin yükseldiği, diğer yandan tartışmaların sürdüğü bu dönemde “Halkevleri”ne dair yürüyen tartışma örgütün kültür sanat örgütü mü, yoksa muhalefet örgütü mü olacağına ilişkindi.

 

     1995 Olağanüstü Genel Kurulu ve “Halkın Muhalefet Evleri”

 

     15 Ocak 1995 tarihli olağanüstü genel kurul bu açıdan önemlidir, bu genel kurula iki ayrı listeyle girildi. 14 Ocakta “Anıttepe”deki prefabrik binadan oluşan genel merkezde yapılan iki yüz kişinin katıldığı konferansta iki ayrı görüş ortaya çıktı. “Halkevleri”ni kültür sanat örgütüne çevirerek politikadan soyutlayan bir görüş ile kültür ve sanat işlevini reddetmemekle birlikte halkın muhalefet evleri olması görüşünü savunanlar arasında geçen tartışmaların ardından ertesi gün yapılan seçim, halkın muhalefet evleri tezini savunanların listesinin kazanmasıyla sonuçlandı.

 

     1996 yılındaki olağan genel kurulda yeniden alevlenen bu tartışmalara yanıt: muhalefet örgütü ve bunun yanında da kültür sanat örgütü olma şeklinde verildi. Ancak bu cevabın toplumsal hayatta karşılık bulabilmesi hiç de kolay değildi. Sol içi tartışmalardan çıkan sonuçlar “Halkevleri”nin büyük oranda küçülmesine neden oldu. Bazı “Halkevi” şubeleri doğrudan çeşitli siyasi partilerin şubesine dönüştürüldü. Bazılarının eşyaları taşındı. Ancak bu dönem kendilerine mücadele örgütü olarak “Halkevleri”ni seçen bir avuç genç devrimci ve geçmiş mücadele dönemlerinden kalan az sayıda insan, rüzgarın kendilerinden yana esmediği koşullarda yeni bir süreç başlattı.

 

     “Parasız Eğitim, Parasız Sağlık”

 

     1996 yılında gerçekleşen genel kurulunda “parasız eğitim, parasız sağlık” kampanyası yapılması kararı alındı. Bu yıllarda yeni mücadele dönemine ilişkin birçok pratik arayış mevcuttur. Somut eylemlerin, kampanyaların yanında halkın parasız sağlık hakkından yararlanması için klinik, parasız dershane gibi deneyimler bu yıllarda hayata geçirildi. Aynı dönem “IMF”, “DB” gibi emperyalist kurumların direktifleriyle hayata geçirilen iktidar politikalarına karşı mücadele öne çıkıyordu. “Halkevleri” bu yıllardan itibaren ısrarlı meşru, militan bir mücadelenin sonucu olarak büyümeye, gelişmeye başladı.

 

     Anti-emperyalist Mücadele ve Kampanyalar

 

     2001 krizinin ardından emperyalizmin, sermayenin istikrar isteğinin sonucu olarak iktidara gelen “AKP” “Halkevleri” mücadelesi açısından yeni bir dönemin başlamasına neden oldu. Emperyalizmin Ortadoğu siyaseti ve ülkemizdeki neoliberal politikaları uygulama görevini üstlenen ve bunu da ilk dönem demokrasi vaatleriyle maskeleyen “AKP”nin bu siyasetine karşı durmayı “Halkevleri” kendisine temel görev olarak belirledi. 2002 sonrası Afganistan ve Irak müdahalelerine karşı yükselen savaş karşıtlığını büyütmede Halkevciler önemli sorumluluklar aldı. Günü geldi Çukurova’da savaş mağduru şoförlerin mücadelesini örgütledi, günü geldi “Karadeniz uşağı Amerikan uşağı olmayacak” diyerek “Karadeniz”i boydan boya yürüdü.

 

     Halkın Bağımsız Siyaseti

 

     “Halkevleri” “AKP”nin iktidarı süresince egemenler arası yürütülen kavgalarda “ulusalcı ya da liberal” hiçbir egemen kampa yaslanmadı. İktidarın, sistemin karşısına halkın kendi talepleriyle çıkmaya çalıştı. Eğitim ve sağlık başta olmak üzere neoliberal politikaların yıkıma uğrattığı temel hakları mücadele alanları haline getirdi. Sağlık hakkından yararlanmak için nüfus cüzdanının yeterli olması gerektiğini toplumsal bir talep haline getirdi. Gün geldi sağlık örgütleriyle yan yana geldi, gün geldi on binlerce bildiriyle halka ulaştı, gün geldi özel hastane açılışlarında Tayyip Erdoğan’ın karşısına dikildi. Eğitim alanında neoliberal yıkımın en görünür olduğu uygulamalara karşı direnişler örgütlemeye çalıştı. Okullarda aidat toplanmasına, kayıt parasına karşı mücadele etti. Birçok okulda velilerle birlikte parasız kayıt yaptırdı.

 

     Halkın Hakları Mücadelesine Doğru

 

     Bu deneyimlerin ışığında 2006 yılında düzenlenen “parasız eğitim, parasız sağlık için, 1 imza ile katıl, 1 milyon imza ile değiştir” kampanyası önemli bir dönüm noktası oldu. “Halkevleri” artık hemen hemen bütün şubeleriyle ortak hareket eden, bir mücadele programı etrafında birleşmiş bir hareket halini alıyordu. Bu sürecin ardından Halkevcilerin örgütlediği mücadele başlıkları hızla artmaya başladı. Barınma, su, ulaşım, enerji, ekoloji gibi birçok yeni mücadele alanları ortaya çıktı. Güvencesizliğe karşı yürütülen direnişlerin en önemli destekçilerinden biri “Halkevleri” olmaktaydı. Mücadele aynı zamanda yaratıcı, yeni birçok mücadele biçimini beraberinde getirdi. Özellikle “AKP”nin yürüttüğü kentsel yağma politikalarına karşı halkın barınma hakkının savunulmasında çok önemli mücadele deneyimleri ortaya çıkardı, barınma hakkı meclisleri kurdu. Bu dönem “Halkevleri” “hak mücadelelerinin” örgütü haline geldi. “Yaşasın halkın hakları mücadelesi” sloganı bu dönemde yükseltilen eğitim, sağlık, barınma hakkı mücadelelerinden; parasız ulaşım talebiyle, parasız ulaşım hakkı talebini turnikelerden atlayak dillendirdiği eylemlerden, doğanın talanına karşı yürütülen direnişlerden doğdu.

 

     2007-2011 Halkın Hakları Forumları

 

     Bu mücadelelerin bir araya geldiği “2007 Halkın Hakları Forumu”nda mücadele programı daha belirgin hale geldi. Yıllardır yürütülen mücadele çizgisinin emperyalizmden bağımsız, bütün temel hizmetlerin kamusal olarak sağlandığı, Kürt sorununun eşit haklar temelinde çözüldüğü, kardeşliğin ülkesi mücadelesi olduğu çok daha net bir biçimde formüle edilmiş oldu. 2011’de “Halkın Hakları Forumu” ikinci kez bir araya geldiğinde bu kez hak mücadeleleri alanından doğan zengin deneyimler ve bu mücadelelerin örgütleri bir araya geldi.

 

     2010’lu yıllara gelindiğinde “Halkevleri” ülkemizin en önemli demokratik kitle örgütlerinden birisi haline geldi. Toplumsal muhalefetin birlikte örgütlediği her süreçte, “Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformları”nda, “1 Mayıs” mücadelelerinde ön saflarda yer aldı. Kent ve doğanın talanına karşı kurulan platform ve birliklerin kurulmasında yoğun emek harcadı. Dönem dönem de kendi başına gerçekleştirdiği “Aklamıyoruz haklıyoruz” gibi kampanyalarla binlerce insanı Ankara’da buluşturdu.

 

     2010 sonrası “AKP”nin her alanda sürdürdüğü politikaların üstünün örtülemediği bir döneme girilmiş oldu. Ankara’nın göbeğinde günlerce süren işgal eylemiyle “Tekel” işçileri güvencesizleştirme politikalarının sonuçlarını direnerek daha da görünür kılıyordu. “Halkevleri” bu direnişin bileşeni olarak hareket etti. Hem Ankara’da hem ülkenin birçok yerinde dayanışma eylemleri örgütledi. 2011 genel seçimleri öncesinde temel mücadele başlıklarıyla Ankara’da mitinglerin düzenlenmesine öncülük etti.

 

     Hopa ve Erdoğan’la Karşı Karşıya Geliş

 

     Aynı dönem Tayyip Erdoğan’ın Hopa’ya gidişini protesto eden Hopalılar polisin saldırısına maruz kaldı ve “Halkevleri” üyesi Metin Lokumcu katledildi. Halkevciler ülkenin dört bir tarafında meydanlara çıktılar, katliamı protesto ettiler. Ve bizzat Tayyip Erdoğan olmak üzere iktidar ve yandaşları tarafından hedef gösterildiler. Ankara’daki protestolar sonrası onlarca “Halkevi” üyesi tutuklandı. Ancak bütün bu saldırılar meşru bir hak mücadelesi çizgisiyle karşılandı ve “AKP”ye geri adım attırıldı. “Halkevleri” tüm bu süreçlerde o zamanlar iktidar ortağı olan cemaat tarafından da saldırıya uğruyor, cemaat gazetelerinde düzmece haberlerle karalanmaya çalışılıyordu.

 

     Eğitim Hakkı İçin Mücadele

 

     Eğitimde büyük bir dönüşümü hedefleyen piyasacı ve gerici 4+4+4 yasasına karşı mücadelede de “Halkevleri” önemli görevler üstlendi. Ülkenin dört bir yanında dönüşümün ne olduğu yüzlerce etkinlikle halka anlatıldı. Velileri, öğretmenleri, öğrencileri ve eğitim hakkını savunan herkesi bir araya getiren meclisler, koordinasyonlar kuruldu. Yasanın uygulamaya konulmasının ardından 4+4+4’ün ortaya çıkarttığı yıkımları açığa çıkartmak ve mücadeleyi örgütlemek için çalışmalar yapıldı. Aylık yayınlanan eğitim hakkı raporlarıyla bunlar kamuoyuyla paylaşıldı.

 

     Halkevci Kadınlar

 

     Haklarına ve yaşamlarına sahip çıkan kadınlar, “Halkevi Şubeleri”nde eğitimden sağlığa, çevre-doğa mücadelesinden kadına yönelik şiddete kadar birçok mücadele başlığında birleşti. Okuma yazma kursları, kültür sanat faaliyetleri, bilinçlendirme toplantıları gibi çalışmaların yüzlerce örneği şubelerde gerçekleşti. Kadınların toplumsal yaşamın dışına itilmesine, kadınlara dönük her türlü şiddete ve gerici saldırı biçimlerine, kadın cinayetlerine, yok sayılmaya karşı mücadele geçtiğimiz 10 yıl içerisinde özerk bir kadın çalışmasını “Halkevci Kadınlar” ortaya çıkardı.

 

     “AKP”nin kürtajı yasaklaması ile simgeleşen kadın düşmanı siyaseti karşısında kadınların ilk andan itibaren “benim bedenim benim kararım” diyerek yürüttüğü kitlesel, militan mücadelenin kadın hareketinin ortak mücadele hattına dönüşmesinde “Halkevci Kadınlar”ın kararlı, militan muhalefet çizgisindeki ısrarı etkili oldu. Özgecan Aslan cinayetine karşı Türkiye’nin dört bir tarafında en kitlesel sokak eylemlerinde “Halkevci Kadınlar” en ön saflarda yer aldı. Çocuk ve kadın düşmanlığının meşrulaştırılmaya çalışıldığı, çocukların istismarcıları ile evlendirilmesi ve tecavüz af yasası karşısında bu ülkenin bütün kadınları gibi “Halkevci Kadınlar” da mücadeleyi büyüttüler. Bu çocuk/kadın düşmanı yasayı iptal ettirmek için hem sokakta, hem mecliste kitlesel ve militan mücadeleyi umut ile birleştiren kadınlar yasayı iptal ettirdiler.

 

     Haziran İsyanı

 

     2013 Haziran’ına gelinen süreçte “AKP”nin bütün temel alanlarda yarattığı yıkıma, baskıcılığına, faşizmine karşı biriken öfkeler kitlesel tepkilere dönüşmeye başlamıştı. Hak talepleriyle sokağa çıkan binlerce insan, kadına yönelik erkek egemen, gerici, cinsiyetçi politikalara karşı yükselen kadın militanlığı, internet sansürüne karşı on binlerin katıldığı eylemler, eğitim hakkı mücadelesi, yaşam alanlarına ve tercihlerine dönük iktidar müdahalelerine duyulan tepki, ODTÜ’yle başlayan ve tüm ülkeye yayılan üniversiteli eylemleri “Haziran İsyanı”nın kıvılcımlarıydı. Ve o kıvılcım 2013 Mayıs’ı sonunda “Gezi Parkı”nın yerine “Topçu Kışlası” yapılmasını engellemeye dönük eylemlerde alev aldı.

 

     Halkevciler sokakları haklı talepleriyle dolduran milyonların içerisinde yer aldı. Oluşan onlarca forumun içerisinde aktif şekilde yer aldılar. “Gezi Parkı”nda, İstanbul’un mahalleleri’nde, Antakya Armulu’da, Ankara Dikmen’de, Tuzluçayır’da direnişlerin ve “Haziran İsyanı”nın sürdüğü her yerde Halkevciler direnişleriyle, emekleriyle yer aldılar. “Haziran İsyanı”nda katledilen 8 gencimizden bir tanesi “Hatay Halkevi” üyesi Ahmet Atakan diğer kaybettiklerimiz gibi milyonların kalbine gömüldü.

 

     “Haziran İsyanı”ndan 7 Haziran’a

 

     “Haziran İsyanı” aynı zamanda iktidar içi çatışmaları da derinleştirdi. Uzun süre ittifak halinde hareket eden “AKP-Cemaat” ayrımı tasfiyeyle ve kopuşla sonuçlandı. “17-25 Aralık”ta yolsuzlukların ortaya dökülmesiyle kavga yeni bir boyuta sıçramış oldu. Aynı dönem iktidarın Suriye politikasının çöktüğü ve bu siyasetin bir savaş suçları toplamı olarak tescillendiği bir dönem oldu. Bu zaman zarfında ülkemiz cumhurbaşkanlığı, yerel seçimler ve genel seçimler olmak üzere üç seçim atlattı. “Halkevleri” öncelikli olarak “AKP”nin teşhir edilmesi, durdurulması politikasıyla hareket etti. “AKP” “Haziran İsyanı”nın da birikimiyle 7 Haziran’da sandıkta yenildi. Sonrası malum bildiğimiz yaşadığımız, yaşamakta olduğumuz süreç. “Halkevleri” bütün bu sürecin içerisinde aktif bir mücadele örgütü olarak yer aldı.

 

     Dayanışma Faaliyetleri

 

     Bu aktif mücadele çizgisinin yanında “Halkevleri” aynı zamanda bir dayanışma örgütü olma özelliğini geliştirerek sürdürdü. Her şubenin kendi bölgesinin aynı zamanda dayanışma, kültür sanat örgütü olma özelliği oldukça önemlidir. Şubeler isteyen herkesin faaliyetlerine, karar süreçlerine doğrudan katılabildiği mekanlar olmuştur. Bu nedenle “Halkevi” faaliyetleri kendine özgü, onlarca farklı, renkli deneyimi ortaya çıkartmıştır. Aşağıdan yukarıya var olan bu özellik dayanışmacılığın aynı zamanda “Halkevleri”nin programının en önemli başlıklardan biri olmasını sağladı. “1999 İzmit Depremi” sonrası örgütlenen dayanışma faaliyetleri, 2006 yılında Filistin halkıyla dayanışma kampanyamız, “Van Depremi” sonrası yardım kampanyamız ve “Van Çocuk Evi”, geçtiğimiz yıllarda “İŞİD” saldırısına maruz kalarak ülkemiz topraklarına gelen Ezidi, Kürt ve Türkmen halklarıyla dayanışma kampanyası, Soma’da yaşanan işçi katliamı sonrası açılan “Soma Madenci Evi” birkaç örnek.

 

     Yaz Okulları ve “Uçurtma Çocuk Dergisi”

 

     10 yılı aşkın zamandır sürdürülen ve Türkiye’nin dört bir tarafında binlerce çocuğun katılımıyla gerçekleştirilen “Yaz Okulları” ise son dönemin en önemli deneyimlerinden birisi oldu. Çocuklar “Yaz Okulları”nda bilimle, sanatla, sporla tanışıyor, çocuklarla bilgisini paylaşmak isteyen yüzlerce yetişkin “Yaz Okulları”nda eğitmenlik yapıyor. Ve bu deneyim geçtiğimiz yıl yeni bir güzelliğin, “Uçurtma Çocuk Dergisi”nin doğmasına neden oldu. “Halkevleri” tarafından çıkarılan çocuk dergisi binlerce çocukla buluşuyor ve düzenlediği onlarca etkinlikle çocukların sosyalleşmesine, birlikte üretmesine, eğlenmesine katkı sunuyor.

 

     Festivaller ve Şenlikler

 

     Bu yıl 12’incisi düzenlenecek olan “İşçi Filmleri Festivali” ise “Halkevleri”nin öncülük ettiği diğer önemli bir çalışma. Dünyanın birçok yerinden işçi sınıfına ait öyküler tamamen gönüllülerin emeğiyle “1 Mayıs”ta başlayarak onlarca şehri, kasabayı, fabrikayı, hatta köyleri dolaşıyor, on binlerce izleyiciyle buluşuyor.

 

     “Halkevleri” bu dönem aynı zamanda 1980 öncesi başlattığı “Halk Şenlikleri” geleneğini sürdürdü. Gerek şube gerek “Genel Merkez” düzeyinde yapılan etkinliklerde sanatçılar her yıl binlerce insanla buluşuyor.

 

     Mücadelenin En Kritik Eşiklerinden Birindeyiz

 

     Ve şimdi ülkemiz en zor dönemlerinden birini yaşarken “Halkevleri” ülkemizde eşitlik, özgürlük, barış, bağımsızlık, demokrasi ve laiklik mücadelesinde biriktirilmiş bütün değerlerin mirasıyla mücadele ediyor. “Başkanlık” adı altında 80 milyonun iradesi tek bir kişiye teslim edilmek isteniyor. Baskıyla, savaşla, katliamla sürdürülen iktidar ancak bütün erklerin tek elde toplandığı bir rejimle ayakta kalabileceğini düşünüyor. Diğer yandan milyonlarca insan savaşsız, baskısız, düşmanca değil kardeşçe ve haklarını alarak insanca yaşamak istiyor. Şimdi ülkemiz bu mücadelenin en kritik eşiklerinden birinde. Bu mücadele iyiyle kötünün, aydınlıkla karanlığın mücadelesi. Bu mücadele yok sayılmaya karşı var olma mücadelesi. Bu mücadele eşitsizliğe, kadın düşmanlığına karşı eşitlik ve yaşam mücadelesi. Gericiliğe karşı laikliğin, savaşa karşı barışın, faşizme karşı demokrasinin, sömürüye karşı insanca yaşam talebinin mücadelesi. “Halkevleri”nin 85 yılının öyküsü saltanat değil, demokrasi, ümmet değil yurttaş, gericilik değil laiklik, faşizm değil özgürlük sloganıyla özetlenebilir. “Halkevleri” 85. yılını kutlarken bu değerleri sahiplenen herkesi ülkemizin bugünü ve geleceği için sorumluluk almaya, “Hayır” sesini büyütmeye çağırıyor. “Bu memleket bizim, bu davet bizim.”


     http://sendika15.org sitesinden alınmıştır. - 21.02.2017, Salı




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5772320
Online Ziyaretçi Sayısı:44
Bugünlük Ziyaret :1088

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.