23.03.2017 / Hüseyin Haydar - Bir İhanet Belgeseli

The Green Prince
The Green Prince (Yeşil Prens) belgeselinde,
Musab Hasan Yusuf (solda) ve
 Gonen Ben
Yitzhak'ın (sağda)
 olduğu bir kare.


     Memleketi pazarlayanlar neyimiz var neyimiz yoksa yabancılara peşkeş çektiler. Şimdi Türkiye’nin milli güvenliğini, insanımızın ruhunu pazarlıyorlar.

 

     Yolculuklarımı gündüzleri yapmayı severim. Yol boyunca hem akıp geçen doğanın tadını çıkarır hem de daha rahat dergi, kitap okursunuz.

 

     Birkaç ay önce Akçay’dan İstanbul’a doğru “Kamil Koç” ile yola çıktım... Okumaktan yorulduğum bir ara önümdeki koltuğa gömülü TV ekranını kurcalarken, belgesel bölümündeki “The Green Prince” (Yeşil Prens) adlı film ilgimi çekti. Tek belgeseldi. Adı da ilginç... İzlemeye koyuldum.

 

     Filistinli Savaşçılara Leke Sürmek

 

     İsrail-Filistin olaylarını gerçek olaylara dayanarak yansıttığını iddia eden “The Green Prince”, ajanlaştırma trajedisi üzerine kurgulu, bir ihanet belgeseli. Şöyle ki, “Hamas”ın kurucusu Şeyh Hasan Yusuf’un oğlu Musab Hasan Yusuf’un İsrail gizli istihbarat örgütü “Shin Bed”in eline nasıl düştüğünü, kendi mantık kurgusu içinde yine “kendi annesiyle zina etmekten daha ağır olan kendi halkına ihanete” nasıl mecbur kaldığını ve sonunda “ABD”ye yerleşerek Hıristiyanlığa nasıl geçtiğini anlatıyor. Sanatsal teknikleri sonuna kadar kullanan film, ince ve çok etkileyici bir dille bilinçaltına İsrail yanlısı mesajlar yüklüyor. İzleyiciye, İsrail’in kendini savunduğu, fakat Filistinlilerin birer terörist ve acımasız oldukları duygusu verilmeye çalışılıyor. Filistinli kurtuluş örgütlerinin kendi elemanlarını işkenceyle nasıl acımasızca öldürdüğüne kadar işi vardırıyor. Hatta servisteki kod adı “Yeşil Prens” olan Musab’ın kendi ağzından çocukken bir ağabey tarafından nasıl tecavüze uğratıldığı vb. daha pek çok aşağılayıcı ayrıntıya yer veriliyor.

 

     Vehbi’nin Kerrakesi

 

     Böylesine hassas bir konuda böylesine taraflı bir “belgesel”in “Kamil Koç” otobüsünde ne işi var? Milyonlarca “Kamil Koç” yolcusuna böyle bir psikolojik savaş ürününü yollar boyunca izletmek kimin aklına gelir? İyi niyetle yapılmadığı kesin. Fakat kökleri eskiye dayanan Atatürkçü, vatansever bilinen milli bir otobüs firmasının buna nasıl olup da izin verdiğine şaşırdım.

 

     İşin içinde bir iş var diye düşündüm. Her şeyden önce gerçeklere, daha sonra Türk milletinin duygularına, Türk devletinin dış siyasetine bu kadar ters bir filmin “Kamil Koç” otobüslerinden servis edilmesi ne anlama geliyor?

 

     Yemek molasında otobüs ekibinin masasına gittim. Durumu açıkladım. Filmden haberlerinin olup olmadığını sordum. Açıktan açığa İsrail propagandası yapıldığını ve bu işi niçin “Kamil Koç” gibi bir firmanın yaptığını anlamadığımı, film kaldırılmazsa bu durumu gazetemde yazacağımı vb. söyledim. Otobüs ekibi yüzüme bakmakla yetindi.

 

     Otobüsümüz hareket eder etmez kaptanlardan biri yanıma geldi ve “Kamil Koç firmasının birkaç yıl önce İsraillilere satıldığını, filmlerinse merkezden seçildiğini...” söyledi. “Kamil Koç”un İsraillilere satıldığını o an öğrendim. Vay be! “Kamil Koç”, “Kamhi Koç” olmuş da haberimiz yok. Demek tahmin ettiğim gibi, filmin yayına sokuşturulması rastlantısal değil, planlı. Türkiye’yi köşe bucak, gece gündüz dolaşan binlerce araç, yüz binlerce seferle milyonlarca yolcuyu taşıyan bir milli kuruluşumuz, İsrail gibi kriminal bir devletin eline geçiyor. Bu durumun, dünyanın en etkili gizli servislerinden “Mossad” için nasıl büyük bir olanak, ülkemiz için ne kadar büyük bir istihbarat tehdidi oluşturacağını düşünebiliyor musunuz? Uyarımıza karşın, iki ay sonra “Kamil Koç” otobüslerinde “belgesel”in kaldırılmadığına, “The Green Prince”in yolcuların beynini yıkamaya devam ettiğine üzülerek tanık oldum. Türkiye’nin sahipsizliği adına tepki göstermemek elde değil. Milli kurumlarımız, hatta stratejik varlıklarımız kolayca yabancılara satılabiliyor. “Hacı Şakir”in Amerikan “Colgate” firmasına satılması gibi.

 

     Türk devleti Türk milletinin 80 milyonunun beden ve akıl sağlığını yabancılara emanet ederse, varlıklarını yabancılara satarsa nasıl ayakta kalabilir? İçinden çökertilmez mi?

 

     Yağdan sabuna, petrolden madenlere, limanlardan yollara, camdan kağıda, bankalardan sigorta şirketlerine, “Telekom”dan çeliğe, TV kanallarından ürettiğimiz fındığa, çaya, şekere kadar ne var ne yoksa yabancılara peşkeş çektiler. Şimdi Türkiye’nin milli güvenliğini, insanımızın ruhunu, pazarlıyorlar... İşte bunu başaramayacaklar.


     Dipnot: İnternetten araştırınca şu bilgilere yer veriliyor: Türkiye’nin ilk otobüs firması “Kamil Koç”un yüzde 100’ü 65 milyon dolara “Actera Group” adlı şirkete satıldı. “Actera”nın kurucusu ve tepe yöneticisi İsak Antika… Başkan Antika; Türkiye, BDT, Balkanlar ve İsrail Bölge Başkanlığı, Türkiye ve Orta Asya Bölüm Başkanlığı ve Türkiye Ülke Başkanlığı görevlerini yürütmüş. Grup, içinde “Tekel”in satıldığı “Mey İçki”nin, “Turkassed”, “Tam Faktoring”, yer hizmetleri şirketi “Çelebi”nin bulunduğu Türkiye’nin 15 önemli kuruluşuna sahip.



     Aydınlık Gazetesi - 23.03.2017, Perşembe




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5758815
Online Ziyaretçi Sayısı:15
Bugünlük Ziyaret :1313

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.