09.03.2017 / Burcu Bilgin - West Side Story: Durun Siz Kardeşsiniz!

West Side Story


    
Kimsenin rengini, ırkını seçerek gelmediği bu evrende herkesin eşit olması gerekirken, giderek ırkçılığın, sert milliyetçiliğin yükselişte olduğu bir döneme tanıklık ediyoruz. Yıllar içinde edinilen kazanımlar eriyip giderken, en başa dönüyoruz, hüzünle... Martin Luther King “I have a dream/Bir rüyam var” konuşmasını yaptığında dünyaya gelenler 54 yaşındalar bugün. Ama  Amerika, Donald Trump politikalarıyla o döneme geri döndü.

 

     Bir siyahın başkanlık koltuğuna oturmasıyla umutlanan, ancak o dönemde dahi aradığını bulamayan milyonlar sınırlara örülmeye hazırlanılan duvarların, Müslüman ülke vatandaşlarına vize kısıtlamalarının gündeme geldiği  karanlık bir döneme girdi. Ve bakınız ki 1950’li yıllarda yazılmış bir müzikal sanki bugünmüş gibi her şeyi anlatıyor: “West Side Story/Batı Yakası’nın Hikayesi”...

 

     Arthur Laurent’in, Shakespeare’in iki aile arasında Verona’da yaşanan yersiz bir düşmanlığı konu alan baş yapıtı “Romeo ve Juliet”ten esinlenerek yazdığı romandan müzikal sahnesine uyarlanan “West Side Story”, 1950’lerin ortalarında New York’un üst batı kotlarındaki varoşlarda yaşayan Porto Riko ve Polonyalı göçmen gençler arasındaki düşmanlığı anlatıyor.

 

     Kendilerine “Jetler/Jets” ismini veren Polonyalı “beyaz” çete, bölgede sırf derisinin renginden ötürü istemediği “Köpekbalıkları/Sharks” çetesine düşmanlık güdüyor. Eski bir “Jets” üyesi olan Tony ise ne kadar uzak durmaya çalışırsa çalışsın çetenin lideri Riff ile dostluğu sebebiyle bunu başaramıyor ve bir dükkanda mütevazı biçimde çalışarak kurmaya çalıştığı “yeni hayatını” sürdüremiyor.

 

     Bir de işin içine “Sharks” çetesinin lideri Bernardo’nun kızkardeşi Maria’ya duyduğu aşk girince Tony kendini dönülmez bir yolda buluyor.

 

     Leonard Bernstein’ın müzikleri, Stephen Sondheim’ın lirikleriyle bezeli bu hikaye, 18 Mart’a kadar “İstanbul Zorlu PSM”de  izleyici karşısına çıkıyor.

 

     “America”, “Something’s Coming”, “Maria”, “Tonight”, “Somewhere” gibi parçalarını aslında herkesin bir yerlerden duyup bildiği “West Side Story”, Natalie Wood ve Richard Beymer’in başrolünü üstlendiği 1961 yılı Oscarlı filmle de tanınıyor. Hatta Seren Serengil/Emrah versiyonlu yerli çevrimi bile mevcut.

 

     Ünlü müzikal, İstanbul’da “Broadway Koreografisi”ne sadık biçimde sahneye geliyor. Grup dansları, ışık düzeni ve kostümleriyle çok başarılı bir prodüksiyon olan “West Side Story”de Tony rolündeki Kevin Hack, 1961 yapımı filmdeki Richard Beymer’i çok andıran fiziği ve üst düzey performansıyla bu rolün adamı.

 

     Yine “Sharks” çetesi lideri Bernardo’nun evlilik hayalleri kurduğu sevgilisi Anita’yı canlandıran Keely Beirne, aksanıyla, danslarıyla, oyun gücüyle tam anlamıyla ateşli bir Latin güzeli, rolünün de hakkını veriyor.

 

     Ancak Maria rolündeki Jenna Burns, bize Porto Riko’lu genç bir kız havası vermekten oldukça uzakta. Rus asıllı Natalie Wood’un ölümsüzleştiği Maria rolünde Burns cılız kalıyor, rol arkadaşına uyum sağlayamıyor, aksanı Porto Riko’lu gibi değil. Dolayısıyla da müzikalin aksayan yanı oluyor ve açıkçası bu da iyi bir prodüksiyon adına büyük bir eksi...

 

     Porto Riko da Amerika’da

 

     Aslında ırkçılığın, “kendi gibi olmayanlara” düşmanlığın anlamsızlığını zaten kavrayamayanların bir müzikal izleyip fikrini değiştirmesi mümkün değil. Ancak 60’lı yılların başlarında gerçekleştirilen bir projeyle çehresi değişen eskinin New York varoşlarındaki iki topluluğun anlamsız savaşını görmek, “gören gözleri” biraz daha açabilir. Üstelik de iyi bir müzikal izlemiş olursunuz.

 

     Derisinin renginden, farklı kültürden olması nedeniyle dışlanan Porto Riko’lularla, “İkinci Dünya Savaşı”nda Avrupa’nın itilmişi konumundaki Polonyalılar’ın her ikisi de oraya sonradan geldiği halde birbirine savaş açmasının, yani “misafirin misafiri istememesinin” öyküsü “West Side Story”...

 

     Bugün ABD’de, İngiltere’de, İsveç’te, Fransa’da, Kanada’da, Almanya’da, hatta yavaş yavaş ülkemiz Türkiye’de yaşanan göçmen sorununun, farklı milliyetlerin artık kaynaşması gerektiğinin, uzlaşmanın, dostluğun/düşmanlığın ve kabullenmenin müzikli anlatımı... Giderek globalleşen dünyada düşmanlığın ardından gelen kardeşliğin notalara dönüşmüş hali... Ne güzel diyor meşhur şarkısında: “Göçmenler Amerika’ya gidiyor/Amerika’ya binlerce selam/Amerika’da kimse bunu bilmiyor ama/Porto Riko artık Amerika’da”...

 

     http://sinekafe.com sitesinden alınmıştır. - 09.03.2017, Pazar




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5783527
Online Ziyaretçi Sayısı:18
Bugünlük Ziyaret :642

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.