05.05.2017 / Tunca Arslan - Japonya’da İlk Hıristiyanlar


     Roland Joffe imzalı 1986 yapımı “Misyon” (The Mission), başrollerdeki Robert De Niro ve Jeremy Irons gibi iki güçlü oyuncu ve Oscar kazanan görüntü yönetiminin de sayesinde sinema tarihinde derin iz bırakmış bir filmdir. “Cannes”da “Altın Palmiye”yle ödüllendirilen film, 18. yüzyılda Cizvit rahiplerin Güney Amerika’daki misyonerlik faaliyetlerini, İspanyol ve Portekiz sömürgeciliğinin kıtadaki rekabetini çok etkili biçimde anlatır.

 

     Yaşayan en büyük Amerikalı yönetmenlerden biri kabul edilen “Taksi Şoförü”, “Geç Saatler”, “Kızgın Boğa”, “Sıkı Dostlar”, “Köstebek” gibi filmleriyle sinemaseverlerin gönlünde taht kurmuş olan Martin Scorsese, “Sessizlik”te, öncelikle “Misyon”u akla getiren biçimde Cizvit rahipleri bu kez 17. yüzyıl Japonyası’na götürüyor. Tıpkı dinin doğuş dönemlerindeki gibi, ülkedeki ilk Hıristiyanların ne denli büyük acılar yaşadıklarını, mağaralara kapandıklarını vs anlatan, kısa yoldan söyleyecek olursak, Scorsese’nin kariyerine pek yakışmayan, beklentileri büyük oranda boşa çıkaran bir film var karşımızda. Zaten Scorsese çok sayıda başyapıtla birlikte, çok sayıda vasat filme de imza atmasıyla tanınır.

 

     Kelle Koltukta Misyonerlik

 

     Shusaku Endo’nun 1966’da yayımlanan romanından uyarlanan ve ilk kez 1971’de Japonlar tarafından beyazperdeye aktarılan “Sessizlik”, bir yandan da Francis Ford Coppola’nın ünlü “Kıyamet”ini (Apocalypse Now) çağrıştırarak bir “arayış” öyküsü sunuyor. Hıristiyanlığı seçmiş Japonların idam edildiği, Batılı misyonerlerin işkencelerden geçirildiği 1640’lı yıllarda iki Portekizli rahip, Hz. İsa’yı reddettiğini duydukları ve inancından şüphe etmedikleri hocalarını bulup gerçeği öğrenmek için gizlice Japonya’ya gelir. Her nasılsa, hemen hepsi İngilizce konuşabilen Hıristiyan Japon köylüler arasında gizli ayinler düzenleyip onlara güven veren genç din adamları, savaşçı felsefeye dayanan Şintoizm ile barışçılığa dayanan Budizm arasında sıkışıp kalmış ülkeyi bu cendereden “kurtarmaya”, yani “hakikati” yerleştirmeye azimlidir. Ama kelle de koltuktadır!

 

     “Kıyamet”te, ABD ordusundan ve “uygarlıktan” kaçıp Vietnam ormanlarının derinliklerinde yeni ve ölümcül bir yaşam alanı oluşturan Albay Kurtz’u bulmak için tehlikeli bir yolculuğa çıkan genç yüzbaşı gibi, Rahip Ferreira’yla ilgili gerçeği öğrenmek için yollara düşen genç rahiplerin öyküsünü izliyoruz 161 dakika boyunca. Karşımızda Martin Scorsese adına yakışan türden bir “büyük prodüksiyon” var ve Budist mahallede haç satmaya çalıştığı, din propagandasını abarttığı bolca sahneye rağmen öyle sıkıcı bir film de sayılmaz “Sessizlik”. Örneğin Scorsese’nin kariyerindeki en bunaltıcı ve kasvetli yapım olan “New York Çeteleri”nden bir iki gömlek üstün ama sonuçta kimilerinin iddia ettiği gibi başyapıt falan da değil...

 

     “Sessizlik”i seyrettikten sonra en çok merak ettiğim şeyse Japon versiyonu oldu. Bulup seyretmeye çalışacağım.

 

     ………………………………………………………………………


     Aydınlık Gazetesi - 05.05.2017, Cuma




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5763849
Online Ziyaretçi Sayısı:18
Bugünlük Ziyaret :1530

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.